Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/756 E. 2021/380 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/756
KARAR NO : 2021/380
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2016
NUMARASI: 2015/45E. 2016/633K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Şirket ortaklığından kaynaklı)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili ile davalının İstanbul Ticaret sicilinde … sicil numarası ile kayıtlı … Ticaret Limited Şirketi’nde eşit oranda paya sahip ve şirketi münferiden temsile yetkili müdür sıfatında bulunduklarını, şirketin 2005-2006-2007 yılları arasındaki ticari faaliyetlerinden ötürü ilgili vergi dairesi tarafından vergi tahakkuk ettirildiğini, yeniden yapılandırma uyarınca … Ltd. Şti.’nin borcunun yaklaşık 1.800.000,00 TL olarak yapılandırıldığını ve taksitlere bağlandığını, icra takibine konu olan alacağın müvekkili tarafından … Ltd. Şirketi adına davalının % 50 hissesine düşen vergi borcu kapsamında yapılan ödemelere ilişkin olduğunu, müvekkili tarafından … Ltd. Şti. ile ilgili olarak davalı adına yapılan diğer vergi ödemelerinin rücuu için İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyaları ile davalı aleyhinde takipler başlatıldığını, davalı tarafından itiraz edilmediğinden takiplerin kesinleştiğini, davalının ödemelerinin % 50’sinden sorumlu olduğunu ikrar ettiğini, ayrıca İstanbul …. İcra Müdürlüğünün …, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyaları ile davalı aleyhine takipler başlatıldığını, davalının itirazı üzerne İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/91 esas ve birleşen dosyalar 2012/92, 2012/93,2012/94, 2012/95 esas sayılı dosyalarda yapılan yargılama neticesinde itirazın iptali ile takiplerin devamına karar verildiğini ve kararların kesinleştiğini belirterek, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; alacakların beş yıllık zamanaşımına uğradığını ve müvekkilinin sorumluluğunun ortadan kalktığını, vergi borcunun şirket ortaklarından talep edilebilmesi için öncelikle şirket tüzel kişiliğine karşı başlatılan takibin semeresiz kalması gerektiğini, müvekkilinin vergi borcuna ilişkin sorumluluğunu ikrar ettiği iddiasının tamamıyla mesnetsiz bir iddiadan ibaret olduğunu ileri sürerek zamanaşımına uğramış alacağa ilişkin olması sebebiyle davanın reddine, hukuki dayanağı bulunmayan davanın esas yönünden de reddine ve % 20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline e karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama sonucunda dosyadaki tüm delillere göre; davacı ve davalının dava dışı … Tic Ltd Şti nin eşit paya sahip paydaşları oldukları, her ikisininde münferiden anılan şirketi temsil ve ilzama yetkili müdürleri olduğu, anılan şirketin 2005, 2006, 2007 yıllarına ilişkin ödenmeyen vergi borçlarının 6111 sayılı yasa uyarınca yapılandırıldığı, davacının kendisine ait kredi kartları ile 29/01/2015 tarihinde nakil vasıtaları, Boğaziçi Kurumlar, Nakil Vasıtaları olarak ayrı ayrı toplam 46.654,97 TL olarak ödemelerin yapıldığı, bu ödemelerin 6552 sayılı kanunun 73. Maddesi gereğince yapıldığı, yapılandırma ve taksitlendirme nedeni ile ilgili kanunlar gereği zaman aşımının durmuş olduğu, davacının ortağı olduğu şirketin vergi borcunu ödeyerek hissesi oranında davalıdan talep etmesinin yerinde olduğu …” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin 23.327,49 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz de yürütülmek suretiyle devamına, alacak miktarı belirli ve bilinebilir olduğundan alacağın %20’si oranında hesaplanan4.665,50 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;Davacı tarafından rıza ile ödenen ve müvekkilinin hissesine düştüğü iddia edilen vergi borçlarının kanunen ortadan kalkmış borçlar olduğunu, Kabul manasına gelmemek kaydıyla, davacının kendi sermaye hissesi oranında yapmış olduğu ödemeden kaynaklı olarak diğer hissedara rücu edemeyeceğini, hissesi oranından fazlasını ödemiş ise de müvekkilinin nam ve hesabına böyle bir ödemede bulunma yetkisi bulunmadığı gibi işbu ödemenin müvekkilinden rücu suretiyle talep edilmesinin de mümkün olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.06.2010 tarih ve 2008/14085 E.- 2010/7336 K. sayılı kararının emsal nitelikte olduğunu, davacının ödemiş olduğu tutarlar için öncelikle şirkete rücu etmesi gerektiğini, Birebir aynı nitelikteki İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/572 E.- 2018/501 K. sayılı, 17.05.2018 tarihli heyet halinde vermiş olduğu kararda davacının işbu davayı ikame etmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunun tespit edildiğini, Yapılandırıldığı iddia edilen bu borcun neden yapılandırıldığı ve kim tarafından yapılandırıldığının da ortaya konulmadığını, yapılandırmaya ilişkin belgelerin dosyaya sunulmadığını, davacı tarafından benzer istemlerle çok sayıda icra takibi başlatılmış olduğunu ve ödemenin mükerrer olup olmadığının dahi mahkeme tarafından incelenmediğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı tarafından, davalı ile ortak olunan şirketin kamu borcunun tarafınca ödenmesi üzerine, davalı ortağın payına düşen kısmının davalıdan tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğu ileri sürülerek, İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisinde İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mecidiyeköy Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen cevabı yazının incelenmesinde; … Ltd Şti.’nin 01.07.2012 tarihinde mükellefiyetinin başladığı, 31.08.2012 tarihinde resen terk olduğu, 31.12.2015 tarihi itibariyle 348,90 TL vergi borcunun olduğu belirtilmiştir.İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına (yenilenmekle 2020/21037 esas numarasını almış) söz konusu dosyanın incelenmesinde; alacaklının …, borçlunun … olduğu, üç adet farklı miktarda alacağın takibe esas olarak gösterildiği ve sonuç olarak toplam 23.327,49 TL alacağın takibe konu edildiği, borçlu vekilinin icra dosyasına itirazında; vergi borcunun halen faal durumda olan … Firmasından talep edilmesi gerektiği, alacaklının bu şekilde vergi borcu kapsamında bir ödeme yapıp yapmadığının da anlaşılamadığı, müvekkilinin belirtildiği şekilde borcu bulunmadığı gerekçeleriyle tüm borca, faizlerine, ferilerine ve faiz oranlarına itiraz etmiştir. İlk derece mahkemesi 08.03.2016 tarihli 3 nolu ara kararı gereğince ilgili vergi dairelerine yazılan müzekkerelerin akıbetleri sorulduktan sonra, davacı tarafından ödendiği ileri sürülen vergi borçlarının ödenmesi için şirket aleyhine bir icra takibine geçilip geçilmediği, ödeme yapıldığı tarihte, şirketin ödeme gücü olup olmadığı, vergi borcunun zamanaşımına uğradığı itirazı nedeniyle vergi borcunun ödenmesi gerekip gerekmediği hususlarının irdelenerek tüm iddia ve savunmalar birlikte değerlendirilmek suretiyle dava dışı şirkete ait ticari defter ve dayanak belgeler incelenmek suretiyle rapor hazırlanması için dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesine karar verilmiştir. Ancak söz konusu ara kararın verildiği 08.03.2016 tarihli duruşmada her iki taraf vekillinin de hazır olduğu, duruşma zaptının 8 nolu ara kararı gereğince mali bilirkişiye dava dışı şirketin bulunduğu yerde ticari defterlerinin incelenmesi için yetki verildiği anlaşılmaktadır. Dosya içerisindeki ticaret sicil kaydından anlaşılacağı üzere 09.02.2007 tarihindeki ortaklar kurulu toplantısında … ve …’nun on yıl için şirket müdürlüğüne atanmalarına ve münferit imzaları ile şirketin temsil ve ilzama yetkili kılınmalarına karar verildiği anlaşılmaktadır. Yargılama aşamasında alınan 13.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacı tarafından ilgili vergi dairelerine 46.654,97 TL … Tic. adına ödeme yapıldığı, ödenen tutarın %50’si olan 23.327,49 TL üzerinden davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, bu ödemelerin 6552 Sayılı Kanun’un 73. maddesi gereğince dava dışı … yeniden yapılandırılmış ve taksitlendirilmiş olan vergi borçlarına karşılık verilmiş olduğu anlaşılmakla, davacı tarafından kredi kartı ile 29.01.2015 tarihinde bilirkişi raporunda dökümü bulunan ödemelerin ilgili vergi dairelerine internet sitesi üzerinden yapıldığı raporda belirlenmiş ve ayrıca Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 11.01.2007 6721 sayılı nüshası ve 940. sayfasına atıf yapılmış ve şirket sermayesinin %50’sinin …, %50’sinin ise …’a ait olduğu belirlenmiştir. Yapılandırma ve taksitlendirme sonucu ilgili kanunlar gereği zamanaşımı süresinin durmuş olacağı, davacının hissesi oranında ödemiş olduğu vergi borcunun talep etmesinin yerinde olacağı yönünde değerlendirme yapılmıştır. Söz konusu bilirkişi raporunda, dava dışı şirketin ticari defterleri hazır edilmediğinden mahkeme ara kararına rağmen ticari defter incelemesi yapılmamıştır.Yargıtay 11.HD’nin 2015/7444 E 2016/2505 K 07/03/2016 tarihli emsal kararında da işaret edildiği üzere; tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden, kanuni temsilcileri sorumlu tutulmuştur. Ancak kamu borcunun temsilciden istenebilmesi için öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren “aciz vesikasının” düzenlenmiş olması gereklidir (6183 SK.m.75). Limited şirketlerde kanuni temsilciler şirket müdürleri ise de getirilen bir düzenleme ile kanuni temsilciye ilaveten ortaklar da kamu borcundan sorumlu tutulmuştur. Buna göre limited şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen kamu alacakları ortaklardan, ortaklık payı oranında istenebilecektir (6183 SK. m.35).Tüm bu hallerde temsilcilerin, sadece ortak oldukları veya görevde bulundukları dönemde tahakkuk eden kamu alacaklarından sorumlu olacakları, diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde ortaklıktan, anonim şirketlerde ve kooperatiflerde ise yöneticilikten usulünce ayrıldıkları tarihten sonraki kamu alacağından sorumlu olmayacakları tabiidir. Temsilcinin bu şekilde ödediği vergi için asıl mükellefe rücu etme hakkı bulunmaktadır (213 sayılı VUK. M.10). Dolayısıyla yukarıda belirtilen tüzel kişi temsilcileri, ödedikleri kamu alacağının “tamamını” öncelikle asıl mükelleften rücuen talep edebilirler.Bu aşamada kanuni temsilcinin, limited şirketlerde kamu borcunu ödeyen ortağın, ödediği kamu alacağını, asıl mükellef olan temsil edilenden değil de diğer sorumlulardan, limited şirketlerde diğer ortaklardan talep etmelerinin mümkün olup olmadığı konusu incelenmelidir. Kanuni temsilcilerin asıl mükellef dışındaki diğer sorumlulardan talepte bulunabilmesi için öncelikle bu kamu alacağının asıl yükümlüden tahsilinin mümkün olmaması gereklidir. Zira asıl yükümlüsünden tahsili mümkün olduğu halde bu alacağı kamu idaresine ödeyen kanuni temsilcilerin, asıl yükümlü dışındaki diğer sorumlulardan rücuen talepte bulunmaları mümkün değildir. Somut olayda ilk derece mahkemesinin az yukarıda bahsi geçen ara kararına rağmen, şirketin ticari defterleri bilirkişi incelemesine sunulmamıştır. Şirketin herhangi bir malvarlığı olduğuna dair somut bir kayıt dosya içerisinde bulunmamaktadır. Ancak, dosya içerisindeki vergi dairesinin müzekkere cevabına göre; bahsi geçen şirketin faaliyetlerini terk ettiği, kaydının kapalı olduğu görülmekle;bu durumdan şirketin ödeme gücünün bulunmadığının kabulü gerekmiştir.Ödenen kamu alacağının asıl yükümlüden tahsil imkanı bulunmadığı anlaşıldığına göre, ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararı ve gerekçesi isabetli bulunmuş olup davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 1.194,73 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.25.03.2021