Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/750 E. 2021/376 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/750
KARAR NO : 2021/376
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2018
NUMARASI: 2017/1024E. 2018/1174K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin davalı şirket başta olmak üzere otomotiv sanayiinde milli tasarım ve yerli üretim konularında mühendislik ve tasarım odaklı faaliyetlerini sürdüren ve sektörde önde gelen birkaç şirketin fikir sahibi, kurucusu ve pay sahibi konumunda bulunduğunu, iş bu davaya konu … A.Ş.’nin de 2008 yılında müvekkili ile hakim şirket ve diğer pay sahipleri tarafından kurulduğunu, 2012 yılından beri yapılan genel kurullarda davalılardan …, … ve … ‘in şirket yönetim kurulunda, …, …, …, …’ın da hakim şirkette yönetim kurulu üyesi ve yönetici olarak görev aldıklarını, davaya konu … A.Ş.’nin 3.4.2017 tarihinde yapılan 2015/2016 yılları olağan genel kurul toplantısın da da …, … ve …’in yönetim kuruluna seçildiklerini, buna karşılık müvekkilinin olumsuz yöndeki oyunun toplantı tutanağına geçirildiğini, ibraya ilişkin maddede müvekkilinin yine aynı şekilde olumsuz oy kullandığını ve buna da tutanakta yer verildiğini, 2012 yılından beri huzurdaki davada davalı konumunda bulunan hakim şirket yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile davaya konu şirket yöneticilerinin kurumsal yönetim ilkesine gözetmeyerek hukuka aykırı işlemler yaptıklarını, bunun sonucunda davaya konu şirketin özvarlığını 2/3 oranında kaybettiğini, 3.4.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında TTK’nın 376/2. maddesi gereğince sermayenin artırılmasına yönelik yapılan oylamada müvekkilinin olumsuz 18.000 oyuna karşılık 582.000 kabul oyu ile karar verildiğini, ayrıca artırılan sermaye miktarının da … A.Ş. alacağının karşılığı olarak kullanılmaması yönünde karar alındığını, ayrıca sermaye artırım kararı alınması yönünde olumlu oy kullanmasına rağmen hakim şirket … A.Ş.’nin davaya konu şirketteki sermaye artırımına katılmadığını, müvekkilinin hem davaya konu şirket hemde hakim şirket yönetiminden ayrılmasının akabinde … A.Ş.’den hizmet alımını azalttığını ve … A.Ş.’nin kârlılığı ve hizmet kapasitesinin son erdirildiğini, … A.Ş.’nin ticari defterleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle davaya konu … A.Ş.’nin iştigal alanına giren konularda hizmet alımlarına ilişkin faturalar ve bu hizmetlerin kimden alındığının tespiti ile uğranılan zararın tespit edilebileceğini belirterek, HMK’nın 107/1.maddesi çerçevesinde açılan bu davanın kabulü ile … A.Ş.’nin davaya konu hukuka ve ahlaka aykırı uygulamalar sebebiyle uğradığı zararların, talep tutarı daha sonra artırılmak üzere iş bu belirsiz alacak davası kapsamında şimdilik 10.000 TL’nin, zararın meydana geliş tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte, davalılardan tahsiline ve … A.Ş.’ne ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …San ve Tic. A.Ş. ve … vekili savunmasında özetle; müvekkilleri aleyhine dava açılmasının hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, bu nedenle müvekkilleri adına husumet itirazında bulunduklarını, müvekkili şirketin TTK’NIN 359/2. maddesine istinaden dava konusu … A.Ş. yönetim kurulunda tüzel kişilik olarak üye olmadığı gibi müvekkili şirket tarafından yönetim kurulunda yetkilendirilmiş herhangi bir gerçek kişi yöneticinin de bulunmadığını, diğer müvekkili …’nun da ilgili şirketle yönetim kurulu üyesi olmadığını, dolayısıyla her iki müvekkili açısından açılan sorumluluk davasının hukuki dayanağının bulunmadığını, davacının hakim şirket olarak tanımladığı davalı müvekkili şirket …A.Ş.’nin diğer davalılardan … ile aynı hisse oranına sahip olduğunun bilinçli olarak saklandığını, davalı müvekkili şirketin şirket sermaye artırımına katılmayarak şirketten olan alacağını güvence altına aldığını, ayrıca yapılacak sermaye artırımına diğer gerçek kişi ortakların iştirak ederek şirkete taze para girmesini sağladığını, ayrıca zamanaşımı def’i çerçevesinde yapılacak inceleme sonucunda da davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddi gerektiğini savunmuş ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılar …, …, … ve … vekilleri savunmasında özetle; müvekkili … A.Ş. gerekse …San A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi ya da yönetim görevlisi olmadığını, bu nedenle bu müvekkili açısından davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının yapılan bütün genel kurullara katıldığını, hatta mali konularda araştırma yapmak için ertelemeler istediğini, bütün bunlara göre de davanın açıldığı tarihten geriye dönük iki yılın başlangıcı olan 02.10.2015’ten önceki tarihlere ait iddialarının zamanaşımına uğradığını, davalıların görev sürelerinin de farklı olduğunu, davacı iddialarının aksine davaya konu … A.Ş.’nin 2008 yılında tamamı gerçek kişi hissedarlar tarafından 100.000 TL sermaye ile kurulduğunu, şirketin yönetim kurulu başkanının … olduğunu, bu görevinin 2012 yılı ortalarına kadar da sürdüğünü, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu 2009-2012 yılları arasındaki dönemde şirketin iflas durumuna geldiğini, 14.6.2012 tarihinde toplanan genel kurulda profesyonel kişilerden oluşan yeni bir yönetim kurulu atandığını, davacının % 15 hissesinin kendi isteği ve arzusuyla % 3’e düştüğünü, davacının sermaye artırımının yapıldığı 2012 yılından bu davayı açtığı güne kadar geçen 5 yıldan fazla bir zaman içinde buna hiçbir itirazının bulunmadığını, … A.Ş.’nin marin motor piyasasındaki daralma nedeniyle başka sektörlerde de hizmet vermek için arayışa girdiğini , faaliyetlerine ek olarak 2016 yılından itibaren … A.Ş.’nin ana faaliyeti olan otomotiv sektörüne de hizmet vermeye başladığını belirterek, zamanaşımı def’ini tekrarlayarak davacının … yönünden husumetten, diğer davalılar yönünden ise zamanaşımı nedeniyle ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamındaki tüm delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre ; dosyaya sunulu dava dışı …AŞ nin 2015 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin incelenmesinde , 2015 yılını 36.901,92 TL zararla kapattığı, bu zararın satış gelirlerinin bir önceki döneme göre yarı yarıya azalmasından kaynaklandığı, buna rağmen satış karlılığının yükseldiği, 2016 yılını ise 141.862,32 TL kar ile kapattığı , bu karın da satış gelirlerinin bir önceki 2015 yılı dönemine göre nerede ise iki katı artış göstermesinden kaynaklandığı, her iki döneme ait faaliyet giderlerinin de nerede ise aynı tutarlarda gerçekleştiği ve bu anlamda şirketin 2015 yılında zarar etmesinin faaliyet giderlerine bağlı bulunmadığı ve satış gelirlerinin düşmesinden kaynaklandığı, 2016 yılında tekrar yükselen satış hacmi neticesinde şirketin yeniden karlı duruma geçtiği, dava konusu … AŞ nin herhangi bir geliri olmasa bile hayatın olağan akışında şirketin faaliyetine devam ettiği sürece katlanması gereken giderlerden oluşan 2015 ve 2016 yıllarına ait faaliyet giderlerinin şirket yönetim kurulunun şirketi fahiş giderleri muhatap etmek suretiyle zarara uğrattığı iddiasını dayanaksız kıldığı, yine üzerinde hakimiyet tesis edilen şirkette gerçekleştirilen sermaye artırımı ve işlem yapılacak firmanın tercihi gibi konularda hakim teşebbüs konumundaki davalı şirketin tercihlerinin uygulanıyor olması TTK 202/1.maddesi kapsamında sorumluluk doğurmayacağı, davacının ileri sürdüğü hususlarda davalıların ortağı oldukları şirketi zarara uğratma kastı ile yapılan işlemler olarak değerlendirilemeyeceği, özen yükümüne uygun şekilde alınan kararlar sonucu uğranılan zararlardan dolayı da sorumlu olmayacakları sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde davanın reddi gerektiği …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;Bilirkişi raporunda istedikleri şekilde inceleme yapılmadığını, sadece basit bir şekilde tasdik sürelerini ve bilançoda yer alan hususları açıklayan bilirkişi raporunun hükme esas alındığını,Hiçbir şekilde çalışmayan, sadece stokta kalanları tüketen bir şirketin genel yönetim ve pazarlama satış ve dağıtım giderleri olmasının şirketin uğramış olduğu zararın açık bir göstergesi olduğunu, bilirkişilerin faal olmayan bir şirket için gereksiz veya fahiş oranda yönetim giderleri, satış ve pazarlama giderleri yapıldığını açık bir şekilde tespit edemediklerini, İlgili hükme göre hakim şirket yöneticileri bağlı şirketi zarara uğrattıkları gibi, hakim şirket yöneticilerinin denkleştirme için herhangi bir girişimde dahi bulunmadıklarını, sermaye artırım kararına katılmayan hakim şirket yönetici ve yetkililerinin, ortaya çıkan bu durum ve zarardan TTK’nın 553 ve devamı maddeleri gereğince sorumlu olduklarını fakat bu hususun bilirkişi raporunda değerlendirilmediği gibi mahkeme tarafından da göz ardı edildiğini,Müvekkilinin yönetim kurulu başkanlığından ayrıldığı 2012 yılından itibaren hakim şirket tarafindan alınan otomotiv ve uygulama mühendisliği hizmetlerine ilişkin faturaların varlığının, davaya konu bağlı şirketten hizmetlerin alınmayıp, başka şirketlerden hizmet alımı yapılması, ayrıca bu üçüncü şirketin hakim ortağının davalılardan birisinin yakını olması hususlarının açıkça kötü niyetin göstergesi olduğunu, TTK’nın 202/2.maddesi uyarınca hakim şirketin, şirket ana sözleşmesini, azınlık pay sahibinin muhalefetine rağmen değiştirdiğini, bu değişiklik neticesi hakim şirketin bağlı şirketle rekabet yapar hale geldiğini ve ortaklardan …’ın, hakim şirketin rüçhan haklarına düşen kısmı kullanarak şirkette çoğunluk pay sahibi statüsü kazanmasına hizmet ettiğini, bu durumun ilk derece mahkemesince gözardı edildiğini, hem bilirkişi raporunda hem de mahkeme kararında değerlendirme yapılmadığını, … A.Ş. aleyhine, genel kurul kararın iptali ve özel denetçi talebi ile açılmış dava bulunduğu için bu davanın, ilk derece mahkemesi tarafından bekletici mesele yapılması gerektiğini, zira atanacak bir özel denetçi sayesinde eldeki davada bilirkişilerin incelemekten imtina ettiği veya kaçındığı belge ve bilgilerin, tarafsız ve tam yetkili denetçi tarafından tespit edilebileceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değil ise hükmün kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇEDava, TTK’nın 553 vd. maddeleri uyarınca açılmış bir sorumluluk davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava, şirket hakim ortağı olan davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olan …, … ile aynı zamanda … ve … ile birlikte davalı şirketin hakim ortağı olan … San. Tic. A.Ş.’de yönetim kurulu üyeliği görevini ifa etmekte olan … ile …’ın da içlerinde bulunduğu gerçek şahıslarla … A.Ş.’ye karşı açılmıştır. Hükmedilecek tazminatın davalılardan alınarak dava dışı … ödenmesi talep edilmektedir.Dava dışı … A.Ş.’nin 03.04.2017 tarihinde yapılan 2015/2016 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısında davalılardan …, … ve …’in yönetim kurulu üyeliğine seçildikleri, davacı asil …’nun hem bu karara karşı hem de aynı genel kurul toplantısında alınan ibra kararına karşı muhalefetinin bulunduğu, davalı konumunda olan hakim şirket yönetim kurulu başkan ve üyelerinin kurumsal yönetim ilkesini göz ardı ederek hukuka ahlaka aykırı işlemler yaptıkları ve bunun neticesinde davaya konu şirket bilançonunu öz varlığının 2/3 oranında kaybedildiği, ayrıca davacı asile pay sahibi bulunduğu şirkette inceleme yapmak yetkisinin dahi verilmediği, gerekçeleriyle davasının şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklı belirsiz alacak davası kapsamındaki tazminat davası olarak açmış ve hükmedilecek tazminatın dava dışı … A.Ş.’ye ödenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 28.11.2018 tarihli celsesinde yine aynı mahkemenin 2018/910 esas sayıyı dosyasının dava dosyası içerisine alınarak incelendiği, inceleme neticesi … tarafından … aleyhine 2017 yılı ile ilgili genel kurul kararlarının iptali ve özel denetçi atanmasına ilişkin dava açıldığı, yargılamanın derdest olduğu ve ön inceleme duruşmasının 19.12.2018 tarihine bırakıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi duruşma zaptının 1 nolu ara kararında davacı vekilinin, mahkemenin 2018/910 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması yönündeki talebinin reddi yoluna gidilmiştir. İlk derece mahkemesinin yine 2 nolu ara kararında davacının yeni bilirkişi raporu alınması yönündeki talebi reddedilerek davanın reddi yönünde hüküm verilmiştir. … A.Ş.’nin 03.04.2017 tarihli 2015/2016 yıllarına ait olağan genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinde; toplantı tutanağının 5. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin 2015/2016 yılları faaliyetlerinden dolayı ayrı ayrı ibra edilmeleri konusunda oylama yapıldığı, yönetim kurulu üyelerinin oylamaya katılmadıkları, söz alan …’nun yönetim kurulunun toplu olarak ibrasının usulüne uygun yapılmadığı, … şirketinin ana sermayedarının %82 pay ile … A.Ş. olduğu, dolayısıyla her iki şirketin yönetim kurulu başkanı sıfatıyla … bulunduğu, …yönetim kurulu ibrasında … A.Ş.’nin oyunun hesaba katılmaması ve yönetim kurulunun ibra edilmemesi gerekir şeklideki beyanlarının toplantı tutanağına yazdırıldığı, bunun haricinde söz konusu karara muhalif kaldığına ilişkin ”muhalefet şerhi” şeklinde herhangi bir beyanının bulunmadığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan 03.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmeler sonucu; dava konusu …firmasına ait 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin detay nizamları incelenmiş, 2015 ve 2016 yılına ilişkin olarak şirket giderlerinin ücret ödemeleri, işçi ücreti ödemeleri, kira ödemeleri, müşavirlik gibi giderlerden oluştuğu, dolayısıyla giderlerin şirket faaliyetleri ile ilişkili olduğu, şirketi zararı sokacak ekstra gider ve fahiş harcamanın bulunmadığı, davacının yönetim kurulunun sonlandırılmasından önceki dönem olan 31.12.2011 döneminden önceki döneme ilişkin şirket bilançosu dava dosyasında yer almamakla birlikte davalıların cevap dilekçesinde yer verdiği şekilde 31.12.2011 tarihli özvarlık tutarının 141.718,11 TL olduğunun kabulü halinde şirketin sermayesinin zaten 2011 yılında kaybettiği sonucuna çıkacağı, dolayısıyla 2012 tarihinden sonraki yönetimin şirket sermayesinin kaybına sebebiyet vermesinin mümkün olmadığı, davalı şirketin 2015 ve 2016 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, 2015 yılı kurumlar vergi beyannamesinin tetkikinde, şirketin 2015 yılında 36.901,92 TL zarar ettiği, bu zararın satış gelirlerini bir önceki döneme göre yarı yarıya azalmasından kaynaklandığı, buna rağmen brüt satış kârının yükseldiği ve 2016 yılında şirketin 141.862,32 TL kâr ile kapattığı, bu kârın da satış gelirlerinin bir önceki döneme göre iki katı artış gösterdiği, şirketin 2015 ve 2016 yıllarına ait faaliyet giderlerinin nerede ise aynı tutarlarda olduğu, dolayısıyla şirketin 2015 yılında zarar etmesinin asıl nedeninin satış gelirlerinin düşmesinden kaynaklandığının net şekilde ortaya konulduğu, ayrıca şirketin satış hacminin 2016 yılında tekrar yükseldiği ve şirketin tekrar karlı duruma geçtiği bilirkişilerce tespit edilmiştir. Sonuç olarak bilirkişi raporunda, …A.Ş.’nin 2015 ve 2016 yıllarına ait faaliyet giderlerinin olağan koşullarda makul olduğu, şirkette sermaye arttırımına ve işlem yapılacak firmanın tercihi konularında hakim ortak konumundaki davalı şirket yöneticilerinin hukuka aykırı eylemlerinden bahsetmenin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.Davacı vekili 03.08.2018 tarihli bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde; bilirkişilerin hukuki değerlendirmede bulunduklarını, şirketin borçlu olmasının asıl sebebinin yöneticiler tarafından yapılan işlemlerin fiktif ve şirketin içinin boşaltılması, boşuna kaynak aktarılması şeklinde olduğu, davacının dava dilekçesindeki taleplerini bilirkişilik görevinin dışında kaldığından bahisle karşılanmadığı, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduğu tarihlerde yanında işe aldığı ve şirkete ortak ettiği davalı …’ın tam olarak imza yetkisinin bulunduğu ve yürütmeden sorumlu olduğu, müvekkilinin sadece stratejik konularda karar verme yetkisinin bulunduğu, genel kurul karar iptali ve özel denetçi atanması yönünde İstanbul Anadolu 9.ATM’de görülmekte olan 2018/919 esas nolu bir dava olduğu, bu davanın da eldeki dava açısından bekletici mesele yapılması gerektiği ileri sürmüştür.29.01.2018 tarihli ek raporun, kök raporla benzer nitelikte tespitler içerdiği görülmektedir.Ek raporda da şirketin yatırımların finansmanı için gerekli olan kaynağın uzun vadeli kaynaklarla, diğer bir ifadeyle uzun vadeli yabancı kaynaklar ya da öz kaynaklar ile karşılanması, finansal yönden makul bir işletme politikası olarak değerlendirilmiştir. İstanbul Anadolu 6. ATM’nin 2013/545 esas sayılı dosyasında; şirketin 14.06.2012 tarihli genel kurul kararlarının iptali ve özel denetçi atanması talepli bir dava açıldığı, dosya içerisinde 25.09.2013 tarihli bilirkişi raporunun bulunduğu, söz konusu dosya ile Kadıköy 3. ATM’nin 2011/900 esas sayılı dosyasının birleştiği, birleşen dosyada da davalı …A.Ş.’nin 11.09.2012 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısında esas sermayenin 100.000,00TL’den 600.000,00TL’ye çıkartılmasına ilişkin sermaye artırımı kararının iptalinin talep edildiği, yine hem asıl hem birleşen dosyada özel denetçi atanmasının talep edildiği, yargılama neticesi asıl davanın kısmen kabulüne ve davalı şirketin 14.06.2012 tarihli genel kurul gündeminin 4. maddesi ile ilgili yönetim kurulu üyelerinin ikisinin ibra edilmesi, birinin ibare edilmemesine dair kararın TTK’nın 374/2. maddesine aykırı olması nedeniyle iptaline, gündemin diğer maddeleri ile ilgili istemin ve özel denetçi tayini isteminin reddine, birleşen 3. ATM’nin 2012/1515 esas sayılı dosyası ile ilgili davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Somut olayda, yargılama aşamasında alınan kök ve ek raporlarda açıkça davalı yöneticilerin görev yaptıkları döneme ilişkin olarak şirket zararından bahsedilemeyeceği, ayrıca şirketin sermaye artırımı kararı kanuna, ana sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır. Mahkeme bilirkişi raporunu tarafların itirazları doğrultusunda değerlendirmiş dosyaya kazandırılan ek raporun da kök raporla aynı sonuca ulaştığı görülmekle; bilirkişi kök ve ek raporlarının hüküm kurmaya yeterli olduğuna kanaat getirerek bilirkişi raporları doğrultusunda gerekçeli kararını oluşturmuştur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.Davacının dava dilekçesinde ve istinaf sebeplerinde ileri sürdüğü şirketin önceki genel kurulunda alınan sermaye arttırımı kararının mahkemece iptaline karar verildiği, davaya konu edilen sermaye arttırım kararının da söz konusu mahkeme kararına rağmen kötü niyetli olarak yapıldığı, ayrıca İstanbul 9 Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan 2017 yılı ile ilgili genel kurul kararlarının iptali ve özel denetçi atanmasına ilişkin derdest davanın eldeki istinafa konu dava açısından bekletici mesele yapılması gerektiği yönündeki istinaf başvuruları açısından yapılan değerlendirmede; dava, açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilir. Daha önceden şirketin sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının mahkeme kararı ile iptal edilmiş olması şirketin sonraki genel kurullarında sermaye artırımı konusunda yeniden karar almasına engel teşkil etmemektedir. Yapılan her genel kurul toplantısında alınan kararlar hakkında şartlarının oluşması halinde yeniden iptal davası açılabilir. Sonradan yapılacak bir genel kurulda alınacak kararın kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun iddia edilmesi durumunda mahkemece söz konusu kararın kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı yapılacak yargılamada değerlendirilerek bu kararın iptaline karar verilebilecektir. Sonradan yapılacak bir genel kurulda alınacak sermaye artırım kararının Kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kuralına aykırı olması halinde bu genel kurul kararının iptali yönünde dava açılmasına engel bir durum söz konusu değildir. Bu nedenle davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri de yerinde değildir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 14,90 TL harcın, davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına 4-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.