Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/749 E. 2021/378 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/749
KARAR NO : 2021/378
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2018
NUMARASI : 2017/570 E.2018/1251K.
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin Türkmenistan’ın Ahal bölgesinde tarıma açılacak bölgelere sulama tesisi ekipmanı tedariki işini üstlenerek bu projede kullanılacak cam fiber polyester boru ve yan ürünlerinin alımı hususunda davalı ile 02/09/2014 tarihli satış sözleşmesi imzalamış olduğunu, müvekkilinin sözleşme ve kendisine bildirilen sevkiyat programına uygun şekilde ödeme yaptığını, ancak davalının nakliyeyi ucuza getirmek için küçük ve uğraklı gemileri tercih etmesi nedeniyle malların varış limanına bu gemilerle teslim edilmesinin mümkün olmadığını, hava koşullarının da ağırlaşması sebebiyle müvekkilinin kendi imkanlarıyla malların vagonlarla Türkmenbaşı’na nakliyesini sağladığını, müvekkilinin bu nedenle ödemek zorunda kaldığı ceza ile ek nakliye giderlerinden davalının sorumlu olması nedeniyle davalıdan tahsili için iş bu davayı açtıklarını belirterek, müvekkili tarafından ödenen toplam 199.904,61 USD’nin, ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 05/08/2015 gününden itibaren kamu bankalarınca USD mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirdiğini, sözleşme konusu ürünlerin öngörülenden farklı tarihlerde yüklenmesinin ve Don-Volga Kanal geçişinin kapanması neticesi varış limanına ulaşamasının davacının satış bedelini sözleşmeye aykırı olarak geç ödemesinden kaynaklandığını, davacı tarafın ödemeleri geç yapması nedeniyle daha önce belirlenen gemi ile malların naklinin mümkün olmadığını, daha sonra müvekkilinin bütün iyi niyetiyle iki gemi bularak malların nakliyesini sağlamaya çalıştığını, ancak Don-Volga Kanal geçişinin kapanmasından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Sunulu nedenlerle; Davacı tarafın iddiasının aksine davacı tarafça sözleşme uyarınca ödemesi gereken bedellerin süresinde ödenmediği hususu mahkememizce sabit bulunduğundan, Bilirkişi raporunun sorumluluk tespitine ilişkin değerlendirilmesi yerinde görülmemiş, Sözleşmenin 8.3 maddesi uyarınca Davacı (alıcının), bu satış sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemesi, davacı tarafça ödeme yükümlülüğünün tümü ile ifası ile davalının malları teslim yükümlülüğünün başlayacağı bu hali ile ürünlerin teslimatında meydana gelen gecikmeler için alıcının satıcıdan tazminat talepte bulunamayacağı, ayrıca davalı tarafça davacı tarafa taşınacak gemilerle ilgili bilgilerin verildiği, davacı tarafça herhangi bir itirazda bulunulmadığı, hava şartlarında olumsuz koşullar nedeni ile tahliye limanına gemilerin ulaşamamasından dolayı gecikmeye sebebiyet veren davacının kusurlu olduğu Sözleşmenin 9.7. Uyarınca Satıcı, Alıcının ödemeyi yapmakta gecikmesinden kaynaklanabilecek üretim ve teslimat gecikmelerinden sorumlu olmayacağı kararlaştırıldığından davacı tarafın davasının reddi gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;
Müvekkilinin, avans ve diğer ödemelerin tamamını zamanında ve eksiksiz şekilde sözleşmeye uygun olarak yaptığını, davalı satıcının, avans ödemesini hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin kabul ettiğini, davalı tarafın, hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin avans ödemesini kabul ederek üretimi yaptığını, malı (geç de olsa) sevk ettiğini, davalının geç teslim nedeniyle uğranılan zararlar kendisinden talep edilene kadar avansın eksik ödendiğine ve bunun gecikmeye sebep olduğuna ilişkin hiçbir bildirimde bulunmadığını,Davalı tarafın sevkiyatın gecikmesinden ve bu sebeple doğan zararlardan sorumlu olduğunu, varlığı ihtilafsız sözleşmenin 8.2. maddesinde “Ürünler sevkiyata hazır olduğunda, 2 parti yükleme yapılacak ve fatura alıcıya parçalı olacak kesilecektir.” ifadesine göre, avans ödemesi tarihi itibarıyla iki aylık teslim süresi başladığından, iki parti halinde ürün sevkiyatının yapılması ve en geç 5 Kasım 2014 günü malların yüklenmiş olması gerekirken davalı yanca farklı tarihlerde ürünlerin yüklendiğini, bu sebeple müvekkilinin ek nakliye masrafı yapmak zorunda kaldığını,
Bilirkişi raporuna göre, sevkiyatı gerçekleştiren gemilerin en geç 2 ay içinde varma limanında olması gerekirken gecikme olduğu hususunun bilirkişilerce kesin olarak tespit edildiğini,
CIF satım dolayısıyla davalının, müvekkilinin zararından sorumlu olduğunu,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki uluslararası satım sözleşme ilişkisinde, davalının akde aykırı davranışlarından ötürü esasen davalının taahhüt etmiş olduğu nakliyeyle ilgili edimin davacı yanca üstlenilmek durumunda kalındığı iddiasıyla, yapılan ek harcamaların davalı satıcıdan rücuen tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosya içerisindeki Beyoğlu 11.Noterliğine ait …yevmiye nolu 06 Mayıs 2015 tarihli ihtarnamenin incelenmesinde; ihtar edenin … muhatabın …A.Ş. olduğu, ihtarnameye taraflar arasında akdedilen 02.09.2014 tarihli 26ET nolu satış sözleşmesinin konu edildiği, muhatabın ihtar eden müvekkiline Türkmenistan ile yaptığı tedarik sözleşmesinin yerine getirilmesi amacıyla cam fiber polyester boruları ve ek parçaları sattığını, karşı tarafın söz konusu yüklerin en fazla 2 parti mal sevkıyatı şeklinde en geç 2 ay içinde Türkmenistan’da teslim edileceğini garanti ve taahhüt ettiğini, müvekkilinin kararlaştırılan avans ödemesini yaptığını, muhatabın sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle muhatap tarafından belirlenen geminin açık denizde atıl kaldığını ve yükün tahliye limanına ulaştıramadığını, bunun üzerine müvekkilinin 199.904,61 USD tutarında ek aktarma, boşaltma ve taşıma maliyetine katlandığını, sözleşme konusu malların dava dışı nihai alıcısının bir kısım malı geç teslimden kaynaklı olarak müvekkiline ceza uygulamak suretiyle eksik ödeme yaparak aldığını, diğer bir parti malı da başka tedarikçilerden satın alma yoluna gittiğini belirterek bahsi geçenlerden kaynaklı ek taşıma masrafları karşılığı 199.904,61 USD’nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 iş günü içinde ödenmesini ihtaren bildirmiştir.Dosya içerisindeki satış sözleşmesinin incelenmesinde; davacının alıcı, davalının satıcı konumunda bulunduğu, satış sözleşmesinin konusunun Türkmenistan Ahal vilayetinde sulama projesi için Ek-1 de belirtilen uzunluklara ve çaplara sahip CTP boru ve bağlantı parçalarının teslim edilmesine yönelik olduğu, sözleşmenin 8.maddesinde ”ürün teslimatı” başlığı altındaki düzenlemede, satıcının ilgili ödemenin Türkiye’deki hesabına yapıldıktan sonra 2 ay içerisinde ürünleri teslim edeceği, 8/3.maddesinde, alıcının bu satış sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumuna ürünlerin teslimatında meydana gelen gecikmeler için satıcının alıcıya herhangi bir tazminat ödeme zorunluluğu olmayacağının beyan ve taahhüt edildiği, sözleşmenin 9/4. maddesinde; EK1’de belirtilen miktarda ürün için ödenecek toplam tutarın CIF 2.192.207,37 USD olduğu, sözleşmenin 9/5. maddesinde, alıcının Ek-1’de belirtilen ürüne ait ödemeyi sözleşme fiyatının %25’i avans ödemeyi nakit olarak ödeyeceği, toplam sözleşme fiyatının %75’nin yüklemeden önce satıcıya bildirimden sonra iki gün içerisinde ödeneceği hususları düzenleme altına alınmıştır.Davalı cevap dilekçesinde; davacının sözleşme bedelini sözleşmeye aykırı olarak geç ifa etmiş olmasından kaynaklı sözleşmeye konu ürünlerin 2 aylık teslim süresi içerisinde de olsa öngörülen tarihten farklı bir tarihte yüklendiğini, ürünlerin yüklendiği gemilerinin yolculuk güzargahında yer alan Volga-Don kanalındaki buzlanma ve su seviyesi düşüklüğü nedeniyle gemi geçişine kapandığını ve bu güzergah üzerinden gemilerin Türkmenbaşı Limanı’na ulaşmasının mümkün olmadığını, ürünlerin boşaltma limanına ulaşmasındaki problemlerden müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, sözleşmede teslim şartı olarak CIF tesliminin öngörüldüğünü, dolayısıyla müvekkilinin ürünlerin gemiye teslime sonrasında oluşacak zararlardan sorumlu olmadığını, müvekkilinin son 34 adet paketi başka bir nakliye firması ile başka bir güzergahtan gönderdiğini ve buna ilişkin oluşan 244.000 USD navlun bedelini kendisinin ödediğini, karşı tarafın ilave ödemeyi karşılanacağını kabul etmesi üzerine müvekkili tarafından 20.11.2014 tarihli faturanın keşide edilerek gönderildiğini, ancak buna ilişkin herhangi bir şekilde karşı tarafça ödeme yapılmadığını, karşı tarafın sözleşmenin 9/5. maddesine göre avans niteliğinde sözleşme bedelinin %25’i tutarında ödeme yapmakla yükümlü olmasına rağmen 05.09.2014 tarihinde sadece 420.000 USD ödediğini, sözleşmenin 9.7. maddesi uyarınca, ödemedeki gecikmelerden kaynaklı müvekkilinin sorumluluğunun doğmayacağını, davacı tarafın 05.09.2014,30.09.2014, 12.11.2014 ve 13.11.2014 tarihinde muhtelif ödemeler yaptığını, dolayısıyla esasen sözleşmenin imza tarihi olan 02.09.2014 tarihinden itibaren 5 gün içerisinde ödemesi gereken sözleşme bedelini 1 ayı aşkın sürede bahsedildiği şekilde 4 taksitte ödediğini, TBK’nın 97. maddesi gereği davacının kendi ödeme yükümlüğünü yerine getirmeden müvekkilinden üretime başlayarak ürünlerin gemiye yüklenilmesini isteyemeyeceğini, sözleşme konusu ürünlerin iki sevkiyat halinde gönderilememesinin sebebinin davacının ödemelerdeki vaki gecikmesi olduğunu beyan ederek, davanın reddini talep etmiştir.İstanbul 4. ATM’nin 06.10.2016 tarih, 2015/810 E.- 2016/663 K sayılı ilamı ile davanın deniz taşıma sözleşmesinden kaynaklı tazminat talebine ilişkin olduğu gerekçesiyle denicilik ihtisas mahkemelerince bakılması gerektiğinden usulden red kararı vermiştir. İstanbul BAM 16.HD’nin 29.05.2017 tarihli 2017/678 E., 2017/1842 K sayılı ilamı ile taraflar arasındaki hukuki ilişkisinin taşıma ilişkisinden kaynaklanmadığı, davalı satıcının malı CIF teslim şeklinde teslim etmeyi üstlendiği, dolayısıyla taraflar arasındaki hukuki ilişkinin alım satım ilişkisi olması sebebiyle İstanbul 4.ATM’nin söz konusu görevsizlik kararının kaldırılmasına karar vermiştir.İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan 26.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davalı tarafın ticari defter ve belgeleri incelenmiş, davalı tarafın düzenlediği 27.08.2014 tarihli proforma fatura kapsamında 2.192.207,37 USD bedelin transfer maliyeti olarak 500.825 USD ve mal bedeli olarak da 1.691.382,37 USD şeklinde kayıt altına alındığı, sözleşmede yer alan toplam tutarın %25’i olarak ödenmesi gereken 548.051,84 USD’nin ancak 420.000,00 USD’sinin davacı tarafça ödendiği, eksik ödemeye rağmen davalı tarafça herhangi bir itirazda bulunulmadığı değerlendirilmiştir. Alıcı davacının toplam mal bedelini başlangıçlıkta %25’lik avansın eksik ödenmesi haricinde sözleşmeye uygun şekilde yaptığını ve satıcı davalıya karşı borcu bulunmadığını, davacının ibraz ettiği 13.02.2015 tarih ve L017/15 sayılı faturanın 960 metre borunun transferine ilişkin olduğu, 45.987,79 USD tutarındaki faturanın davalının 2. yükleme ile ilgili olarak gönderdiği 20.10.2014 tarihli 117392 sayılı faturaya ilişkin olduğu, yine davacının ibraz ettiği 29.02.2015 tarih L012/12 sayılı faturanın 2.870 metre borunun transferine ilişkin olduğu, 126.772,90 USD faturanın davalının 3. yükleme ile ilgili gönderdiği 08.11.2014 tarih ve 117445 sayılı faturaya ilişkin olduğu, davacının 22.01.2015 tarihli 13.559,06 USD tutarındaki acente hizmet faturası yine 22.01.2015 tarihli 13.587,86 USD hizmet faturalarının gönderildiği, ancak davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranışlarının ispatlanması durumunda davacı tarafından bahsi geçen toplam 199.904,61 USD tutarındaki faturaların karşılığının davalı tarafından ödenmesinin kabul edilebileceği değerlendirilmiştir. Davalının CIF Türkmenbaşı Limanı satışı yaparken taşımayı organize etme işini de üstlendiğini, alıcının borcunun ise mal bedelini ödemekten ibaret olduğu, davalının iddia ettiği gibi geç ödemeden kaynaklı zararının iş bu dava konusu olmadığını, karşı tarafın ödemeye ilişkin gecikmesinin somut olayda davalının zararına sebebiyet veremeyeceği, davalının üstlendiği taşıma dahil mal bedeli olan 2.192.207,37 USD içinde olması gereken Türkmenbaşı Limanına kadar taşıma süreci için davacının ödemek durumunda kaldığı peyderpey ödemelerin toplam bedeli olan 199.904.61 USD bedelin davacının zararı olarak tazminiyle yükümlü olduğu kanaati bildirilmiştir.Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde; 5 Eylül 2014 gününün müvekkilinin malları teslim borcunun başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğini, çünkü davacının eksik avans ödemesi yaptığını, 2 aylık teslim süresinin başlangıcının 5.09.2014 tarihi olarak bilirkişilerce kabul edildiği ancak ne kanun da ne de sözleşmede buna ilişkin bir düzenleme bulunduğu hususlarını açıkça ifade ederek, önceki beyanlarını tekrar etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrar ederek, eksik ödeme var ise davalının müvekkiline ihtarname göndermek suretiyle eksik kalan miktarı isteyebileceği, aksi taktirde sözleşmeyi fesih yoluna gidebileceği, ancak davalının ödemeyi kabul ederek üretime başladığını ve nakliyeyi ucuza getirip karını artırmak için malın sevkiyatını sözleşmeye aykırı şekilde geç yaptığını böylelikle davacı asilin zararına sebebi olduğunu, davalının mal bedelinin tamamını tahsil ettiğini avans kısmını da esasen tam ve zamanında aldığını, kaldı ki avans ödemesinin eksik yapılmış olduğunun kabulünde dahi tesliminde gecikmeye ve büyük zararlara sebep olunduktan ve bu zararlar için dava açıldıktan sonra avans ödemesindeki eksikliği savunma olarak ileri sürülmesini hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, dolayısıyla TBK’nın 213. maddesi gereği davalının müvekkilinin zararlarından sorumlu olduğu, zira esasen davacı asilin varma limanındaki gecikme sebebiyle toplamda 199.604,61 USD tutarında zararının ortaya çıktığının da bilirkişi raporunda tespit edildiği gerekçeleriyle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanı kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Tüm dosya kapsamındaki delillerin değerlendirilmesi neticesi; taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun her iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler bakımından öncelikli edimin hangi tarafta olduğunun ve bunun sonucu olarak davalının edimini geç ifa etmesindeki kusurun hangi tarafın akde aykırı davranışından kaynaklandığı, davalı tarafa atfedilecek bir kusur varsa davacının dava dilekçesine konu ettiği müspet zarar kapsamındaki taleplerinin kabul edilebilir nitelikte bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.Taraflar arasındaki varlığı ihtilafsız sözleşmenin 9/5. maddesinde alıcının Ek-1’de belirtilen ürüne ait ödemeyi sözleşme fiyatının %25’i avans ödemeyi nakit olarak ödeyeceği, toplam sözleşme fiyatının %75’nin yüklemeden önce satıcıya bildirimden sonra iki gün içerisinde ödeneceği düzenleme altına alınmıştır. Bu hükümden de açıkça anlaşıldığı gibi öncelikli edim siparişi veren davacıdadır. Siparişle birlikte %25′ avans yatırılacak, bakiye bedel yüklemeden önce ödenecek ve daha sonra teslim yapılacaktır. Aynı sözleşmenin, 8/3. maddesinde, alıcı bu satış sözleşmesinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda ürünlerin teslimatında meydana gelen gecikmeler için satıcının alıcıya herhangi bir tazminat ödeme zorunluluğu olmayacağı düzenlenmiştir.TBK’nun 97. (818 Sayılı BK’nun 81.) maddesi uyarınca; ” Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın sözleşmenin koşullarına özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olmalıdır.”Davacı, tazminat talebini satım sözleşmesine konu emtianın geç teslim edildiği iddiasına dayandırmaktadır. Taraflar arası imzalan sözleşmenin 7. maddesine göre satıcı, alıcının yükümlülüklerini yerine getirmesinden sonra yani avansı ödedikten sonra üretime başlayacaktır. Dosya kapsamından sabit olduğu üzere ödenmesi gereken avansın eksik ödendiği anlaşılmakla başlangıçta üretime geç başlanmasından kaynaklı bir gecikme varsa davalı satıcı bundan sorumlu tutulamaz. Nitekim, sözleşmenin 8.3 maddesinde bu husus açıkça hükme bağlanmıştır. Somut olay bakımından uyuşmazlığın anılan yasa hükmü gözetilerek çözümlenmesi gerekmekte olup, taraflar arasındaki sözleşmenin 02.09.2014 tarihinde imzalandığı, sözleşme toplam tutarının % 25 ‘ine denk gelen tutarın 548.051,84 USD olmasına rağmen sözkonusu avans ödemesinin 05.09.2014 tarihinde eksik olarak ödendiği, davalı tarafın bu hususa ilişkin herhangi bir itirazı olduğuna dair dosyada delil bulunmadığı, geri kalan % 75’lik tutara ilişkin ödemenin yüklemeden önce ve satıcıya bildirimden sonra yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Somut olayda, davacı alıcının karşı tarafça keşide edilen faturaların her birinin avans ödemesi dışındaki % 75 oranındaki kısmını teslimden önce ifa ettiği, ancak az yukarıda bahsi geçtiği şekilde avans ödemesinin başlangıçta eksik yapıldığı fakat sonrasında taksitler halinde ödendiği hususunun davalının da kabulünde olduğu,buna rağmen davalı tarafın üretime başlayıp malları davacıya gönderdiği anlaşılmaktadır. Davacının iddia ettiği zarar, her bir parti mal için yapılan ödeme tarihlerine göre bir gecikme iddiasına dayanıyorsa, bu durumda sözleşme hükümlerinin her bir parti teslimat tarihleri esas alınarak değerlendirilmesi gerekir. Bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak gösterildiği üzere satıma konu emtianın partiler halinde gemiye yüklenmek suretiyle gönderildiği ve her bir parti için kesilen fatura bedelleri yönünden bakiye satış bedellerinin ödenmesini müteakip ikişer aylık süreler içinde malların gemilere yüklendiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin teslim süresini düzenleyen 8. maddesine göre ürünlerin tesliminin o parti ürüne ilişkin bakiye bedelin ödenmesini takiben iki aylık süre içinde yapılmasının kararlaştırıldığı anlaşılmakla, ürün teslimlerinin tüm gönderiler için sözleşmedeki iki aylık süre içinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, taraflar arasındaki sözleşmeye göre uluslararası satımın bir türü lan CIF teslim şeklinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Bu teslim türünde satıcı, satıma konu emtianın navlun bedelini, sigorta primini ve diğer masraflarını kendisi öder ve emtiayı gemi küpeştesine teslim etmekle, teslim borcunu yerine getirmiş olur. Gemiye yüklemede teslim sürelerine uyulduğuna göre, geç teslim söz konusu değildir. Geminin varma limanına geç ulaşmasından davalı satıcı sorumlu tutulamaz. Ancak kusuru varsa taşıyanın sorumluluğuna gidilebilir. Davanın bu gerekçelerle reddi gerekir.
Bu nedenlerle, davacının ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Ancak, ilk derece mahkemesinin ret gerekçeleri yetersiz olup davanın yukarıda açıklanan reddi gerekirken, farklı ve yetersiz gerekçeyle reddedilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuş, kararın gerekçesinin, yukarıdaki şekilde resen düzeltilmesi gerekmiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte ilk derece mahkemesinin gerekçesinin düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının, gerekçesinin yukarıdaki şekilde düzeltilmek üzere kaldıralarak, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair ayağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte ilk derece mahkemesinin gerekçesinin düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının, gerekçesinin yukarıdaki şekilde düzeltilmek üzere kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 9.524,70 TL peşin harçtan, alınması gerekli 59.30 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile artan 9.465,40 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, davacı tarafa iadesine,
3-AAÜT uyarınca 36.259,35 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından harcanan 15,00 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve artan gider avanslarının bakiyelerinin, karar kesinleştiğinde, yatıran tarafa iadesine,
7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden,
a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
b-Davacı tarafnıdan yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.