Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/739 E. 2021/379 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/739
KARAR NO : 2021/379
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2017
NUMARASI: 2013/389E. 2017/397K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirketin akaryakıt istasyonu işiyle iştigal ettiğini, uzun süre davalı şirketin bayiliğini yaptığını, daha sonra Rekabet Kurumunun 12.03.2009 duyurusunda yeralan yasal gerekçelerle bayilik sözleşmesini feshettiğini, müvekkili şirketin Petrol Ofisi bayiliği yaptığı sırada teminat amaçlı olarak Petrol Ofisi tarafından kendisinden 50.000 TL tutarlı muteber bir bankadan verilmiş teminat mektubu ve şirketin bir adet çekini miktar yazmadan teslim etmesinin istendiğini, müvekkilinin, davalı şirketin talebini yerine getirmek zorunda kaldığını, bunun üzerine müvekkili tarafından … seri nolu …Bankası Atatürk Bulvarı şubesince düzenlenmiş, keşidecisi müvekkil şirket olan ve ödeme tarihi boş bırakılmış ve teminat amaçlı verilmiş çek ile birlikte yine … Bankasınca düzenlenmiş olan 14.02.2007 tarihli ve 50.000 TL tutarlı teminat mektubunun davalı şirkete teslim edildiğini, davalı şirketle müvekkili şirketin herhangi bir bağının kalmamasına rağmen davalı şirketin çeki ve teminat mektubunu kötü niyetli olarak iade etmediğini belirterek, menfi tespit talebinin kabulü ile … Bankası Atatürk Bulvarı Şubesindeki davacı hesabına keşideli, … seri nolu, keşide tarihi boş bırakılmış ve teminat amaçlı olarak verilmiş olan çekten ve yine … Bankasınca düzenlenmiş olan 14.02.2007 tarihli ve 50.000 TL tutarlı teminat mektubundan dolayı herhang ibir sorumluluklarının ve borçlarının olmadığının tespitine, yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalılar vekili savunmasında özetle; öncelikle işbu davada İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle müvekkili şirket tarafından 16.476,00 TL’lik terkin harcının ödendiğini, oysaki terkin masraflarından müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, müvekkili şirket tarafından ödenen terkin harcı ile sabit yatırım bedellerini ödemeyen davacı bayinin cari hesap alacağından kaynaklanan bir alacağının söz konusu olmadığını, müvekkili davalı şirketin TBK’da düzenlenen takas hükmü gereği 28.12.2010’da 16.476,00 TL’lik tapu harcı yansıtma bedeli ve 31.12.2010’da 13.307,91 TL ekipmanlardan kaynaklanan sabit kıymet faturası düzenleyerek davacı bayinin var olan alacağını bu faturalara mahsup ettiğini, kalan alacak miktarının ise İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/774 esas sayılı dosyasında dava konusu edildiğini, ilgili dosyanın Yargıtayda olduğunu, müvekkili şirketin davacı bayiye herhangi bir borcunun olmadığını, dava konusu edilen teminat mektubu ile çekin müvekkili şirket tarafından davacı şirketin bu ödemelerini yapması ve yüklenimini yerine getirmesini teminen alındığını, bu nedenle de fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirtilen davalar devam ettiği müddetçe de ilgili çek ve teminat mektubunun müvekkil şirket tarafından davacıya iadesinin mümkün olmadığından bahisle, öncelikle yetki itirazlarının kabulü ile mahkemenin yetkisizliğine ve dosyanın yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, işin esasına girilmesi halinde ise İstanbul 5. Asliye ticaret Mahkemesinin 2010/774 esas sayılı davanın bekletici mesele yapılarak sonuçta haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esas yönünden reddine ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Dosyanın, Gaziantep 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/670 E.sayılı dosyası ile işlem görüp, yetkisizlik kararı ile İstanbul 12. ATM’ne gönderildiği anlaşılmaktadır.İstanbul Asliye 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/56 E.sayılı dosyasının da HMK 166. madde gereğince iş bu dosyayla birleştirildiği anlaşılmaktadır.Birleşen İstanbul 17.Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin akaryakıt istasyonu işletmekte olup uzun süre davalı şirketin bayiliğini yaptığını, daha sonra Rekabet Kurumunun 12.03.2009 tarihli duyurusunda yer alan yasal gerekçelerde tanınan haklar gereğince bayilik sözleşmesini feshettiğini, müvekkilinin davalı şirketten ticari defterlerde mevcut olan 11.920,38 TL cari hesap alacağının kaldığını, ihtarnamelere cevap verilmediğini, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu belirterek, 11.920,38 TL cari hesap alacağının, ilk ihtar tarihi olan 10.12.2010 tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmek suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen dava yönünden davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01.10.2006 tarihinde imzalanan bayilik sözleşmesinin 38. maddesi ve bununla ilintili dikey anlaşma bütünlüğünü oluşturan sözleşmelerde ihtilaf halinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olacağının açık şekilde belirtildiğini, öncelikle yetki itirazında bulunduklarını ve dosyanın İstanbul Nöbetçi Ticaret Mahkemelerine gönderilmesini talep etmiş ve ayrıca esas yönünden de davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, izleme olanağı sağlayan bilirkişi raporu denetlenmiş, süresinden önce tarafların da belirlendiği üzere sona eren sözleşmesinden dolayı davacının talep ettiği istemleri karşısında tüm dosya alacakları yönünden cari hesap ve intifa hakları yönünden mahsuplaşmaların yapıldığı, davacının hak ve alacağının kalmadığı, bunun yanısıra davacı şirketin vermiş olduğu davalıda bulunan teminat mektubu ile çekin dava konusu teminat mektubunun davacı şirketin davalıdaki borçlarının teminatını oluşturmak üzere teslim edilmiş olduğu, bu hususun alınan raporlar ile de belirlendiği, halen mevcut mahsuplaşma işleminin netleşmeyip rapor ile bu hususların belirlendiği dikkate alındığında alacak riskinin devam ettiği, davacının davalıya borçlu olduğunun kayıtları ile de belirlendiği nedenle gerek asıl davada davacının borçlu olması ve gerekse birleşen davanın da bu borç kapsamında riskin devam ettiği ve alacakların teminatının, borçların teminatı olarak verilmiş olması karşısında reddinin gerekeceği nedenle asıl ve birleşen davaya yönünden davanın reddi gerektiği…” gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların reddine, karar verilmiştir.
Bu karara karşı, asıl ve birleşen davanın davacısı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Önceki beyanlarını tekrarla; Davalının alacaklı olduğunu iddia ettiği sabit yatırımlar için İstanbul 24. Asliye Ticaret Mahkemesi E:2011/264 K: 2012/290 no’lu dosyada dava açmış ise de bu davanın reddedildiğini, onanarak kesinleştiğini, davalı tarafın iddia ettiği alacaklar için yapılan yargılamada davalının müvekkilinden alacaklı olmadığının ortaya çıktığını, ilk derece mahkemesinin bu konuda araştırma yapmadığını, bilirkişi raporunda da müvekkilinin davalıdan 11.566,38 TL alacaklı olduğu, davalının da müvekkilinden 16.476,00 TL terkin harcından dolayı borçlu olduğu ve bu durumda aradaki bakiye olan 4.909,62 TL tutarında davalının müvekkilinden alacaklı olduğunun belirtildiğini, bu durumda hem 50.000 TL teminat mektubunun hem de miktarı boş bırakılmış çekin taraflarına iade edilmeyip davalıda kalmasının hukuki dayanağının olmadığını,Bilirkişi raporunda her ne kadar intifa harcının mahsup edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de davalı tarafın bahsi geçen 16.476 TL bedel için hiçbir harçlandırılmış davası olmadığı halde bu bedelin mahsup edilmesinin hukuki dayanağının olmadığını, mahsup edilmesi gerektiği kabul edilse bile yargılamanın devam ettiği sırada davalı şirket tarafından bankaya yazı yazılarak teminat mektubundan dolayı 6.900 TL’nin kendilerine ödenmesi için müracaatta bulunulduğunu ve bu paranın banka tarafından müvekkili şirketten istenmesi üzerine ödendiğini, davalı şirketin müvekkilinden hiçbir alacağı kalmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştin.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, teminat mektubunun ve teminat çekinin iptali, borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Asıl davada, davacı tarafça, sözleşmenin sona ermiş olmasına rağmen teminat mektubunun ve teminat çekinin iade edilmediği ileri sürülmüş, birleşen davada ise davalı şirketin bayiliğini yapmış olan davacı tarafın yasal gerekçelerle bayilik sözleşmesini feshettiği ancak aradaki cari hesap ilişkisi çerçevesinde davalı şirketten 11.920,38 TL cari hesap alacağı kaldığından bahisle, cari hesap alacağının tahsili talep edilmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya içerisindeki ”Ariyet Sözleşmesi” isimli belge çıktısının incelenmesinde, sözleşmenin tarihinin 30.04.2002 olduğu, Petrol Ofisinin ariyet veren, … Petrolün ariyet alan sıfatlarının bulunduğu, sözleşmenin 18. maddesinde sözleşmenin P.O. tarafından dilediği zaman ariyet alana yazılı ihbarda bulunmak suretiyle söz konusu malzeme ve teçhizatın geri verilmesi istemiyle kendiliğinden veya ariyet alanın iş bu sözleşme hükümlerini ihlal etmesi halinde P.O tarafından tek taraflı fesih ile sona erdirebileceği, sözleşmenin 19. maddesi uyarınca P.O.’nun sözleşmenin feshi için herhangi bir sebep göstermek zorunluluğunun olmadığı, ariyet alanın fesih haksızlığını ileri sürerek malzeme ve teçhizatı P.O’ ya geri vermekten kaçınamayacağı, fesih nedeniyle P.O’dan herhangi bir zarar ve ziyan talep edemeyeceği düzenlenmiştir. Dosya içerisinde Petrol Ofisi İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi yer almakla, Petrol Ofisinin bayi sıfatının bulunduğu sözleşmenin 01.10.2006 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin teminat başlıklı 26.maddesinde, ”… teminatı olmak üzere bayi; P.O’ya P.O adına düzenlenecek P.O.’nun muvafakat edeceği bir veya birkaç bankaya ait P.O’nun muvafakat edeceği metne uygun masrafı bayi tarafından karşılanacak tutarın P.O. tarafından tespit ve tayin edilecek kesin ve süresiz banka teminat mektubunu vermeyi … taahhüt eder. Bayi, iş bu sözleşmeden ötürü P.O.’nun …. alacak ve sair talep hakkı doğduğu taktirde hiçbir ihtara ve hüküm kurulmasına gerek kalmaksızın P.O.’nun bu talep haklarını iş bu teminatlardan mahsup etmeye yetkili olduğunu peşinen kabul ve taahhüt etmiş olur.” şeklinde düzenleme olduğu, sözleşmenin 31.maddesinde ”Fesih” başlığı altında hangi hallerde P.O.’nun sözleşmeyi tek taraflı olarak ve önel vermeksizin tek taraflı ve derhal feshetme hakkına haiz olduğu belirtilmiştir. Yine sözleşmenin 32.maddesinin a bendinde; ”bayi ile akdedilmiş bütün sözleşmelerde fesih halinde bayinin edimleri ile mal alımlarından doğan borçlarını ayrıca bir ihtara gerek kalmaksızın muaccel hale geleceği ve bayi tarafından derhal P.O.’ya ödeneceği, temerrüt halinde söz konusu borçlara P.O. tarafından tespit edilerek uygulamaya konulan temerrüt faizinin uygulanacağı” düzenleme altına alınmıştır. Dosya içerisindeki İstanbul 24. ATM’nin 25.12.2012 tarihli 2011/264 esas, 2016/290 K sayılı ilamının incelenmesinde; davacının … davalıların … A.Ş. olduğu, rekabet kurumunun kararı ile intifa sözleşmelerinin 5 yılı aşan sürelerle yapılması halinde muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının ilan edildiği, taraflar arasındaki anlaşmanın intifa süresinin sonuna kadar yapılan giderlerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsilinin talep edildiği, yapılan yargılama neticesi davanın reddine karar verildiği, Yargıtay 19.HD.’nin 09.09.2013 trarih, 2013/10362 E.,2013/13353 K.sayılı ilamı ile davacının otomasyon alt yapı ve betonlama yatırımını yaptığı tarihler ve sözleşmenin sona erdiği 30.09.2010 tarihi göz önüne alındığında tarafların söz konusu yatırımlardan birlikte faydalandığı, davacının otomasyon cihazlarını yerinden aldığı, yine zorunlu ve faydalı olmayan mütemmim cüz teşkil etmeyen malzemelerin davacı tarafından sökülüp alınabilecekken alınmadığı, bu aşamada davalıların sebepsiz zenginleşmiş olduğuna yönelik iddiaların hakkın kötüye kullanılması gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.Az yukarıda bahsi geçtiği üzere, İstanbul 24.ATM’nin 2011/264 E., (eski esas İstanbul 5. ATM 2010/774) sayılı dosyası ile yapılan yargılama neticesi davacının 28.10.2012 tarihli 161701 nolu sabit kıymet satış açıklamalı faturadan dolayı davalı P.O.’ne borçlu olmadığı yönünde kesinleşmiş bir hüküm bulunduğu, davalı P.O. tarafından tapu harcı ve gideri olmak üzere toplamda ödenen 16.476,00 TL’ye ilişkin fatura bedelini esasen davacı tarafından ödenmesi gerektiğinden davacının tahakkuk eden alacaklarından mahsup edilmesi gerektiği yönünde karar verildiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davayı hangi gerekçelerle reddetmiş olduğu anlaşılamamaktadır. Somut olayda tarafların sona eren sözleşme ilişkisi kapsamında alacak ve borç durumlarının net olarak tespiti ve bu tespit sonuçlarına göre asıl davaya konu teminat çeki ve teminat mektubu nedeniyle davacının bakiye bir borcunun kalıp kalmadığı belirlenerek uyuşmazlığı tasfiye edecek şekilde bir hüküm kurulması gerekirken, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözülmesinden kaçınılması usule aykırı olmuştur. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi sona erdiğine göre, asıl ve birleşen davaların esasının incelenerek, ilişki sonunda tarafların alacak ve borç durumları tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulmalı, bu tespitin sonucunda ana davadaki menfi tespit talebinin teminat çeki ve teminat mektubu yönünden karar bağlanması gerekir. Yine, yapılacak bu tespitlere göre, tarafların sona eren açık hesap ilişkisi sonucunda birleşen davaya konu bakiye alacak talebinin değerlendirilerek talep hakkında uyuşmazlığı esastan çözecek şekilde bir karar verilmelidir. Eldeki dava mevcutken ve ilişkinin bu iki dava ile tasfiyesi mümkün iken davacıya yeni bir dava açmak zorunda bırakmanın hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır.Diğer taraftan, dava açıldıktan sonra teminat mektubunun paraya çevrilmesini engellemek amacıyla 6.900 TL tutarın davacı tarafından ödendiği iddiası üzerinde de hiç durulmadığı görülmektedir.Özetle; taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi sona erdiğine göre, açılan asıl ve birleşen dava kapsamında taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve açım hesap ilişkisinin bütünü göz önünde tutularak ve taraflar arasında görülen önceki davada verilen hüküm de dikkate alınarak tarafların sorumlulukları belirlenerek, asıl davadaki menfi tespit talebinin çek ve teminat mektubu yönünden değerlendirilip bu teminatlar nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı net bir şekilde ortaya konulduktan sonra davanın esasının çözüme kavuşturulmasını sağlayacak bir hüküm verilmesi; yine birleşen davada davacının cari hesabın bütünü itibariyle bakiye bir alacağının bulunup bulunmadığı belirlenerek ilişkiyi bütünüyle tasfiye edecek bir hüküm verilmesi gerekirken, uyuşmazlığı çözmeyen ve davacıyı tekrar dava açmak zorunda bırakacak şekilde verilen hüküm, usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında asıl ve birleşen davaların yeniden görülmesi için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair;HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.25.03.2021