Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/721 E. 2021/291 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/721
KARAR NO: 2021/291
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 28/11/2018
NUMARASI: 2017/437 Esas – 2018/1011 Karar
DAVA: Limited Şirket Ortaklar genel Kurulu Toplantısının Batıl Olduğunun Tespiti- Alınan Kararların İptali
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin veraset yoluyla ortağı olduğu, iptale tabi Olağanüstü Genel Kurulu toplantısına temsil etmek üzere 23/12/2016 T.C. Beyoğlu … Noterliği aracılığıyla İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat …’ı vekil tayin ettiğini, davalı şirketin söz konusu toplantısı yapılmadığı halde temsilen Avukat …’ın şirket merkezinde bulunduğu sırada kendisine toplantı yok denilerek geri çevrildiği, akabinde de toplantıya katılmamış gösterildiğini ve söz konusu kararların alındığını, fiilen yapılmayan bir toplantı için şirket tarafından sahte evrak düzenlendiğini, sahte evrakla sahte bir toplantı yapıldığını ve karar alındığını belirterek, davalı şirketin Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen 23.12.2016 tarihli Ortaklar Genel Kurul Kararının geçersizliğinin tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; TTK hükümlerine göre limited şirket ortaklar kurulu kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsurun olması gerektiğini, birincisinin ortaklar kurulu toplantısının yapılması, ikincisi ise toplantıda karar alınması olduğunu, bunlardan birinde eksiklik durumunda işlemin hiç doğmamış sayıldığını ve yokluk ile sakat olduğunu, 23.12.2016 tarihli toplantıda kendisini avukat ile temsil ettirmesine rağmen davalı şirkette eşit hisselerle ortak olan müdürü … ile …’in avukatına toplantıyı unutmuş olduklarını, hiçbir hazırlık yapılmadığını, dolayısıyla ilerleyen günlerde toplantı için bir tarih belirleyeceklerini söylediklerini, avukatının 16:00’a kadar beklemesine rağmen toplantının yapılmaması üzerine toplantıdan ayrıldığını, bunun üzerine şirket yetkilisi tarafından, TTK 417-418 hükümlerince usulüne uygun olarak 2. Toplantı tarihini bildirmesini beklediğini, ancak bu durumun gerçekleşmediğini iddia ettiğini, bu iddiaların doğru olmadığını, dolayısıyla toplantı ve karar tarihi olarak Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen ve şahsının usulüne uygun davet edildiği halde toplantıya katılmadığını, …’in son derece sağlıklı ve bilinci yerinde olan bir kişi olup toplantıya katılarak kendi hür iradesiyle hisse devrini kabul ettiğini, davacının iddiasının aksine herhangi bir muvazaalı işlem sözkonusu olmadığını, Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı kanuna ve hukuka uygun olarak yapıldığını, tüm ilgililer toplantıya usulüne uygun olarak çağrıldığı, toplanılma sebebi olan gündem maddesine ilişkin karar alındığı , gerekli toplantı -karar yetersayısı sağlanmış ve alınan kararlar noterlikçe onaylanarak Ticaret Sicil Gazetesinde tescil edildiği ilan olunduğunu, genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetvelinin celbine ilişkin İTO’dan gelecek belgelerle de tespit edilebileceğini belirterek, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı tarafın iddiaları ve davacının vekili sıfatıyla toplantıya katılmak üzere giden vekilinin tanık sıfatıyla verdikleri beyanlar nazara alındığında; davacının ortağı olduğu davalı şirketin 23/12/2016 tarihinde yapılacak olan toplantıya davet edildiği, davacının bu toplantıya katılmak üzere vekaleten Av. … isimli kişiyi şirkete gönderdiği, vekilin şirket merkezine gittiği, orada şirket ortaklarından … isimli kişiyle görüştüğü, aralarında yapılan konuşmalar sonucu Genel Kurul’un yapılamayacağı konusunda kanaata vararak oradan ayrıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafın genel kurul toplantısına usulüne uygun çağrıldığı anlaşılmaktadır. Davacı toplantıya bizzat gitmeyip avukatını göndermiştir. Her ne kadar davacı tarafından davalı şirketin 23/12/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların butlan ve yoklukla malul olduğunun tespitini istenmiş ise de; ileri sürülen iddialar butlan sebepleri içerisinde değil TTK .nun 446.maddesindeki iptal sebepleri içinde değerlendirilebilecektir. İptal davasının ise genel kurulun yapılmasından itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir. Kaldı ki davacının hisse oranı itibariyle toplantıya katıldığı taktirde ortaklar kurulu kararının etkileyecek nisapta olmadığı ve bu nedenle iptal şartlarını da taşımadığı kanaatine varılarak…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirketin Veraseten ortağı olup, iptale tabi Olağanüstü Genel Kurul toplantısına kendisini temsil etmek üzere, 23.12.2016 Beyoğlu … Noterliği aracılığı ile … İstanbul barosu sicil no Avukat …’ı vekil tayin ettiğini, fakat, ilgili tarihte davalı şirketin söz konusu toplantısı yapılmadığı halde ve şahsını temsilen Avukat … şirket merkezinde bulunduğu ve “Toplantı yok” denilerek geri çevrildiği halde, fiilen yapılmayan bir toplantı için gerçeğe aykırı evrak düzenlendiğini ve ticaret sicil gazetesine tescil ettirildiğini, avukatın, söz konusu toplantı tarihi ve saatinde şirket merkezine gittiğini ve orada şirket ortaklarından … tarafından genel kurulun yapılamayacağı konusunda kanaate vardırılarak oradan ayrıldığının anlaşıldığını, vekilinin 23.12.2016 tarih ve saat 11.00 da yapılacak toplantının şirket merkezine (… un ve unlu Mamüller) gittiğinde, şirket müdürü …’nun böyle bir toplantıdan haberi dahi olmadığını, tarafına gönderilen çağrı kağıdını kendilerinin göndermediğini ve hatta hiçbir ortağa herhangi bir çağrı kağıdı göndermediklerini, ifade ettiğini ve hemen şirket muhasebecisini ve diğer ortakları aradığını, Şirket ortaklarından ve 04.04.2018 tarihli 2. duruşma tutanağında kimliği kayda geçen …’in şirket merkezine gelerek, Genel Kurul toplantısı çağrı kağıdını kendisinin hazırlayıp davacıya gönderdiğini ve toplantıyı unutmuş olduklarını ifade ettiğini, ilaveten şirketin diğer ortaklarının, yani tüm ortakların şirket merkezinde toplanamayacağına ortaklaşa karar verildiğini ve şirket yetkilisinin şirket merkezinde hazır bulunan iki ortak, tanık olarak Mahkemeye beyan edilen … ve davacı vekilinin, unutulan toplantının tüm ortakların katılabileceği ileri bir tarihte yapılabileceğini, ilerleyen günlerde iletişim kurarak tarihi belirleyecekleri hususunda anlaştıklarını ve vekili de dahil diğer ortakların, toplantı saati olan saat 11.00′ den 16.00 ‘a kadar beraber şirket merkezinde oturup, saat 16.00’dan sonra şirket merkezinden ayrıldıklarını, ilgili tarihten sonra vekilinin, toplantı tarihi için …yu ve diğer iki ortağı da ilerleyen günlerde aradığını, söz konusu aramaların GSM operatörlerinde mevcut olduğunu, …’nun, şirketin müdürü ve çalışanı olduğunu, şirket müdürünün haberi olmadan genel kurul toplantısı yapılabilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle kendisinin tanık olarak dinlenmesinin dava için hukuki bir gereklilik olduğunu, İlaveten, 04.04.2018 tarihli 2. Duruşma celsesinde Şirket yetkilisi …’ nun davacı vekilinin söz konusu tarih ve saatte şirket merkezinde hazır bulunduğunu bizzat beyan ettiğini, buna göre vekilinin toplantıya katılmamasının açıkça hayatın olağan akışına ve mantığına aykırı olduğunun kabulü gerektiğini, İlk derece mahkemenin davada ileri sürülen sebeplerin butlan nedeni olarak değil de TTK’nın 446. maddesindekini iptal sebepleri kapsamında değerlendirilebileceğini fakat üç aylık hak düşürücü süre sebebiyle bunun mümkün olamayacağına dair gerekçeli kararının usul ve maddi hukuka ilişkin büyük bir hata olduğunu, TTK’nın emredici hükümlerine göre, limited şirket ortaklar kurulu kararının oluşabilmesi için iki kurucu unsurun gerekli olduğunu, bu durumlardan yokluğun çıkarı olan herkes tarafından her zaman ileri sürülebileceğini ve hakim tarafından resen dikkate alınması gerektiğini, ilaveten, TTK hükümlerince, limited şirket genel kurul toplantılarında öncelikle pay sahiplerinin ana sözleşmenin ve yasaların öngördüğü biçimde toplanıp karar almış olması gerektiğini, aksi halde alınan kararın hukuken geçerli olmayacağını, yoklukla malul olacağını, bu durumda zamanaşımının söz konusu olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı limited şirketin 23.12.2016 tarihli olağan üstü genel kurulu toplantısında alınan kararların yok hükmünde ve batıl olduğunun tespiti, aksi halde alınana kararların iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirket genel kurul toplantısına çağrı, çağrısız genel kurul, kararların butlanı ve iptali hakkında, TTK’nın 617 ve 622. maddelerindeki atıf nedeniyle, anonim şirketler hakkındaki hükümler uygulanır. Davacı, davalı şirketin hissedarı olduğunu, 23.12.2016 tarihli genel kurul toplantısında kendisini toplantıda temsil etmesi için vekil tayin ettiğini, tayin ettiği vekili Avukat …’ ın bildirilen toplantı gün ve saatinde toplantı yerinde hazır bulunduğunu, ancak toplantının hazırlıklar tamamlanmadığından yapılmayacağının bildirilmesi üzerine toplantı yerinden ayrıldığını, toplantı yapılmamış olmasına rağmen yapılmış gibi toplantı tutanağı düzenlenerek dava konusu genel kurul kararlarının alındığını, bu nedenle dava konusu genel kurulu toplantısının geçersiz olduğunun tespitine, aksi halde toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmektedir. Davacının toplantıdan haberdar olduğu hususu ihtilafsızdır. Davacı iddiası kapsamında, yetkilendirdiği ve toplantıya davacı adına giden vekilin toplantıya hile ve kandırılma sonucu katılımının engellendiği iddia edilmektedir. Toplantının gerçekte hiç yapılmadığına dair iddia kanıtlanmamıştır. Bu nedenle bir genel kurul toplantısının yapılmış olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle davacının, genel kurul kararlarının yokluğuna dair iddiaları yerinde görülmemiştir. TTK’nın 617 ve 622. maddelerindeki atıf nedeniyle, limited şirketler içinde uygulanması gereken anonim şirket genel kurul kararlarının butlanın düzenlendiği 6102 sayılı TTK’nın 447. Maddesinde, a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararların batıl olacağı düzenlenmiştir.Somut uyuşmazlıkta genel kurul toplantı tutanağı içeriğine göre, dava konusu genel kurulda hisse devirlerinin ve bunların pay defterine işlenmesine ilişkin olarak kararlar alındığı, kararların davacı dışındaki diğer tüm ortakların asaleten katılımı ve oy birliği ile alındığı anlaşılmaktadır. Buna göre dava konusu toplantıda alınan kararların TTK’nın 447. maddesi kapsamında belirtilen nitelikte batıl kararlar niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.Davada, terditli olarak, davalı şirketin genel kurul kararlarının TTK’nın 445. vd. maddeleri uyarınca iptali de istenilmiştir. TTK’nın 445. maddesinde, ”446. maddede belirtilen kişiler, kanun ve esas sözleşme hükümlerine özellikle dürtüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabilirler” denilmiştir.TTK’nın 446. maddesinde de iptal davası açabilecek kişiler sayılmış ve toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun ya da bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın, çağrının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına veya oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ve yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Mahkeme gerekçesinde de işaret edildiği üzere, davanın açıldığı 14.04.2017 tarihi itibariyle üç aylık hak düşürücü sürenin dolduğu anlaşılmaktadır. Davacının toplantıya katılımının engellendiğinin sabit olduğu kabulünde dahi, davanın üç aylık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Bu nedenle davanın reddi gerekçelerine göre davacının somut olayda alınan kararların batıl olduğu, hak düşürücü sürenin dikkate alınamayacağı ve tanık olarak bildirdiği … dinlenmeksizin hüküm kurulmasının yerinde olmadığı yönündeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir . İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 14,90 TL bakiye istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.