Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/707 E. 2021/217 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/707
KARAR NO: 2021/217
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/11/2018
NUMARASI: 2018/1108 Esas – 2018/1108 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … Ltd.Şti.’ nin İstanbul Bahçelievler ilçesinde tekstil kumaş örme ve satışı ile ihracat işleri ile uğraşmakta olduğunu, davalı … Ltd.Şti.’nin ise davacıdan aldığı kumaşların imalatını yaparak yurt dışma ihracat yaptığını, davalının davacıdan satın aldığı örme kumaş bedelinin bakiye kısmı olan 38.749,18 TL’nin tüm ısrarlara rağmen ödemediğini, davalı aleşhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacının davalıya karşı yapmış olduğu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine 17/11/2016 tarihinde itiraz ederek takibi durdurmuş bulunduklarını, daha sonrasında davacının işbu davayı açtığını, davalı ile davacı arasında gerçekleşen eser sözleşmesi niteliğindeki ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan bazı sıkıntıların varlığı ve bu sıkıntılı durumların davalıya vermiş olduğu zararların mevcut olduğunu, davalının yurtdışına ihracat yapan bir firma olup tedarikçilerden ihraç edeceği tekstil ürünlerini imal etmek için mal satın aldığını, davacının davalının yurtdışına ihraç edeceği tekstil ürünlerinin imalatında kullanılacak kumaş tedarikinden sorumlu olduğunu, davalının kendisine gelen siparişleri verilen süre içerisinde yapmakla mükellef olduğunu, kendisine verilen süre içerisinde malların ihracının gecikmesi halinde kendi ya da tedarikçilerin hatalarından kaynaklanması durumunda bu gecikmeden sorumlu tutulduğunu, davalının işte böyle bir durum içerisinde kendisine gelen siparişin yapılması maksadıyla davacı ile bu malların yapımında kullanılacak kumaşların temini noktasında anlaştıklarını, fakat davacının kendisine verilen kumaşların temin süresini geciktirerek malların zamanında yapılmasını engellediğini, davalının, davacı ile mail aracılığı ve telefonla yapmış olduğu görüşmelerde bu durumun ortaya konduğunu ve çözülmesinin beklendiğini, çözüm noktasında davacı tarafından herhangi bir girişim olmadığı gibi davalının mümessil firma ile arasında sıkıntılar hasıl olduğunu, 16 Mart 2016 tarihinde davalının yönetim kurulu başkanı olan … tarafından davacı çalışanı ve yetkilileri olan …, …, …’a göndermiş olduğu mailde bu durumun davacıyı ihbar niteliğinde şu şekilde bildirildiğini, “Tarafınıza 25 gün önce verilmiş olan siparişlerin temini noktasında herhangi bir girişim olmadığı gibi herhangi bir sevkıyatın da yapılmadığı ortadadır. Ödemenin askıya alındığı kumaşların temini noktasında malların teslimi gecikir ise oluşacak zararlardan sorumlu olunacağı bildirilmiştir.”, malların davacının kumaşları geç temin etmesinden kaynaklı olarak 24 Mart 2016 tarihinde ihraç edilen malların sahibi şirketin yetkilisi olan … tarafından mümessil firmaya gönderilen ve daha sonrasında mümessil firmanın davalıya yönlendirmiş olduğu mailde gecikmeden kaynaklı olarak %10 kesinti yapılacağının taraflarına bildirildiğini, davacı ile davalı arasında tartışmalı alacağın, dava dilekçesinde belirtildiği gibi 38.749,18 TL olmayıp 29.629,47 TL olduğunu, davacının dava dilekçesinde istemiş olduğu kötü niyet tazminatının, yukarıda anlatılanlar kapsamında, kabulünün mümkün olmadığını, çünkü davalının uğramış olduğu zararlardan davacının sorumlu olduğunu, herhangi bir borcun ortada olmadığını, davanın haksız olduğunu belirterek, davanın reddine ve kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin ilamsız icra takiben yapılan itirazın iptali olduğu, davacı tarafça davalının davacıdan satın aldığı örme kumaşlarının bakiye kısmı olan 38.749,18 TL.’nin tahsilinin talep edildiği, davalı tarafça davacı şirketin kendisine sipariş verilen kumaşların temin süresini geciktirerek malların zamanında yapılmasını engellediğini, mevvekkili firmanın davacı şirketle mail aracılığı ve telefonla yapmış olduğu görüşmelerde durumu ortaya koyduğunu ancak sorunun çözülmediğini 16 Mart 2016 tarihinde davalını yönetim kurulu başkanı olan … tarafından davacı çalışanı ve yetkilileri olan …, …, …’a göndermiş olduğu mailde bu durumun davacıyı ihbar niteliğinde şu şekilde bildirildiğini, ‘Tarafınıza 25 gün önce verilmiş olan siparişlerin temini noktasında herhangi bir girişim olmadığı gibi herhangi bir sevkıyatın da yapılmadığı ortadadır. Ödemenin askıya alındığı kumaşların temini noktasında malların teslimi gecikir ise oluşacak zararlardan sorumlu olunacağı’ bildirildiğini, malların davacı şirketin geç teslim etmesiden kaynaklı olarak 24 Mart 2016 tarihinde ihraç edilen malların sahibi şirketin yetkilisi olan … tarafından mümessil firmaya gönderilen daha sonrasında ise mümessil firma tarafından kendilerine yönlendirmiş olduğu mailde gecikmeden kaynaklı %10 kesinti yapılacağının taraflarına bildirildiğini, müvekkili şirketin uğramış olduğu zaralar noktasında davacı şirketin sorumlu olduğunu, davacıya herhangi bir borçları olmadığından bahile davanın reddini talep etmiştir. Davalı tarafça her ne kadar fatura konusu kumaşların geç teslimden dolayı müvekkili şirketin uğradığı zarardan davacı şirketin sorumlu olduğunu belitmiş ise de davacı tarafça gönderilen faturaları herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeden ifayı kabul ettiği, faturaları defterlerine işlediği, herhangi ibir iade faturası düzenlemediği bilirkişi incelemesi ile anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda da belirttiği üzere,davacı ve davalı ticari defter ve kayıtlarına göre; davacı tarafın, davalı taraftan 10.11.2016 takip tarihi itibarı ile 38.740,32.TL asıl alacak ve 1.564,15.TL işlemiş faiz alacağının olduğu, davacı tarafın icra takibinde 882,62.TL işlemiş faiz talep etmiş olduğu, davacı tarafın asıl alacak ve talep etmiş olduğu faiz toplamının 39.622,94.TL olduğu, davacı tarafın takipten sonra 14.11.2016 tarihinde 9.111,10 TL tahsilat yaptığını 14.11.2016 tarihi itibari ile davalı taraftan 29.629,32 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporunda her ne kadar işlemiş faiz yönünden hesaplama yapılmış ise de davalı tarafın temerrüde düşürülmediği, dosyaya temerrüde ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı anlaşılmak bilirkişi raporuna iştirak edilmeyerek asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, ayrıca bilirkişi raporunda faiz türü bildirilmediğinden yasal faiz uygulanması yönünde hesap yapılmış ise de bilirkişi raporuna iştirak edilmeyerek tarafların tacir oldukları gözetilerek ve davacı tarafın istediği faiz oranı avans faiz oranına isabet ettiğinden avans faizine hükmedilmiştir.Davacının alacağının likid olduğu, yargılamayla belirlenmediği gözetilerek davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Davalı tarafça takipten sonra ve davadan önce ödenen 9.111,00 TL bakımından ise Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2017 tarihli 2016/796 Esas ve 2017/135 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere takipten sonra ancak davadan önce ödenen miktar yönünden davacı alacaklının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı dikkate alınarak…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 29.629,32 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacak miktarını %20′ si oranında belirlenen icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı şirketin, kendisine sipariş verilen kumaşların temin süresini geciktirerek malların zamanında yapılmasını engellediğini, müvekkili firmanın davacı şirketle mail aracılığı ve telefonla yapmış olduğu görüşmelerde durumu ortaya koyduğunu, ancak sorunun çözülmediğini, 16 Mart 2016 tarihinde davalının yönetim kurulu başkanı olan … tarafından davacı çalışanı ve yetkilileri olan …, …, …’a göndermiş olduğu mailde bu durumun davacıyı ihbar niteliğinde “Tarafınıza 25 gün önce verilmiş olan siparişlerin temini noktasında herhangi bir girişim olmadığı gibi herhangi bir sevkıyatın da yapılmadığı ortadadır. Ödemenin askıya alındığı kumaşların temini noktasında malların teslimi gecikir ise oluşacak zararlardan sorumlu olunacağı” nın bildirildiğini, malların davacı şirketin geç teslim etmesiden kaynaklı olarak 24 Mart 2016 tarihinde ihraç edilen malların sahibi şirketin yetkilisi olan … tarafından mümessil firmaya gönderilen ve daha sonrasında ise mümessil firma tarafından kendilerine yönlendirmiş olduğu mailde gecikmeden kaynaklı %10 kesinti yapılacağının bildirildiğini, müvekkili şirketin uğramış olduğu zaralardan davacı şirketin sorumlu olduğunu, davacıya herhangi bir borçları olmadığını, Faturaların ticari defterlerine işlediğinin, herhangi bir iade faturası düzenlemediğinin bilirkişi incelemesi ile anlaşıldığını, bilirkişi raporunda da belirttiği üzere, davacı ve davalı ticari defter ve kayıtlarına göre; davacı tarafın, davalı taraftan 10.11.2016 takip tarihi itibarı ile 38.740,32.TL asıl alacak ve 1.564,15.TL işlemiş faiz alacağının olduğunun, davacı tarafın icra takibinde 882,62.TL işlemiş faiz talep etmiş olduğunun, davacı tarafın asıl alacak ve talep etmiş olduğunun, faiz toplamının 39.622,94.TL olduğunun, davacı tarafın takipten sonra 14.11.2016 tarihinde 9.111,10 TL tahsilat yaptığının, 14.11.2016 tarihi itibari ile davalı taraftan 29.629,32 TL alacaklı olduğuun tespit edildiğini, bilirkişi raporunda her ne kadar işlemiş faiz yönünden hesaplama yapılmış ise de davalı tarafın temerrüde düşürülmediği, dosyaya temerrüde ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı belirlenmiş ise de bilirkişi raporuna iştirak edilmeyerek asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, ayrıca bilirkişi raporunda faiz türü bildirilmediğinden yasal faiz uygulanması yönünde hesap yapıldığını, tarafların tacir oldukları gözetilerek ve davacı tarafın istediği faiz oranı avans faiz oranına isabet ettiğinden avans faizine hükmedildiğini, ödemezlik definin hiçbir şekilde incelenmediğini, kaldı ki kötü niyet tazminatı verilmesini sağlayacak bir husus da mevcut olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafından 10.11.2016 tarihinde 38.749,18 TL asıl alacak 882,62 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 39.631,80 TL alacağın, asıl alacak tutarının tahsil tarihine kadar işleyecek %20 faizi, masraf ve vekalet ücreti ile tahsili için icra takibi başlatıldığı, kısmi ödemelerin TBK 100 mad. Uyarınca öncelikli faiz ve ferilerden mahsubu talep edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu içeriğindeki tespitlere göre taraf ticari defterlerine göre davacının takip tarihinde davalıdan 38.740,32 TL alacaklı olduğu, davalının 14.11.2016 tarihinde davacıya 9.111,00 TL ödemesi bulunduğu, bu tutarın asıl alacak tutarından mahsubu ile sonuçta 29.629,32 TL asıl alacak yönünden itirazın iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçesine göre davalının takip tarihinden sonra ancak dava tarihinden önce 14.11.2016 tarihli 9.111,00 TL’lik ödemesi, davacının takip tarihinde alacaklı olduğu asıl alacak tutardan düşülerek hüküm kurulması doğru olmamıştır. Çünkü yerleşik Yargıtay uygulamasına göre takipten sonra, ancak davadan önce yapılan ödemelerin, alacaklı tarafından öncelikle TBK’nın 100. maddesi uyarınca faiz harç ve giderlere mahsubu yapılarak kalan ana para için davanın açılması ve buna göre hüküm kurulması gerekir. Ancak bu husus istinaf eden aleyhine sonuç doğuracak olup, aleyhe karar verme yasağı ilkesi gözetilerek, bu husus, istinaf incelemesi yapılan kararın kaldırılması nedeni yapılmamıştır. Somut uyuşmazlıkta, davacının takip ve alacağına dayanak faturalarının davalı defterlerinde de kayıtlı olduğu, buna göre davacının takip tarihinde davalıdan 38.740,32 TL alacak talep edebileceği, davalının takipten sonra davadan önce yaptığı ve taraf kayıtları ile sabit olan 9.111,00 TL lik ödeme de dikkate alınarak kurulan hüküm isabetlidir. Davalı yanca davacının mal teslim tarihine ilişkin taahhüdü bulunduğunun ve buna göre geç teslim ile geç teslime bağlı zarar iddiasının kanıtlanmadığı da gözetildiğinde; davalı vekilince, davacının sattığı ürünlerin geç teslimi nedeniyle uğradığı zararlar bulunduğu, bunların mahsubu ile davacıya borç bulunmayacağı, bu husustaki defilerinin dikkate alınmadığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacının alacağı cari hesaba ilişkin olup faturaların davalı defterlerin de de kayıtlı olduğu, buna göre alacak likit olmakla icra inkar tazminatının koşullarının bulunduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin müvekkili aleyhine inkar tazminatı koşulları bulunmadığı yönündeki istinafı da yerinde değildir. İlk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinini istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 1.517,98 TL istinaf harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.02.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.