Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/700 E. 2021/242 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/700
KARAR NO: 2021/242
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/10/2018
NUMARASI: 2017/303 Esas – 2018/958 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 04/08/2015 tarihli sözleşme imzalandığını, işbu sözleşmenin 6.A maddesi uyarınca davalı şirket müvekkili şirkete 100.000 TL(KDV dahil) sözleşme karşılığı yatırım bedeli ödemeyi taahhüt ettiğini, davalı şirketin 100.000 TL’lik sözleşme karşılığı yatırım bedelinin 60.000 TL’lik kısmını fatura karşılığında 06/08/2015 tarihinde müvekkilinin … Bankası hesabına ödendiğini, kalan bakiyenin ödenmesi için müvekkil şirket Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye 08/02/2017 tarihli ihtarname ile gönderdiğini, davalı şirket ise Bakırköy … Noterliğinin … yevmiye 15/02/2017 tarihli ihtarname ile faturadan dolayı borçlu olmadıkları gerekçesi ile faturayı iade ettiklerini belirterek davanın kabulüne, muhakeme masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; taraflar arasında aynı konuya ilişkin olarak daha önceden açılmış ve halen görülmekte olan Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/152 esas sayılı dosyasında menfi tespit davasının bulunduğunu, bu nedenle davanın derdestlik nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiğini, karşı tarafın 24/01/2017 tarihli protokol ile müvekkili şirkete olan borcunu kayıtsız şartsız kabul etmiş olduğunu, protokolden sonraki tarihte iş bu kabul ve ikrarına mugayir olarak açılan Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/192 esas sayılı dosyasındaki dava ile aynı konuda açılan huzurdaki davanın ikamesinde kötü niyetli olduğunun açıkça ortada olduğundan davanın esastan reddinin gerektiği, takibe konu icra dosyasına istinaden kendi özgür iradesiyle protokol yaptıkları, borca mahsuben bir kısım nakit ödeme ve geri kalanı için de kambiyo evrakı verildiğini belirterek davanın reddine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 23/10/2018 tarihli, 2017/303 Esas – 2018/958 Karar sayılı ilamıyla: “…İddia, savunma, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemlerine ait davacı taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde ve talimat cevabı da değerlendirilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve bilirkişi heyeti sunmuş olduğu raporunda özetle; davacı ile davalı arasında düzenlenen sözleşme incelendiğinde, bunun ürün alım ve kullanımı karşılığı destek verme amaçlı olduğu, davacı alıcıya teşvik amaçlı ödeme kararlaştırıldığı, promosyon sözleşmesi niteliği gösterdiği, davacının alıcı sıfatıyla davalıdan belli tutarda malları alması ve kendisinin kullanması karşılığında söz konusu teşvik primine hak kazanacağının belirtildiği ve bu ödemenin 60.000,00 TL’lik kısmının davalıya ödendiği, bakiye 40.000,00 TL davacının bakiye teşvik priminin ödenmediği iddiasına karşılık, davalı satıcının ise davacının sözleşme gereği yıllık 80.000,00 TL tutarlı mal alımı yapma borcunu yerine getirmediğinin bu sebeple prime hak kazanamadığının belirtildiği, davacının kayıtları incelendiğinde 2015 yılında gerçekleşen mal alışlarının KDV dahil 35.869,78 TL ve 2017 mal alışlarının ise 74.750,08 TL olduğunun tespit edildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 4/A maddesinde teşvik bedelinin hak edilmesi için her yıl 80.000,00 TL mal alış şartının kararlaştırıldığı ancak cari hesap kayıtlarına göre davacı alıcının belirtilen yıllar için bu şartı karşılamadığı, davacının, özellikle 2015 yılında gerçekleşen alışlarının önemli ölçüde düşük olduğu ve mevcut dosya kapsamına göre, dava konusu bakiye teşvik primini talep edemeyeceği belirtilmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzalanan 04/08/2015 tarihli sözleşme gereğince davacının ürün alımına karşılık davalının yatırım bedeli ödemeyi taahhüt ettiği ve bu kapsamda, davalı tarafından 06/08/2015 tarihinde 60.000,00 TL ödemenin yapıldığı, yapılan ödemeye karşılık davalı tarafından 2015 yılında alınan ürün miktarının KDV dahil 35.869,78 TL olduğu, sözleşme gereğince ise taahhüt edilen miktarın 80.000,00 TL olduğu, sonraki yıllarda da belirtilen miktarda ürün alımının gerçekleşmediği belirlenmiş olmakla…” davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Sözleşmenin 4/A maddesinde davacı alıcının sözleşmede ki yükümlülüğüne değinildiğini, sözleşme itibariyle her yıl için 80.000 TL olmak üzere 5 yıl boyunca toplam 400.000 TL değerinde mal almayı kabul ve taahüt ettiğini, Aynı sözleşmenin 4/B maddesinde: “… Yıllık ürün alma tutarlarına ilişkin taahhüdüne uymaması halinde Alıcıya (davacıya) ihtarname çeker. Alıcı ihtarnamenin kendine ulaşmasından itibaren 15 gün içerisinde taahhüdüne aykırılığı gidermezse …” denildiğini, Davalı tarafından müvekkili şirkete gönderilmiş sözleşmedeki taahhüdüne ilişkin hiçbir ihtarname bulunmadığını, buna rağmen ilk derece mahkemesince yanlış değerlendirilme yapılarak davanın reddine dair karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Satıcı tarafın 6/A maddesinde alıcının alacağı 100.000 TL’lik meblağı sadece davacı alıcının düzenleyeceği faturaya mukabil olarak ödeneceğini kararlaştırdığını, Sözleşme niteliği açısından tedarikçi sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin tarafları açısından belirlen ürünlerin, belirlenen miktar ve fiyatlarla tedarik edilmesi adına akdedildiğini, sözleşmede belirlenen SATICI’nın ALICI’ya vereceği sözleşme karşılığı yatırım bedeli sözleşmenin niteliğini değiştirmeyeceğini, belirlenen bu ücretin teşvik primi olmayıp yatırım bedeli olarak belirlendiğini, Sözleşmesel olarak alıcı taahhüdünü tamamlayamazsa 4/B uyarınca belirlenen süreler içinde ihtar çekmek suretiyle sözleşmeyi tek taraflı feshedebileceğini, ancak fesih söz konusu olmadığı halde ödemeden imtina etmenin kötü niyeti gösterdiğini, ilk derece mahkemesince delillerin yanlış değerlendirildiğini ve hatta toplanmadan sadece bilirkişi raporuna uyarak karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Ayrıca Davalıya dava öncesi çekilen ve dava dilekçemizde belirtilen Beyoğlu … Noterliği 08.02.2017 tarihli ihtarname davalıya dava konusu fatura gönderilmesi yanından aynı ihtarnamenin “2” bendinde aynen ” Yukarıda belirtilen sözleşme uyarınca müvekkil şirkete tedarik etmeye taahhüt ettiğiniz ürünlere ait sipariş alınmadığı gibi verilen siparişlerde teslim edilmemektedir. Bu konuyla ilgili daha önce müvekkil şirket tarafında sizlere yazılı olarak 18.01.2017 tarihinde faks çekilmiş olmasına rağmen bugüne kadar her hangi olumlu gelişme olmamıştır. Bu nedenle işbu ihtarnamenin tebliğinden itibaren sözleşme ile üstlendiğiniz edimlerin zamanında ve acilen ifa edilmesini ihtaren bildirir, aksi halde müvekkil şirketin sözleşme uyarınca sorumluluğu kalmayacaktır. ” ifadelerinin yer aldığını, ancak tüm bunlara rağmen mahkemece talebe aykırı bir karar verildiğini belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olan İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/303 E., 2018/958 sayılı 23.10.2018 tarihli kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca bakiye yatırım bedeli alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Tarafların kabulündeki sözleşmenin 4/A maddesinin sözleşme süresi ve yıllık alım taahüdünü belirlediği açıktır. 4/B ve 10A madesinde ise davacının yıllık ürün alım taaahüdüne uymaması halinde davalının ihtarname çekeceği, alıcının ihtarın uluşmasından itibaren onbeş gün içinde taaahüdüne ilişkin aykırılıkları gidermemesi halinde davalının sözleşmeye haklı nedenle fesih hakkına sahip olacağı, 10. Maddesinde de feshin sonuçları düzenlenmiştir. Yine sözleşmenin Tarafların Hak ve Yükümlülükleri başlıklı 6 maddesinin 6A alt maddesinde davalının 100.000 TL meblağı davacının düzenleyeceği “sözleşme karşılığı yatırım bedeli” faturası karşılığında ödeyeceği düzenlenmiştir. Söz konusu sözleşmenin 4B ve 10A maddesi uyarınca davalı tarafından davacıya ürün alım taahüdünün ihlal edildiği ve ihlalin giderilmesi için ihtar gönderildiği kanıtlanmadığı gibi, bu nedenle sözleşmenin davalı yanca haklı nedenle fesh edildiği de ileri sürülüp kanıtlanmamıştır. Bununla birlikte sözleşmenin 6A maddesinde davacıya verilecek yatırım bedeli tutarının alım taahüdüne bağlı bir edim olarak düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Kaldı ki davacıya ödenmiş ve ödenecek yatırım bedeli karşılığı alınan teminat senedinin tümüyle tahsile konulduğu dosyaya sunulan beyan ve belgelerle anlaşıldığı da gözetildiğinde; davalının sözleşme taahüdü kapsamında 60.000 TL tutarında yatırım bedeli ödemesini ifa ettiği, bakiye 40.000 TL lik kısmı ifa etmediği anlaşılmakla, davanın kabulü gerekirken yanılgılı gerekçe ile davacının sözleşmedeki alım taahhüdünü yerine getirmediği gerekçesiyle davanın reddi doğru olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince hukukun olaya uygulanmasında hata edildiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak dairemizce davanın esası hakında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine ve sonuçta davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulü ile 40.000,00 TL alacağın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faiziyle ile birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Alınması gereken 2.732,40 TL harçtan peşin alınan 683,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.049,30 TL harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan 719,10 TL harç gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı olan 1.333,50 TL masraf olmak üzere toplam 2.052,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 6.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Bakiye gider avansı bulunması halinde, yatıran tarafa iadesine, 6-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 44,40 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde, kendisine iadesine, b-Davacı tarafından harcanan 49,50 TL posta ve tebligat gideri ile 121,30 TL istinaf başvuru harcı olmak üzere toplam 170,80 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından, istinaf yargılaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 9-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 10-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.02.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.