Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/693 E. 2021/243 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/693
KARAR NO: 2021/243
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24/12/2018
NUMARASI: 2017/229 Esas – 2018/1233 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen kararın, her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; icra takibine konu edilen 8 adet senedin toplam bedeli 104.830,00 TL olup faiz, vekalet ücreti ve tahsil harcı da ilave edildiğinde yaklaşık 135.000,00 TL civarında bir borç hesabı ortaya çıkacağını, ancak davacının davalıya kalan borcu 36.280,00 TL olduğunu, bu sebeple kalan borç üzerinden yapılacak bir icra takibinde ortaya çıkacak miktar ile hali hazırda hukuka aykırı olan icra takibi arasında neredeyse 100.000,00 TL civarında bir fark olduğunu, kötü niyetli bir şekilde ödendiği halde ödenmemiş gibi icra takibine konu edilen senetler nedeniyle işlemiş ve işleyecek faiz, tahsil harcı, vekalet ücreti ve fer ‘ileri takip çıkış miktarından hesaplanmış olup müvekkilinin mağdur edildiğini, taraflar karşılıklı ve şifahen anlaştığı için borcun ertelenmiş olunması ve borcun büyük bir kısmının şifahen yapılmış bu erteleme anlaşmasına riayet edilerek ödenmesi nedeniyle icra takibi yapılamayacağını, ancak kabul anlamına gelmemek kaydı ile kalan bakiye için icra takibi yapılabileceği kabul edilir ise ödenen 68.550,00 TL mahsup edildikten sonra kalan 36.280.00-TL üzerinden icra takibi başlatılması gerektiğini, Neticeten; davacının ödediği 68.550,00 TL dikkate alındığında tebliğ edilen ödeme emrinde belirtilen miktarda borcu olmadığının tespitine, icra takibinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, ödeme yapıldığı halde kötü niyetli bir şekilde ve ağır kusurlu olarak icra takibi başlatan davalının usulsüz icra takibindeki alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile cezalandırılmasına, yargılama neticesinde icra takibinin iptali ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı borçlunun, aldığı emtiaların ödemelerine ilişkin toplam 8 adet senedi düzenleyerek davalı şirkete verildiğini, fakat söz konusu senetler vade tarihlerinde ödenmediğini, ödemeye ilişkin davalı şirketin tüm girişimlerinin sonuçsuz kalması üzerine senetlerin tahsili için davacı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacı borçlu, Mahkemenizin yukarıda numarası yazılı dosyası ile icra takibine konu senetlere ilişkin borcu olmadığı gerekçesiyle menfi tespit davası açtığını, bununla birlikte davacı taraf, İstanbul … icra Müdürlüğü … Esas sayılı dosya kapsamında borçlu olmadığının tespiti talep etmekte ise de, işbu davanın dava dilekçesi ve İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi 2017/105 Esas sayılı dava dilekçesi içeriğinde borcu kabul ettiği görüldüğünü, böyle bir borcun olduğunu, tarafların şifahen anlaştığı ve bu anlaşma çerçevesinde senet bedellerinin gecikmeli olarak ödendiği iddia edildiğini, öncelikle, taraflar arasında böyle bir anlaşma bulunmadığını, aksine, davalı şirketin takibe konu senet borçlarının ödenmesine yönelik tüm girişimleri davacı borçlu şirket tarafından sonuçsuz bırakıldığını, neticeten; Kabul anlamına gelmemek kaydı ile dava dilekçesinde borcun bir kısmının ödendiğini, bakiye bedelin de bu şifahi anlaşma ile ödeneceğini, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini” talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 24/12/2018 tarihli, 2017/229 Esas – 2018/1233 Karar sayılı ilamıyla: “…Davalı tarafından Toplam 8 adet 104.740,00-TL tutarlı senedi düzenleyerek davalı şirkete verildiği, verilen senetlere karşılık davacı yan tarafından davalı yana yukarıda açıklandığı üzere toplamda 68.550,00-TL tutarlı ödeme yaptığı, Davaya konu 8 adet 104.740,00-TL tutarlı senetten dolayı davacı yanın davalı yana İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasında (104.740,00 TL – 68.550,00 TL=) 36.190,00 TL asıl borçlu olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Tüm bu açıklamalardan belirlendiği üzere davanın kabulü ile davacının davalıya İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından yürütülen takip nedeniyle 68.550,00-Tl borçlu olmadığının, borcunun 36.190.-Tl olduğunun tespitine…” gerekçesiyle, davanın kabulüne ve kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tacir olan davalının kendisine banka kanalı ile ödenen senetleri de icra takibine koyduğunu, ödenen senetleri de yeniden tahsil etmek için ısrarlı ve devamlı bir biçimde hareket ettiğini, müvekkilinin banka hesaplarının blokelendiğini ve iş yerinde haciz ve muhafaza işlemleri yapıldığını, müvekkilinin yapılan muhafaza işlemi neticesinde faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldığını, davalının yapmış olduğu eylemlerin kötü niyetli olduğunu açıkça gösterdiğini belirterek; Yukarıda açıklanan ve resen belirlenecek sebeplerle İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/229 Esas sayılı kararın ” Davalının kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığından % 20 kötüniyet tazminatı isteminin reddine, ” dair kısmının istinaf incelemesi neticesinde düzeltilerek kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Ödeme dekontlarının davacı tarafından gerçeğe aykırı ve kötü niyetli olarak doldurulduğunu, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalının zaman zaman borcunu nakit, bazen havale, bazen de bono tanzimi ile ödediğini, davacının banka havalesi ile yaptığını ileri sürdüğü ödemelerin takip konusu bonolara ilişkin olmayıp, açıklama içermediğini, bu nedenle TBK’nın 101-102 maddeleri kapsamında ödemelerin cari hesap borcuna sayıldığını, davacı şirket yetkilisinin uygulanan haciz sırasında düzenlenen haciz tutanağı içeriğindeki beyanından anlaşıldığı üzere borcu kabul ettiğini, bu surette borcun kabulünden sonra menfi tespit davasında ileri sürüldüğü üzere borçlu olunmadığı iddiasının dinlenemeyeceğini, mahkemenin subjektif düzenlendiğini düşündükleri bilirkişi raporunu dikkate alarak karar vermesinin de doğru olmadığını ileri sürerek, kararın kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı aleyhine İstanbul … icra müdürlüğünün … sayılı dosyasında takibe konu edilen 8 adet toplam 104.740,00 TL tutarlı bonolar nedeniyle 68.550,00 TL yönünden davalıya borçlu olunmadığının tespiti ve kötü niyet tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulü ile davacının İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyasında yürütülen takip nedeniyle 68.550,00 TL borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyeti kanıtlanmadığından kötü niyet tazminat isteminin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde: Davacının iddiasına dayanak banka havale dekontlarının aslı gibi onaylı örnekleri ilgili bankadan celb edildiği de gözetildiğinde, ödeme dekontlarının davacı tarafından gerçeğe aykırı ve kötü niyetli olarak doldurulduğu yönündeki davalı istinafı yerinde değildir. Davalı yan, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalının zaman zaman borcunu nakit, bazen havale, bazen de bono tanzimi ile ödediğini, davacının banka havalesi ile yaptığını ileri sürdüğü ödemelerin takip konusu bonolara ilişkin olmayıp, açıklama içermediğini, bu nedenle cari hesap borcuna sayıldığını ileri sürerek savunmada bulunmuştur. TBK’nın 102. maddesinde kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Somut uyuşmazlıkta davacının banka havale dekontları ile ödemelerinin takipten önce ve takibe konu bonoların vadelerinden sonra yapıldığı, havale dekontlarının açıklama içerdiği, bir kısmında takip konusu bonoların vade tarihlerine yer verilip, bir kısmında ise davalıya verilen bonolara mahsuben yapıldığının şerh edildiği, bu surette havale dekontlarındaki açıklamanın belirsiz olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre davalı vekilinin davacı ödemelerinin cari hesap borcuna mahsubunun benimsenip, takip konusu bonolara ilişkin ödeme olarak kabul edilemeyeceği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacının eldeki davada bonolara dayalı olarak aleyhine başlatılan takip dosyası kapsamında asıl alacak tutarının 68.550,00 TL’lik kısmı yönünden borçlu olmadığı iddiasıyla menfi tespit davası ikame etmiş olup, davacı şirket yetkilisinin haciz tutanağında borcu kabul ettiği gerekçesiyle iş bu davanın da reddi gerekeceği yönündeki davalı vekili istinafı da yerinde değildir. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Mahkemece alınan bilirkişi raporundaki tespitlerle birlikte diğer deliller de değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davalı vekilinin subjektif ve eksik inceleme ile tanzim edilen bilirkişi raporuna göre karar verildiği yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde: İİK’nın 72/5. maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlandığı, davacı tarafından davalıya takip konusu bonolar nedeniyle banka havalesi ile yapılan ve kanıtlanan ödemelere rağmen ve bu ödemeler mahsup edilmeksizin davalı tarafından takip yapıldığı anlaşılmakla, davalının kötü niyeti sabit olup, yanılgılı gerekçe ile davanın kabul edilen tutarı yönünden davacı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 3.511,99 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B)Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulü ile davacının davalıya İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından yürütülen takip nedeniyle 68.550,00 TL borçlu olmadığının, borcunun 36.190 TL olduğunun tespitine, 2-Davalının, kabul edilen kısım yönünden icra takibine girişmekte haksız ve kötü niyetli olduğu sabit görüldüğünden, İİK’nın 72/5. madesi uyarınca takdiren %20 oranında hesaplanan 13.710,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 4.682,65 TL’den peşin alınan 1.170,67-TL’nin mahsubu ile bakiye 3.511,98 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 1.206,67 TL peşin ve başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 840,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 9.711,50 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Kullanılmayan gider avansı bakiyelerinin, karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 8-Davacının istinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden: a-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 44,40 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, b-Davacı tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harç gideri ve 34,63 TL posta gideri olmak üzere toplam 155,93 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 10-Dava dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 25.02.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca miktar itibariyle karar kesindir.