Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/677 E. 2021/385 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/677
KARAR NO : 2021/385
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/12/2018
NUMARASI : 2017/542 Esas – 2018/1298 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaası sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; davalı …’ın 01/09/1992-26/05/2003 tarihleri arasında genel müdür pozisyonunda, davalı … ise 01/08/1993-10/05/1996 tarihleri arasında muhasebe yetkilisi, 10/05/1996-01/11/1999 tarihleri arasında muhasebe yönetmeni, 01/11/1999-30/06/2003 tarihleri arasında genel müdür yardımcısı olarak … A.Ş. nezdinde görevde bulunduklarını, … A.Ş.’nin 19/06/2002 tarihinde …’ye devredildiğini, iştiraki olduğu … A.Ş. hisselerinin mülkiyetinin de …’ye geçtiğini, fon tarafından yönetim değişikliği yapıldıktan sonra davalılar hakkında şirket mal varlıklarını mal edindikleri yönünde ihbarlar geldiğini, şirket kayıtları üzerinde denetçiler tarafından incelemeler yapıldığını, davalıların yöneticilik yaptıkları 1997-2002 yılları arasında leasing sözleşmesinden kaynaklı borçların ödenmediğinden geri alınan araçların ikinci el satış değerinin gerçek satış değerinden daha düşük kaydedilmek suretiyle şirketin zarara uğratıldığını, davalıların mal varlığında ciddi artışlar meydana geldiğini, davalılar hakkında cezai soruşturmanın bulunduğunu, meydana gelen zarardan yönetici sıfatıyla davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere, 10.000.000 YTL’lik asıl alacağın şimdilik 1.000.000 YTL’lik kısmının işlemiş ve işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 17.01.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla talebin 4.237.377,00 TL artırılarak toplam 5.237.377,00 TL’nin, zararın doğum tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir. Davalılar vekili savunmasında özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, somut delillere dayanmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesinin 2014/322 E 2016/473 K 09.11.2016 tarihli kararının istinaf edilmesi üzerine dairemizin 2017/144 E 2017/257 K 11.05.2017 Tarihli ilamı ile HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, ilk derece mahkemesince dairemiz kaldırma karar gerekçesi kapsamında yeniden yargılama sonucu istinafa konu gerekçeli kararını verdiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalıların beyanları, ibraz edilen deliller, İstinaf kararı, mahkememizce keşfen yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu aldırılan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı tarafça davacı şirket de daha önce genel müdür pozisyonunda çalışan … ile muhasebe yetkilisi olarak çalışan … şirketi zarara uğrattıklarından bahisle zarar miktarının tespiti ve tahsili için dava açılmış ise de, davalıların davacı şirkette bir dönem genel müdür ve muhasebe yetkilisi olarak çalıştıkları, her ne kadar davacı tarafça davalıların şirketi bilerek zarara uğrattıklarından bahisle söz konusu zararın tazmini için dava açılmış ise de, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 336.maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları düzenlenmiş olup, buna göre yönetim kurulu üyeleri şirket namına yapmış oldukları sözleşme, mukavele ve muamelelerden dolayı şahsen mesul olamazlar. Ancak TTK’nun 336.maddesinde 5.bent namında sayılan hallerde münferit pay sahiplerinin şirkete ve şirket alacaklarına karşı müteselsilen sorumludurlar. Bu madde de sayılan sorumluluk sebeplerinden 5.bentte belirtilen “gerek kanunun, gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifeleri kasten veya ikmal neticesi olarak yapılmaması” hali davamıza konu somut olayda, davalıların sorumluluğunun doğup doğmadığına yönelik uygulanacak olan yasal düzenleme maddesidir. Yine yönetim kurulu üyeleri belirtilen muamelelerde bir kusuru olmadığını ispat etmesi halinde yönetim kurulu üyeleri söz konusu zarardan sorumlu olmamaktadır. Yani yönetim kurulu üyelerinin kasten veya ihmal suretiyle şirkete verdiği zararlardan dolayı sorumluluktan kurtulabilmesi için ancak kurtuluş beyinesin ispatlaması ve meydana gelen zararda bir kusurunun bulunmadığını ispatlaması gerekmektedir. Önemli ve özellikle belirtmek gerekir ki yönetim kurulu üyeleri yada somut olayda davalıların sorumluluğuna gidebilmek için öncelikle bir zararın varlığı ve bu zarar ile yönetim kurulu üyelerinin eylemleri arasındaki (yada ihmal halinde eylemsizlikleri) illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Gerek İstinaf Dairesi’nin kararından önce yaptırılan bilirkişi incelemeleri, gerekse İstinaf Dairesi tarafından mahkememizce verilen ilk kararın kaldırılmasından sonraki süreçte mahkememizce İstinaf Dairesi’nin kaldırma kararı doğrultusunda davacı şirket kayıtları, ticari defter ve belgeleri, leasing yoluyla kiralanan ve satışı yapılan makinelerle leasing dosyaları üzerinde keşif mahallinde yaptırılan incelemeler dikkate alındığında ve Makine Mühendisi … ve Leasing Uzmanı … tarafından düzenlenen rapor ve ek raporlar dikkate alındığında, davacı şirket tarafından finansal kiralama suretiyle kiralanan makinelerin kira bedellerinin ödenmemesi sebebi ile sözleşmelerin feshedilmesi sonucunda, malların kiracılardan finansal kiralama kanunu uyarınca geri alındığı, daha sonra söz konusu malzemelerin yeniden finansal kiralama işlemine tabi tutularak bu finansal kiralama işlemi sonucunda makinelerin 3.şahıslara satıldığı yada doğrudan doğruya satış yapıldığı, bu satışlar sonrasında davacı şirketin zarara uğradığı iddia edilmiş ise de, dava konusu olan ekipmanların finansal kiracılarından geri alındığı tarihteki fiziki durumu, çalışır veya arızalı olup olmadığı, elektronik kontrol üniteleri ve benzeri gibi önemli aksamlarının makine üzerinde yer alıp almadığı, gerek geri alındığı tarihteki rayiç değerleri, gerekse 3.şahıslara yeniden kiralandığı yada satıldığı tarihteki rayiç değerlerinin tespit edilmemiş olması, hali hazırda makinelerin davacı uhdesinde bulunmayıp nerede bulunduğu hususunun da tespit edilemediği, söz konusu makinelerin 3.kişilere satılmadan önce tekrar revizyondan geçirilip geçirilmediği, 3.kişilere satıldığı tarihteki rayiç değerinin satış tarihi itibari ile tespit edilmemiş oluşu, makinelerin satış tarihindeki fiziki durumlarının bilinmemesi sebebi ile inceleme tarihi itibari ile de söz konusu makinelerin geçmiş dönemdeki rayiç değerlerinin tespitinin mümkün olmaması, yeniden kiralamaya verilen makinelerin 2.kiranın sonunda cüz’i bedellerle satılmasının mümkün bulunması, yine satışı yapıldığı belirtilen malzemelerin hurdaya ayrılıp ayrılmadıklarının tespitinin mümkün olmaması, satışı yapılan bazı makinelerin kalan kira bedelinden daha fazlaya satılmış oluşları, makinelerin ilk kiralandıkları tarih ile sonraki satış tarihleri arasında uzunca sürenin geçmiş olması, bu süreç içinde makinelerin amortismana uğramasının doğal olduğu, tüm bu hususlar dikkate alındığında öncelikle makinelerin yeniden 3.şahıslara kiralanması yada satılması halinde davacı şirketin zararının bulunup bulunmadığının davacı şirket tarafından ispatlanamamış olması gözönüne alındığında mevcut zarar ispatlanamamış olduğundan, davalıların iddia edilen zarardan sorumlu oldukları şeklinde bir tespite de gidilemeyeceği, tüm bu hususlar dikkate alındığında davacı tarafça davalıların eylemi sonucu davacı şirketin zarara uğradığı iddiasının ispatlanamaması sebebi ile davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarının, dosyaya sunulan deliller kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, Şirket tarafından düzenlenen raporla; … ve …’in gelirleri ile orantılı olmayan bir hayat sürmeye başladıkları ve eşitli yerlerde mülkler edinmeye başladıkları yurt dışına para transferi gerekleştirdiklerinin tespit edildiğini, şirket eski Genel Müdürü …’ın İstanbul …’de 1.000.000 USD değerinde bir dairede oturduğunu ve bu yerde kendisi ve oğlu adına kayıtlı iki dairesinin bulunduğunu, Şirket eski Genel Müdür Yardımcısı …’in yaşam tarzının geliriyle Uyumlu olmayan bir tarz gösterdiğini ve Şirket’ten 2. el makine alan … ile ortaklık kurduğunun istihbarat edildiğini, şirketin uğradığı ortalama zararın 7 Milyon Amerikan Doları civarında olduğunun tespit edildiğini, … Leasing Müşterisi olup borcu ödeyememesi nedeniyle makinası alınıp ikinci elde satılan müşterinin beyanının, ikinci el makina satın almasına karşın gerçekte ödediği tutarı şirketten gizleyen müşterinin beyanı ile müşteri beyanının gerçeği yansıtmadığını gösteren banka para hareketlerinin, Pamuk Leasing firmasına ödedikleri tutarları tam olarak beyan etmek suretiyle hatta ödediği tutar kadar fatura istemesine karşın kendisine eksik fatura kesildiğini belirten (Müşteri beyanı mevcuttur) Pamuk Leasing zararını gösteren müşteri beyanlarının değerlendirilmesi neticesinde, davalıların yolsuzlukların açıkça ortada olduğunu, gerek Türk Ticaret Kanunu Anonim Şirketi düzenleyen hükümleri ile 320 inci, Borçlar Kanunu 528/2 ile 390 ve 321 İnci maddeleri ile, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 510 VE 80 inci maddeleri uyarınca “Zincirleme Hizmet Nedeni İle Güveni Kötüye” kullanma ve TCK’nun 345 ve 80 inci maddeleri uyarınca “Zincirleme Özel Evrakta Sahtekarlık” suçunu oluşturması nedeniyle, haklarında kovuşturma yapılarak bahse konu suçlardan dolayı kamu davası açılması ve neticeten cezalandırılmaları için suç duyurusunda bulunulduğunu, belirtilen nedenlerle davalılar hakkında haksız fiil sorumluluğuna, bir yanda da akde dayalı sorumluluk hükümlerine dayanarak haksız edinilen maların faizleri ile birlikte tazmin edilmesi için TTK hükümleri çerçevesinde mali sorumluluk ve tazminat davası açıldığını,Davalılar aleyhine başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/ 120 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde 2012/187 Karar sayılı,12.07.2012 tarihli ilamında; sanıklar hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak ve özel belgede sahtecilik suçlarından 29.01.2008 tarihinde dava açıldığını, ancak suç tarihlerinin 19.06.2002 tarihinden önce olduğunu, suç tarihi ile iddianame tarihi arasında beş yıllık zamanaşımı süresi geçmiş bulunduğundan sanıklar hakkında açılan davaların 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve CMK 223/8 maddeleri gereğince düşürülmesine, sanıklar hakkında kara para aklama suçlarından cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de sanıkların üzerlerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından beraatlerine karar verildiğini, Bu kapsamda, kök ve ek bilirkişi raporlarına karşı sundukları itirazlar ile birlikte esasa ilişkin beyanların yeniden değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 553. maddesi uyarınca anonim şirket yöneticilerinin haksız eylemi nedeniyle şirketi zarara uğratmalarından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. … A.Ş. nezdinde davalı …’ın 01/09/1992-26/05/2003 tarihleri arasında genel müdür, davalı … ise 01/08/1993-10/05/1996 tarihleri arasında muhasebe yetkilisi, 10/05/1996-01/11/1999 tarihleri arasında muhasebe yönetmeni, 01/11/1999-30/06/2003 tarihleri arasında genel müdür yardımcısı olarak görev yaptıkları dönemde finansal kiralama sözleşmesinde borçlarını ödemeyen ve temerrüde düşen kiracıdan geri alınan makine ve araçların fatura ile ikinci el satış bedelleri arasında fahiş bir farkın ortaya çıktığı, malın gerçek satış değerinden daha düşük olarak muhasebeleştirilmek suretiyle şirketin zarara uğratıldığı iddia edilmiştir. İlk derece mahkemesinin önceki 2014/322 E 2016/473 K 09.11.2016 tarihli ilamı ile davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı yanca istinaf edilmesi üzerine dairemizin 2017/144 E 2017/257 K 11.05.2017 Tarihli ilamı ile özetle ” Usulen delil olarak gösterilen ticari defterler ve … nezdinde bulunduğu belirtilen kayıtlar hiç incelemeden ve gösterilen bu deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmesi karşısında” HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına karar verilerek dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, ilk derce mahkemesince dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda davacı defter ve kayıtları da inceletilmek suretiyle alınan bilirkişi kurulu rapor içeriğindeki tespitler ışığında ilamda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı şirket tarafından finansal kiralama suretiyle kiralanan makinelerin kira bedellerinin ödenmemesi sebebi ile sözleşmelerin feshedilmesi sonucunda, kiracılardan finansal kiralama kanunu uyarınca geri alınan malların, daha sonra yeniden finansal kiralama işlemine tabi tutularak bu finansal kiralama işlemi sonucunda makinelerin 3.şahıslara kiralandığı yada doğrudan doğruya satış yapıldığı, bu satışlar sonrasında davacı şirketin zarara uğratıldığı iddia edilmiştir. Somut olayda davalıların sorumluluğuna gidebilmek için öncelikle bir zararın varlığı ve bu zarar ile yönetim kurulu üyelerinin eylemleri arasındaki (yada ihmal halinde eylemsizlikleri) illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Mahkemece davacı nezdindeki ticari defter ve kayıtlarda inceletilerek alınan bilirkişi kurulu rapor içeriği ile, dairemizce daha önce verilip kaldırılan karar öncesi alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında, Dava konusu olan ekipmanların finansal kiracılarından geri alındığı tarihteki fiziki durumu, çalışır veya arızalı olup olmadığı, elektronik kontrol üniteleri ve benzeri gibi önemli aksamlarının makine üzerinde yer alıp almadığı, gerek geri alındığı tarihteki rayiç değerleri, gerekse 3.şahıslara yeniden kiralandığı yada satıldığı tarihteki rayiç değerlerinin tespit edilmemiş olması, hali hazırda makinelerin nerede bulunduğu hususunun da tespit edilemediği, söz konusu makinelerin 3.kişilere satılmadan önce tekrar revizyondan geçirilip geçirilmediği, 3.kişilere satıldığı tarihteki rayiç değerinin satış tarihi itibari ile tespit edilmemiş oluşu, makinelerin satış tarihindeki fiziki durumlarının bilinmemesi sebebi ile inceleme tarihi itibari ile de söz konusu makinelerin geçmiş dönemdeki rayiç değerlerinin tespitinin mümkün olmaması, yeniden kiralamaya verilen makinelerin 2. kiralamanın sonunda cüz’i bedellerle satılmasının mümkün bulunması, yine satışı yapıldığı belirtilen malzemelerin hurdaya ayrılıp ayrılmadıklarının tespitinin mümkün olmaması, satışı yapılan bazı makinelerin kalan kira bedelinden daha fazlaya satılmış oluşları, makinelerin ilk kiralandıkları tarih ile sonraki satış tarihleri arasında uzunca sürenin geçmiş olması, bu süreç içinde makinelerin amortismana uğramasının doğal olduğu, tüm bu hususlar dikkate alındığında öncelikle makinelerin yeniden 3.şahıslara kiralanması yada satılması halinde davacı şirketin zararının bulunup bulunmadığının davacı şirket tarafından ispatlanamamış olması gözönüne alındığında davalıların eylemi sonucu davacı şirketin zarara uğradığı iddiasının ispatlanamaması sebebi ile davanın reddine dair verilen karar isabetli olup, davacı vekilinin şirket denetçileri tarafından yapılan tespitler doğrultusunda bir kısım müşteri beyanları ve para hareketleri ile davanın sübut bulduğunun kabulü gerekeceği yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.İlk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.