Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/676 E. 2021/384 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/676
KARAR NO : 2021/384
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12/10/2018
NUMARASI : 2017/1022 Esas – 2018/972 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davacının aktif taraf sıfatının bulunmaması nedeniyle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekilince süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalılardan … ile 2008 yılında Ortak Bilişim… Şirketini kurduğunu, davacının şirketin başarısı için sürekli olarak çalıştığını, davalı ortağın 2015 yılından itibaren davacıyı şirketten uzaklaştırmaya çalıştığını, davacının bilgi almasının ve kayıtlara ulaşmasının engellendiğini, ardından davacının uzun yıllar önce aldığı ödemeler ile araç ve demirbaşların adesinin istendiğini, davacının şirketinden hiç borç para almadığını, ödemelerin kar dağıtımı payı olarak yapıldığını, davalı ortağın şirketin iflası için dava açtığını, ayrıca davacı hakkında icra takibi yaptığını, davalı ortağın kişisel harcamalarını şirkete ödettiğini, davacıya ait alacağı kendi alacağı olarak kaydederek sahtecilik yaptığını, çek cirosu yoluyla eşinin şirketi olan … Şirketine usulsüz para aktardığını, yazılım bilgisi olmamasına rağmen yazılım telif ücreti aldığını, kızını şirkette sigortalı çalışan olarak gösterip maaş ödediğini, davacının ortaklıktan ayrılma talepli açtığı davanın davalı ortağın açtığı fesih davası ile birleştirildiğini, şirketin mal varlığının … şirketine aktarıldığını, bu aktarmada davalıların ortak hareket ettiklerini ve tüm davalılarca şirketin zarara uğratıldığını bildirmiş, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 50.000,00 TL tazminatın zararın gerçekleştiği tarihten işleyecek ticari temerrüt faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde; 2009 yılından 31/05/2018 tarihine kadar kullandıkları program nedeniyle otantik… Şirketine tüm ödemelerini yaptıklarını, aynı dönemde davacının ücret karşılığı danışmanlık hizmeti dahi verdiğini, yapılan tüm işlerin davacının bilgisi içinde yapıldığını, davanın kötü niyetli olarak açıldığını bildirmiş, reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …… Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davacının yetkili olmadığı için taraf sıfatının bulunmadığını, müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, davacının ortağı olduğu şirketin programının müvekkili şirket tarafından hiç kullanılmadığını, herhangi bir iş birliği de yapılmadığını, müvekkili şirketin …’ı çalıştırmasının doğal olup bu durumun herhangi bir şeyin ispatı olmayacağını bildirmiş, davanın aktif ve pasif husumet yokluğu ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın kısmi dava açmada hukuki yararının bulunmadığını, zaman aşımının oluştuğunu, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, tazminatın ancak şirketi adına talep edilebileceğini, müvekkilinin şirkette hiçbir payı ve yetkisinin bulunmadığını, bulunmaması nedeniyle husumet yöneltilemeyeceğini bildirmiş, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde: müvekkilinin muhasebeci olup 2016 yılı Mart ayında davacı ortağı olduğu şirketin teknik danışmanın şirketten ayrılıp yeni şirket kuracağını bildirdiğini, davanın aktif dava ehliyeti bulunmadığını, tazminatı kendi adına talep edemeyeceğini, davanın yalnız şirket yetkilisi ve tasfiye memurlarına karşı açılabileceğini, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini bildirmiş, davanın husumet ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının kendi adına tazminat talep etmiş olması nedeniyle aktif dava sıfatının bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde dile getirdiği iddialarının doğru olmadığını bildirmiş, davanın aktif dava ehliyeti ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda: “…Dava, TTK’nun 553. maddesi uyarınca davacının ortağı olduğu şirketi davalıların birlikte hareket ederek zarara uğrattıkları iddiası ile davalıların tazminatla sorumlu tutulmaları istemine ilişkindir. Sorumluluk davasında davacı şirketi ortağı ya da yetkilisi dava konusu yaptığı tazminatı ancak ortağı ya da yetkilisi bulunduğu şirket adına talep edebilir. HMK’nun 114(1/d) maddesinde taraf ehliyeti dava şartı olarak sayılmıştır. Somut davada açıkça anlaşıldığı üzere davacı tazminatın, ortağı olduğu … Şirketi adına değil kendi adına hükmedilmesini talep etmiştir. Bu nedenle davacının bu nitelikteki davada taraf sıfatı bulunmamakla HMK’nun 114(1/d) ve 115 (2 ilk cümlesi) maddeleri uyarınca…” davanın aktif taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde dayandıkları olaylar ve hukuki gerekçeler bakımından bir dava yığılması söz konusu olduğunu, zira davalıların müvekkiline vermiş oldukları zararın hem TTK hem TBK’daki sorumluluk hükümleri uyarınca tazmininin talep edildiğini, dayanılan zarar olgusu ve vakıaların hem doğrudan hem dolaylı zararı içerdiğini, doğrudan ve dolaylı zarara ilişkin nitelemeye itirazları olmakla birlikte, Mahkemenin bu ayrımı kabul etmesi durumunda taleplerine ilişkin olarak doğrudan/dolaylı zarar ayrıştırmasını yaparak HMK’nın 110.maddesi hükmü uyarınca herbir talepleriyle ilgili olarak ayrı ayrı hüküm tesis etmesi gerektiğini, Müvekkiline kâr payı ödenmemesi nedeniyle doğrudan zararlarının oluştuğunu, huzurdaki uyuşmazlıkta şirket defter ve kayıtlarının bilirkişi aracılığı ile incelenerek müvekkiline ödenmeyen kâr payının hesaplanması ve müvekkilinin zararının tazminine karar verilmesi gerektiğini, Davalı …’ın müvekkilinin takas için şirkete verdiği aracın bedelini şirket cari hesabında kendine alacak olarak yazdığını, davalı vekilinin 08.11.2017 tarihli cevap dilekçesinin 21. maddesinde müvekkilinin şahsi alacağını şirket defter ve kayıtlarında kendi şahsi alacağı olarak kayedettiğine ilişkin bu hususu “maddi hata” diyerek kabullendiğini, hukuka aykırı bu sahtecilik işleminin müvekkilinin doğrudan zararı olduğunda da bir tereddüt bulunmadığını, Yine davalı …’ın, müvekkilin ürettiği yazılım programından müvekkiline ödenmesi gereken telif ücretini aldığını, yasanın açık hükmü uyarınca şirket hesap ve kayıtlarının incelenmesi neticesinde açıklığa kavuşacak müvekilinin doğrudan zararlarına ilişkin tazminat talebi bulunduğunu, Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımının tespiti de kolay bir olgu olmadığını, şirket hisselerinin değer kaybı doktrinde … tarafından, ortağın doğrundan zararı olarak kabul edildiğini, Davalı …’ın şirketin hakim ortağı ve müdürü olarak kusurlu eylemleri ile müvekkiline verdiği hem doğrudan, hem dolaylı zararın TTK ve TBK hükümleri uyarınca; …’ın şirketin perde arkasındaki yöneticisi olması nedeniyle eylemleri ile davacıya verdiği hem doğrudan, hem dolaylı zararın TTK ve TBK hükümleri uyarınca; …, … A.Ş. ve …A.Ş.’nin haksız rekabet ve hukuka aykırı eylemleri ile davacıya verdiği dolaylı zararlardan sorumlu olduğunu, Sorumluluk alanının sadece TTK ile kısıtlanması durumunda, şirkete karşı haksız rekabet yapan üçüncü kişilere karşı dava açma hakkını sadece şirket yöneticilerine tanımak gerekeceğini, huzurdaki davada olduğu gibi bir durumda şirket müdürünün dava açmaması, hatta haksız rekabeti üçüncü kişilerle birlikte organize olarak düzenlemiş olması halinde üçüncü kişilere hiçbir şekilde sorumluluk davası açılamayacağı sonucuna varmak gerektiğini,Davalıların eylemlerinin amacı şirketin değil müvekkilinin zarara uğratılması olduğunu, zararlandırıcı eylemlerin şirkete değil, doğrudan davacıya yönelik olduğunu, Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması nedeniyle kanun yollarına başvuru haklarının bulunduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın abulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, ortağı olduğu dava dışı şirketin şirket müdürü davalı … ve diğer davalıların kusurlu ve haksız eylem niteliğinde haksız rekabetleri nedeniyle zarara uğratıldığını ileri sürerek, zararın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; mahkemece yazılı gerekçe ile davacının aktif husumeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karışı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.TTK’nın 553. maddesine göre, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak kusurlu fiil ve işlemleri sonucunda şirketin doğrudan uğradığı zarar sebebiyle şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara karşı zarardan sorumludurlar. Davacı, davalı yönetici ile diğer davalıların birlikte hareket ederek ortağı olduğu şirketi zarara uğrattıklarını ileri sürerek zararın tazminini talep etmişse de, mahkeme gerekçesinde işaret edildiği üzere, davacının dava dilekçesi kapsamında iddia ettiği zararların dolaylı zarar niteliğinde olduğ anlaşılmakla hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talep edebilecektir. TTK’nın 555/1. maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibi ancak şirkete ödenmesini isteyebilecekken somut olayda zararın dava dilekçesi sonuç ve istek kısmına göre davacıya ödenmesinin talep edilmesi karşısında HMK’nın 26/1.maddesi uyarınca taleple bağlılık kuralı gereği davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.