Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/666 E. 2021/105 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/666
KARAR NO: 2021/105
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22/01/2019
NUMARASI: 2017/896 Esas – 2019/67 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında … AVM içerisinde bulunan dükkan ve demirbaşların devrine ilişkin varlık devri protokolü imzalandığını, tarafların 1.530.000,00 TL üzerinde mutabık kaldıklarının, müvekkili tarafından 15/04/2017 tarih ve 531.000,00 TL bedelli fatura düzenlenerek davalı tarafından kabul edildiğini, müvekkili tarafından vergi dairesine beyan edilerek KDV’sinin işlendiğini, taraflar arasındaki anlaşma gereğince faturadan doğan 81.000,00 TL KDV bedelinin tahsili için davalı tarafından 1 adet çek verildiğini, ayrıca fatura bedelini KDV bedelini ödeyerek teslim aldığına dair taahhütnameye imza atıldığını, tarafların bu şekilde KDV ödemesinin müvekkiline nakit olarak yapılacağı hususunda anlaşmış olduklarını, protokol gereği kalan ödemeler için davaya konu 25/07/2017 tarihli ve 1.333.400,00 TL bedelli faturanın müvekkili tarafından düzenlenerek davalıya tebliğ edildiğini, ancak davalı tarafın KDV ödemesini yapmaktan kaçındığını, oysa müvekkilinin bu fatura konusu KDV’yi beyan ederek borcunu ödediğini, bu faturadan doğan KDV alacağı için Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davaya dayanak protokol ve içtihatlar ışığında KDV ödemelerinin müvekkilinden talep edilmesinin mümkün olmadığını, sözleşmede mutabık kalınan bedelin müvekkili tarafından belirtilen tarihlerde eksiksiz olarak ödendiğini, müvekkili tarafından yapılan ödemelerin tümünün KDV tutarı olmaksızın davacı tarafından bir itiraz ileri sürülmeden kabul edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 1. maddesinde açıkça sözleşme bedelinin belirtildiğini, vergisel yükümlülükler yönünden davalıya herhangi bir sorumluluk yüklenmeden bu yükümlülüklerin davacı üzerinde bırakıldığını, 15/04/2017 tarihli faturanın KDV tutarının müvekkili tarafından ödenmiş olmasının sözleşme şartlarını değiştirmediğini, müvekkilinin bu ödemeyi davacının sözleşme kapsamında devir ve abonelik işlemleri ve ruhsat işlemlerinin hızlandırılması maksadıyla davacıdan taahhütname almak suretiyle yaptığını, bu ödemenin KDV yükümlülüğünün davalıya geçtiğinin kabülü anlamına gelmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 22/01/2019 tarihli, 2017/896 Esas – 2019/67 Karar sayılı kararında, “… Tüm dosya kapsamına göre; davacının işlettiği işyerinin demirbaşlarıyla birlikte davalıya devrine ilişkin olarak taraflar arasında 29/03/2017 tarihli varlık devri protokolü düzenlendiği, protokol kapsamında devir bedelinin 1.530.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, sözleşme bedeline KDV’nin dahil olup olmadığı ve KDV’den davalının sorumlu olacağına dair sözleşmede herhangi bir hüküm bulunmadığı, sözleşme kapsamında satış bedelinin tamamen davalı tarafından ödenmiş olduğu, hatta davalı tarafından devir bedeli kapsamında yapılan 450.000,00 TL ödeme sırasında davacı tarafça fatura ile talep edilen bu tutarın KDV’si olan 81.000,00 TL’nin de davacıya ödenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmede ve satış sırasında KDV ayrıca gösterilmemiş ise, KDV’nin satış bedeline dahil olduğunun kabulü gerekmektedir. 3065 sayılı yasaya göre KDV mükellefi ve sorumlusu, malı teslim eden veya hizmeti gören kişidir. Satış ile birlikte devletin KDV alacağı doğmuş ve satıcı bunu ödemekle yükümlüdür. Satıcı satış sırasında KDV’nin açıkça satış bedeli dışında olduğunu bildirmemişse, satış bedeline dahil olan ve yükümlüsü bulunduğu KDV’yi taraflar edimlerini yerine getirdikten sonra artık alıcıdan isteyemez. Sözleşme kapsamında yapılan kısmi ödeme sırasında davalının bu ödemenin KDV tutarını da davacıya ödemiş olması, davalının KDV tutarından tamamen sorumlu tutulmasını gerektirmez. Bu nedenle somut olayda davacının davalıdan KDV tutarını talep etmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılarak …” davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Dava dilekçesinde de belirtilen şekilde taraflar arasında 29.03.2017 tarihinde müvekkiline ait “Cumhuriyet Mahallesi Atatürk Bulvarı … AVM No:…,… ve …” adresinde bulunan dükkanın ve içerisinde bulunan menkul, demirbaşların devrine ilişkin “VARLIK DEVRİ PROTOKOLÜ” imzalandığını, işbu protokolün 1. maddesi gereği tarafların 1.530.000 TL üzerinde mutabık kaldıklarını, 2. maddede ise ödeme şekli ve vadesinin açıkça yer aldığını, bu ödemeye istinaden müvekkili şirket tarafından 15.04.2017 tarihli … numaralı 531.000 TL bedelli fatura düzenlenerek davalıya tebliğ edilmiş olup, bu fatura davalı tarafından kabul edildiğini, müvekkili şirket tarafından da vergi dairesine beyan edildiğini, Taraflar arasındaki anlaşma gereğince işbu faturadan doğan 81.000 TL KDV bedelinin tahsili için davalı tarafından keşide edilen 26.05.2017 keşide tarihli, 81.000 TL bedelli C1 0721858 nolu bir adet çek teslim edildiğini, üstelik aynı tarihte müvekkili tarafından çek teslim edilince bu fatura bedelini KDV dâhil teslim aldığını beyan ettiği bir taahhütname de imza altına alındığını, açıkça görüldüğü üzere tarafların KDV ödemesinin müvekkiline nakit yapılacağı hususunda anlaşmış olup davalının da anlaşmanın gereğini ifa ettiğini, Çekin 25.05.2017 tarihinde teslim edildiğini ve hemen bir gün sonra keşide tarihli bu çek bankaya ibraz edilerek tahsil edildiğini, yani KDV ödemesi için davalı tarafından bizzat keşide edilen çekin hiçbir itiraza uğramadan davalıca ödendiğini, müvekkilinin de basiretli bir tacir gibi davranarak protokol gereği kalan ödemeler için davaya ve icra takibine konu 25.07.2017 tarihli … numaralı 1.333.400 TL bedelli faturayı düzenleyerek davalıya tebliğ ettiğini, Ancak davalı tarafın, protokole uygun faturayı Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye nolu, 10.08.2017 tarihli ihtarnamesi ile iade ettiğini, iş bu faturadan doğan KDV alacağı için Büyükçekmece …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, alacak miktarının likit olduğunu, bu nedenle İİK gereğince borçlunun alacağın en az %20’si oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, Davalı borçlunun itirazının iptalini sağlamak için iş bu davanın açıldığını, tüm usule ve esasa uyularak açılan bu dava dosyasında, tüm ticari defter ve kayıtların bilirkişi incelemesinde bilirkişiye sunulduğunu, davalı tarafından hiçbir ticari defter ve kayıt sunulmadığını, düzenlenen bilirkişi raporuyla, protokolde yer almayan KDV’ye ilişkin davalının ilk kısım faturanın KDV’sini ödemesinden kaynaklı kısma ilişkin fatura edilen tutarın KDV’si 203.400 TL olarak talep edilen ve takibe konu edilen bedeli davacının talep edebileceğinin tespit edildiğini, bu nedenle davanın haklılığının ortaya çıktığını, mahkemece bilirkişi raporunun tutarlı olduğunun değerlendirilmesine rağmen davanın reddi ile bir de aleyhlerine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını, Mahkemece verilen gerekçeli kararda ise davayı ret gerekçesi olarak sözleşme kapsamında yapılan kısmi ödeme sırasında davalının bu ödemenin KDV tutarını da davacıya ödemiş olması, davalının KDV tutarından tamamen sorumlu tutulmasını gerektirmeyeceğinin gösterildiğini, oysaki tarafların protokole yazmadıkları bir hususu mahkemenin de kabul ettiği bu kısmi ödeme ve ayrıca KDV ödemesi ve dosyada mübrez taahhütname ile uygulamaya geçirdiklerini, yani bu ödeme ve taahhütname ile protokolde yazılmayan KDV konusunu mutabakata vararak kararlaştırdıklarını ve KDV’nin de ayrıca müvekkiline ödeneceğine karar verdiklerini, hal böyle iken, tarafların KDV konusundaki niyet ve iradeleri açık iken, üstelik bilirkişi raporu da bu durumu açıkça beyan edip haklı bulur iken ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında imzalanın işletme devri protokolü kapsamında belirlenen bedel bedel üzerinden ödenen KDV’den davalının sorumlu olduğu ileri sürülerek davalıdan tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının işlettiği işyerinin demirbaşlarıyla birlikte davalıya devrine ilişkin olarak taraflar arasında 29/03/2017 tarihli varlık devri protokolü düzenlendiği, protokol kapsamında devir bedelinin 1.530.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, KDV’den hangi tarafın sorumlu olacağına dair sözleşmede herhangi bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede kararlaştırılan satış bedelinin tamamının davalı tarafından ödenmiş olduğu hususu ihtilafsızdır. Sözleşmede ve satış sırasında KDV’den kimin sorumlu olacağı ayrıca gösterilmemiş ise KDV’nin satış bedeline dahil olduğunun kabulü gerekir. Mahkeme gerekçesinde de işaret edildiği üzere; tarafların kabulündeki yazılı sözleşmede belirlenen satış tutarı kapsamında KDV’den alıcı davalının sorumlu olacağı belirtilmediğinden, satış bedeline dahil olan ve satıcının yükümlüsü bulunduğu KDV’yi, taraflar edimlerini yerine getirdikten sonra artık alıcıdan isteyemez. Sözleşme kapsamında yapılan kısmi ödeme sırasında davalının bu ödemenin KDV tutarını da davacıya ödemiş olması, davalının tüm satış bedelinden dolayı KDV tutarından ayrıca ve sözleşmedeki toplam bedeli aşar şekilde sorumlu olacağının kabulü anlamına gelmez. Bu nedenle mahkemenin davanın reddi kararı isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinafı yerinde görülmemiştir. Ancak mahkemece davanın reddi ile birlikte, davacıyı kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum etmiştir. İİK’nın 67/2.maddesi uyarınca davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilebilmesi için takibin haksızlığı yanında ve ayrıca icra tekibine girişmekte kötü niyetli olduğunun da kanıtlanmış olması gerekir. Somut olayda, davalının KDV’den sorumlu olduğu kanıtlanmadığından davanın reddine karar verilmiş olması isabetli ise de dosya kapsamı itibariyle davacının icra takibine girişmekte kötü niyetli olduğu sabit olmadığından, kötü niyet tazminat koşullarının somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuş, davacı vekilinin bu konuya ilişkin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM;Yukarıda açıklanan gerekçelerle, Davacının istinaf başvurunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Davacının icra takibine girişmekte kötü niyeti sabit görülmediğinden, davalının koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 2.430,80 TL harçtan mahsubu ile artan 2.327,10 TL harcın, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi gereğince belirlenen 18.154,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avanslarının, karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6-İstinaf yargılaması yönünden; a-İstinaf yoluna başvuran davacı vekilince yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına; 44,40 TL istinaf peşin karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, b-Davacı tarafından sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı ile 59,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 180,30 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, c-Duruşma açılmadığından, istinaf aşaması için avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 7-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 8-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 3531.b.2. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28.01.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.