Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/643 E. 2021/223 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/643
KARAR NO : 2021/223
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 17.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22/05/2017
NUMARASI : 2015/163 Esas – 2017/163 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi tarafından nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … A.Ş.’ye ait pirinç çubuk(brass rod) cinsi emtianın davalı şirkete ait olan Kaşif Kalkavan isimli gemi ile İsrail’in Haifa Limanı’na taşınması sırasında emtiaların içinde bulunduğu sandıkların kırılmasına bağlı olarak hasar meydana geldiğini, ekspertez raporunda tespit edilen 1918,05 euro hasar bedelinin 30/10/2013 tarihinde sigortalı şirkete ödendiğini, malın konteynerden tahliyesi sırasında üç adet sandığın hasarlı olduğunun tespit edilerek bu durumun tahliye belgesi üzerine şerh düşüldüğünü, ekspertiz raporundaki bulgulara göre maldaki hasarın sandıkların konteyner içersine uygun şekilde sabitlenmemesi sonucunda nakliye sırasındaki sarsıntılara bağlı olarak konteyner içerisine devrilmesi sonucunda meydana geldiğini, mallar parsiyel olarak konteyner içersine yüklenmiş olduğundan hasardan nakliyeci firmanın sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, sirgotalıya ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili için Küçük Çekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası üzerinden başlatılan icra takibine davalı yanca yapılan itirazın iptali ile alacağın %20’sinden az olmamak üzere takdir edilecek icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacının sigortalısının malın satıcısı olduğunu, malların tesliminden sonraki hasarlar nedeniyle satıcısının herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından davacının sigortalısının ve halefiyet hükümlerine göre de davacının husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkili şirketin taşımaya aracılık etmesi nedeniyle hasardan sorumlu tutulamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, süresinde hasar bildiriminin yapılmadığını, hasarın deniz taşıması sırasında meydana geldiği ispatlanamadığı gibi, aksinin kabulü halinde dahi müvekkilinin hasardan dolayı kusur ve sorumluluğunun söz konusu olmadığını savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir .
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 22/05/2017 tarihli, 2015/163 Esas – 2017/163 Karar sayılı ilamıyla: “…Yapılan yargılama, toplanan deliller ve bilirkişi raporlarına göre ; taşınan yükün göndericisinin …A.Ş, alıcısının … Ltd, taşıyıcının … taşımacılık olduğu, yükün .. isimli gemi ile konteynır içerisinde İstanbul’dan Hayfa Limanına taşındığı, davacı … tarafından nakliye sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan pirinç çubuk türü taşınan emtianın 09/09/2013 tarihinde yapılan tahliyesi sırasında üç sandıkta hasar meydana geldiğinin tespit edilerek söz konusu hasarın tahliye belgesine şerh verildiği, bu şekilde hasar tahliye sırasında davalı şirkete ihbar edildiğinden davacının TTK’nın 1185. maddesinde düzenlenen ihbar yükümlülüğünü süresinde yerine getirdiği , yükteki hasarın emtianın içinde bulunduğu sandıkların lashinginin (bağlamasının) deniz ve hava şartlarına uygun olarak yapılmadığından geminin ağır hava şartlarına girip yalpa yaptığı sırada sandıkların kayarak düşmesi sonucunda meydana geldiği, emtia LCL parsiyel (less cargo load) olarak konteynır içerisine yüklenmiş olduğundan yükün konteynır istif ve sabitleme işleminin davalı taşıyıcı tarafından yerine getirilmiş olduğunun kabulü gerektiği bu durumda yükte meydana gelen hasardan dolayı davalının TTK’nın 1178. Mad. Gereğince hasarı tazmin etmekle yükümlü olduğu, bilirkişi raporunda emtiadaki hasar miktarı 1918,05 Euro olarak tespit edilip bu tutarın icra takip tarihindeki kur üzerinden 5247,98 TL ye tekabül ettiği, davacının sigortalısının malın satıcısı konumunda olup, satış şeklinin CIF usulde yapıldığı bu durumda malın gemiye yüklenmesinden itibaren yükteki yarar ve hasar alıcıya geçmiş olduğundan davacı … şirketinin halefiyet hükümlerine göre rücu davası açabilmesi için sigortalının yurtdışı müşterisinden temlik yada muvafakat alması veyahut mal bedelinin eksik tahsil edildiğinin ispatlanması gerektiği, sigortalının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen 29/03/2017 tarihli ek rapordan davacının sigortalısının mal bedelini yurtdışındaki alacısından eksik tahsil ettiği bu eksik kısmın davacı … şirketinin yapmış olduğu ödeme ile tamamlandığı tespit edilmiş olduğundan, buna göre davacının TTK’nın 1472. Maddesine göre aktif husumet ehliyetinin bulunduğu…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının icra takibine yaptığı itirazının iptaline, 5.247,98 TL asıl alacak ve ödeme tarihinden takip tarihine kadar işleyen 93,17 TL faiz alacağı ile birlikte 5.341,15 TL’nin, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsili için icra takibinin devamına, hasar bedeli yargılama ile tespit edildiğinden koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişilerden biri kök rapor, diğeri ek rapor olmak üzere iki adet rapor alındığını, bilirkişilerin kök raporlarında “davacı şirketin sigortalısına ödeme yapmakla, CFR satış teslim şekli gözetilerek, sigortalının yurtdışı müşterisinden aldığı temlik, muvafakat veya sigortalının mal bedelini eksik tahsil ettiği sabit olmadıkça, davacının ödemesinin hatır ödemesi sayılacağı ve davacıya aktif husumet ehliyeti bahşetmeyeceği” kanaatine vardığını, kök raporlarında ise dava dışı şirketin ticari defterleri üzerinde tapılan inceleme ile dava dışı sigortalı şirketin mal bedelini eksik tahsil ettiğinin sabit olduğunu, sigorta şirketince yapılan 1.918,05 Euro hasar ödemesinin hatır ödemesi olmadığı kanaatine vardığını, ancak bu hususunun kabulünün mümkün olmadığını, Dava, süresinde açılmadığından reddi gerektiğini, hak düşürücü süreye ilişkin beyanları doğrultusunda davanın reddi gerektiğini,Davacı … şirketince yapılan ödemenin hatır ödemesi olup olmadığı dosya kapsamında tam olarak belirlenemediğini, çünkü sigortalının yurtdışı müşterisinden aldığı temlik ve muvafakat hususları konusunda bir değerlendirme yapılmadığını, bu neden ile davacının aktif husumet ehliyeti bulunup bulunmadığının kesin olarak belirlenemediğini, davacı her ne kadar dava konusu hasarın emtianın kendilerince muhafazası altındayken meydana geldiğini belirttiklerini, ancak bu beyanın doğruluğunu ispatlayamadıklarını, TTK 1185 uyarınca; kendilerine en geç eşyanın gönderilene teslim aşamasına kadar yazılı olarak bildirilmesi gerektiği veya bildirimin gönderilene tesliminden itibaren üç gün içinde bildirilmesi gerektiği belirtildiğini, ancak davacının dava konusu hasarı kendilerine yukarıda belirtilen sürede bildirmediğini, bu nedenle oluşan hasarın ne aşamada oluştuğunun da anlaşılamadığını, Kararda emtianın 09.09.2013 tarihinde yapılan tahliyesi sırasında üç sandıkta hasar meydana geldiğinin tespit edildiği belirtilmişse de kendilerine hasarın ilk bildiriminin, dosya kapsamında da görüleceği üzere, 08.10.2013 tarihinde çekilmiş olan ihtarname ile gerçekleştiğini, ihtarnamede “emtianın hasarlı olarak 16.09.2013 tarihinde teslim edildiği”nin belirtildiğini, bu nedenle dava konusu hasarın meydana geldiği tarih için çelişkili bir durum bulunmadığını, Hasarın ne zaman oluştuğu belirlenemediği gibi taşıma sırasında oluştuğuna yönelik kesin bir delil de bulunmadığını, hasarın taşıma sırasında gerçekleştiğinin kabulü anlamında gelmemek kaydıyla; hasarın malın ambalajının yetersizliği nedeniyle gerçekleşmiş olabileceği hususunun dosya kapsamında hiç incelenmediğini, hasarın ambalajın yetersizliği sebebiyle oluşması durumunda TTK’nın1182/1/g maddesi uyarınca müvekkilinin kusurunun oluşmayacağını, ilk derece mahkemesinin hasarın kaynağını araştırması gerekirken, araştırmadan karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, Dava konusu hasarın tespitine yönelik … Ltd. Şti. tarafından ekspertiz raporu hazırlanmışsa da raporun açıklama kısmında da belirtildiği üzere, inceleme “belirtilen kişiden sağlanan ekli belgelere istinaden hazırlanmış”, eksperler hasar gördüğü iddia edilen malları olay yerinde veya daha sonra bizzat incelemediklerini, İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, deniz yolu ile taşınan sigortalı emtiada meydana gelen hasar nedeniyle sigortalıya ödenen tutarın, davalı taşıyıcıdan rucuen tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta, taşınan yükün göndericisinin dava dışı sigortalı … A.Ş. olduğu, alıcısının … Ltd olduğu, taşıyıcının davalı … taşımacılık olduğu, yükün gemi ile konteyner içerisinde İstanbul’dan Hayfa Limanı’na taşındığı, davacı … tarafından nakliye sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan pirinç çubuk türü taşınan emtianın 09/09/2013 tarihinde yapılan tahliyesi sırasında üç sandıkta hasar meydana geldiğinin tespit edilerek söz konusu hasarın tahliye belgesine şerh verildiği anlaşılmaktadır.
Davacının sigortalısının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme ile sigortalı şirketin CFR teslim şekli ile yurt dışı alıcısına sattığı mal bedelini ticari defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu yurt dışındaki alıcısından eksik tahsil ettiği, sözkonusu eksik kısmın davacı tarafından ödenmiş olduğu, bu nedenle davacı … şirketinin aktif husumet ehliyetinin bulunduğu gerekçesi ile kurulan hüküm isabetli olup, davalı vekilinin davacının aktif husumetinin bulunmadığı yönündeki istinafı yerinde görülmemiştir.Bilirkişi kök raporunda ayrıntılı açıklandığı üzere, somut taşımada tahliye 09.09.2013 tarihinde yapılıp, 12.09.2013 tarihinde hasar tespitinin yapıldığı, icra takibine ise 10.01.2014 ve TTK’nın 1188. maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü süre içinde başlatıldığı anlaşılmakla, ve yine icra takibine itiraz tarihi olan 22.01.2014 tarihinden sonra 22.01.2015 tarihinde eldeki davanın İİK’nın 67. maddesi kapsamında bir yıllık hak düşürücü sürede açılmış olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiği yönündeki istinafı da yerinde değildir. Yine bilirkişi raporunda yer verildiği üzere, üç sandık muhteviyatı emtianın hasarlı olduğunun tahliye belgesi üzerine şerh düşülerek tespit edildiği dikkate alındığında, hasarın tahliye sırasında taşıyıcıya ihbar edildiğinin kabulü ve dolayısıyla TTK’nın 1185. maddesi uyarınca süresinde ihbar yapıldığının kabulü gerektiğinden, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Konişmentoda bulunan LCL kaydından dava konusu yükün konteyner içerisine yüklenmiş olarak değil, teslim alınıp daha sonra taşıyan tarafından konteynere yüklendiğinin anlaşıldığı, yükteki hasarın emtianın içinde bulunduğu sandıkların lashinginin (bağlamasının) deniz ve hava şartlarına uygun olarak yapılmadığından geminin ağır hava şartlarına girip yalpa yaptığı sırada sandıkların kayarak düşmesi sonucunda meydana geldiği, emtia LCL parsiyel (less cargo load) olarak konteyner içerisine taşıyan tarafından yüklenmiş olduğundan yükün konteynır istif ve sabitleme işleminin davalı taşıyan tarafından yerine getirilmiş olduğu, bu nedenle hasarın yük taşıyanın muhafazası altında iken meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği, bu durumda yükte meydana gelen hasardan dolayı davalının TTK’nın 1178. maddesi sorumlu olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bu konulara ilişkin istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesinin dosya kapsamındaki deliler ve alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurduğu hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 273,64 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21.01.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.