Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/640 E. 2019/530 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/640
KARAR NO : 2019/530
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/12/2018 tarihli ara karar
NUMARASI : 2018/1285
DAVANIN KONUSU: Şirketin Fesih ve Tasfiyesi
Taraflar arasında fesih ve tasfiye davasında ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ilk derece mahkemesince verilen 31/12/2018 tarihli ara kararına karşıdavacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette azınlık pay sahibi ve ortak olduğunu, kendisine 2009 tarihinden itibaren hiçbir ortaklık payının ödenmediğini, müvekkilinin yasal haklarını ve ortaklık payını talep etmesi üzerine 2012 yılında davalı şirket ile ilişiğinin kesildiğini ve kendisinden şirket kayıt ve hesaplarının gizlendiğini, şirketin kötü yönetildiğini, hatalı kararlar alındığını, yanlış şekilde borçlanıldığını, şirket ortaklarının hesaplarından gereksiz ve fahiş harcamalar yapıldığını, bahsi geçen sebeplerle 6102 Sayılı TTK gereği şirketin feshinin ve tasfiyesinin talep edildiğini, şirket ortakları arasında icra takibi ve davaların bulunduğunu, şirket yönetim kurulu başkanı ….. yeni kurulan bir firma sermayesine bağlı olarak davalı şirketi borçlandırdığını, davalı firmanın fabrika binasının kısmen başka bir firmaya kiralandığını, borçlanan firmanın da kiracı konumda olduğunu, 25/09/2018 tarihli genel kurul toplantısında…. davalı şirketin bankalara zaman zaman faiz karşılığı yüksek kredi alarak finansman sağladığına yönelik tutanağa geçmiş beyanının bulunduğunu, 25/09/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında çağrı usulüne riayet edilmemesi, toplantı gündemi ile toplantı içeriğinin uyuşmaması, önceden bildirilmeyen gerekçelerle kar payı dağıtılmayacağı yönünde karar alınması sebepleriyle iptalinin gerektiğini, usulsüzlüklerin araştırılması açısından özel denetçi tayın edilmesi yönünde ek madde talep edilmesinin de reddedildiğini, 25/09/2018 tarihli 2015-2016-2017 tarihlerini kapsayan olağan genel kurul toplantısının ve müvekkilinin itirazı kayıt ile itiraz ettiği tüm maddelerin iptaline, davalı şirkete ivedilikle özel denetçi yahut kayyım atanması, davalı şirketin haklı nedenlerle feshini, 2009 yılından beri müvekkiline verilmeyen ortaklık ve sermaye değerinin tespiti ile bu bedelin tasfiye sonucu ortaya çıkacak müvekkili alacağının hak ediş tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesini, davalı şirketin mevcut mal varlığı üzerinde üçüncü şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini dava ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin değerlendirildiği istinafa konu ara kararında; ”…Somut olayda, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadığı,ticaret şirketleri kâr elde etme amacıyla bir araya gelmiş kişilerden oluşmuş tüzel varlıklar olup şirketin yönetim kurulunun oluşumu, işleyişi, görevden alınması öncelikle şirketin kendi iç yapısı içinde genel kurulda halledilmesi gereken konulardır. Yargı organları ancak yasanın öngördüğü hallerle sınırlı olarak (organ boşluğu gibi) şirket yönetimine kayyım atayabilirler. İhtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup davacı vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymaması gözönüne alınarak davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin talep ile davalı şirketin malvarlığının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir.
Bu ara kararına karşı, yasal süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Dava dilekçesini aynen tekrarla; en azından özel denetçi tayini ve raporu tanziminden sonra karar verilmesi zarureti bulunurken bu taleplerinin ara karara hiç dercedilmemiş olması ve “Özel Denetçi” talebinden hiç bahsedilmemiş olmasının da kararın eksik tahkikat ve değerlendirmeye tabi olarak verildiğinin göstergesi olduğunu, Davalı şirket nezdindeki müvekkiline ait ortaklık ve hisse payının kasıtlı olarak verilmemesi amaçlanarak mevcut yönetim kurulu tarafından malvarlığının boşaltılması, bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edilmesi neticesinde şirketin farazi alacaklar husule getirilerek borçlandırılmaya çalışıldığını, ve davalı şirket yetkilisi …. şirketin malvarlığını şahsi malvarlığına aktarma, müvekkilini saf dışı bırakma ve müvekkilinin ortaklık payı almasını engelleme gayesine düşmesi sebepleriyle, tedbir talebinin kabulü gerektiğini,Davalı şirket yetkilisi …. davalı şirket ile aynı adreste “…. SANAYİ VE TİCARET A.Ş.” isimli bir başka firma kurarak davalı şirketin bütün iş ve sözleşmelerini bu şirkete aktarmakta olduğunu, Yine, 12.1.2018 tarihli toplam 3.500.000 TL tutarında hiç olmayacak ve ilgisiz bir konuda davalı şirketin işyerinde 1500×2000 mm ebatlarında çinko havuzu ve yine 2000 ton sıcak daldırma galvaniz kaplaması yapılması işini muvazaalı bir sözleşme ile oluşturarak davalı şirketi 3.500.000 TL borçlandırıldığını, “…. A.Ş.’den alacağı %25 pay bedeli, …. A.Ş.’den alacağı %25 pay bedeli” denilerek kendi pay bedellerinin işbu sözleşme içerisinde belirlenmesi ile de nihai mal kaçırma amaçları açıkça ortada olduğunu,Ekte …. A.Ş.’nin mezkur dava konusu olarak gösterilen iş ile ilgili bir iştigal alanı ve faaliyet konusu da bulunmadığını, Davalı şirket yönetim başkanı …. şirketi 947.843,75 TL zarara uğrattığı iddiası ile davalı şirketin diğer yönetim kurulu üyesi olan oğlu … aleyhine İstanbul ….. İcra Müdürlüğü …. E sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, 25.09.2018 tarihli tutanağı dosyaya sunulu olan, hukuka aykırı ve usulsüz bir şekilde gerçekleştirilen genel kurul toplantısı gözönünde bulundurulmadan karar verildiğini,.. …n davalı şirketin bankalardan faiz karşılığı yüksek krediler alarak finansman sağlandığını, zaman zaman da şahsi olarak şirkete finansman sağladığını toplantı tutanağının 5. maddesinde ifade ettiğini,2015-2016-2017 yıllarına ait yönetim kurulu raporlarının gerçeği yansıtmadığını ,İlk derece mahkemesinin hiçbir inceleme ve araştırma yapmadan doğrudan özel denetçi, kayyum ve tedbir taleplerini reddettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, dava içinde HMK’nın 389 vd maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince talebin reddine karar verilmiş, bu ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Dava dilekçesi incelendiğinde, davacı vekilinin taleplerinin; şirketin haklı nedenle feshi, 25/09/2018 tarihli 2015-2016-2017 tarihlerini kapsayan olağan genel kurul toplantısında davacının itirazı kayıt ile itiraz ettiği tüm kararların iptali, 2009 yılından beri davacıya verilmeyen ortaklık ve sermaye değerinin tespiti ile bu bedelin tasfiye sonucu ortaya çıkacak alacağın hakediş tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili hususlarını ihtiva ettiği anlaşılmaktadır. Aynı zamanda davacı vekili, davalı şirkete ivedilikle özel denetçi yahut kayyım atanmasını, davalı şirketin mevcut mal varlığı üzerinde üçüncü şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davacının istinaf başvuru dilekçesinde kayyum atanmasına ilişkin tedbir talebinin reddine dair kararın kaldırılmasını talep etmiş olduğu anlaşılmaktadır. İhtiyati tedbir, geçici hukuki korumalardandır. Asıl olan şirketlerin genel kurulları uyarınca seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmeleridir. Davalı şirketlerde yönetim boşluğu olduğu da ileri sürülmemektedir. Ayrıca, davacı tarafın ileri sürdüğü iddialar yargılama süreci içinde ispata muhtaç iddialardır. Davalı şirket yöneticilerin kusur ve sorumluluklarının bulunduğuna dair iddia, bu aşamada yaklaşık ispat edilmemiştir. Bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlığı esastan çözecek olan ilk derece mahkemesince, ileride değişen durum ve koşullar itibariyle talep halinde her zaman ihtiyati tedbir kararı verilebileceği de gözetildiğinde, mevcut dosya kapsamına göre davalı şirkete kayyım atanması koşulları bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf nedenleri de yerinde değildir.Davadaki esas taleplerden biri TTK’nın 531. maddesi uyarınca anonim şirketin fesih ve tasfiyesi isteğine ilişkindir. Limited şirketler yönünden TTK’nın 638. maddesinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden, geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir.HMK’nın 389. Maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “.Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilmekle, şirketin tüm mal varlığı dolaylı olarak davanın konusu kapsamındadır.Ancak, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için davacı haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Toplanan delillere göre davacının dava dilekçesindeki iddiaları ve davalının cevap dilekçesi hep birlikte gözetildiğinde, davacının taleplerinin yargılamayı gerektirdiği, ihtiyati tedbirin şartlarından olan yaklaşık ispat koşulu mevcut aşamada tamamlanmadığından ilk derece mahkemesinin davalının mal varlığı üzerine üçüncü kişilere devir ve temliki engelleyecek mahiyette tedbir konulamayacağına dair ara kararı yerindedir. Davacı vekili dava dilekçesinde ivedilikle özel denetçi veya kayyum tayin edilmesini talep etmiştir.TTK’nın 438. madde gereğince” (1) Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.(2) Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir” şeklindedir. İlk derece mahkemesince davacı vekilinin özel denetçi veya kayyum tayinine ilişkin taleplerine yönelik olarak kayyum atanmasının koşullarının oluşmamış olduğu gerekçesine dayanılarak kayyum atanması talebi reddedilmiş ancak özel denetçi talebine ilişkin mahkeme olumlu veya olumsuz herhangi bir karar vermemiştir. O halde bu hususta istinaf denetiminin yapılması mümkün değildir. Gerekirse davacı özel denetçi atanması yönündeki talebini yenileyerek ilk derece mahkemesinden bu konuda karar verilmesini isteyebilir.Bu sebeplerle davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.11/04/2019