Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/635 E. 2021/338 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/635
KARAR NO: 2021/338
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/12/2018
NUMARASI: 2015/495 Esas – 2018/480 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davalı … A.Ş. yönünden mahkemenin yetkisizliğine, davalı … Ltd. Şti. yönünden davanın esastan reddine yönelik verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi tarafından nakliyat abonman sigorta poliçesi ile sigortalanan buğday unu cinsi emtianın 15/09/2014 tarihli konişmento tahtında 10 adet konteyner ile İstanbul’dan Ekvator Ginesi Limanına nakledilmek üzere …’a ait … isimli gemiye yüklendiğini, yükün her bir konteynerde 50 kg’lık çuval olmak üzere toplam 4800 çuval içerisinde taşındığını, yük tahliye limanına ulaşıp tahliye edildikten sonra … nolu konteynerin tavanında delil tespit edildiğini ve 480 çuval buğday unundan 283 çuvalın ıslanmak suretiyle ıslak, nemli ve çürümüş halde olduğunun anlaşıldığını, yük üzerinde yapılan inceleme sonucu 17/12/2014 tarihli ekspertiz raporu hazırlandığını, hasarın ekspertiz raporu ile tespit edildiğini, … firmasının ekspertiz raporu incelenmesinden bozulan 14,150 kg buğday ununu sağlık kuruluşu görevlileri nezaretinde imha edildiğinin anlaşıldığını, yük hasarının 1 nolu davalıya ihbar edildiğini, 2 nolu davalı tarafından navlun faturası düzenlendiğini, bu nedenle 2 nolu davalının taşıyan olarak yük hasarından sorumlu olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sigortalısının zararını tazmin ederek sigortalısının haklarına halef olduğunu, ödenen hasar bedelinin davalılara rücu edilmesi için İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının haksız şekilde borca itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulduğunu ileri sürerek davalının takibe itirazının iptali ile icra takibinin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak suretiyle icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın TTK 1188.maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, konişmentonun 5.maddesinde taşıma sözleşmesinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlık için İzmir Mahkemelerinin yetkili olduğu belirtildiğinden mahkemenin yetkisiz olduğunu, müvekkili şirkete herhangi bir hasar ihbarının yapılmadığını, ekspertiz raporunun tek taraflı olarak düzenlendiğini, konişmentoda yer alan klozlar uyarınca emtianın FCL olarak taşındığını bu nedenle yükleme, istifleme ve sayım işlemlerinin dava dışı yükleyici firma tarafından yapıldığını, yükün taşındığı konteynerin yola ve yüke elverişli olarak tahsis edildiğini, konteynerlerde herhangi bir delik yada hasarın bulunmadığını, ayrıca tahliye limanında da tam ve sağlam olarak tahliye edildiğini, hasara ilişkin herhangi rezerv tutanağının bulunmadığını, yükün taşımanın hangi ayağında hasarlandığının belli olmadığını, ayrıca ıslaklığın sebebini tespit edecek gümüş nitrat testinin de yapılmadığını, davacı tarafça talep edilen hasar tazminatının fahiş olduğunu savunarak davanın hak düşürücü süre, yetkisizlik ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 16/04/2015 tarihli poliçe ile her türlü hasara karşı davacı … Genel Sigorta tarafından sigortalandığını, dava konusu hasardan dolayı sorumluluğun … Genel Sigortaya ait olduğunu, dolayısıyla davacı ve davalı sıfatları birleşmiş olduğundan müvekkiline dava yöneltilemeyeceğini, müvekkili şirketin söz konusu taşımada aracılık brokerlik yaptığını, zararın fiili taşıyanın denetim ve kontrolü altındaki konteynerdeki delik yüzünden meydana geldiğinden sorumluluğun asıl taşımayı yapan … Şirketine ait olduğunu savunarak davanın husumet ve esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 10/12/2018 tarihli, 2015/495 Esas – 2018/480 Karar sayılı ilamıyla: “…Yapılan yargılama, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre, davacının sigortalısı … tarafından CIF teslim şartıyla yurtdışına satışı yapılan buğday unu türü emtianın 10 adet konteyner içerisinde … gemi ile İstanbul’dan Ekvator Ginesi Limanına taşınarak alıcıya teslim edildiği, CIF satış şekline göre sigorta poliçesinin satıcı … tarafından alıcı yararına düzenlendiği, …nın mal bedelini tahsil etmesi nedeniyle dava açmakta hukuki yararı olmasa da dosyaya sunulan 22/01/2015 tarihli muvafakatname ile alıcı … şirketi tarafından hasar bedelinin …’ya ödenmesine muvafakat edildiği, sigorta şirketinin de bu kapsamda …’ya ödeme yaptığı anlaşıldığından, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı ile husumet ehliyetinin bulunduğu, konişmentodaki yetki şartına göre davalı …’a karşı açılan dava yönünden mahkememiz yetkisiz olduğundan uyuşmazlığın davalı … yönünden incelenmesi gerektiği, davalı … tarafından düzenlenen 05/09/2014 tarihli navlun faturası ve konişmento kayıtlarına göre … şirketinin akdi taşıyan olarak üstlendiği taşımanın fiilen … AŞ tarafından yerine getirildiği, bu durumda davalı …’nın akdi taşıyan sıfatıyla TTK ‘nun 1178 ve devamı maddelerine göre sorumluluğunun değerlendirilmesi gerektiği, yükün 26/10/2014 tarihinde Ekvator Ginesi Limanında tahliye edilip, 28/10/2014 tarihinde alıcı tarafından çekildiği, 17/12/2014 tarihinde alıcının isteği üzerine yükle ilgili sörvey raporunun düzenlendiği, hasar ihbarının ise 29/02/2014 tarihinde yani TTK ‘nun 1185/1.maddesinde öngörülen süreden sonra yapıldığı, bu durumda TTK’nun 1185/4.maddesine göre hasarın taşıyanın sorumlu olmadığı bir sebepten ileri geldiği konusunda davalı lehine karine oluştuğundan davalının sorumluluğuna gidilebilmesi için yükteki hasarın yük taşıyıcının sorumluluk sahasında iken ve taşıyıcının yada adamlarının kusur ve ihmalinden meydana geldiğinin davacı tarafça ispatlanması gerektiği, sörvey raporuna göre konteyner tavanında bulunan delikten kaynaklanan ıslanma sonucu 283 çuval içerisinde bulunan 14.150 kg buğday ununun küflenme sonucunda bozulduğu ve 19/12/2014 tarihinde sağlık görevlileri nezaretinde imha edildiği, bozularak imha edilen yükün değerinin 4.938,35 Euro olduğu, hasar bedelinin alıcı firmanın muvafakatı ile satıcı şirkete ödendiği, yükteki ıslanmanın ve buna bağlı bozulmanın konteynerdeki delikten ortaya çıktığının sabit olduğu, ancak konteynerin teslim alındığı tarihte alıcı tarafından fiziki muayenesinin yapılıp, delik olup olmadığının tespit edilmediği, ayrıca ıslanma hasarı ile konteynerdeki deliğin 17/12/2014 tarihinde Cesam raporu ile tespit edilmiş olması dikkate alındığında konteynerin teslim alındığı tarih ile hasarın tespit edildiği tarih arasında uzunca bir zaman geçtiği, bu nedenle ıslanmaya neden olan deliğin konteyner alıcısına teslim edildikten sonra ortaya çıkma ihtimalinin bulunduğu gibi ekspertiz incelemesi sırasında yük üzerinde gümüş nitrat testi yapılmadığından konteynerdeki deliğin ve yükteki ıslanmanın deniz suyundan kaynaklandığının söylenemeyeceği, bu durumda hasarın yük taşıyıcının sorumluluk alanında iken ve taşıyıcının kusuru ile meydana geldiğinin dosya kapsamına göre ispatlanamadığı anlaşıldığı…” gerekçesiyle davalı … yönünden davanın esastan reddine, diğer davalı yönünden mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle HMK’nın 7. maddesi gereği, davalı sayısının birden fazla olması halinde davanın, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabildiğini, 2 nolu davalının yerleşim yeri İstanbul’da olduğu için HMK’nun 7. maddesi kapsamında mahkemenin yetkili olduğunu, dolayısıyla mahkemenin 1 nolu davalı yönünden vermiş olduğu yetkisizlik kararının hukuka uygun olmadığını, Konşimentonun, 1 nolu davalının İstanbul şubesi tarafından hazırlanmış olup; yükleme limanı ve konşimento düzenleme yeri de İstanbul olduğunu, bu durumda, Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasında da belirtildiği gibi TMK’nun 2. maddesine göre davalı kendi şehrinde kendini daha iyi savunabilecekken yetki itirazı yapmasının kötü niyetli olduğunu, Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için TBK 13 ve TBK 14 uyarınca, “sözleşmede her iki tarafın imzası” olması gerektiğini, HMK 17-18 uyarınca da yetki sözleşmesinin yazılı olması gerektiğini, bu durumda sadece bir tarafın imzasının bulunduğu konşimentoya dayanarak yetki anlaşması yapılamayacağını, konşimentoda bulunan yetki kaydı Borçlar Kanunu md. 20 ve md. 21 kapsamında Genel İşlem Koşulu niteliğinde olduğunu, bu durumda, yetki şartının geçersiz olduğunu, geçersiz yetki şartına istinaden verilen yetkisizlik kararının usule ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle 1 . Nolu davalı yönünden verilin yetkisizlik kararının kaldırılması gerektiğini, Diğer davalı yönünden verilen esastan red kararı yönünden ise, İlk derece mahkemesinin hasar ihbarının TTK m.1185/1’de öngörülen süreden sonra yapıldığı yönünde vermiş olduğu kararın hukuka aykırı olduğunu, hasarın meydana gelmesi akabinde; hasar ve nedeninin, Danıştay Kararı gereğince delil niteliğine haiz, tarafsız ve bağımsız olarak hazırlanan hukuken geçerli belge olarak nitelendirilen ekspertiz raporu ile tespit edildiğini, TTK m. 1185 uyarınca incelemenin, yetkili uzmanlar tarafından yapıldığında ayrıca bir bildirime gerek bulunmadığını, bu nedenle mahkeme gerekçesinin doğru olmadığını, Asla kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davalının hasardan haberdar olmadığı düşünülse dahi Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca hasar ihbarının yapılmaması halinde bile dosyanın, diğer deliller göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerektiğini, Dava konusu olaydaki hasara 2 nolu davalının tahsis etmiş olduğu konteynerdeki yırtık ve deliğin sebep olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının aksine, konteynerin teslim alındığı tarih ile hasarın tespit edildiği tarih arasında uzunca bir zaman geçmesinin bir önemi bulunmadığını, zira konteynerdeki yırtığın hangi aşamada oluştuğunun bir önemi bulunmadığını, davalının TTK m.1178 gereğince tedbirli bir taşıyandan beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğunun ve yükün hasara uğramasına sebep olduğunun kabulü gerektiğini belirterek, Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı sigortacı tarafından nakliyat abonman sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya yapılan ödemenin davalılardan rucuan tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçe ile 1. Nolu davalı yönünden mahkemenin yetkisizliğine, diğer davalı yönünden davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilinin 1. Nolu davalı yönünden verilen yetkisizlik kararına ilişkin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde; Taşıyan ile gönderilen (konişmentonun meşru hamili) arasındaki ilişkide konişmento esas alınır (TTK.m.1237/1). Dolayısıyla konişmento hamili gönderilen eşyayı teslim alma hakkının kapsam ve koşulları, navlun sözleşmesinden bağımsız olarak konişmentoya göre belirlenir. TTK.m.1237/2 hükmünde ‘taşıyan ile taşıtan arasındaki ilişki ise navlun sözleşmesi hükümlerine bağlı kalacağı’ öngörülmüş olmakla birlikte, navlun sözleşmesi hakkında ayrı bir belgenin düzenlenmediği hallerde, taşıyan ile taşıtan arasındaki ilişkide de konişmento esas alınır; zira konişmento bir navlun sözleşmesi yapıldığını ve şartlarını tespit eder (TTK.m.1228/1) (Kender/Çetingil/Yazıcıoğlu, s.193). Davacı sigorta şirketinin sigortalısı, somut olayda gönderen- taşıtan konumundadır ve davacı, gönderen- taşıtanın halefi olarak onun hak ve sorumluluklarına tabidir. Bu nedenle, konişmentodaki yetki şartı davacı için bağlayıcıdır.Bu açıklamalara göre konişmentodaki yetki şartının gönderen- taşıtan sigortalı ve onun halefi olan sigorta şirketi için de bağlayıcı olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu durumda konişmentodaki yetki şartına göre 1. Nolu davalı yönünden verilen yetkisizlik kararı isabetlidir. TTK’nın 1228/2. maddesinin son cümlesi uyarınca konişmento, kaptan veya taşıyanın yahut kaptanın bu hususta yetkilendirdiği bir temsilcisi tarafından taşıyan ad ve hesabına düzenlenir. Yani, konişmento, taşıyanın düzenlediği bir belge olup gönderen veya alıcının imzasının bulunması gerekmemektedir. Yetki şartı konişmentoda matbu olarak yer alsa ve genel işlem şartı niteliğinde bulunsa bile uluslararası deniz yolu ile taşımalar standart sözleşmeler kapsamında yapıldığından ve dava konusu taşıma da bu konişmentoya göre yapıldığından yetki anlaşmasının HMK’nın 18. maddesi anlamında geçerli olduğu, konişmentodaki yetki şartının dürüstlük kuralına aykırı haksız işlem şartı olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Sözleşme (konişmento) kapsamında davalı taşıyıcının edimini yerine getirdikten sonra sözleşmedeki (konişmentodaki) hükümlerden yetki şartının geçerli olmadığının öne sürülmesi ahde vefa ve TMK’nın 2. Maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralına da aykırıdır. HMK’nın 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesinde belirlenen yetki şartının düzenlemesine göre yasadaki diğer yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmakta olup, davanın yetki sözleşmesinde belirlenen mahkemeden başka, somut uyuşmazlıktaki gibi, davanın açıldığı İstanbul Mahkemesinde açılamayacağı açıktır. Bu açıklamalara göre, davacı vekilinin 1 nolu davalı yönünden verilen yetkisizlik kararına yönelik olarak, diğer davalı yönünden mahkemenin yetkili olup, HMK 7 maddesi uyarınca 1. Nolu davalı yönünden de mahkemenin yetkili olacağı, yetki anlaşmasının tek taraflı olup geçersiz olduğu, yetki klozunun TBK’nın 20-21. maddeleri uyarınca genel işlem şartı niteliğinde olup yazılmamış sayılması gerekeceği yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin 2. nolu davalı yönünden davanın esastan reddi kararına karşı ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin incelenmesinde; Mahkemenin hükme esas aldığı anlaşılan 28.11.2017 tarihli bilirkişi kurulu kök ve ek raporundaki tespitler ışığında, somut olayda 2 nolu davalı …’nın akdi taşıyan olduğu, yükün fiili taşıyan 1 nolu davalı gemisinden 26/10/2014 tarihinde Ekvator Ginesi Limanında tahliye edilip, 28/10/2014 tarihinde alıcı tarafından çekildiği, 17/12/2014 tarihinde yükle ilgili sörvey raporunun düzenlendiği, hasar ihbarının ise 29/02/2014 tarihinde yani TTK ‘nun 1185/1.maddesinde öngörülen süreden sonra yapıldığı, bu durumda TTK’nun 1185/4.maddesine göre hasarın taşıyanın sorumlu olmadığı bir sebepten ileri geldiği konusunda davalı lehine karine oluştuğu, davalının sorumluluğuna gidilebilmesi için yükteki hasarın taşıyıcının sorumluluk sahasında iken ve taşıyıcının yada adamlarının kusur ve ihmalinden meydana geldiğinin davacı tarafça ispatlanması gerektiği, sörvey raporuna göre hasarın konteyner tavanında bulunan delikten kaynaklanan ıslanma sonucu meydana geldiğinin sabit olduğu, ancak konteynerin teslim alındığı tarihte alıcı tarafından fiziki muayenesinin yapılıp, delik olup olmadığının tespit edilmediği, ayrıca ıslanma hasarı ile konteynerdeki deliğin 17/12/2014 tarihinde Cesam raporu ile tespit edilmiş olması dikkate alındığında konteynerin teslim alındığı tarih ile hasarın tespit edildiği tarih arasında uzunca bir zaman geçtiği, bu nedenle ıslanmaya neden olan konteyner yırtığı ve hasarın yüklerin alıcısının faaliyet sahası içinde gerçekleşmesi karşısında ve konteynerde oluştuğu ileri sürelen deliğin konteynerın alıcısına teslim edildikten sonra meydana gelme ihtimali de bulunduğundan ve ayrıca ekspertiz incelemesi sırasında yük üzerinde gümüş nitrat testi yapılmadığından konteynerdeki deliğin ve yükteki ıslanmanın deniz suyundan kaynaklandığının da sabit olmadığı dikkate alındığında hasarın taşıyıcının sorumluluk alanında iken ve taşıyıcının kusuru ile meydana geldiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle kurulan hüküm isabetli olup, aksi yöndeki davacı istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinini istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18.03.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.