Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/60 E. 2020/1067 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/60
KARAR NO: 2020/1067
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2018
NUMARASI: 2015/527 E. – 2018/217 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükme karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin birikimini değerlendirmek için Kocaeli İli, Dilovası İlçesi, … Mahallesi, … ada … nolu parseli satın almak için talip olduğunu, emlakçılık yapan … ile yapılan görüşme neticesinde gayrimenkulun sahibi bulunan …’in şirketi olan … Ltd. Şti’nin davalı banka nezdindeki hesabına para gönderilmesinin istendiğini, müvekkilinin kendisine verilen ve … Ltd.Şti hesabı olarak söylenen davalı banka nezdindeki … nolu hesaba 19.03.2015 tarihinde 90.000 TL ve 25.03.2015 tarihinde de 50.000TL olmak üzere toplam 140.000TL para gönderdiğini, işlemlerin davacının … Dilovası Şubesinin … no’lu hesabından EFT yolu ile yapıldığını, alıcı ismi olarak …Ltd.Şti yazıldığını ayrıca paranın ne için gönderildiğinin de açıklama olarak yazıldığını, işlemlerin gecikmesi üzerine müvekkilinin yaptığı araştırma neticesinde aslında dolandırıldığını anladığını, davalı bankanın ise bu dolandırıcılık olayında ağır ihmal ve kusuru ile neden olduğunu, müvekkilinin alıcı ismi olarak …Ltd.Şti yazmasına rağmen hesap numarasının …Ltd.Şti isimli bir şirkete ait olduğunu, davalı bankanın bu husus sabit olmasına rağmen anılan şirkete parayı ödeyip, müvekkilini büyük maddi ve manevi zararlara uğrattığını ileri sürerek, şimdilik 1.000,00’nin en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili bankaya yöneltilen davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini, davaya konu EFT işlemlerine ilişkin … şirketine ait hesap hareketlerinden 19.03.2015 tarihinde saat 16:21’de … nolu TL hesabına 90.000,00TL’lik EFT girişinin hesaba otomatik olarak geçtiğini, 25.03.2015 tarihinde aynı hesaba saat 10:52’de 50.000,00TL’lik EFT girişinin otomatik olarak geçtiğinin tespit edildiğini, işlem sırasında şube kodu ve hesap numarası bilgilerinin girişinin yapıldığını, davacının 2 adet işlemde göndermiş olduğu toplamda 140.000,00TL EFT’nin şube kodu ve hesap numarasının eşleşmesinin yanı sıra, işlemde belirtilmiş olan alıcı … Ltd. Şti. Unvanı ile hesap sahibi … Ltd:Şti’nin unvanındaki iki kelimenin iki karakterin (OTO ve İNŞ. kelimeleri) uyuşması sebebiyle otomatik olarak … şirketi hesabına geçtiğini, bu kapsamda davacı tarafından internet bankacılığı aracılığıyla yapılan davaya konu EFT işlemlerinin müşteri hesaplarına otomatik olarak geçmesi ile ilgili işlemlerin banka mevzuatına ve kanuna uygun olması nedeniyle müvekkili bankanın hiçbir kusuru bulunmadığını, davacı tarafından şube kodu ve hesap numarası bilgileri girilerek yapılan EFT işlemlerinin müvekkili banka mevzuatına uygun olarak firma hesabına otomatik olarak geçmesinde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını, dava konusu her iki EFT işleminin de davacı tarafından ve davacının kendi isteği ve rızası ile yapıldığından davacının bir zararının olmadığını, davacının zararı var ise zararın doğumuna kendisinin ağır kusurunun sebebiyet verdiğini, davacı gayrimenkul alımı için … Ltd. Şti. ile anlaştığını iddia ederek anlaşma uyarınca 140.000-TL’nin gönderildiğini ileri sürmesi karşısında öncelikle davacının internet bankacılığı ile yapmış olduğu EFT işleminde hesap numarasının doğru yazılması halinde iddia edilen yanlışlığın olmayacağını ve dava konusu tutarın doğru hesaba yatırılacağını, ayrıca davacının gayrimenkul alımı hususunda anlaşmaya vardığını iddia ettiği … Ltd. Şti’nin 24.11.2008 tarihli kararla tasfiye halinde olduğunu, davacının kötüniyetle ve dürüstlük kuralına aykırı olarak müvekkili bankaya husumet yöneltiğini, davanın …’ne ihbar edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “.. Tüm dosya kapsamında yapılan yargılama sonunda; davacının dava dışı … Ltd.Şti hesabına para göndermek niyetiyle davalı banka nezdindeki … no’lu hesaba 19.03.2015 tarihinde 90.000,00 TL ve 25.03.2015 tarihinde 50.000,00TL olmak üzere toplam 140.000,00 TL parayı kendi hesabının bulunduğu … Dilovası Şubesinin … nolu hesabından EFT yolu ile gönderdiği, yapılan EFT’lerde alıcı ismi olarak … Ltd.Şti.’nin yazıldığı, söz konusu hesabın dava dışı … Ltd.Şti unvanlı şirkete ait olup gönderilen paranın bu şirket tarafından alındığı, davacının davalıya tazminat davası açtığı, mahkememizde yapılan yargılamada tarafların delilleri toplandıktan sonra 3 ayrı bilirkişi raporunun alındığı, dosyada alınan 1. ve 3. bilirkişi raporlarının bir birini teyit ettiği ve davalının kusurunun bulunmadığını belirttiği, her ne kadar bu iki rapor bir birini doğrulasa da mahkememizce bu iki raporun gerekçelerinin yetersiz olması, hukuki olmaması ve bankacılık teamüllerine aykırı olması sebebiyle itibar edilmediği, dosyada alınan 05.09.2017 havale tarihli bilirkişi raporu, dosya kapsamına, bankacılık teamüllerine ve hukuka uygun olması, gerekçeli ve hüküm kurmaya elverişli olması sebebiyle itibar edildiği, şöyleki; davacının EFT yaptığı hesabın dava dışı …’ne ait olduğu, davacının alıcı kısmına alıcının isminin … Ltd. Şti. olarak belirttiği, alıcı ve hesap sahibinin birbirine uymadığı, bankacılık teamüllerine göre alıcı ismi ile hesap sahibinin isminin tutmaması halinde havalenin otomatik olarak hesaba geçilmeyip, şube onayına düşmesi ve şube personelince durumun incelenmesini müteakiben manuel olarak hesaba alacak geçilmesi yada iade işlemi yapılmasına karar verilmesi gerektiği halde davalı bankanın 3 milyon TL’nin altındaki işlemlerde bu kontrolü yapmadan otomatik olarak hesaba aktardığı, davalı bankanın tacir olduğu ve basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği halde böyle davranmadığı, zararın oluşmasına ve artmasına sebebiyet verdiği, oluşacak zarardan %70 oranında kusurlu olduğu, davalının toplam 140.000TL zararının olduğu, bu zararın %70’inden davalının sorumlu olması gerektiği kanaatine varılarak davacının davasının kabulüne karar verilmiştir.” gerekçesiyle davanın kabulü ile 98.000,00 TL’nin 25.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF BAŞVURU DİLEKÇESİNDE; Mahkemece çelişkili raporlarla karar verildiğini, alınan ilk raporda müvekkili bankanın işleminde kusur bulunmadığının belirlendiğini, itiraz üzerine alınan ikinci raporda ise müvekkilinin kusurlu olduğunun belirlendiğini, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla oluşturulan bilirkişi kurulundan alınan son raporda ise müvekkilinin kusurunun bulunmaması nedeniyle sorumlu olmadığının belirlenmesine rağmen mahkemece ikinci raporun esas alınmasının yerinde olmadığını, hükme esas alınan raporda bilirkişinin 19.03.2015 tarihinde yapılan 35.000,00 TL bedelli EFT’nin iade nedenlerinin açıklığa kavuşturulması gerektiğinin belirtilmesine karşın buna ilişkin inceleme yapılmadan raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, 90.000,00 TL bedelli EFT ile aynı gün yapılan 35.000,00 TL bedelli EFT işlemine konu paranın alıcı hesabına yanlış gelen havale açıklaması ile geri iade edilmesine rağmen davacının aynı şekilde altı gün sonra 50.000,00 TL bedelli EFT yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olmasına rağmen bilirkişice belirlenen bu eksikliğin tamamlanmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, yapılan işlemlerin Merkez Bankasının 2008/6 sayılı tebliğine uygun olduğunu, EFT işlemlerinin müşteri hesaplarına otomatik olarak geçmesi ile ilgili işlemin banka mevzuatına ve kanuna uygun olduğunu, davacı tarafından şube kodu ve hesap numarası bilgileri en önemlisi IBAN bilgileri girilerek yapılan EFT işlemlerinin mevzuata uygun olarak firma hesabına otomatik olarak geçmesinde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını, işlemin davacı tarafından kendi istek ve rızasıyla yapıldığını, zararı doğumuna davacının ağır kusurunun neden olduğunu, taşınmaz alımı için …Ltd.Şti.ile anlaştığını beyan eden davacının EFT işleminde hesap numarasını doğru yazması halinde paranın yanlış yere gitmeyeceğini, davacının … Ltd.Şti’ne ait IBAN numarasını nasıl elde ettiğinin irdelenmesi gerektiğini, davacının taşınmaz alımı için sözleşme yaptığını ileri sürdüğü şirketin 24.11.2008 tarihli kararla tasfiye halinde olmasına rağmen bu hususun araştırılmadan para gönderilmesinin davacının kusuru olduğunu, davacının taşınmaz aldığı şirketi dahi araştırmayarak tasfiye halindeki şirket hesabına 140.000,00 TL gibi yüksek bir tutarı tereddütsüz göndermesinin şüpheli olduğunu, ilk EFT tarihi 19.03.2015 olmasına karşın aradan 6 gün sonra ilk gönderilen paranın akıbeti araştırılmadan aynı şirkete 25.03.2015 tarihinde 50.000,00 TL daha gönderilmesinin işlemin şaibeli olduğunun göstergesi olduğunu, banka mevzuatına göre gelen EFT’nin hesaba geçmesi için tüzel kişi müşterilerde ünvanda en az iki kelimenin ilk 3 karakterinin tutmasının (ünvanın herhangi bir yerinde olabilir) yeterli olduğunu, IBAN numarasının doğru olması halinde esasen kontrolün bir anlamının bulunmadığını, her iki şirketin unvanlarındaki “OTO” ve “İNŞ” kelimelerinin uyuşması sonucu paranın otomatik olarak … şirketi hesabına geçtiğini, taşınmaz sahibi …’dan taşınmaz aldığını ileri süren davacının ödemeyi şahıs yerine şirket hesabına göndermesinin hatalı olduğunu, dolandırıldığını iddia eden davacının buna bankanın ağır kusurunun neden olduğunu belirtmesine rağmen, kendisini dolandırdığını iddia ettiği kişiler hakkında şikayet veya başvurusunun bulunmamasının müvekkili bankadan haksız bir şekilde para tahsil etmek amacı dava açıldığının kanıtı olduğunu, zararın bulunması halinde davacının, yasanın kendisinden beklediği özeni göstermemesi nedeniyle zararın doğumuna kendisinin ağır kusurunun sebep olduğunu, kendi hesabından yanlış şirket hesabına EFT yapan davacının husumeti müvekkili bankaya değil, hatalı EFT yapıldığı iddia edilen … Ltd.Şti’ne yöneltmesi gerektiğini, işlemle havale meblağının alıcının hesabına geçmesinden sonra müvekkilinin para üzerinde tasarruf edemeyeceğini, belirterek, davasının kısmen kabulü ile ilgili mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar verilmiş, bu karara karşı, yasal süresi içinde, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, davacı dava dışı … isimli kişiden satın almayı istediği taşınmaz bedelinin, satıcının talebi ile satıcının ortak ve yetkilisi olduğunu beyan etiği …Ltd.Şti’nin bildirilen davalı banka nezdindeki hesabına 19.03.2015 tarihinde 90.000,00 TL ve 25.03.2015 tarihinde 50.000,00 TL olarak ödediğini, EFT işleminde alıcı olarak şirket unvanının ve paranın gönderilme amacının yazıldığını, ancak paranın alıcı hesabına geçmediğini, alıcı olarak anılan şirketin yazılmasına rağmen hesap numarasının dava dışı …Ltd.Şti’ne ait olduğunu, bankanın hesap numarası ile hesap sahibinin ismini kontrol etmemesi nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek gönderilen bedelin davalı bankadan tahsilini istemiştir. Davalı banka vekili, yapılan işlemin, Merkez Bankasının tebliği, bankanın iç yönergeleri ile mevzuata uygun olduğunu, bankanın sorumluluğunun bulunmadığını, kusurun davacıda olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, zararın oluşumunda tarafların müterafik kusuru bulunduğu gerekçesiyle davalı bankanın belirlenen %70 oranındaki kusuruna denk gelen 98.000,00 TL’nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Davacı tarafından gönderilen paraya ilişkin EFT işleminin internet bankacılığı aracılığıyla yapıldığı, işlemde alıcının adı ile girilen hesaba ilişkin IBAN’ın farklı olduğu, paranın alıcı kısımda yazılan … şirketinin hesabına değil, … şirketinin IBAN numarası yazılarak gönderildiği, işlemin altı gün arayla iki seferde para gönderilmek suretiyle gerçekleştirildiği belirlenmiştir. Uyuşmazlık, yapılan işlemde bankanın sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, bankanın ilgili mevzuat hükümlerine göre yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği noktasında toplanmaktadır. Mahkemece yargılama sırasında bankacı bilirkişiden alınan 06.01.2017 havale tarihli raporda, davacıya ait … Bankası A.Ş. Dilovası Şubesinde bulunan davacı hesabından elektronik ortamda internet bankası aracılığıyla alıcının adı …Ltd.Şti. Olarak gösterilerek Davalı bankanın Gebze İbrahimağa şubesine taşınmaz satış bedeli açıklamalı olarak 19.03.2015 tarihinde 90.000,00 TL,26.03.2015 tarihinde 50.000,00 TL olmak üzere toplam 140.000,00 TL gönderildiği, ancak hesap numarasının …Ltd.Şti’ne ait oması ve şirket unvanlarında iki karakterin uyumlu olması nedeniyle otomatik olarak yatırıldığı, yapılan işlemin banka Genel Müdürlüğünün EFT duyurusuna uygun olduğu, ilgili duyuruda unvanda en az iki kelimenin herhangi bir yerde ilk üç karakterin tutması halinde paranın ilgili hesaba otomatik olarak yatırılacağının ve tüzel kişiler için otomatik işlem limitinin 15.08.2014 tarihinden itibaren 3.000.000,00 TL olması karşısında bankaca yapılan işlemde bir usulsüzlük bulunmadığı bildirilmiştir. Davacının itirazı üzerine mahkemece bu kez baka bir bankacılık konusunda uzman bilirkişiden 05.09.2017 havale tarihli rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda özetle, bankacılık teamüllerine göre hesap isminde uyumsuzluk bulunması halinde havalenin otomatik olarak hesaba geçmeyerek şube onayına düşmesi ve şube personelince durumun incelenmesini müteakibin işlemin manuel olarak yapılması veya iade edilmesi yönünde olduğunu, bankaca bu işlemin yapılmaması nedeniyle asli kusurun bankada olduğu, davacının da havaleyi doğru hesap yerine başka bir şirketin hesap numarasını yazarak yapması nedeniyle kusurlu olduğu, yapılan işlemlere göre davacının %30, davalı bankanın ise %70 oranında kusurlu olduğu görüşü bildirilmiştir. Davalı bankanın itirazı üzerine mahkemece talimat yoluyla oluşturulan bilirkişi kurulundan alınan 08.02.2018 tarihli raporun incelenmesinde, davacının parayı tasfiye halindeki şirketçe kendisine verilen hesap numarasına gerekli incelemeleri yapmamak suretiyle, ilk EFT işleminden altı gün sonra aynı hesaba ikinci kez EFT yoluyla para göndermesi nedeniyle tam kusurlu olduğu, bankanın kusurunun bulunmadığı belirlenmiştir. Davacı vekili, 03.11.2017 tarihli ıslahla ikinci bilirkişi raporu doğrultusunda dava değerini 98.000,00 TL’sına yükselterek bu miktarın 25.03.2015 tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Merkez Bankasınca 10.10.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2008/6 Sayılı Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkındaki Tebliğiın 7. Maddesinin 2. Fıkrasında “Bankalara gelen ve alıcı hesap numarası IBAN olarak belirtilen para transferlerinde IBAN’ ın doğrulanması zorunludur.” Yine aynı maddenin 4. Fıkrasında “EFT Sistemi aracılığı ile hesaba yapılan para transferlerinde, talep edilmesine rağmen müşteri tarafından alıcıya ait IBAN’ ın bildirilmeyeceğine ilişkin müşterinin beyanının alındığı işlemler hariç olmak üzere, alıcıya ait IBAN’ ın doğrulanması ve kullanılması zorunludur.” Tebliğin 8. Maddesinin 1. Fıkrasında “Bankalarca, bu Tebliğin 4 üncü maddesinin yedinci fıkrası hükümlerine göre yapılan kontrol sonrasında IBAN’ ı yanlış olduğu tespit edilen transfer emirleri iade edilebilir veya reddedilebilir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.11.2019 tarih ve 2019/2734 E.2019/7636 K.sayılı kararında belirtildiği üzere, ilke olarak davalı bankanın özel yasa ile kurulmuş ve kendisine ayrıcalıklar tanınmış bir güven kurumu olması dolayısıyla en hafif kusurlarından bile sorumludur. Aynı Dairenin 05.12.2018 tarih ve 2017/2122 E. 2018/7665 K.sayılı kararında da, davalı bankanın İBAN numarası ile isim soyisim karşılaştırmasını yapması gerektiği, bu karşılaştırma yapılmadan davalı hesabına paranın aktarılmasında davalı bankanın kusurlu olduğu belirlenmiştir. Belirtilen mevzuat ve ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere, davacının yaptığı EFT işlemlerinde alıcı şirketin unvanı ile hesap numarasının farklı olması , başka bir anlatımla başka bir şirkete ait IBAN numarasına işlem yapılmak istenirken farklı bir şirketin alıcı olarak unvanının yazılması ve şirket unvanları arasında faaliyet alanlarını gösteren iki kelimelik kısaltma dışında hiç bir benzerlik bulunmamasına rağmen banka sistemine göre benzerlik algılanarak havalenin, kontrol edilerek manuel yapılmak yerine otomatik olarak gönderici isminden farklı bir alıcıya ait hesaba gönderilmesinde bankanın kusurlu olduğu kabul edilmelidir. Davacının, 19.03.2015 tarihinde yaptığı 90.000,00 TL bedelli havale bu şekilde gerçekleştirilmiş olup, 35.000,00 TL bedelli havalenin iade edildiği, iade sebebinin araştırılmadığı, buna rağmen 25.03.2015 tarihinde aynı şekilde yapılan 50.000,00 TL bedelli işlemin de gerekli kontroller yapılmadan bankaca gerçekleştirilmesi eyleminde, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda, davacıya hatalı işlemler nedeniyle kusur izafe edilmiş olup, yapılan kusur indirimi nedeniyle bu yöne ilişkin başka bir araştırmanın yapılmasına gerek görülmemiştir. Davalı vekili, ilk iki rapor arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla alınan üçüncü raporda müvekkiline kusur izafe edilmemesine rağmen çelişkili raporla karar verildiğine ilişkin istinaf isteminde bulunmuştur. HMK’nun 266.maddesi gereğince, mahkeme, çözümü hukuk dışında , özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir. Aynı Yasanın 282.maddesine göre ise, hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bu durumda, mahkemece dosyaya kazandırılan bilirkişi raporlarında, yapılan bankacılık işleminin işleyişi ile ilgili açıklamalar alınmış olup, yapılan işlemler nedeniyle kimin hangi oranda kusurlu olduğunun belirlenmesi elde edilen teknik verilere göre hakimin hukuki bilgisi içinde olması karşısında, kusur oranının hakimce belirlenmesi mümkündür. Mahkemece, yapılan işlemde kusur oranı olarak ikinci raporda belirlenen oranlar esas alınmış olup, tarafların konumu, bankanın güven kurumu olması nedeniyle daha fazla kusur izafe edilmesine ilişkin mahkeme gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, HMK’nun 353/1.b.1.maddesi uyarınca incelenen ilk derece mahkemesi hükmü ile gerekçesinde usul ve esas yönündün kanuna aykırı bir yön bulunmadığından davalının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davalı vekili istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 4.984,88 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15/10/2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.