Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/599 E. 2019/529 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/599
KARAR NO : 2019/529
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2019 ara karar tarihi
NUMARASI : 2018/565
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine dair 05/02/2019 tarihli ara kararına karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; murisin 10/08/2000 tarihinde vefat ettiğini, murisin davalı şirkette hisse senedi ve nakit parası olduğunu, davalı şirketin murisin vefat ettiğini 28/03/2017 tarihinde öğrenmiş olmasına rağmen murisin kendilerinde olan mal varlığını teslim etmeyerek haksız kazanç sağladıklarını, İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/53 tereke sayılı dosyası üzerinden davalı şirkete ihtiyati tedbire yönelik müzekkere yazıldığını, davalı şirket bu müzekkereyi tebliğ aldıktan sonra murise ait mal varlığını elden çıkartarak Yatırımcı Tanzim Merkezine devrettiğini, murisin mal varlığının zaman aşımına uğradığını, davalı şirketin zaman aşımına ilişkin ilan ve yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davalı şirket hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/191514 sayılı soruşturma dosyası üzerinden devam ettiğini, murise ait mal varlığı üzerinden yaklaşık 18 yıl süreyle haksız kazanç sağlayan ve hisse senetlerini teslimden dahi kaçınan davalı şirket aleyhine iş bu davayı açtıklarını belirterek, şimdilik 100.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren işleyecek en yüksek banka faizi ile davalı şirketten tahsiline, davalı şirketin mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın bir kısım mirasçılar tarafından açıldığını ancak iştirak halinde mülkiyette ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan tasfiye isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde tüm ortakların birlikte hareket etmelerinin zorunlu olduğunu, bu sebeple açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, miras bırakanın mal varlığı Yatırım Tazmin Merkezi (YTM)’ne intikal etmiş olduğundan açılan davanın YTM’ye yönetilmesi gerekmesi sebebiyle pasif husumet yokluğundan da davanın reddinin gerektiğini, ortada ticari bir sözleşme ve ticari ilişki bulunmamakta olup davanın asliye hukuk mahkemesinde açılması gerektiğini, miras bırakanın vefatından dava açılış tarihine kadar on yıllık zaman aşımının geçmiş olduğunu, YTM’ye devredilen toplam mal varlığının 3.000.000,00 TL olduğunu, dava harcının hisseleri oranında davacılar tarafından tamamlatılması gerektiğini, MÖHUK’un 48. maddesi gereği, yabancı konumundaki davacıların teminat göstermesi gerektiğini, zamanaşımına uğrayan emanet ve alacakların belli bir ilan sürecinden sonra YTM’ye intikal edeceğini, on yıllık zamanaşımı ve ilanları müteakip her türlü emanet ve alacakların devletin mülkiyetine geçmesinin Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırılık teşkil edeceği anlaşıldığından mahkemenin bu hususu Anayasa Mahkemesine taşıması gerektiğini, unutulan emanet ve alacaklar için yasal düzenlemenin yapılmasının zorunlu olduğunu, davaya konu hesapta bulunan varlıkların zamanaşımına uğraması sebebiyle tereke tespiti davasında müvekkili şirkete herhangi bir yazı tebliğ edilmeden önce ilgili mevzuat gereği ve YTM’nin talebi üzerine söz konusu mal varlığının YTM’ye aktırıldığını, bu hususta müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, mirasçılar tarafından talep edilen portföy durumunu ve hesap bilgisini miras bırakanın vefat tarihi itibariyle verildiğini, yani portföy durumunun kötü niyetle gizlenmesi durumunun söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin yasal olarak mirasçıları bilgilendirme gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, süreç içerisinde davacı vekilinin de yeterli düzeyde bilgilendirildiğini, tereke tespit davasında dahi yazılan müzekkerenin müvekkili adresi yerine yanlış bir adrese gönderildiğini, söz konusu müzekkerenin devirden çok sonra müvekkili şirkete tebliğ edildiğini, YTM Yönetmeliğinin 24/2. maddesi gereğince, yetkili merciler tarafından üzerine bloke, haciz veya tedbir konulan hesaplarda zamanaşımı süresi bunların konulduğu tarihte duracağından zamanaşımı kesilmesinin söz konusu olmadığını, zamanaşımına uğramış olan hesaplarla ilgili ilan yapılmamış olmasının aracı kurumun sorumluğunu doğurmayacağını, çünkü ilanın mal varlığının zamanaşımına uğraması için bir ön koşul olarak düzenlenmemiş olduğunu belirterek, davanın reddine ve davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu 61. maddesi uyarınca …’nin …06530 Ankara adresine ihbar edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, tedbir talebine ilişkin, istinafa konu ara kararında; ”…Davacı, konusu para olan işbu davada, davalı malvarlığı üzerine tedbir konulmasını talep etmiştir.Dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan husus üzerine tedbir konulması talep olunan malvarlığı unsurları olmayıp söz konusu unsurların davanın devamı sırasında el değiştirmesi halinde dahi davanın görülebilirlik şartı ortadan kalkmayacaktır. Tedbir konusu olan malvarlığı unsurları Mahkememizce yürütülen yargılama açısından zorunlu bir unsur değildir, bir başka anlatımla, davacının elde etmek istediği hakkın varlığını veya yokluğunu etkilememektedir. Bu itibarla, tedbir konulması istenilen unsurların el değiştirmesi halinde hakkın elde edilmesinin zorlaşması yahut imkansızlaşması söz konusu olamaz. Zira elde edilmek istenen hak, söz konusu unsurlar değildir. Şayet davacının dava ile elde etmek istediği hak, söz konusu malvarlığı unsurları olsa idi ancak o zaman davanın devamı sırasında bunların el değiştirmesi davacının hakkını elde etmesini imkansız kılar veya zorlaştırırdı. 6100 sayılı yasa gereğine ancak taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan şey hakkında tedbir kararı verilebilir. Talep konusu malvarlığı değerlerinin el değiştirmesi halinde hakkın elde edilmesinin zorlaşması yahut imkansızlaşması söz konusu olamaz. Zira elde edilmek istenen hak, söz konusu malvarlığı değerleri değildir. Para alacağına ilişkin olan bu davada ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden davacı yanın tedbir talebinin reddine” karar vermiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Aşamalardaki dava, cevaba cevap dilekçelerini tekrarla, … Yönetmeliğinin yatırım kuruluşlarının zamanaşımına uğrayacak alacaklar için hesap sahiplerini iadeli taahhütlü mektupla uyarmasını zorunlu tuttuğunu ve zamanaşımına uğrayacak hesapların yatırım kuruluşunun internet sitesinde ilan edilmesi gerektiğini ve bu ilana Basın İlan Kurumu aracılığıyla da tirajı yüksek bir gazetede yer verilmesi gerektiğini, somut olayda Devlet Kurumları tarafından istenilen en basit bilgilere dahi cevap vermekte zorlanan Yatırım Finansman Şirketinin gereken dikkat ve özeni göstermediğini, işlemlerinde şeffaflık sağlayamadığını ve kusurlu davranışlarıyla müvekkilleri zarara uğrattığını,Para alacakları konusunda ihtiyati tedbir değil, ihtiyati haciz kararı verilebileceği gerekçesiyle talebin reddedildiğini,İlk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve HMK gereğince ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise İİK’nın 257. maddesi gereğince ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, HMK’nın 389 vd. Uyarınca dava içinde ihtiyati tedbire ilişkindir. İlk derece mahkemesinin ara kararıyla koşulları oluşmayan tedbir isteminin reddine karar verilmiş, bu ara karına karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. Davanın konusu olmayan mal varlığı hakkında tedbir kararı verilemez. Para alacağı için açılan davada, mal varlığı üzerine tedbir konulamaz. Koşulları varsa, ihtiyati haciz hükümlerinden yararlanılabilir. Yargıtay’ın emsal içtihadında da durum bu yöndedir ( Yargıtay 19. HD. 2012/16760 E-2013/3136 K.sayılı, 19/02/2013 tarihli kararı). Yine, Yargıtay 21.HD.’nin E. 2015/5842, K. 2015/8588 sayılı, 20.4.2015tarihli kararında belirtildiği üzere: “…Amaç bakımından ihtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu olan taşınır veya taşınmaz malların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen muhafaza edilmesi veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla HUMK’un 101 vd., HMK’nın 389 vd. maddelerinde öngörülen durumlarda başvurulan bir yol olduğu halde, ihtiyati haciz, bir alacağın tahsilini temine yarayan bir vasıtadır. İhtiyati hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı veya açmayı yahut yapmayı düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Halbuki ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur “.Davanın konusu olmayan mal varlığı hakkında tedbir kararı verilemez. Para alacağı için açılan davada, mal varlığı üzerine tedbir konulamaz. Koşulları varsa, ihtiyati haciz hükümlerinden yararlanılabilir. Yargıtay’ın emsal içtihadında da durum bu yöndedir (Yargıtay 19. HD. 2012/16760 E-2013/3136 K.sayılı, 19/02/2013 tarihli kararı). Somut olayda, davacıların murisine ait malvarlığı üzerinde davalının haksız kazanç sağladığından bahisle manevi tazminat istemli dava açılmış olduğu görülmektedir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince dava konusu olmayan davalıya ait gayrimenkul ve menkuller üzerinde ihtiyati tedbir konulması talebinin reddinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının dava dilekçesindeki talebinin davalının malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasından ibaret olduğu görülmektedir. Davacının ihtiyati tedbir talebinin kabul görmemesi halinde ihtiyati haciz kararı verilmesi talebini ilk defa istinaf başvurusu sırasında dile getirdiği anlaşılmaktadır. HMK’nın 357.maddesi uyarınca, istinaf aşamasında yeni talep ileri sürülemez. İhtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin değerlendirmenin ilk derece mahkemesince yapılması gerekeceğinden istinaf dilekçesinde yer alan haciz talebine yönelik talebin değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3.maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1.ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.11/04/2019