Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/532 E. 2020/892 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/532
KARAR NO: 2020/892
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2018/721 Esas – 2018/1410 Karar
TARİHİ: 12/12/2018
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca davacıya satılan davalı şirket hisselerinin geri satın alım taahhüdü uyarınca hisse satım bedelinin davalılardan tahsili ile hisselerin davalı … adına iadesi ve tescili talepli açılan davada, davanın usulden reddine yönelik verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 21/01/2011 tarihli ana sözleşme ve bu sözleşmeye bağlı 10/03/2014 tarihli ek protokole göre müvekkilinin davalı şirketteki hisselerini satma imtiyazını elde ettiğini, satış için davalı tarafa ihtarname gönderildiği halde satışın gerçekleşmediğini, bu nedenlerle satışa konu hisse bedeli belirlenerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 1.000.000-TL hisse bedelinin 21/06/2018 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte tahsiline ve müvekkili firma üzerinde bulunan şirket hisselerinin tamamının davalı …’e iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında düzenlenen ve inkar edilmeyen 21/01/2011 tarihli sözleşmenin 17.2 maddesi gereğince taraflar arasındaki çekişmede tahkim şartının bulunduğunu, uyuşmazlığın öncelikle tahkim yoluna başvurulmak suretiyle çözümlenmesi gerektiğini belirterek, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 12/12/2018 tarihli, 2018/721 Esas – 2018/1410 Karar sayılı kararında, “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında düzenlenen, inkar edilmeyen ve alacağın dayanağını teşkil eden 21/01/2011 tarihli ana sözleşme ile bu sözleşmeye bağlı 10/03/2014 tarihli ek protokole göre taraflar arasındaki ihtilafın çözümünden 21/01/2011 tarihli sözleşmenin 17.2 maddesi gereğince tahkim şartının bulunduğu, uyuşmazlığın tahkim yoluna başvurulmak suretiyle çözümlenmesi gerektiği, davalı tarafın süresinde ve usulüne uygun olarak tahkim ilk itirazında bulunduğu, davalı tarafın tahkim itirazının haklı ve yasal olduğu değerlendirilerek davacı tarafından açılan davanın HMK 114/2 ve 413/1 maddeleri gereğince usulden reddi gerektiği…” gerekçesiyle, davanın HMK’nın 114/2 ve 413/1. maddeleri gereğince usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Öncelikle gerek Hissedarlar Anlaşmasının 17.1 maddesine, gerekse Protokolün 12.1 maddesine göre, her iki sözleşme de Türk Hukuku’na tabi olacak ve ihtilafların çözümü konusunda Türk Hukuku uygulanacağını, bu bakımdan, Hissedarlar Anlaşmasında yer alan tahim şartının geçerli olup olmadığı ve Hissedarlar Anlaşmasında imzası bulunmayan … A.Ş. hakkında geçerli ve bağlayıcı olup olmadığı hususunun Türk Hukuku dikkate alınarak çözümlenmesi gerektiğini, ancak ilk derece mahkemesinin bu yönde hiç bir inceleme yapmadığını, Oysa, 14.09.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesinde de izah edildiği gibi 4686 sayılı Kanun’un 4. maddesi ve HMK’nın 412. maddesine göre tahkim şartının geçerli kabul edilebilmesi için tarafların tahkim anlaşması konusunda açık iradelerini içeren yazılı bir şekilde yapılmış ve imza edilmiş olmasının şart olduğunu, nitekim Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 12.04.2006 tarih ve 2006/521 E., 2006/5446 K. sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.02.2011 tarih ve 2009/3257 E., 2011/11675 K. sayılı kararı ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 29.05.2012 tarih ve 2012/4065 E., 2012/9080 K. sayılı kararı bu hususu açıkça teyit ettiğini, yukarıda ifade edildiği gibi, davalılardan … A.Ş. 21.01.2011 tarihli Hissedarlar Anlaşmasına taraf olmadığı için, Hissedarlar Anlaşmasında yer alan tahkim şartı … A.Ş. için geçerli ve bağlayıcı olmadığını, HMK’nın 412/1. maddesi ve 4686 sayılı Kanun’un 4. maddesi gereği tahkim iradesinin mutlak ve kesin olması gerektiğini, Hissedarlar Anlaşmasında yer alan tahkim şartının, 10 Mart 2014 tarihli Protokol ile geçerli olmaktan çıkarıldığını, Her iki sözleşme birlikte değerlendirildiğinde, tarafların, 10.03.2014 tarihli Protokol ile aralarında mevcut sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar için tahkim yolunun yanı sıra, genel kurallar çerçevesinde ulusal mahkemelere de başvurma imkanı getirdikleri ve böylece Hissedarlar Anlaşmasında yer alan tahkim şartını geçersiz kıldıklarının açıkça görüldüğünü, 10.03.2014 tarihli Protokolün, ‘Önsöz’ başlıklı bölümünde de belirtildiği üzere, taraflar arasında 21 Ocak 2011 tarihli bir Hissedarlık Anlaşması düzenlenmiş, 2014 yılına gelindiğinde şirketin finansman sağlamak üzere bankalar ile kredi sözleşmesi ve çeşitli teminat anlaşmaları düzenlenmesi gerektiğini, bu çerçevede 21 Ocak 2011 tarihli Hissedarlık Anlaşmasının, 10 Mart 2014 tarihli Protokol ile tadil edildiğini, 10 Mart 2014 tarihli Protokolün, “1.Yorumlama” başlıklı 1.4. maddesine göre, 21 Ocak 2011 tarihli Hissedarlık Sözleşmesinin, bu Protokol ile değiştirilmeyen hükümleri geçerli ve bağlayacı olmaya devam edeceğini, aynı Protokolün 9.3.maddesinde ise bu Protokol hükümlerinin, taraflara genel hukuk kuralları kapsamında tanınan hak veya uyuşmazlık çözüm yollarını ortadan kaldırmayacağı açıkça hükme bağlanarak, uyuşmazlık durumunda masraflı bir hukuk yolu olan tahkim yegane uyuşmazlık giderme yolu olmaktan çıkarıldığını, Görüldüğü gibi, taraflar arasında Hissedarlar Anlaşmasından sonra düzenlenen Protokol ile Hissedarlar Anlaşması revize edilmiş ve Protokolün 9.3 maddesi ile tarafların anlaşmazlık durumunda tüm kanun yollarına başvurulabileceği hüküm altına alınmış olduğu için, Hissedarlar Anlaşmasında yer alan tahkim şartının geçersiz kılındığına şüphe bulunmadığını, Öte yandan, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 4. ve HMK’nın 412. maddesi ile yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince tahkim iradesinin mutlak ve kesin olması gerekmekte olup, Potokolün 9.3 maddesi ile sevkedilen revizyon sonrasında Hissedarlar Anlaşmasında yer alan tahkim şartı mutlak ve kesin bir uyuşmazlık çözüm yolu olmaktan çıktığını , İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından taraflar arasında davalı şirket dışındaki davalının imzası ile imzalanan 21.01.2011 tarihli hissedar sözleşmesi ile davalı şirketinde katılımı ile imzalanan 10.03.2014 tarihli hissedarlar sözleşmesi ve yeniden finansmanı protokolü hükümleri uyarınca, davacıya satılan davalı şirket hisselerinin geri satın alım Taahhüdü uyarınca hisse satım bedelinin davalılardan tahsili ile hisselerin davalı … adına iadesi ve tescili talepli açılan davada, mahkemece yazılı gerekçe ile ve davalının tahkim itirazı nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Kural olarak tahkim yargısı istisnai nitelikte olup, tarafların bu husustaki iradelerini açık ve kesin bir şekilde bildirmiş olmaları gerekir. Başka bir ifadeyle, tahkim sözleşmesi veya şartının, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi yolundaki taraf iradesini tereddüte yol açmayacak şekilde içermesi gerekmektedir. 21.01.2011 tarihli hissedar sözleşmesi ile davalı şirketin de katılımı ile imzalanan 0.03.2014 tarihli hissedarlar sözleşmesi ve yeniden finansmanı protokolü hükümleri tarafların kabulündedir. 21.01.2011 tarihli hissedar sözleşmesinde ayrı hükmü şahsiyeti bulunan davalı şirket imzası bulunmadığı gibi, 21.01.2011 tarihli sözleşme hükümleri ile birlikte uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak olan 10.03.2014 tarihli hissedarlar sözleşmesi ve yeniden finansmanı protokolü hükümleri başlıklı protokolün 9. maddesindeki Tadiller, Değişiklikler ve Feragatler ana başlığı altında düzenlenen 9.3 maddesinde haklar ve kanun yollarının sınırlayıcı olmaması başlığı altında yapılan “İş bu protokolde belirtilen haklar, yetkiler ve kanun yolları kümülatif olup, o tarafa genel hukuk kapsamında tanınan hak veya kanun yollarını sınırlamaz” düzenlemesi dikkate alındığında; Protokolün 9.3 maddesindeki düzenleme ile 21.01.2011 tarihli sözleşmedeki tahkim şartı bu anlamda kesin bir tahkim şartı niteliğinde değildir.O halde sözkonusu tahkim şartı geçersiz olup, bu husus ilk derece mahkemesince re’sen gözetilmelidir ( HMK mad.413 vd.). Açıklanan bu gerekçe HMK’nın 353/1.a.4. Maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf eden davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10/09/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.