Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/519 E. 2019/452 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/519
KARAR NO : 2019/452
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2018 ara karar tarihi
NUMARASI : 2018/1210
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ihtiyati tedbir/ihtiyati haciz talebin reddine ilişkin verilen ara karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin idaresinin tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından görevlendirilen kayyım heyeti tarafından yürütüldüğünü, şirket kayıtlarından, şirketin, davalının sorumluluğundan kaynaklanan toplam 30.006.287,43 TL zararının bulunduğunun anlaşıldığını ve davalıdan bu zararın tahsilinin talep edildiğini, davalı yanın bir kısım taşınmaza sahip olduğu bilgisine ulaşıldığını, ihtiyati tedbir kararı verilmez ise davalıya ait taşınmazların davalı yan tarafından dava dışı üçüncü şahıslara devrinin ihtimal dahilinde olduğunu belirterek, tüm bu sebeplerle ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı şirkete 26.09.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliği 2016/4284 D. İş kararı ile TMSF yetkilileri kayyım olarak atandığını, 01/10/2016 tarihinde zarara ilişkin ön tespit yapıldığını, 01/10/2016 tarihinden itibaren dava tarihi olan 26/10/2018 tarihine kadar da zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava dilekçesi netice ve talep kısmında, talep edilen alacağın 01/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline karar verilmesi talep edildiğini, demek ki zararın bu tarihte oluştuğunun kabul edildiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan tutanağa el yazısı ile 07/11/2017 tarihi yazıldığını, işbu adi yazılı tutanak ve el yazısı tarihinin, tutanağın zamanaşımı süresinin dolmasının önüne geçmek adına sonradan düzenlenip imzalandığını gösterdiğini, davacının zararların tespitini noter huzurunda veya mahkemece delil tespiti yoluyla da yapabileceğini, bu sebeple kötüniyetli olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde yer alan taleplerine ilişkin vakıaların açık özetlerini sunması ve dayandıkları vakıaları somutlaştırması gerektiğini, müvekkili ile birlikte şirkette görevli tüm üst düzey yöneticilerin, mali işler ve finans birimindeki yetkililerin gözaltına alınıp, tutuklandığını, 16.08.2016 tarihi ile 26.09.2016 tarihleri arasında şirkette yetkili hiç kimse bulunmadığını, davacının 23.279,87 TL tutarındaki kasa hesabında görünen bedelin fiziki olarak mevcut olmadığı iddiası ve bu iddia açısından da müvekkili sorumlu tutmasının kabul edilebilir olmadığını, tüm üst düzey yetkililerin cezaevinde bulunduğu ve kayyımların atanmadığı bu 40 günlük süreçte müvekkilinin bilgisi olmadan şirket içinde kayda alınmayan birçok işlem yapılmış olabileceğini, dava dilekçesinde yer alan 392.772,50 TL tutarındaki 7 adet çek ve 396.013,00 TL tutarındaki senete ilişkin davacı tarafından detaylı bir bilgi verilmediğini, olmadığı iddia edilen stokların nereden, kim tarafından ve hangi projede kullanılmak üzere alındığı, stokta hangi ham maddelerin bulunduğu ve bu alınan ham maddelerin hangi projede ve ne ölçüde kullanıldığı hususlarının davacı tarafça açıklanması gerektiğini, yarı mamuller hesabı; henüz tam olarak mamul haline gelmemiş ancak direkt ilk madde ve malzeme, direkt işçilik ve genel üretim giderlerinden belli oranlarda pay almış üretim aşamasındaki mamullerin izlendiği hesap olduğunu, maliyet dönemi sonunda direkt ilk madde ve malzeme, direkt işçilik ve genel üretim giderleri tutarları kadar bu hesap borçlandırılırılarak kaydedildiğini, üretimi tamamlanan yarı mamüllerin maliyet tutarı bu hesabın alacağı karşılığında ilgili stok hesaplarına aktarıldığını, ancak söz konusu stok hesapları ve yarı mamul hesabı hakkında davacı tarafından detaylı bir bilgi verilmemiş olduğunu, gerçekte olmadığı iddia edilen mamullerin tespiti adına; mamul hesaplarının hangi projeye/hizmete ilişkin olduğu ve mamul içeriğinin neye ilişkin olduğu hususlarının davacı tarafça açıklanması gerektiğini, davacının mizanda yer alan 152 Mamul hesabında 6.432.519,69 TL tutarında mamul olmadığına ilişkin iddiaların üretimi tamamlanan mamuller yarı mamüller hesabından alınarak bu hesaba borç kaydedildiğini, söz konusu mamul hesabı hakkında davacı tarafından detaylı bir bilgi verilmemiş olduğunu, mamullerin hangi projeye/hizmete ilişkin olduğu ve mamul içeriğinin neye ilişkin olduğu ve mamul hesabı ile yarı mamul hesabı arasındaki ilişkiye dair hususların davacı tarafça açıklanması gerektiğini, davacının belirtilen hususlardaki açıklamasına istinaden cevap haklarını saklı tuttuğunu, gerçekte olmadığı iddia edilen ticari malların tespiti adına; ticari malların hangi projeye/hizmete ilişkin olduğu ve ticari mal içeriğinin neye ilişkin olduğuna dair hususların davacı tarafça açıklanması gerektiğini, gerçekte olmadığı iddia edilen diğer stokların tespiti adına; diğer stokların hangi projeye/hizmete ilişkin olduğu ve diğer stok içeriğinin neye ilişkin olduğuna dair hususların davacı tarafça açıklanması gerektiğini, olmadığı iddia edilen gelecek aylara ait giderlerin tespitine yönelik; davacı tarafça söz konusu gider kalemlerinin neye ilişkin olduğu ve hangi işlemler adına gider kayıtlarının tutulduğunun açıklanması gerektiğini, gerçekte olmadığı iddia edilen gelirin tespiti adına; ilgili hesapta kayıt altında tutulan gelirlerin hangi projeye/hizmete ilişkin olduğunu, kim tarafından ne tutarda girdilerin ve çıktıların yapıldığının davacı tarafça açıklanması gerektiğini, davacının mizanda yer alan 195 Personel İş avansı hesabında 226.795,76 TL tutarın tahsili imkansız olduğu iddiasına ilişkin olarak personel iş avanslarının tespiti adına; personel iş avanslarının hangi hizmet/ proje kapsamında ne kadar tutarda,kim tarafından verildiği ve personel iş avanslarını geri almak adına girişimde bulunulup bulunmadığı hususlarının açıklanması gerektiğini, davacının mizanda yer alan 196 Personel Maaş avansı hesabında 16.900,00 TL tutarın tahsili imkansız olduğu iddiasına ilişkin cevabları; iddia edilen personel maaş avanslarının tespiti adına; personel maaş avanslarının hangi hizmet/ proje kapsamında ne kadar tutarda,kim tarafından verildiği ve personel maaş avanslarını geri almak adına girişimde bulunulup bulunmadığı hususlarının davacı tarafça açıklanması gerektiğini, olmadığı iddia edilen makinenin tespitine ilişkin; davacı tarafça demirbaş listesinde yer alan giriş- çıkışların ve eksik olan makinelerin açıklanması gerektiğini, dava dilekçesinde ifade edilen zararlar gerçek olsa dahi, bu zararlara müvekkilinin ne şekilde, hangi kusurlu hareketiyle sebebiyet verdiğinin belirsiz olduğunu,16.08.2016-26.09.2016 tarihleri arasındaki 40 günlük süreçte davacı şirkette tüm üst düzey yetkililerin gözaltına alınıp tutuklandığını ve bu süreçte şirketlere hala kayyum atanmamış olduğunu, bu nedenle davacı tarafın iddia ettiği zararların doğru olduğu düşünülse bile, oluşan bu zararların zaman olarak tespitinin gerektiğini,16.08.2016 tarihinden sonra davacı şirketin halihazırda devam etmesi gereken projeler kayyımlar tarafından ne şekilde ve hangi oranda tamamlandığını, devam ettirilemeyen projelerin olup olmadığını, şirket alacaklarının ve devam eden projelerdeki hakedişlerin hangi oranda tahsilinin yapıldığını, davacı şirket adına bozdurulan banka teminat mektubu miktarı ve durdurulup devam ettirilemeyen projelerin oluşturduğu maddi kaybın tespitini, devam eden projelerde proje sahalarında bulunan stokların hangi durumda olduğu ve çalınan ya da kaybolan stokların olup olmadığının tespiti gerektiğini beyan ederek netice itibariyle davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesi 05/12/2018 tarihli ara kararı ile; “… Dava konusu alacağın varlığı ve miktarı yargılamanın konusudur, yargılamayı gerektirir bir alacak için ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gibi , Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre dava konusu olmayan taşınır ve taşınmazlar yönünden para alacağına ilişkin davalarda ihtiyati tedbir kararı da verilemeyeceği açıktır. Bu nedenle davacının yasal koşulları oluşmayan HMK 389 ve 390. Maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Bir diğer talep ise İİK nun 257. Maddesinde yapılan düzenleme uyarınca dayanak yapılan çekler nedeniyle ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İİK nun 257.maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı , borçlunun yeddinde veya 3.şahısda olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir…” şeklinde düzenlenmiştir. Bu yasal düzenleme çerçevesinde, talep yargılamayı gerektirdiğinden davacının İİK 257. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz isteminin yasal koşulları oluşmadığından reddine…” karar vermiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, “Kayyımlık görevi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütülen şirketler, açtıkları davalarda harçtan muaftır.” hüküm uyarınca harçtan muaf olduğunu, Müvekkili şirketin kayıtlarında yapılan araştırmalar neticesinde, müvekkili şirketin davalının sorumluluğundan kaynaklanan toplam 30.006.287,43 TL zararının bulunduğunun tespit edildiğini,Yürütülen soruşturma ve devam eden yargılama süreçleri çerçevesinde davalı yanın bir kısım taşınmaza sahip olduğu bilgisine ulaşıldığını, Davalı yan üzerinde bulunan taşınmazların üçüncü şahıslara devredilmesi durumunda ise müvekkili şirketin zararını tanzim etmesinin imkansız hale geleceğini,Öte yandan bahse konu taşınmazların üzerinde ipotekler vb. olabileceğinden, öncelikle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak … (T.C. …) adına kayıtlı taşınmazların bilgilerinin istenmesine ve hem gelecek olan yazı cevabında belirtilen taşınmazların, hem de işbu dilekçede sayılı taşınmazların üçüncü şahıslara devrinin engellenmesi amacıyla taşınmazlar hakkında ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararı verilmesinin talep edildiğini,İlk derece mahkemesince Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazmaksızın taleplerini reddettiğini, eksik incelemeye dayalı olarak verilen bu kararın bozulması gerektiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya aykırı 16.11.2018 tarihli ara kararının müvekkili şirket aleyhine olan kısmının kaldırılarak gelecek olan yazı cevabında belirtilen taşınmazların ve işbu dilekçede sayılı taşınmazların dava konusu talep miktarına yetecek kadar olan kısmının üzerine tapu siciline şimdilik 30.006.287,43-TL miktarında talep miktarı ile sınırlı olmak kaydıyla, üçüncü şahıslara devrinin önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararı verilmesini, kararın taşınmazların kaydına işlenmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇETedbire yönelik gerekçeHMK’nın 389. maddesi uyarınca ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.”İhtiyati tedbir öğretide ”…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının, dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı olabilen hukuki bir korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir (Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Oğuz Atalay, Doç.Dr. Muhammed Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. baskı s.714 ). Davanın açılması ile hüküm arasında geçen sürede, davanın konusu şey üzerinde yapılacak çeşitli tasarruflar sonucunda, dava sonunda elde edilecek hükmün icrası mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir müessesesi kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır.Yasal düzenlemeye göre, taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Tedbir talebine konu taşınmazlar uyuşmazlık konusu oluşturmadığından, ilk derece mahkemesi kararının ihtiyati tedbir talebinin reddi yönünde verdiği karar isabetlidir.Haciz istemi yönündenİstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İİK’nın 257 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan ihtiyati haciz, geçici hukuki korumalardandır. İİK’nın 258.maddesi uyarınca, ihtiyati haciz talep eden, alacağın varlığı ve miktarı konusunda kanaat oluşturacak belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. Davacının davalıların sorumlu olduğunu ileri sürdüğü zarar ve tutarının belirlenmesi yargılamayı gerektirdiği gibi kusur ve sorumluluğunun bulunup bulunmadığı gibi hususlar yargılamaya muhtaçtır. İddia edilen zararın varlığı ve miktarı ile davalının sorumlu olduğu hususlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair bir mali inceleme raporu veya tespit raporu, denetim raporu gibi somut bir belge sunulmamıştır. Mahkemece bu aşamada ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiş olmasında yasa ve usule aykırılık bulunmadığından, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun reddine, 2-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,3-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,4-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28/03/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.