Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/510 E. 2021/230 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/510
KARAR NO: 2021/230
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2018
NUMARASI: 2015/986 E. – 2018/1220 K.
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükme karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı borçlu arasındaki ticari ilişkisi neticesinde, davalı borçlunun müvekkiline toplamda 35.457,74 TL bakiye borcu bulunduğunu, borcun zamanında ödememesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, taraflar arasındaki satım ilişkisi nedeniyle müvekkilinin alacağı bulunduğunu, müvekkili şirketin ticari kayıtlarda 01.01.2013 tarihine ait 10.457.74 TL, 10.02.2013 tarihine ait 12.500,00 TL, 10.03.2013 tarihine ait 12.500,00 TL olmak üzere toplam 35.457.74 TL satım bedeli alacağı bulunduğunu ileri sürerek, itirazların iptaline, takibin devamına ve alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin takibe ve davaya konu borcu bulunmadığını, faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacının kendi defter kayıtlarını delil olarak göstermesine rağmen bu kayıtların gerçeğe uygun tutulmadığını, defterlerin delil niteliği taşımadığını, müvekkilinin kardeşi …’e karşı da aynı borç nedeniyle davacı şirket ortaklarından … tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyanda takip başlatıldığını, müvekkilinin kardeşi tarafından İstanbul 9.İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/696 Esas sayılı dosyada yapılan itiraza ilişkin davanın derdest olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “… Dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Taraflar arasında alım satıma dayalı ticari ilişki bulunduğu, davalı tarafın almış olduğu malların bedellerini ödemediği, buna istinaden yapılan icra takibine de itiraz ettiği, davacı tarafça tutulan defterlerin usul ve yasaya uygun olup davacı alacağını doğruladığı, davalı tarafın defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulmadığı, dönem sonu bakiyesi ile defter kayıtlarındaki tutarların birbirini tutmadığı, davalı tarafın ödeme savunmasında bulunmasına rağmen tediye makbuzlarının asıllarını mahkemeye sunamadığı, davalı tarafın başkaca ödeme veya sonuca etkili başka bir savunmada da bulunmadığı anlaşıldığından davalı tarafın icra takibine yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, takip konusu alacağın likit ve hesap edilebilir nitelikte olması nedeniyle davalı-borçlunun İİK’nın 67/2. maddesine göre hükmolunan alacağın %20 oranı üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatından da sorumlu olması gerektiği hususu da göz önünde bulundurularak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının iptaline, takibin devamına, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Müvekkilinin takip ve davaya konu borcu bulunmadığını, takibe dayanak faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğinden fatura içeriğine itiraz edilemediğini, davacının, davalıya mal satıp teslim ettiğini, ancak bedelinin ödenmediğini iddia etmesine rağmen müvekkilinin davacıdan herhangi bir mal almadığını, teslimi kanıtlama yükümlülüğünün davacıda olduğunu, ve davacının iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiğini, akdi ilişkinin inkarı nedeniyle, fatura düzenlenmesi ve bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmasının ve faturaya itiraz edilmemiş olmasının tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamayacağını, davacı tarafça sunulan irsaliyeli faturada teslim eden ve teslim alanların isim veya imzalarının bulunmadığını, mahkemece teslim olgusunun irdelenmeden karar verildiğini; faturanın tebliğ edilmemesi nedeniyle tek yanlı düzenlenen faturanın ticari ilişki ve teslimin kanıtı sayılamayacağını, tebliğ edilen faturaya süresinde itiraz edilmemesinin dahi teslime kanıt olmadığını ve sadece fatura içeriğinin kesinleşeceğini, faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğinden itiraz olanağı bulunmadığını; taraflar arasında hiçbir şekilde ticari ilişki bulunmadığını, mal teslim edilmediğini, müvekkilinin borcu bulunmadığını, irsaliyelerin boş ve imzasın olmasının da ticari ilişkinin ve teslimin bulunmadığını kanıtı olduğunu, bir tacirin her zaman kendi kayıtlarında üçüncü kişi aleyhine fatura düzenleyerek borç oluşturabileceğini, dosyada alınan raporlarda da malın tesliminin yeterli derecede kanıtlanmadığının belirtildiğini, rapora yönelik itirazlarında da faturanın teslim için yeterli olmadığının belirtilmesine rağmen mahkemece itiraz ve savunmalarının dikkate alınmadığını, bilirkişi ek raporunda davacı tarafından bahse konu 2 adet çekin davalıya bedeli ödenmeden iade edildiği hususunun kanıtlanması gerektiğinin belirtildiğini, davacının defter ve kayıtlarında yer alan ödenmeyen çeklerin müvekkili tarafından bankaya ibraz edildiğini açıklayan bir durum bulunmadığını, davaya konu iki adet çekin karşılıksız çıkması halinde müvekkilinin çek bedellerini davacıya elden ödendiğinin kabulü gerektiğini, çeklerin müvekkilinin kendi çek hesabının olduğu bankaya iade edildiğinin muhatap banka yazısından anlaşılacağını, mahkemenin defter kaydını dikkkate alması halinde davacının defter kaydında yer alan çeklerin muhatap bankada olmasının ne şekilde açıklanması gerektiğinin tartışılmadığını, bu hususun ancak çek bedellerinin ödenerek iade alındığını ve bankaya müvekkilince iade edildiğini göstereceğini, mahkeme ve bilirkişilerce bu hususun dikkate alınmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, ticari satım sözleşmesi kapsamında davacı tarafından satılıp teslim edilen emtia bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, 01.01.2013 tarihine ait 10.457.74 TL, 10.02.2013 tarihine ait 12.500,00 TL, 10.03.2013 tarihine ait 12.500,00 TL olmak üzere toplam 35.457.74 TL bedelli fatura alacağı bulunduğunu ileri sürerek İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 35.457,00 TL cari hesap ve fatura alacağının tahsili amacıyla ilamsız takip başlatmış, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi incelemesi sırasında dosyaya kazandırılan bir kısım fatura ve sevk irsaliyesinde teslim eden veya teslim alan imzalarının bulunmadığı, bir kısım çek teslim ve iade makbuzlarının dosya içine alındığı belirlenmiştir. Mahkemece, davacının ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişi aracılığıyla yapılan inceleme sonucu düzenlenen kök raporun incelenmesinde, davacı defterlerinin usulüne uygun şekilde düzenlendiği, açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, davacı defterlerine göre 35.457,74 TL alacak bulunduğu, fatura ve sevk irsaliyelerinde teslim alan imzalarının bulunmadığı, tediye makbuzu ile her biri 12.500,00 TL olan iki adet çek alındığı çeklerin karşılıksız olması nedeniyle tediye makbuzu düzenlendiği, tediye makbuzunda davalının kaşe ve imzasının bulunmadığı, sonuca varılması için davalı defterlerinin de incelenmesi gerektiği belirtilmiştir. Dosyada bulunan 08.06.2012 tarihli tahsilat makbuzu ile davacının … A.Ş’ye ait … ve … nolu 12.5000,00 er TL bedelli çeki aldığı, çekleri 14.02.2013 tarihli tediye makbuzuyla iade ettiği ancak tediye makbuzunda davalının imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Muhatap bankanın 26.09.2017 tarihli yazısından, çek hesabının davalıya ait olduğu, çekin takas aracılığıyla ibraz edildiği ve düzeltme hakkının kullanıldığı bildirilmiştir. Davalı defterlerinin de incelendiği 28.12.2017 havale tarihli ek raporun incelenmesinde, davalı defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapılması nedeniyle delil niteliğinde olduğu, davalı defterlerine göre davacının 24.437,90 TL borçlu olduğu, iki adet çekin karşılıksız kalması nedeniyle karşılıksız işlemi yapıldığı, davacı kayıtlarında bulunan 10.06.2012 tarihli … nolu 23.417,63 TL bedelli faturanın içeriğini oluşturan mal veya hizmetin davalıya tesliminin yeterince kanıtlanmadığı, ancak davalının teslime açık itirazının bulunmamasının teslime kanıt olup olmadığının mahkemenin takdirinde olduğu, davalı kayıtlarında, davacı defterinde bulunan çeklerin kayıtlı olmadığı ödemelerin nakit olarak yapıldığı, davacının cari hesap hareketlerinden iki adet çekin bedeli alınmadan davalıya iade edildiğinin anlaşıldığı, bir adet çekin ise tahsil edilmiş gibi kaydedildiği, bu durumda davacı defterlerine göre alacağı olan miktardan iki adet çek bedelinin mahsubu sonrası davacının 10.457,74 TL veya toplam alacak, tahsil edilmeyen iki adet çek ve ihtilaflı fatura toplamı dikkate alındığında 13.414,74 TL olabileceği bildirilmiştir. Davalı yan, yargılamanın her aşamasında, dava konusu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, fatura konusu mal veya hizmetin teslim edilmediğini savunmuştur. Nitekim, hükme esas alınan raporda da, teslim olgusunun yeterince kanıtlanmadığı belirtilmiştir. Satım sözleşmesinde, sözleşme konusu emtianın alıcıya teslim edildiğinin kanıtlama yükümlülüğü satıcıya aittir. Satıcı, emtiayı teslim ettiğini usulüne uygun delillerle kanıtlamalıdır. Taraflar arasında açık hesaba dayalı ticari ilişkinin bulunduğu, bu kapsamda bir kısım nakit ve çek ödemesinin davalı yanca yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, sözleşme ilişkisinde öncelikle davacının ne miktarda emtia teslim ettiğini usulüne uygun dellillerle kanıtlaması gerekir. Bundan sonra, davalı tarafından yapılan ödemelerin değerlendirilerek borç ve alacak miktarının belirlenmesi gerekir. Diğer yandan, davalı tarafından verilen çeklerin karşılıksız çıkması sonucu düzeltme hakkının kullanılarak bankaya iade edildiği banka cevabi yazısından anlaşılmaktadır. Mahkemece, çeklerin okunaklı suretleri getirtilerek, ciro silsilesi incelenmek suretiyle iki adet çekin kim tarafından ibraz edildiği, davalı tarafından ticari ilişki kapsamında verilen çeklerin davalı tarafından bankaya iade edilmesinin ne anlama geldiği hususu hiç tartışılmamıştır. Bu durumda, taraflar arasındaki tüm sözleşme ilişkisinde davacı yanca, davalıya teslim edildiği ileri sürülen emtialara ilişkin fatura ve sevk irsaliyeleri getirtilerek öncelikle davacının teslim ettiği emtianın değeri belirlenmelidir. Davalı defterlerinde kayıtlı olmayan 10.06.2012 tarih ve … nolu 23.417,63 TL bedelli fatura konusu emtianın davalıya teslim edilip edilmediğinin davacı yanca kanıtlaması gerekir. Teslim edilen tüm emtia değeri belirlendikten sonra, davalı yanca nakdi ve kıymetli evrak ile yapılan ödemelerin belirlenerek bakiye borç ve alacak durumu belirlenmelidir. Muhatap banka yazısında geçen çeklerin kim tarafından ibraz edildiği, çekler yönünden ne gibi işlemler yapıldığı, davacı yanca çeklerin hangi amaçla davalıya iade edildiği ve davalının borcu karşılığı verdiği ileri sürülen çek aslının davalı elinde bulunarak muhatap bankaya iade edilerek düzeltme hakkınını kullanılmasının kıymetli evrak hukuku bakımından ne anlama geldiği değerlendirilerek, gerekirse belirtilen hususları irdeleyen, ek rapor veya yeni bir bilirkişiden rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, esaslı savunma ve deliller toplanarak değerlendirmeden karar verilmesi eksik görülmüştür. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince, davanın çözümünde en önemli husus olan, emtianın teslimi ve yapılan tüm ödemeleri değerlendirmeyen, dosya kapsamına uygun olmayan, uyuşmazlığın tespiti ve çözümü konusunda yetersiz olan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması nedeniyle, davanın çözümünde etkili taraf delillerinin toplanarak karar verildiğinden söz edilemez. Bu önemli eksikliğin ilk derece mahkemesince tamamlanmasından sonra bir karar verilmesi gerekir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.25.02.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.