Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/50 E. 2020/1162 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14 HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/50
KARAR NO : 2020/1162
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2018
NUMARASI : 2016/206 E. – 2018/853 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik verilen hükme karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı bankanın Kabataş Şubesi ile dava dışı …San.ve Tic.Ltd.Şti arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerine istinaden krediler tesis edilip kullandırıldığını, davalılar …, … ve …’nun bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, ayrıca çek taahhütnamesine istinaden çek defterleri teslim edildiğini, borcun ödenmesi üzerini Beyoğlu …. Noterliğinin 04.09.2014 tarih ve … yevmiye nolu hesap kat ihtarnamesi keşide edildiğini, ihtarnamenin tebliği ile muaccel hale gelen banka alacağının tahsili için İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından icra takibine geçildiğini, yapılan itiraz sonucunda takibin durduğunu, akdedilen genel kredi sözleşmesinde faiz ve temerrüt faizinin ayrıntılı olarak düzenlendiğini, bankanın TCMB’ye bildirdiği en yüksek faiz oranının %32, bunun %50 fazlasının %48 olduğunu ve ıskonto kredileri içinde bu oranın geçerli olduğunu, banka ve müşteri arasında doğacak her türlü ihtilafta banka defter ve kayıtlarının geçerli olacağının kabul edildiğini, HMK’nın 193. maddesi uyarınca münhasır ve kesin delil teşkil edeceğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 den az olmamak üzere inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalıların dava dışı ….San.ve Tic.Ltd.Şti’nde bulunan hisselerini Bakırköy ….Noterliğinin 02.12.2013 gün ve … yevmiye no.lu hisse devir sözleşmeleri ile hisselerini ayrı ayrı diğer ortak …. devretmek suretiyle ortaklıktan ayrıldıklarını ve durumu davacı Bankaya Eyüp Noterliğinin 17.02.2014 gün ve … yevmiye sayılı ihtarı ile bildirilerek kefilliklerinin sonlandırılmasını talep ettiklerini, sonrasında 04.09.2014 gün ve … yevmiye sayılı ihtarname ile toplam 834.250,62 TL’nin ödenmesinin istendiğini, buna karşın Bakırköy …Noterliğinin 15.09.2014 ve … yevmiye no.lu ihtarı keşide edilerek kefaletin sona erdirilmesinin talep edilerek ihtarın iade edilmesine rağmen bankaca haksız olarak takibe geçildiğini, davalı kefillerin kefil olduğu dönemde kullanılan krediler sona ermiş ise yeni kullandırılan kredilerden davalıların sorumlu olmadığından bu durumun değerlendirilmesi gerektiğini, bu nedenle davacı banka tarafından dava dışı şirket ile düzenlenen genel kredi sözleşmesi bilgilerinin dosyaya sunularak davalıların ortaklığın devri nedeniyle bankaya keşide ettikleri ihtardan sonra banka tarafından genel kredi sözleşmesi imzalanmış ise o miktardan davalıların sorumlu olmadığı, bu doğrultuda davalıların durumunun hakkaniyet çerçevesinde irdelenmesi ve iyi niyet kuralları kapsamında hareket edilip edilmediğinin incelenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmisini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “…Davacı temlik eden … Bankası A.Ş nin Kabataş şubesi ile dava dışı asıl borçlu … San.ve Tic.Ltd.Şti. Arasında 20/07/2012 tarihli ve 2.000.000 ,00 Tl limitli genel kredi sözleşmesininbağıtlandığı, sözleşmeye müşterek borçlu müteselsil kefil olarak 2.500.000,00 TL limit ile davalılar …,… … … nun imza koydukları, kefaletin TBK 583 hükmüne yasal koşullarını taşıdığı,,kefillerin çek taahhütnamesini de imzaladıkları sabittir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; kullanılan kredilere ilişkin borcun ödenmemesi ve davalı ortakların şirketteki hisselerini devretmeleri nedeniyle sorumlu oldukları tutarın belirlenmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bilirkişi … 18/06/2018 tarihli raporunda ayrıntısı ile açıklandığı üzere; Davalı kefiller Eyüp ….Noterliğinin 17/02/2014 tarih ve … yevmiyeli ihtarname ile şirket ortaklığından ayrıldıklarını davacı temlik eden bankanın Kabataş şubesine bildirmiştir.Bildirim tarihi itibariyle genel kredi sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki olan şirket kredi kartı KMH ve iskonto hesaplarından kaynaklı 305.913,68 TL şirket borcu bulunduğu, bu borç nedeniyle davalıların kefaletinin sonlandırılabilmesi için bankaca davalı kefillere verilmiş ve kabul anlamına gelen yazılı bir olur bulunmadığı, davalı kefillerin sorumlu oldukları miktarın 219.748,00 Tl olduğu ve bu borcun temerrüdünden sorumlu oldukları sabittir. Davalıların iddia ettiği gibi yeni bir sözleşme yapılmadığı anlaşılmıştır. Taraflar bağıtlanan delil sözleşmesi gereğince davacı temlik eden … Bankası A.Ş nin banka kayıtları ve ticari defter kayıtları ile bağlıdır.Kayıtlara göre belirlenen ve İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davacı tarafça istenen alacakta; Tahsilde tekerrür olmamak üzere; Davalı … ve … yönünden; 219.748,00 TL asıl alacak, 133.842,00 TL işlemiş faiz , 6.692,00 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 360.282,00 TL üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına, 219.748,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %48 sözleşme faizi yürütülmesine,Hüküm altına alınan 360.282,00 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davacı lehine davalılardan tahsiline,Davalı … yönünden; 219.748,00 TL asıl alacak, 120.999,76 TL işlemiş faiz, 6.050,00 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 346.797,76 TL üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına, Fazla istemin reddine, 219.748,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %48 sözleşme faizi yürütülmesine,Hüküm altına alınan 346.797,76 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davacı lehine davalılardan tahsiline,karar vermek gerekmiştir.Davacının çek yapraklarına ilişkin gayri nakdi alacak talebi ise; Genel Kredi Sözleşmesinde davalı kefillerin gayrinakdi çek yükümlülüklerinden sorumlu olacaklarına dair açık hüküm bulunmaması nedeniyle reddedilmiştir. Davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında;Tahsilde tekerrür olmamak üzere; Davalı … ve … yönünden; 219.748,00 TL asıl alacak, 133.842,00 TL işlemiş faiz, 6.692,00 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 360.282,00 TL üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına, 219.748,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %48 sözleşme faizi yürütülmesine, hüküm altına alınan 360.282,00 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davacı lehine davalılardan tahsiline, Davalı … yönünden; 219.748,00 TL asıl alacak, 120.999,76 TL işlemiş faiz, 6.050,00 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 346.797,76 TL üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına, fazla istemin reddine, 219.748,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %48 sözleşme faizi yürütülmesine, hüküm altına alınan 346.797,76 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davacı lehine davalılardan tahsiline, davacının çek yapraklarına ilişkin gayri nakdi alacak talebinin tüm davalılar yönünden reddine, karar vermiştir.Bu karara karşı davacı vekili ile davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin çek yapraklarına ilişkin gayri nakdi alacak talebinin reddi kararının yerinde olmadığını, davalılar ile temlik eden arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin 12. sayfasında kefalet sınırı açıkça belirlendiğini, buna göre de davalı kefillerin gayri nakdi çek yükümlülüklerinden sorumlu olduklarını, yargıtayın yerleşmiş kararlarının bu doğrultuda olduğunu, belirterek, gayri nakdi çek yükümlülüklerinden davalıların sorumlu olması nedeniyle kararın redde ilişkin kısmının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; hükme esas alınan bilirkişi raporunda dosyaya sunulu evraklarının tamamının incelenmediğini, 31.05.2017 tarihli bilirkişi ek raporuna itiraz dilekçesinde, davacı banka ile dava dışı … Ltd. Şti. ile aralarında imzalanan tüm kredi sözleşme asıllarının ve sözleşmelere dayanak çekilen kredilerin ödeme bilgilerinin celbi için davacı bankaya yazı yazılmış ve dosyaya 927/6992283 sayılı 20.09.2017 tarihli yazı cevabı geldiğini, yazı cevabında 20.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin tüm sayfaları bulunmaktayken 18.03.2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin bir kısım sayfalarının gönderildiğini, oysa müvekkillerinin dava dışı şirketten 03.12.2013 tarihi itibariyle ortaklık hisselerini dava dışı .. devir ederek ayrıldıklarından ortaklık ilişkisinin sona erdiğini, durumun 17.02.2014 tarihli ihtarname ile davacıya bildirildiğini, bu tarihten sonra davacı banka ile dava dışı firma arasında tüm sayfaları dosyaya sunulmayan 3.000.000,00-TL tutarlı 18.03.2014 tarihli 2.genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, yeni genel kredi sözleşmesine ise sadece … kefil olarak imza attığını, bu sözleşme öncesi asıl borçlu şirketteki paylarını devir eden müvekkillerinin yeni genel kredi sözleşmesinde imzaları bulunmaması nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını; ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda ortaklıktan ayrılan davalı kefillerin 16.03.2017 işlem tarihli dilekçelerinde iddia edildiği gibi yeniden yapılmış sözleşmeye rastlanılmadığı yada sözleşmenin ibraz edilmediğinin belirtildiğini, oysa tüm sayfaları gönderilmese de ikinci bir genel kredi sözleşmesi bulunduğuna ilişkin bir kısım evrakların dosyaya sunulduğunu, bilirkişinin dosya içeriğini yeteri kadar incelemeyerek rapor düzenlendiğini, müvekkilleri tarafından davacı bankaya gönderilen ihtar sonrası davacı banka ile dava dışı şirket arasında 2. genel kredi sözleşmesinin imzalanarak şirketin yeni ortağının sözleşmeye kefil olduğunun açık olduğunu, buna rağmen mahkemece ek inceleme ve rapor talebinin yerine getirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinden sonra 2. kredi sözleşmesinin imzalanması karşısında artık ilk sözleşmenin geçerliliğini yitirdiğini, bu durumda da her iki sözleşmede belirtilen sorumluluk miktarları toplanarak bir sorumululuk miktarı belirlenmeyecek, artık sorumlu olunan miktar sadece yeni sözleşmede belirtilen miktar olacağını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 08.02.2012 gün 2011/ 7402 E. ve 2012 / 1763 K. sayılı emsal nitelikteki kararında da benzer bir olayda ilk kredi çerçevesinde ödenmemiş bir borç bulunmaması nedeniyle verilen bononun bedelsiz kaldığının belirlendiğini, aynı dairenin 2001/5541 Esas ve 2002/1775 Karar sayılı kararında da ilk kredi sözleşmesi ile ilgili borç sona ermişse ve borçluya yeni kredi sözleşmeleri ile başka krediler kullandırılmışsa kefilin sonraki kredilerden kaynaklanan borçlardan sorumlu olmadığının kabul edildiğini, aynı Dairenin 2013/825 Esas ve 2013/4805 Karar sayılı 19.03.2013 tarihli kararında ise takibe dayanak yapılan alacağın hangi kredi sözleşmesi kapsamında verildiğinin tespiti ile tespit edilen sözleşmede davacıların kefil sıfatıyla sorumluluğu bulunup bulunmadığının araştırılarak karar verilmesi gerekirken kredinin dayanağı olan sözleşme tespit edilmeden yazılı gerekçe ile eksik inceleme ile karar verilmesi nedeniyle kararın bozulduğunu, 2010/11945 Esas ve 2011/6293 Karar sayılı ilamda ise süresiz olarak düzenlenmiş olmasına rağmen borç ödenmiş ve cari hesap sıfırlanmış olduktan sonra, bankanın başka kredi sözleşmeleri üzerinden borçluya kredi kullandırması halinde doğan borçtan, eski kredi sözleşmesinin kefilinin, yeni sözleşmelerde imzası veya eski sözleşmede yeni sözleşmelere tarih ve miktar belirtilerek herhangi bir atıf yoksa sorumlu tutulamayacağının, mahkemece davalının savunması ve açıklanan hususlar gözetilerek yeniden bilirkişi incelenmesine yaptırılarak borcun kaynağı tespit edilip, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığının belirlendiğini, belirtilen Yargıtay kararlarına göre ilk kredi sözleşmesinde imzası bulunan kefilin ikinci kredi sözleşmesine göre kullandırılan kredilerden artık sorumluluğunun bulunmadığını, mahkemece hükmedilen miktarın 18.03.2014 tarihli ve 3.000.000,00 TL bedelli ikinci kredi sözleşmesi kapsamında verildiğinin sabit olduğunu, bu sözleşmede de müvekkillerinin kefil olarak imzalarının bulunmadığını, sadece dava dışı … imzasının bulunduğunu, müvekkillerin son imzalanan sözleşmede imzalarının bulunmaması ve dava değerinin de son sözleşme değerinden az olması nedeniyle sorumlu olmadıklarını, kişinin bir sözleşmeye attığı imzanın başka bir sözleşme için de geçerli olacağının kabul edilemeyeceğini, bilirkişi raporunda faiz yönünden yapılan hesaplamalar da hatalı olduğunu belirterek, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/206 Esas ve 2018/853 Karar sayılı dosyasında müvekkilleri aleyhine verilen kararın kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili ve davalılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, temlik eden …. Bankası AŞ. asıl borçlu ve kefiller hakkında 219.748,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 360.282,00 TL nakdi kredi alacağı ile 20.160,00 TL gayri nakdi alacağı depo ödemesi amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara tebliği üzerine süresinde, 10.06.2015 tarihinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.Yargılama aşamasında davacı banka tarafından takip dosyasına konu alacağın, 27.06.2016 tarihinde alacağın temliki hükümlerine göre yazılı şekilde …AŞ.ye devir edildiği temliğin nakdi ve gayri nakdi alacağı kapsadığı görülmüştür. Dosya içine bulunan genel kredi sözleşmelerinin incelenmesinde, davacı Bankanın Kabataş Şubesi ile dava dışı asıl borçlu ….San.ve Tic.Ltd.Şti. arasında 20.07.2012 tarihinde 2.000.000,00 TL tutarında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalıların sözleşmenin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili oldukları, kefalet limitini el yazısı ile 2.500.000,00 TL olarak yazıldığı, davalıların sözleşme tarihinde kredi kullanan şirketin ortakları olduğu ve eş rızalarının alınması nedeniyle kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca davalıların, kullanılan çek yapraklarının verilmesi için çek taahhütnamesini de imzaladıkları görülmüştür. Dava dışı borçlunun genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcunu ödememesi üzerine bankaca keşide edilen Beyoğlu ….Noterliğinin 04.09.2014 tarih … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile asıl borçlu ve kefiller yönünden ödenmeyen genel kredi sözleşmesinden kaynaklı nakdi ve gayri nakdi borçlar toplamı olan 834.250,62 TL’nin bir gün içerisinde ödenmesinin talep edildiği, kat ihtarının davalılar … ve …’e 11.09.2014 tarihinde tebliğ edildiği, … ‘ya ise tebliğ edilmediği bu durumda tebliğ edilenler yönünden ihtarla verilen süre sonunda, diğer davalı yönünden ise takip tarihi itibariyle muacceliyet oluşmuştur.Davalılar asıl borçlu şirketteki ortaklık paylarını Bakırköy …. Noterliğinin 03.12.2015 tarihli ve …yevmiye nolu ihtarıyla dava dışı ortak … devir ederek şirket ortaklığından ayrılmışlardır. Ortaklıktan ayrılma ile ilgili işlem Eyüp …. Noterliğinin 17.02.2014 tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile davacı bankaya bildirilmiş olup, ortaklıktan ayrıldıkları tarih itibariyle şirkete olan kefaletlerinin sonlandırılması ve bu tarihten itibaren kullandırılan veya kullandırılacak olan kredilerden dolayı sorumluluklarının bulunmadığını ihtar etmişlerdir. Bankaca ihtara herhangi bir cevap verilmemiş olup kat ihtarından sonra davalılar tarafından keşide edilen Bakırköy …. Noterliğinin 15.09.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameyle şirket ortaklığının devri işleminin bankaya bildirilmiş olması nedeniyle herhangi bir borç bulunmadığı anlaşılmıştır. Yargılama sırasında mahkemece taraflar arasında düzenlenen 20.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi ve kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi ve ödeme belgeleri getirtilmiştir.Gelen yazı cevaplarından, dava dışı şirket ile davacı banka arasında davacıların ortaklıktan ayrılmasından ve durumun bankaya bildirilmesinden sonra 18.03.2014 tarihinde 3.000.000.00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı ve sözleşmede kefil olarak dava dışı şirket paylarını devir alan … kefil olarak imzasının bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece yargılama sırasında alınan 30.10.2016 tarihli bilirkişi raporunun kefaletin geçerli olduğu belirlendikten sonra kat tarihinden sonra yapılan ödemelerin ana para borcundan düşülmesi sonrası anapara borcunun 219.947,00 TL’ye düştüğü, davalıların ortaklıktan ayrıldıkları 03.12.2013 tarihi itibariyle borçlu şirketin genel kredi sözleşmesi kapsamında 305.968,13 TL borcunun bulunduğu belirlenmiş ve her bir kefil yönünden kat ihtarının tebliği ile verilen süre sonunda temerrüt oluştuğu belirlenerek ayrı ayrı akdi faiz ve temerrüt faizi borcu belirlenmiştir. İtiraz üzerine bilirkişi tarafından düzenlenen 15.05.2015 tarihli ek raporda aynı hususlar tekrar edilerek genel kredi sözleşmesi asıl nüshaları üzerinde yapılan incelemede davalıların pay devri tarihi itibariyle şirketin 305.913,68 TL borcunun bulunduğu belirlenmiştir. İtiraz üzerine başka bir bankacı bilirkişiden alınan 18.06.2018 tarihli raporda da her bir kefil yönünden ayrı ayrı temerrüt faizi hesaplanarak kefillerin sorumlu olduğu tutar belirlenmiştir. Dosya kapsamındaki deliller ışığında tarafların istinaf istemlerinin ayrı ayrı değerlendirilmesinde; davacının istinaf nedenleri yönünden yapılan incelemede, taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin on ikinci sayfasında kefillerin gayri nakdi kredi yönünden sorumlu oldukları ileri sürülmüş ise de incelenen sözleşmenin kefillerin sorumluluğu başlıklı on ikinci sayfada düzenlenen maddesinde, kefillerin gayri nakdi kredinin depo edilmesinden sorumlu olduklarına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı, kefaletin, kefalet tarihinden önce doğmuş kredilerde doğmuş olmak üzere ileride doğması muhtemel borçları da kapsayacağı düzenlenmiştir. Davacı bankanın asıl borçluya verilen çeklerle ilgili hamiline ödemek zorunda kalacağı yasal sorumluluk bedelleri yönünden kefilden depo talebinde bulunabilmesi için taraflar arasında düzenlenen sözleşmede kefilin sorumluluğuna dair açık hüküm bulunması gerektiği anlaşılmakla, davalı kefillerin gayrinakdi krediler yönünden sorumluluk altına girmesi için sözleşmede hüküm olması gereklidir. Somut olayda imzalanan genel kredi sözleşmesinde bulunan kefalete ilişkin hükümlerde kefilin gayrinakdi kredilerin deposuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır(Yargıtay 19.HD’nin 19.03.2018 tarih, 2016/16369 E. 2018/1334 K. Sayılı ilamı). Yargılama aşaması ve istinafta ileri sürülün sözleşmenin on ikinci sayfasında kefillerin gayri nakdi kredilerin depo edilmesine ilişkin açık bir hüküm bulunmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin bu kısma yönelik red gerekçesi yerinde olup davacı vekilinin istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Davalılar vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde, taraflar arasında düzenlenen 20.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesine davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imza attıkları sabittir. Yukarıda incelenen sözleşmenin on ikinci sayfasındaki kefillerin sorumluluğuna ilişkin hükümde kefaletin doğmuş ve doğacak kredi borçlarını kapsayacağı düzenlenmiştir. Davalıların şirket ortaklığından ayrılmış olması ve bu ayrılmanın bankaya bildirilmiş olması kefaletten istifa olup kural olarak kefilin tek yanlı iradesiyle kefalet sözleşmesinden istifa etmesi mümkün değildir. Diğer yandan bilirkişi tarafından banka kayıtları ve sözleşme asılları üzerinden yapılan incelemeye göre, davalıların borçlu şirket ortaklık paylarını devir ettiği tarih itibariyle şirketin, davalılarında kefil olduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklı 305.968,13 TL borçları bulunduğu anlaşılmış olup, bankaya gönderilen ihtardan borcun belirlenmesi ve ödenmesi de teklif edilmemiştir. Bu durumda kefillerin kefalet limiti içerisinde kalan borçtan sorumlu olduklarını kabulü gerekir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.10.2012 gün ve 2012/9018 Esas, 2012/14916 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, “davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu arasında bağıtlanan süresiz kredi sözleşmelerinden doğan ve borçlu cari hesabı şeklinde işleyen kredi ilişkisinde bir tarihte hesabın borç bakiyesi vermemesi, başka bir anlatımla borcun sıfırlanmış olması sözleşme ilişkisini sona erdirmez. Borç sıfırlandıktan sonra borçluya tekrar kredi kullandırılması yeni bir borç ilişkisi niteliğinde olmadığından, sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur. Bu nedenle davacı banka ile kredi borçlusu arasındaki kredi ilişkisinin henüz tamamen sona ermediği hallerde, sözleşmede belirtilen limitle sınırlı kalınmak kaydıyla borca kefalet etmiş ve BK.’nun 493. ve 494. maddesinde yer alan haklardan feragat etmiş bulunan kefil bir tarihte hesabın sıfırlanması nedeniyle sorumluluktan kurtulmaz. Kredi sözleşmeleri karşılıklı taahhütleri içerdiğinden kefil tek yanlı olarak bildirdiği irade beyanı ile kefaletten vazgeçemez. Bu şekildeki bir bildirim akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukuki sonuç doğurmaz. Somut olayda davalı tarafından imzalanan 26.12.2006 tarih 50.000 TL tutarlı kredi sözleşmesi süresiz genel kredi sözleşmesi olup, bu kredi sözleşmesine istinaden dava dışı borçluya kredi kullandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davalı kefilin, kefalet limiti gözetilerek takip tarihi itibariyle sorumlu olduğu borç miktarı banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulunca yapılacak inceleme ile belirlenip, alınacak rapora göre uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” İlamda belirtilen ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, bilirkişi raporuyla da tespit edildiği üzere kefaletten ayrılma beyanının iletildiği tarih itibariyle davalıların, imzaladıkları genel kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlunun bankaya kredi sözleşmesinden kaynaklı borcunun bulunduğu, genel kredi sözleşmesinin doğmuş ve doğacak borçları kapsar şekilde düzenlendiği anlaşılmakla, davalıların bu yöne ilişkin istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Diğer yandan mahkemece hüküm altına alınan faize yönelik soyut istinaf bulunmakla birlikte, mahkemece her bir borçlu yönünden ayrı ayrı temerrüt tarihine kadar akdi faiz, bu tarihten sonra genel kredi sözleşmesine göre kararlaştırılan temerrüt faizi uygulanmak üzere faiz borcunun kefiller yönünden farklılaştırılarak hesaplanmış olması nedeniyle davalıların bu yöne ilişkin istinaf istemi de yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, 2-a)Alınması gereken 24.610,86 TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında yatırılan 6.152,90 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 18.457,96 TL harcın, davalı … sorumluluğu 17.765,78 TL ile sınırlı olmak kaydıyla, davalılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, b)Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı ve davalı tarafın istinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,6-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 05/11/2020