Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/496 E. 2021/92 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/496
KARAR NO : 2021/92
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2018
NUMARASI : 2015/1113 E. – 2018/974 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalı … arasında 18.07.2014 tarihinde iş yeri devir sözleşmesi düzenlendiğini (…), sözleşme gereğince iş yerinin haftalık 1.100,00 TL masraf hariç olmak üzere hafta içi günlük 130,00 TL, hafta sonu ise günlük 250,00 TL ciro yapacağına dair taahhütle devir aldığını, sözleşmeyle dükkanın hafta içi beş günde 650,00 TL hafta sonu ise 500,00 TL olmak üzere net kalması gereken ciro üzerinden anlaştıklarını, haftalık 1.100,00 TL dükkanın masrafının bu bedelden hariç tutulduğunu, devir karşılığından davalıya 5.000,00 TL peşinat verildiğini, kalan bedelin belirtilen ciroya ulaşıldığı takdirde ödeneceğine dair dava konusu 01.10.2014 tarihli teminat senedinin sözleşme tarihi olan 18.07.2014 günü davalıya verildiğini, ayrıca işin seyrine göre 1.000,00TL, 2.000,00 TL verilerek senet bedelinden düşüleceğinin taraflarca kararlaştırıldığını, müvekkili …’ın verdiği teminat senedine diğer davacı …’ın da kefil olduğunu, ancak iş yerinin davalının taahhütlerine uymadığını, işçi masrafı dahil edildiğinde berber dükkanının aylık 14.000,00-15.000,00 TL ciro yapmadığının anlaşıldığını, müvekkillerinin davalıdan dükkanı teslim alınması karşılığında senedin iadesini talep ettikleri halde iade edilmeyen senedin takibe konu edildiğini, takibe konu bononun teminat senedi olması nedeniyle kambiyo senedi vasfında olmadığını, bononun sözleşmeyle birlikte değerlendirilmesinde bono metninde bedeli malen ahz olunmuş şekilinde yazıldığını, senedin arka yüzünde senedin ödenmediği takdirde karşılığı olan dükkan sözleşme şartları gereği senedin …’dan başkası tarafından kullanılamayacağının yazılarak imzalandığını, bononun keşide yerinin bulunmadığı gibi ciro silsilesinin kopuk olduğunu, bononun lehdar olan …’ın senedin ilk cirosu bulunması gerekirken ilk cirantanın davacı … olduğunu, bononun cirosunda kopukluk bulunması nedeniyle takibe konu edilemeyeceğini ileri sürerek, davanın kabulüyle 18.07.2014 keşide ve 01.10.2014 vade tarihli, 19.300,00 TL bedelli bonodan dolayı davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, borca konu olan senedin ve takibin iptali ile %40 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davanın 24.11.2015 tarihinde açıldığı, dava dilekçesinin 06.01.2019 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalı vekilinin 05.04.2016 tarihli dilekçeyle vekalet sunarak dosya suretini istediği ve 28.09.2016 tarihli dilekçeyle beyan sunduğu, süresinde cevap verilmeyerek, davacının dayandığı tüm vakıaların inkar edildiği anlaşılmıştır. Davalı 28.09.2016 tarihli beyan dilekçesinde özetle; davalıya ait … işletmesini 18.07.2014 tarihinde davacı …’a devrettiğini, devir sırasında davacıların ödemeleri gereken bedelleri ödemediğini, iş yerinin aylık en az 10.000,00 TL ciro yaptığının davacı … bilgisi dahilinde olunduğundan 18.07.2014 keşide, 01.10.2014 vade tarihli 19.300,00 TL bedelli bononun verildiğini, davacı …’ın daha önce müvekkilinin yanında davaya konu iş yerinde çalıştığını, işyerinin yapabileceği ciroyu ve potansiyelini iyi bildiğini, bu nedenle bononun devir alan … tarafından, diğer davacının kefilliği alınarak müvekkiline teslim edildiğini, dava dilekçesinde yer alan sözleşmenin kabulünün mümkünün olmadığını, zira devir işleminin … ile yapıldığını, sözleşmede ise devir alanın … olarak belirtildiğini, …’ın sözleşmede beyan ve imzasının bulunmadığını, müvekkilinin iş yerini davacı …’a devir ettiğini iş yerinin yüksek ciro yapabilecek bir konumda bulunduğunu, davalıların takibe itiraz etmediğini haciz sonrası iş yerinin tanık olarak gösterilen … devir edildiğini, haciz tutanağından yer alan …’ın beyanına göre iş yerinin muvazaalı olarak devir edildiğini, anılan kişinin ödeme taahhüdünde bulunarak dosya borcunu taksitler halinde ödemeyi kabul ettiğini, takip konusu bononun teminat amacıyla verilmediğini, sunulan sözleşmenin geçerli olmadığını, işyerinin sözleşmeye göre …’a devredilmediğini, …’a devredildiğini, sözleşmede …’ın yer almadığını, …’ın bonoda kefil olarak yer aldığını savunarak, davanın reddine, %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, İİK 72. Maddesine Kambiyo senedinden kaynaklanan göre menfi tespit davası talebidir.Taraflar arasında 18.07.2014 tarihinde düzenlenen elle yazılı adi işletme devri sözleşmesi yapıldığı ve bu sözleşmeye istinaden dava konusu bononun bedel olarak verildiği sabit görülmüştür. Bu bonoya davacılardan …’ın kefil olduğu anlaşılmıştır.Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin incelenmesinde kuaför işletmesinin davalı … tarafından davacı …’a devredildiği hafta içi günlük 130,00-TL, hafta sonu günlük 250,00-TL kazanacağı taahhüdünde bulunulduğu görülmüştür. Her ne kadar sözleşmede tanık olarak … yazılmış ise de 4. Celsede davalı tarafın tanık dinletmeye muvafakat etmemesi nedeniyle sözleşmede belirtilen bu tanık dinlenememiştir. Bunun ötesinde kuaför işletmesinin gerek devrinden önceki ve gerekse devrinden sonraki vergi kayıtları celp edilmiş, taraflarca sunulan deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, kuaför işletmesinin taahhüt edildiği gibi hafta içi 130,00-TL, hafta sonu 250,00-TL gelir getirdiği ispat edilememiştir. Bu sebeple davalı alacaklının sözleşmeden ve bonodan kaynaklı alacak hakkının doğmadığı …” gerekçesiyle, borçlusu …, kefili …, düzenleme tarihi 18.07.2014, vadesi 01.10.2014 olan … emrine düzenlenen 19.300,00 TL bedelli bonodan dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinin iptaline, davacıların kötü niyet tazminat talebinin ve davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Önceki beyanlarını tekrarla, davalıya ait olan Vip Erkek Kuaförü isimli işyerinin 18.07.2014 tarihinde davacı …’a devir edildiğini, devir bedelinin ödenmediğini, iş yerinin aylık en az 10.000,00 TL ciro yaptığının davacı …’ın bilgisi dahilinde olunduğu, devir karşılığı 18.07.2014 düzenleme ve 01.10.2014 vade tarihli 19.300,00 TL bononun davalıya verildiğini, …’ın daha önce müvekkilin yanında davaya konu işyerinde çalışması nedeniyle iş yerinin ciro ve potansiyelini bilecek durumda olduğunu, bononun devir alan … tarafından diğer davacının kefaleti alınarak müvekkiline teslim edildiğini; bononun teminat senedi olmadığını, bono metninde teminat olduğuna ilişkin ibare bulunmadığını, sunulan sözleşmenin geçerli olmadığını, zira iş yerinin sözleşmede belirtilen şekilde …’a devredilmediğini, …’a devredildiğini, sözleşmede …’ın taraf olarak yer almadığını, …’ın ise bonoda sadece aval veren olarak yer aldığını, davacıların sundukları sözleşmeyi kabul etmediklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte sözleşmede senedin teminat senedi olduğuna ilişkin cümlenin yazı karakteri metindeki diğer yazı karakteri ile örtüşmemesi nedeniyle sonradan eklendiği izlenimi verdiğini, senet metninin aslının sunulması gerektiğini; satım sözleşmesinin tarafı olan …’ın sözleşmeden kaynaklı borcunu ödemediğini, iş yerinin konumu itibariyle yüksek ciro kapasitesi bulunduğunu, davacının iş yerini bedelsiz almak için kötü niyetli hareket ettiğini, takibe süresinde itiraz edilmemesi üzerine haciz uygulandığını, ancak haciz mahallinde iş yerinin tanık olarak gösterilen … devir edildiğin görüldüğünü, icra memurunca düzenlenen tutanakta ayrıntısı belirtilen borcun vadelerinde ödenmesinin davacı tarafından kabul edildiğini, buna rağmen süresinde borcun ödenmediğini, bedeli ödenmeyen iş yerinin muvazalı olarak devredildiğini, devir karşılığı davacıların gelir elde ettiğini, haciz sırasında … devir için 15.000,00 TL bedel ödediğini beyan ettiğini, haciz sırasında …’ın arandığını, ancak kaba tavırlarıyla icra memuru ve alacaklı vekiline kötü sözler sarf ettiğini, devirle borçtan kurtulamayacağını anlayan davacı …’ın iş yerine gelerek borcu ödeyeceğine ilişkin tutanağı imzaladığını, taahhüde rağmen borcun ödenmediğini, müvekkilince iş yerinin 18.07.2014 tarihinden sonra davacıların aile hayatı sürdürmelerinden kaynaklı nedenlerle devir tarihinden uzun süre sonra 01.05.0215 tarihinde …’ın kendi adına vergi açılışını yaparak iş yeri açılışını bildirdiğini, bu süreçte …’ın usulüne uygun şekilde ve tarihleride vergi beyanında bulunmadığını, müvekkilinin takibinden sonra ise muvazaalı olarak 06.10.2015 tarihinde işletmeyi re’sen terk ettiğini, davacının müvekkilinin yanında çalışması nedeniyle işletmenin kapasitesi hakkında bilgi sahibi olduğunu, iş yerinin aylık en az 10.000,00 TL ciro yaptığının davacının bilgisi dahilinde olduğunu, berber işletmelerinin tıraşa gelen her müşteriye fatura veya fiş vermedikleri hususunun dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin devir tarihi olan 18.07.2014 ile muvazaalı devir tarihi olan 06.10.2015 arasında yaklaşık bir buçuk yıl geçtiğini, bu süre içinde beklenen ciroyu yapmayan işletmenin takip sonrası devrinin kötü niyetli olduğunu, muvaazalı devre rağmen davacı …’ın iş yerini halen işlettiğine ilişkin duyumlar alındığını, iş yerinin bono dışındaki bedellerinin dahi müvekkiline ödenmediğini, berber işletmelerinin her müşteriye belge düzenlemediğini, bunun genel kabul gördüğünü, iş yerinin belirtilen ciroya erişmemesi nedeniyle davalıya iade edilmeyip başkasına devredildiğini, oysa aradan uzun zaman geçmesine rağmen halen iş yerinin işletilmesine devam edildiğini, verilen kararın hak ve adalete aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.İlk derece mahkemesince, sözleşme konusu kuaför dükkanının sözleşmede belirtilen ciro ya ulaşmaması nedeniyle teminat bonosunun tahsil şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı ile davalı … arasında düzenlenen 18.07.2014 tarihli “iş yeri devir sözleşmesi”nin incelenmesinde, mülkiyeti davalıya ait olan kuaför salonunun davacıya devir edildiği, sözleşmede hafta içi 130,00 TL hafta sonu 250,00 TL cironun davalı tarafından taahhüt edildiği, haftalık 1.100,00 TL iş yerinin masrafı dışında kalan ciroyla devir edildiği, 5.000,00 TL’nin peşin ödendiği, kalan miktarın yukarıda belirlenen ciroya ulaşılması halinde ödeneceği, bu bedel için bono verileceği, işlerin rayına oturmasından sonra senet karşılığı 1.000,000 TL veya 2.000,00 TL ödenerek senetten düşüleceği ve senedin teminat amacıyla verildiğinin belirtildiği, tarafların şartları ihlal etmesi halinde tazminat talep edebilecekleri, ciro şartının sağlanmasına rağmen senedin ödenmemesi halinde davalının dükkanı geri alabileceği kabul edilmiştir.Sözleşme gereğince verilen bononun incelenmesinde, keşidecisi … olan 18.07.2014 düzenleme ve 01.10.2014 vade tarihli, 19.300,00 TL bedelli, malen kaydı bulunan bononun davalı emrine düzenlendiği, diğer davacının aval veren olarak bonoda yer aldığı görülmüştür. Bononun arka yüzüne keşideci tarafından yazılarak imzalanan açıklamada, senedin lehdardan başkası tarafından kullanılamayacağı belirtilmiştir. Bononun ödenmemesi üzerine davalı tarafından İstanbul… İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasında 07.09.2015 tarihinde takibe konu edildiği, ödeme emrinin en son 19.6.2015 tarihinde davacılar tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu iş yerinin sözleşme şartlarına uygun olarak davacılardan …’a devir edildiği, vergi dairesi yazılarına göre devirin …’a yapılmadığı, devre rağmen davacı … tarafından 01.02.2015 tarihinde vergi kaydının oluşturulduğu, kaydın 06.10.2015 tarihinde resen terkin edildiği dosyadaki belgeler ile bilirkişi raporundan belirlenmiştir.Bilirkişi raporunda, devir öncesi döneme ilişkin olarak vergi kayıtlarına göre iki haftalık cironun sözleşmede taahhüt edilen haftalık ciroya eşit olduğu, davacının devir sonrası davacının işletme süresince zarar ettiğinin belirlendiği görülmüştür. Davacı yan, işletmeyi 06.10.2015 tarihinde sözleşme tanığı …’a devir etmiş, iş yeri bu tarihten itibaren anılan kişi tarafından işletilmek üzere vergi kaydı oluşturulmuştur.Takip sonrası iş yerinde 13.11.2013 tarihinde haciz yapılmış ve devir alan …un haciz işlemini kabul etmeyerek iş yerini devir aldığını beyan ettiği, haciz mahalline gelen davacı …’ın ise bononun 10.000,00 TL ciro taahhüdü karşılığı verildiğini, belirtilen ciroya ulaşılmaması nedeniyle iş yerini devir ettiğini ve bono borcunu belirlenen taksitler halinde ödeyeceğini taahhüt ettiği anlaşılmıştır. Davalı yan süresinde cevap dilekçesi sunmayarak davacının dayandığı vakıaları inkar etmiştir. Davanın bonoya dayalı takip nedeniyle davacıların borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, davacılar bononun teminat bonosu olduğunu ileri sürmektedirler. Bu durumda, bononun teminat bonosu olduğunu kanıtlama yükümlülüğü davacılara aittir. Davalı ile davacı … arasında düzenlenen sözleşmede, açıkça 01.10.2014 vadeli bononun teminat amacıyla verildiği yazılmıştır. Devir bedelinin 5.000,00 TL’lik kısmı sözleşme anında ödenmiş olup kalan 19.300,00 TLkarşılığı bono verilmiştir. Ancak, kalan miktarın dükkanın sözleşmede belirlenen ciroya ulaşması halinde ödeneceği, sözleşmede belirtilen ciroya ulaşılmasına rağmen bononun ödenmemesi halinde davalının dükkanı geri alabileceği düzenlenmiştir.
Celbedilen vergi kayıtlarında dükkanın devir öncesi sözleşmede belirtilen ciroya resmi olarak ulaşmadığı gibi, sözleşme sonrasında da belirtilen ciroya ulaşmadığı anlaşılmıştır. Davalı yan, davacının iş yerinde çalışması nedeniyle cirodan haberdar olduğunu ve dükkanın bulunduğu konum itibariyle sözleşmedeki ciroya çok kolay ulaşacağını savunmuştur. Diğer yandan, kuaför sektöründe, tüm müşteriler için satış belgesi düzenlenmemesi nedeniyle kayden belirtilen belirtilen ciroya ulaşılmadığı savunulmuştur. Ancak davalı, sözleşmedeki ciro taahhüdünün gerçekleştiği savunmasını kanıtlayamadığı anlaşılmakta ise de menfi tespit talebinin haklılığı açısından aşağıdaki değerlendirmenin de yapılması gerekir:Dava konusu bono, iş yeri devir sözleşmesi uyarınca verilmiştir. Davalı yan iş yerinin …’a devir edildiğini beyan etmiş ise de sözleşme konusu yerin 01.02.2015 tarihinde vergi kaydı tesis edilerek davacı … tarafından işletilmeye başlandığı, böylece davalının iş yeri devir borcunu yerine getirdiği; daha sonra 06.10.2016 tarihinde iş yerinin resen terkin edildiği ve aynı tarihte anılan iş yeriyle ilgili olarak sözleşme tanığı Faysal Kaygusuz’un ticari faaliyete başladığı, anılan kişinin yeri davacı …’dan devir aldığı anlaşılmaktadır.Dava konusu bononun, kuaför dükkanın devir bedeli karşılığı verildiği ihtilafsızdır. Davacı anlatımlarına göre satım konusu dükkanın belirtilen cironun elde edilmemesi nedeniyle teminat bonosunun tahsil edilemeyeceği ileri sürülmektedir. Ancak, az yukarıda anlatıldığı üzere, davacı tarafından satın alınan dükkanın belirtilen ciroya ulaşılmamasına rağmen, sözleşme hükümlerine göre dükkanı davalıya iade edilmediği, iadesi için girişimde bulunulduğunun usulüne uygun şekilde kanıtlanmadığı açıktır. Davacının bir yandan, ciro şartının oluşmaması nedeniyle sözleşme bedeli için verdiği bono yönünden menfi tespit istemesi, diğer yandan da sözleşme konusu iş yerini sözleşme hükmü gereği davalıya iade etmesi gerekirken buna aykırı olarak üçüncü bir kişiye, bedeli karşılığı devir etmesi TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırıdır. Bu durumda, davacının sözleşme hükmüne rağmen, iş yerini iade etmemesi, üçüncü bir şahsa iş yerini devretmesi karşısında, ciro koşuluna bağlı olmaksızın devri benimsediği, bu nedenle artık bono bedelinden sorumlu tutulması gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu nedenle davanın reddi gerekirken, ilk derece mahkemesince hukukun olaya uygulanmasında hata edilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuş olup davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;HMK.m.353/1.b.2.maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına; davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın reddine,2-Koşulları oluşmadığından davalının tazminat talebinin reddine,3-Alınması gerekli 59,30 TL harcın, peşin olarak yatırılan 329,60 TL’den mahsubu ile artan 270,30 TL harcın, talep halinde, ilk derece mahkemeseince davacılara iadesine,4-Davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT.’ne göre hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a)Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL başvuru harcının Hazineye irad kaydına; davalı tarafından yatırılan 330,00 TL nispi istinaf peşin karar harcını, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,b)Davalı tarafça sarf edilen 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 23,00 TL istinaf posta gideri toplamı 154,30 TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,8-Artan gider avansının HMK’nın 333.maddesi gereğince taraflara iadesine,9-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28.01.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.