Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/489 E. 2021/159 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/489
KARAR NO: 2021/159
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 16/01/2019
NUMARASI: 2015/768 Esas – 2019/52 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne yönelik verilen hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu görülmekle, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin taşımacılık sektöründe faaliyette bulunduğunu, davalının çeşitli tarihlerde yurt dışında ithal ettiği ürünlerin taşıma için gerçekleştirildiğini, fatura düzenlendiğini, ancak 12.190,60 TL fatura borcunu tüm uyarılara rağmen ödenmemesi üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasıyla ilamsız takibe girişildiğini, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; takibin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, müvekkilinin takip konusu fatura nedeniyle borcunun bulunmadığını, alacağın varlığının davacı tarafça kanıtlanması gerektiğini, ticari ilişkinin sona ermesinden iki yıl sonra keşide edilen ihtarın noter aracılığıyla iade edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, taşıma alacağının tasili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında taşıma sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, davacının davalıya ait emtiayı taşıdığı sabittir. Uyuşmazlık davalı tarafça düzenlenen ve davalı defterlerinde kayıtlı olan ancak davacı tarafından iade edilen 30.09.2013 tarihli hasar yansıtma bedelini içeren 12.865,62-TL’lik faturanın dikkate alınıp alınmayacağı bu kapsamda davacının bakiye taşıma alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davalı tarafça, davacıya 21.03.2012 tarihinde taşınan bir kısım emtianın hasara uğradığı bildirilmiş ise de, meydana gelen gelen bu zararın sigorta tarafından karşılandığı anlaşılmıştır. Ancak ihtarda sigorta tarafından karşılanmayan ayıklama maliyeti, lojistik maliyeti, müşteride kriktikliğin önlenmesi için ekstre yüklemelere ait ve kiritikliğin önlenmesi için hasarlı parçaların yerine yapılan üretime ait fazla mesai maliyetleri gösterilmiş ise de bu tür giderlerin yapıldığı konusunda mahkememizde yeterli kanaat oluşmadığından sigorta ödemesi dışındaki kalemler yönünden düzenleme faturanın gerçeği yansıtmadığı, bu nedenle takas ve mahsuba konu edilemeyeceği anlaşılmakla, davacının taşıma alacağının varlığı sabit görülmüş, davanın kabulüne, alacağın likit olması nedeiyle %20’i oranında icra inkar tazminatı takdiri gerektiği…” gerekçesiyle, davanın kabulüne, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: … A.Ş.’nin faturalardan kaynaklanan 12.190,60 TL bedelli bakiye borcun tahsili istemli Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine haksız bir şekilde icra takibi başlattığını, ödeme emrinin müvekkili şirkete tebliğ edilmesiyle müvekkilinin yasal süre içerisinde takibe, borcun asıl ve ferileriyle birlikte tamamına, icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiğini, müvekkili adına yapılan takibe itirazın yerinde olmadığından bahisle davacı tarafından itirazın iptali istemli yasal mesnedi olmaksınız ve hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde dava açıldığını ve davanın müvekkili aleyhine sonuç doğurduğunu, Müvekkilinin karşı tarafa hiçbir borcu olmadığını, müvekkili şirketin bahsedilen tarihten sonra davacı tarafla bir ticari ilişki içine girmediğini, davacının, taraflar arasındaki ticari ilişki nihayet bulduktan iki yılı aşkın bir süre sonra müvekkili şirketten alacak iddiasının haksız ve yersiz olduğunu, Davacının iddia ve beyanlarının aksine müvekkili şirketin davacıdan alacağı bulunduğunu, davacı şirketin, müvekkili şirket tarafından üretilen ve ihracata konu malzemeyi taşırken davacı firmaya ait araç kaza yaptığını ve taşımaya konu emtianın zarar gördüğünü, Davacının kusurundan kaynaklanan hasar / zarar nedeniyle müvekkilinin zararının toplam maliyetinin 21.620,50 Euro olduğunu, Hasar ve zarara ilişkin Bursa … Noterliğinin 21.03.2012 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile de durumun açıklandığını ve karşı tarafa noter kanalıyla bildirim yapıldığını, karşı tarafın kusurundan kaynaklanan kaza nedeniyle oluşan zararın bir kısmı sigorta ve davacı tarafından karşılanırken sigorta kapsamı dışında kalan kaza nedeniyle oluşan ekstra navlun bedeli, fazla mesai ücreti ödenmediğini, Davacı yana 30.09.2013 tarihli … sıra numaralı “hasar yansıtma” konulu KDV dahil 12.865,62 TL fatura tanzim edildiğini ve faturanın kötü niyetli bir şekilde davacı tarafından Bakırköy … Noterliğinin 07.10.2013 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile iade edildiğini, iade edilen faturaların davcı tarafından kabul edilerek kayıtlarına alınması ve müvekkili şirketce iadesine yönelik Bursa … Noterliğinin 23.10.2013 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, ihtarname ekinde 30.09.2013 tarihli fatura aslının da eklendiğini, gerek ihtarname gerekse fatura örneği de cevap dilekçesi ekinde mahkeme dosyasına sunulduğunu, ayrıca müvekkili şirketin davacıdan alacaklı olduğunu gösterir cari hesap ekstresini dava dosyasına cevap dilekçesi ekinde ibraz olunduğunu, Davacının taşıma hizmetinin eksiksiz bir şekilde ifa edildiğini ve bu sebeple ücrete hak kazandığını dile getirmişse de beyanların gerçek dışı olup, yukarıda da yer verildiği şekilde taşımaya konu emtiaların davacının kendi kusurundan kaynaklanan taşıma hizmetinden kaynaklı bir şekilde hasar gördüğünü, kaza ile ilgili evrak ve kayıtların incelenmesi ile şirket defter ve kayıtlarında yapılacak incelemede araç kazasından doğan zararların ve bu zararın davacıdan faturaya dayalı talep edildiğini, kazaya ilişkin kayıt ve belgelerle kaza nedeniyle yapılan ekstra harcamalara ilişkin begle dökümlerinin tümü cevap dilekçesi ve 20.12.2017 tarihli dilkçe ekinde dava dosyasına ibraz edildiğini, ilk derece mahkemesinin tarafından bu beyanlar nazara alınmadan karar tesis edildiğini, iş bu durumun müvekkilinin mağduriyetine sebep olacağını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/1706 E. – 2018/7321 K. sayılı 22.11.2018 tarihli ilamının ekli olduğunu, emsal karara göre hasarın kimin sorumluluğundayken meydana geldiğinin belli olduğu, hasara ilişkin bilgilendirmenin yapıldığı, hasara ilişkin fotoğraf ve belgelerin yer aldığı, hasara ilişkin gerçekleşen maliyetleri gösterir belge ve faturaların karşı yana bildirilmesi, müvekkili şirket tarafından yapılmış ve dava dosyasına ek olarak da sunulduğunu, dolayısıyla davacının kendi kusuru yok sayılarak, sanki hiç kaza olmamış, emtialar hasar görmemiş gibi dava dosyasında karşı yan lehine davanın kabulüne karar verilmiş olması kabul edilebilir nitelikte olmadığını, Yine, 10.12.2018 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmının (b) maddesinde; taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu cari farkın nedeninin müvekkilinin davacı adına düzenlemiş olduğu 30.09.2013 tarihli 97176 nolu 12.865,62-TL. –Hasar Yansıtma Faturasının- davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı olarak belirtilmiş ise de davacının kötü niyetli bir şekilde noter kanalıyla kendisine gönderilen faturayı ticari defter kayıtlarına almadığını ve haksız bir şekilde iade ettiğini, müvekkilinin alacaklı olduğunu gösterir cari hesap ekstresi dava dosyasına cevap dilekçesi ekinde sunulduğunu, 21.10.2015 tarihli dilekçe ekinde de kazaya ilişkin kayıt ve belgeler ile kaza nedeniyle yapılan ekstra harcamalara ilişkin belge dökümleri de sunulduğunu, Bilirkişiler tarafından işbu beyanlar dikkate alınmadan kaza sebebiyle oluşan hasarın sigorta şirketi tarafından karşılandığı yönünde tespit yapmış olmasının da tamamen hatalı bir tespit olduğunu,
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2005/1693 E. 2006/1392 K. Ve 14.03.2006 tarihli kararı ile Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2011/7034 E. 2012/5961 K. Ve 02.10.2012 tarihli kararı gereğince de takas mahsup talebinin karşı dava niteliğinde olduğunu, dolayısıyla takas – mahsup ile ilgili ilk derece mahkemesinin olumlu / olumsuz kararını gerekçeleriyle ilamda belirtmiş olmasının gerekli olduğunu, kaldı ki dava dosyasına bakıldığında karşı tarafın taleplerine kabul anlamına gelmemek kaydıyla her iki tarafında birbirinden alacak talebi bulunmadığını, dolayısıyla davacının talep ettiği alacak ile müvekkili şirketin hasar yansıtmadan kaynaklanan faturaya dayalı alacağı arasında takas/mahsup defi talep etme zorunluluğu doğduğunu ve bu talebin dosya içeriğinde de mevcut olduğunu, her ne kadar asıl alacaklının müvekkili şirket olduğu çok bariz olsada mahkemenin davanın kabulüne karar vermesinde hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, Tanık delilinin ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmediğini, ancak emsal nitelikte olan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2001/4567 E. – 2001/5828 K. sayılı 24/09/2001 tarihli ilamıda bizimle aynı doğrultuda görüş bildirmiş olup karar da aynen tanık dahil her türlü delile dayanabileceği hususunun açıklandığını, Davacı tarafın kesin süre içerisinde ticari defter ve kayıtları mahkemeye sunmadığını, bu nedenle davacı defterlerinde inceleme yapılarak karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, dolayısıyla mahkeme dosyasına sunulan bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerekmekte iken bu raporlar ile dosya yönünden karar verilmiş olmasının hukuka uyarlık göstermediğini, dosya içerisinde mevcut raporların dava konusunu aydınlatmada yetersiz kalmış ve bu halleriyle hüküm kurmaya elverişli olmadığını, bu haliyle yeni bir bilirkişiden rapor alınması gerektiğine yönelik itirazların ilk derece mahkemesi nezdinde değerlendirilmeden/araştırılmadan davanın kabulüne karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava taşıma hizmetinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içine istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında davacının davalıya taşıma hizmeti verdiği ve taşıma ilişkisi bulunduğu ihtilafsızdır. Davacının alacağına dayanak faturaların davalı defterlerinde de kayıtlı olduğu, uyumsuzluğun ise davalının davacıya keşide edip davacı tarafından defterlerine kayıt edilmeyen ve iade edilen 30.09.2013 tarihli 12.865,62 TL tutarlı yansıtma faturasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan deliller ışığında yargılama aşamasında alınan 10.12.208 tarihli sunulan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler de dikkate alındığında, davalının düzenlediği yansıtma faturasının davalının bildirdiği hasara uygun olmadığı, kaldı ki hasarın dava dışı sigorta şirketi tarafından giderildiği de dikkate alındığında, davacının hasar yansıtma fatura tutarı kadar sorumlu olup, davacı alacağından mahsubu ile davanın reddi gerekeceği yönündeki davalı istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalının gerek cevap gerekse ikinci cevap dilekçelerinde takas mahsup defi ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Kaldı ki yapılan yargılama sonucu davalının 30.09.2013 tarihli 12.865,62 TL tutarlı yansıtma faturası kapsamında, sigorta tarafından karşılanmadığını ileri sürüp, davacı sorumluluğunda olduğunu iddia ettiği ekstra navlun bedeli, fazla mesai ücreti vb. zararları kanıtlayamadığı sonucuyla hüküm kurulduğu gözetildiğinde, mahkemece takas mahsup taleplerinin değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğu yönündeki davalı istinafı da yerinde değildir. Davacının açık muvafakatı bulunmayıp, davanın niteliği ve uyuşmazlık konusu alacağın tutarı dikkate alındığında, davacının açık onayı olmadan tanık dinlenmesi mümkün olmadığından, davalının aksi yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Mahkemece davacı defterlerinde bilirkişi incelemesi kararı verilen 15.11.2016 tarihli oturum ara kararında davacı talebi doğrultusunda bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verildiği, inceleme günü olarak belirlenen 22.12.2016 tarihli tutanak içeriği kapsamında davacı vekilinin 23.12.2016 tarihli talep dilekçesi kapsamında mahkemece 10.01.2017 tarihli ara karar kurulup, davacı defterleri yerinde incelenerek bilirkişi raporu alınmasında yasa ve usule aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin kesin sürede ibraz olmayan davacı defterlerinin incelenmesinin usule aykırı olduğu yönündeki istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesince kuralan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinini istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafça yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 623,73 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafça istinaf kanun yolu aşamasında yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11.02.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.