Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/473 E. 2019/1664 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/473
KARAR NO : 2019/1664
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2017/986 Esas – 2018/842 Karar
TARİHİ : 04/09/2018
DAVA :İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, alacağının tahsili amacıyla İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, gönderilen ödeme emrinin 26/05/2016 tarihinde davalı şahısa bizzat tebliğ edildiğini, davalı borçlunun 01/06/2016 tarihinde borca itiraz etmek sureti ile takibi durdurduğunu, davalı borçlunun hukuki bir gerekçeye dayanmadan yapılan borca itirazın haksız olduğunu, takip konusu alacağa ilişkin olarak gönderilen ödeme emrinde borcun konusu olan cari hesap açık olup, davalı borçlunun bu alacağı bildiği halde kötüniyetli olarak borca itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip zaptının tebliğ edildiği fakat her hangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince 04/09/2018 tarihli kararla, mahkemenin görevsiz olduğu, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, davanın TTK’nın 4/1. maddesi kapsamında sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı, davanın nispi ticari dava kabul edilmesi için de her iki tarafın da tacir olmasının ayrıca uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiğini, davanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verildiğini, somut olayda davalının … ünvanlı gerçek kişi tacir niteliğinde olduğunu, ticari işletmesinin olduğunu, icra takibinin dayanağının taraflar arasında bulunan cari hesap alacağı olduğunu, bu durumda taraflardan her ikisinin de tacir ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğunu, gerekçeli kararda belirtilen “davalının tacir olmadığı” ibaresinin tamamen gerçek dışı olup, görevsizlik kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımda cari hesaba dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vâki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.HMK’nın 115/1. maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca Mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.6102 Sayılı TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.Aynı Yasa’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Ticari davadan söz edebilmek için, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir.Öte yandan 6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanlığınca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1). İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1).TTK’nın 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler, tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı, üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden, esnaf sayılmasını gerektirmez. Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık satım sözleşmesi uyarınca düzenlenen faturadan kaynaklanmakta olup satım sözleşmesi TTK’da düzenlenmediğinden, ancak taraflardan her ikisinin de tacir olması halinde, davanın nispi ticari dava olduğu kabul edilecek ve Ticaret Mahkemesi görevli olacaktır. İşbu davada, davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığının, satımın da ticari satım olup olmadığının tesbiti gerekmektedir. TTK’nın 11(1) maddesi kapsamında ticari işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olarak tanımlanmış olup, ticari işletmenin ticaret siciline kayıtlı olmaması bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez. O halde ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen tacir-esnaf ayrımına ilişkin esaslar dikkate alınarak, gerekli araştırmalar yapılıp, davalının 2017 yılı itibariyle tacir sıfatını haiz olup olmadığının tespiti gerekirken, deliller toplanmadan ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf harçlarının talep halinde iadesine,4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair;HMK’nın 353/1a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 19/12/2019