Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/471 E. 2019/434 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/471
KARAR NO : 2019/434
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/1155 Esas
KARAR TARİHİ: 07/12/2018
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)- dava içi ihtiyati haciz
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sırasında istenen ihtiyati haczin reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı, süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dilekçede açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalılar ile müvekkili arasında imzalanan 26/09/2017 tarihli hisse devir sözleşmelerinin akdedilmesinde uğradığı ikrah ve ayrıca bedel kısmındaki ahlaka aykırılık sebebiyle, tahkikat sonucunda sözleşmelerde devri kararlaştırılan payların sözleşme tarihi olan 26/09/2017 tarihi itibariyle gerçek bedellerinin bilirkişi incelemesi ile belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere, HMK’nın 109. maddesi anlamında kısmi alacak davası olarak şimdilik 100.000,00 TL’nin anılan sözleşme tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faiziyle birlikte tahsiline, davalıların son dönemde basın yoluylada gündeme gelen mal kaçırma girişimlerinin önüne geçilmesi amacıyla davalıların tüm aktif mal varlığı hakkında teminatsız olarak, bu talebi kabul görmediği takdirde mahkemece takdir edilecek uygun bir teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 07/03/2018 tarihli, 2016/842 Esas – 2018/248 Karar sayılı kararında; “…Davacı vekilinin, dava dilekçesindeki ihtiyati haciz talebi, varlığı iddia olunan alacağı teminat altına alma amaçlıdır. İİK 257/1.maddesi gereğince vadesi gelmiş bir para borcu bulunmadığı gibi, alacağın varlığıda taraflar arasında çekişmeli olmakla ayrıca İİK 257/2.maddesi koşulları da bulunmadığından, mevcut delil durumuna göre talep yargılamayı gerektirmekle ihtiyati haciz talebinin reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu karara davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:Taraflar arasında varlığı iddia edilen alacak mevcut durumuyla muaccel nitelikte olduğunu, davanın konusunun ticari satımdan kaynaklanan alacak olduğunu, dava dilekçesinde detaylıca anlatıldığı üzere ikrah altinda imzalattırıldığını, devir sözleşmesiyle hisse senetlerinin devrinin sağlandığını, karşılığında borçlanılan bedelin ödenmediğini, senedin dayandığı hukuki ilişkinin niteliği gereği tarafların talepte bulunabileceğini,
Müvekkilinin borcunu yerine getirerek hisse devir sözleşmesi ile hissesini devrettiğini, bu hususun ispata muhtaç olmadığını, böylece sözleşme kapsamında ikrah altında da olsa edimini yerine getiren tarafın karşı taraftan edimini yerine getirmeye hakkı olduğu düşünülürse, borcun muaccel olmadığı gerekçesinin mesnetsiz ve hukuka aykırı nitelikte olduğunu, nitekim borcun ifasının talep edilebilirliği anlamına gelen muacceliyetin, somut olayda tarafın kendi borcunun ifasını gerçekleştirmesiyle, karşı taraftan talepte bulunabilmesinin mümkün olduğunu, Davalıların piyasadaki mevcut durumu göz önüne alındığında, aktif malvarlığına ilişkin ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, davalı …’ın mal kaçırmaya yönelik girişimlerine karşılık olarak tedbir kararı verilmesi gerektiğini, dava sonuçlanıncaya kadar olmak üzere ihtiyati haciz kararı ile müvekkilinin doğmuş ve doğacak zararlarının güvence altına alınması gerektiğini, davalıların borcunun muaccel olup ihtiyati haciz koşullarının gerçekleştiğini,İİK’nın ihtiyati hacze ilişkin 257. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca; vadesi gelmemiş bir borç için dahi ihtiyati haciz kararı verilebilmesinin mümkün olduğunu, nitekim davalılardan …’ın son dönemde basına da yansıyan mal kaçırmaya yönelik eylemleri nedeniyle ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini,İhtiyati haciz talebinin alacağın varlığının taraflar arasında çekişmeli olduğu gerekçesiyle reddinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,
Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin, ihtiyati haciz talebinin reddine dair ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Talep, İİK’nın 257 vd. maddeleri gereğince ihtiyati haciz istemine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasındaki 26.09.2017 tarihli hisse devir sözleşmelerinin ikrah sonucu imzalandığını, ayrıca bedel kısımlarında ahlaka aykırılık bulunduğunu, sözleşme tarihleri itibariyle hisselerin gerçek değerinin sözleşmede belirtilen değerler olamayacağını, bununla birlikte sözleşmede ödendiği belirtilen bedelin dahi ödenmediğini ileri sürerek ve davalıların mallarını kaçırma hazırlığında olduğu iddiasıyla, sonradan arttırılmak üzere şimdilik belirsiz alacak davası olarak açtığını bildirdiği dava içinde, 100.000 TL için ihtiyati haciz talebinde bulunmuş, ilk derece mahkemesince talep reddedilmiştir. Alacaklı vekilince bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İİK’nın 257. maddesi uyarınca, “Rehin ile temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” .Kural olarak, muaccel olmayan bir alacak için ihtiyati haciz istenemez ise de İİK’nın 257/2. maddesine göre, alacaklının alacağını tahsil yönünden ciddi bir tehlikeye düştüğüne veya düşmekte olduğuna delalet edecek hallerin varlığı halinde ihtiyati haciz istenebilir. Bu haller, borçlunun belli bir yerleşim yerinin olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya hazırlanması veya kendisinin kaçması veyahut da alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması halleridir. Böyle bir durumda alacaklının, alacağı ve ihtiyati haciz sebeplerinin varlığı, özellikle borçlunun borçtan kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye veya kaçırmaya hazırlandığı hakkında, mahkemeye kanaat verecek deliller göstermesi gerekir. Buradaki ispat, esas davadaki gibi tam bir ispat değildir. Mahkemenin alacağın ve ihtiyati haciz sebeplerinin varlığına kanaat getirmesi yeterlidir.İİK’nın 258. maddesi uyarınca, alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Somut olayda, davacının delil olarak dayandığı 26.09.2017 tarihli hisse devir sözleşme içerikleri de gözetildiğinde; davacının alacağının bulunup bulunmadığı, alacak varsa muaccel olup olmadığı hususları yargılamanın geldiği mevcut halde yaklaşık olarak ispat edilmemiştir. Kaldı ki mahkemece yargılama sürecinde değişen delil durumuna göre talep halinde her zaman ihtiyati haciz kararı verilmesi de mümkündür.Tüm bu açıklamalara göre, ilk derece mahkemesince ihtiyati haczin reddine dair karar isabetli olup, alacaklı vekilinin istinaf sebep ve gerekçeleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 258/3. maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21/03/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1-f ve İİK’nın 258/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.