Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/46 E. 2020/1075 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/46
KARAR NO: 2020/1075
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2018
NUMARASI: 2015/921E. – 2018/645 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükme karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıya ait malların müvekkilinin antreposunda muhafaza edilmek üzere 06.10.2007 tarihinde teslim edildiğini ve bu tarihten itibaren davalıya antrepo hizmeti verildiğini, 06.10.2007 ile 16.02.2015 tarihleri arasındaki antrepo hizmet bedelinin tahsili amacıyla müvekkilinin genel antrepo tarifesine göre düzenlenen 16.02.2015 tarihli … nolu 7.575,00 TL tutarlı faturanın davalıya posta yoluyla gönderilen faturanın 21.02.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, faturaya süresinde itiraz edilmediğini, davalının keşide ettiği Üsküdar … Noterliğinin 10.03.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarıyla ardiyede bulunan mallar hakkında açılan ceza davasının kesinleşmemesi nedeniyle davalının sorumlu olmadığının, taraflar arasında sözleşme bulunmadığının ve hizmet alınmadığının bildirilerek faturanın iade edildiğini, müvekkilince keşide edilen 13.03.2015 tarihli ihtarla yeniden faturanın tebliğ edilerek hizmet bedelinin istenilmesine rağmen, davalı tarafça 30.03.2015 tarihli ihtarla faturanın yeniden iade edildiğini, taraflar arasında yazılı bir antrepo sözleşmesi bulunmamasına rağmen, davalının ithal ettiği malların davacının antreposunda muhafaza edilmesi ile taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğunu, davalı tarafından düzenlenen gümrük beyannameleriyle de sözleme ilişkisi kapsamında emtianın teslim edildiğinin sabit olduğunu, emtianın davalının talep ve ısrarı ile müvekkilinin antreposunda muhafaza edildiğini, faturaya süresinde itiraz edilmediğini, ceza yargılaması devam ederken malların davalı tarafından başka bir antrepoya taşınmasının mümkün olduğunu, buna rağmen dava tarihine kadar müvekkilinden hizmet alındığını, müvekkilinin ceza davasının tarafı olmadığını ileri sürerek, 7575,00 TL’nin 20.03.2015 tarihinden işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsili talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının tasarım ve organizasyon işiyle iştigal ettiğini, iki adet langırt masasının İspanyol firmasından ithal edildiğini, ithal edilen ürünlerin Erenköy Gümrük Müdürlüğüne nakliyesi konusunda davacı şirketle anlaşma sağlandığını, Erenköy Gümrük Müdürülüğünce ürünlerin 1072 sayılı Yasa uyarınca ithali yasak olan ürünlerden olduğunun tespitinin yapılarak Kartal Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat edildiğini, bu müracat sonucunda Kartal 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.01.2008 tarih ve 2008/43 sayılı dosyası ile tespit edilen eşyalara el konularak, bilirkişi incelemesi yapılmasına, incelemeden sonra da ürünlerin adli emanet veyahut savcılık tarafından belirlenecek yerde muhafaza altına alınmasına karar verildiğini, Kadıköy 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.07.2008 tarih ve 2008/109 Esas sayılı kararı ile davaya konu ürünlerin zor alımına ve şirket yetkilisi ile gümrük müşavirinin cezalandırılmasına karar verildiğini, kararın temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin bozma kararı üzerine Anadolu 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.11.2013 tarih ve 2013/336 Esas sayılı dosyası ile , sanıkların beraatına, el konulan ürünlerin gümrük mevzuatı çerçevesinde mahrecine iadesine ilişkin verilen kararın henüz kesinleşmediğini, basiretli tacir olan davacının ürünlerin ithali yasak ürünler olduğunu teslim anında bildirmesi halinde müvekkilinin adli süreçlere maruz kalmayacağını, gümrük mevzuatı çerçevesinde mahrecine iadesine karar verilen ürün konusunda tek yetkilinin gümrük idaresi olması, müvekkilinin ceza soruşturmasına konu emtia hakkında tasarruf hakkının bulunmadığını, idare tarafından şikayet üzerine ceza soruşturmasının başlatılmasından sonra dava süresince ürünlerin antrepoda tutulmasından müvekkilinin sorumluluğunun olmadığını, ürünün ithalinin yasak olduğunun davacı tarafça bilindiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının sözleşme ilişkisini ikrar ettiğini, müvekkilinin ithal edilen ürünü denetleme yükümlülüğü bulunmadığını, nakliye ve antrepo hizmeti veren kuruluşların sadece riskli mallar listesinde bulunan emtia olup olmadığını kontrolle yükümlü olduğunu, özet beyanında emtianın langırt olarak gösterilmediğini, metal ve plastikten masa olarak nitelendirildiğini, müvekkilinin emtiayı açarak denetleme yükümlülüğü bulunmadığını, müvekkilinin ceza davasının tarafı olmadığı gibi teslim tarihinden itibaren emtiayı saklama edimini yerine getirerek sözleşme ücretine hak kazandığını belirterek, davanın kabulünü istemiştir. Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; ceza soruşturmasına konu edilen emtia üzerinde müvekkilinin tasarrufunun bulunmadığını, davacının ithali yasak ürünün teslim edildiğine ilişkin müvekkiline bilgi vermediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “.. Dosyada mevcut tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, yurtdışından davalı tarafça ithal edildiği anlaşılan langırt makinesinin 1072 sayılı yasaya muhalefet edilmesi suretiyle ithal edildiği, taraflar arasında antrepo hizmeti verilmesine yönelik herhangi bir yazılı sözleşmenin bulunmadığı, davalı taraf yönünden iş bu eşyalar ile ilgili olarak ceza yargılamasının yapıldığı ve Kartal 1. Sulh Ceza mahkemesinin 2008/43 sayılı dosyasında iş bu ürünlerin adli emanet yahut savcılık tarafından belirlenecek uygun bir yerde muhafaza altına alınmasına karar verildiği, ceza yargılaması sonucunda ise el konulan ürünlerin gümrük uygulamaları çerçevesinde mahrecine iadesine karar verildiği, nitekim bu ceza dosyalarında davacının taraf olmadığı davalı şirketin ortağının ise sanık sıfatıyla yargılandığı, iş bu malların 06.10.2007 tarihinde davacı şirkete teslim edildiği ve davacı tarafça düzenlenmiş … seri numaralı faturanın davalıya tebliği amaçlı posta alındısının dosyada yer aldığı, ceza yargılaması sırasında davacının antreposunda kalan bu mallar yönünden davalının ardiye ücretinden sorumlu olduğu mahkememizce anlaşılmaktadır. Her ne kadar kök bilirkişi raporunda ardiye ücreti olarak 2.263,49TL olarak hesaplanmış ise de davacı vekili tarafından sunulan ardiye ücretin hesaplanmasına ilişkin yukarıda da belirtelin yazılı beyan dilekçesi nazara alındığında, taleple bağlı kalınarak 7.575TL ardiye ücretinin 20.03.2015 tarihinden işleyecek avans faiz ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.” gerekçesiyle davanın kabulüne, 7.575,00 TL.nin 20.03.2015 tarihniden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Yargıtayın yerleşik içtihatları uyarınca el konulan malların antrepo ücretinden, malların teslim tarihiden ceza mahkemesi kararının kesinleştiği tarihe kadar idare ve gümrük müdürlüğünün sorumlu olduğuna ilişkin savunmaya itibar edilmeksizin karar verildiğini, bu hususun Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2013/16759 E. 2014/10045 K. sayılı ve 17.6.2014 tarihli kararında belirtildiğini, emsal karar uyarınca müvekkili şirketin yetkilisi aleyhinde açılan ceza davasının halen kesinleşmediği hususu da göz önünde bulundurulduğunda davanın tümden reddi gerektiğini, somut uyuşmazlıkta el konulan ürünlerle ile ilgili kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda verilen mahkumiyet hükmünün bozulduğunu, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ise sanıkların suç kastıyla hareket etmedikleri gerekçesiyle atılı suçtan beraatlarına ve el konulan ürünlerin gümrük mevzuatı çerçevesinde mahrecine iadesine karar verildiğini, kararın kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeksizin karar verilmesinin hatalı oludğunu; ilk derece mahkemesince, makul bir gerekçe belirtilmeksizin dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarına aykırı surette karar verildiğini, 18.09.2017 tarihli kök raporda davacının faturayı 659,33 kg brüt ağırlık üzerinden tanzim etmesine karşın, yükleme bildiriminde 200 kg olarak yer verildiği tespit edilerek, 200 kg brüt ücret için ardiye ücretinin 2.263,49 TL olabileceğinin belirlendiğini, itiraz üzerine alınan ek raporda davacının tek yanlı tarifesi gereği belirlenecek ücretin talebi aştığı, emsal ücretin dosyada bulunmadığı, taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı, ithal edilen ürüne kamu otoriteleri tarafından el konulduğundan kural olarak adli emanete alınması gerektiği halde bu uygulamanın yapılmadığı, buna göre genel şart uygulanmaksızın belirlenen 2.263,49 TL’nin hakkaniyete uygun olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğunun bildirildiğini, her iki raporda da özetle adli emanete alınması gereken eşyalar yönünden müvekkilin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının belirlenmesinden sonra sorumluluk söz konusu olacaksa yükleme bildiriminde yazılı 200 kg yük bakımından 2.263,49 TL olabileceğinin belirlenmesine rağmen, mahkemece açık tespitlere karşın müvekkilinin sorumluluğuna hükmedilerek davacının iradesiyle düzenlenen tarife ve genel şartlar isimli belgeye göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece bilirkişi raporundaki somut tespitler yerine davacının tek yanlı düzenlediği belgelere göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, faturanın tebliğ tarihi ispat edilmediğinden işlemiş faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle antrepo (saklama) sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilinin yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı şirket tarafından yurt dışından ithal edilen gümrük beyanına göre brüt ağırlığı 200 kg olan 2949,00 Euro bedelli emtianın davacıya ait antrepoya teslim edildiği, emtianın davalı tarafından yurt dışından ithal edildiği, dosya kapsamındaki belgelerden anlaşılmıştır. Emtia 10.06.2007 tarihinde davacıya teslim edilmiş olup, davacı 16.02.2015 tarihli faturayla teslim tarihinden fatura tarihine kadar ardiye ücreti olan 7.575,00 TL’yi 659,33 kg açıklamasıyla fatura ederek, borcun ödenmesini Kartal … Noterliğinin 13.03.2015 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle tebliğ emiş ve beş gün içerisinde ödenmesini talep etmiştir. Mahkemece celp edilen belgelere göre ihtarın 16.03.2015 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalının da 30.03.2015 tarihinde faturayı kabul etmeyerek davacıya iade ettiği anlaşılmıştır. Dosyadaki 14.09.2007 tarihli proforma faturaya göre, davalı tarafından yurt dışından ithal edilen gümrük ve yükleme bildirimine göre 200 kg ağırlığı bulunan emtianın langırt cinsi emtia olduğu, 1072 sayılı Kanun gereğince bu tür emtianın ithalinin yasak olması nedeniyle 07.01.2018 tarihli Gümrük Müdürlüğü yazısıyla Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına bildirildiği, Başsavcılığının talebi üzerine Kartal 1.Sulh Ceza Mahkemesinin 03.01.2008 tarih 2018/43 Değişik iş sayılı dosyası ile emtiaya el konulmasına karar verildiği görülmüştür. Eşyanın ithalinin yasak olması ve suç teşkil etmesi nedeniyle Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından davalı şirket yetkilisi ile gümrük memuru hakkında Kadıköy 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/109 Esas sayılı dosyasında açılan kamu davasında mahkemece, sanıkların cezalandırılmasına ve dava konusu makinelerin TCK.’nın 54. Maddesi gereğince zorla alınmasına karar verildiği, hükmün temyizi üzerine Yargıtay 7.Ceza Dairesinin bozma kararı üzerine İstanbul Anadolu 9.Asliye Ceza Mahkemesinin 28.11.2013 tarih 2013/336 Esas sayılı dosyasında, sanıkların beraatine ve el konulan ürünlerin gümrük mevzuatı çerçevesinde mahrecine iadesine karar verildiği, temyiz istemi üzerine Yargıtay 7.Ceza Dairesinin 25.10.2018 tarih 2015/15102 E.2018/10854 K. sayılı kararı ile suçun TCK’nın 66.maddesinde düzenlenen 8 yıllık asli zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kararın bozulmasına, kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine, el konulan eşyaların gümrük mevzuatı gereğince mahrecine iadesine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı alacağın belirlenmesi amacıyla mahkemece alınan 18.09.2007 tarihli raporun incelenmesinde, fatura ve gümrük beyannamesindeki 200 kg üzerinde yapılan hesaplamaya göre, davacı alacağının 2.263,49 TL olduğu, emtianın ağırlığının 659,33 kg üzerinden belirlenerek fatura düzenlenmesinin sebebinin anlaşılamadığı, bu halde hesap yapılması halinde alacağın 7.461,94 TL olduğu belirlenmiştir. İtiraz üzerine alınan 25.02.2017 tarihli ek raporda ise davacının dayandığı tarifeye göre ödenecek ücretin talepten daha fazla olduğu, yazılı ücret sözleşmesi bulunmaması, ithal edilen ürünün kamu otoriteleri tarafından el konulması nedeniyle ürünün adli emanete alınması gerekirken alınmaması, davacının dayandığı genel şartlar uygulanmaksızın tarifede yazılı birim ağırlığa göre 2.263,49 TL davacı alacağının bulunduğu belirlenmiştir. Somut olay incelendiğinde, emtianın davalı tarafından 06.10.2007 tarihinde davacıya teslim edildiği ancak ceza soruşturması kapsamında suç olan emtianın ithalinin yasak olması nedeniyle 03.01.2008 tarihinde emtiaya el konularak adli emanette veya Cumhuriyet Savcılığınca belirlenecek uygun yerde muhafazasına karar verildiği, ceza soruşturması sonucunda 28.11.2013 tarihinde el konulan ürünlerin gümrük mevzuatı uyarınca mahrecine iadesine karar verildiği, bu durumda kamu otoritelerince eşya hakkında el koyma kararı verdiği tarihinden itibaren, davalının antrepo ücretinden sorumlu olmayacağı kabul edilmelidir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 02/10/2012 tarih 2011/8065 E. 2012/14804 K. Sayılı kararı ) Esasen bu andan sonra kamu otoriteleri tarafından el konulan emtia üzerinden davalının herhangi bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Diğer bir anlatımla, teslim tarihinden el koyma tarihine kadar geçen süre yönünden saklama ücretinden davalı, bu tarihten itibaren ise idare sorumludur. Diğer yandan, davacı tarafından ibraz edilen genel antrepo hizmet tarifesinde “beher beyanname için 51 kg ve üstü hacimli mallarda 1m3=333 kğ.olarak hesaplanır” hükmü karşısında, emtianın hacmine göre 659,33 kg üzerinden yapılan hesaplamada bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Belirlenen ağırlığa göre teslim tarihi olan 06.10.2007 ile eşyaya el konulma tarihi olan 03.01.2008 tarihleri arasındaki süre yönünden antrepo alacağının belirlenerek hüküm altına alınması gerekmektedir. Bu durumda emtianın, el konulma tarihine kadar 89 (seksen dokuz ) gün süre ile antrepoda kaldığı kabul edilerek davacı alacağının belirlenmesi gerekir. Dosyada hükmü esas alınan bilirkişi raporuna göre 1.5 Euro/ Ton * 0.65867 Ton *89 gün hesabına göre davacı alacağı 87.93 Euro olarak belirlenecektir. Fatura tarihi olan 16.02.2015 tarihli merkez bankası Euro satış kurunun 2.8090 TL/Euro olduğu görüldüğünden davacı alacağının Türk Lirası karşılığının 247.00 TL olduğu anlaşılmıştır. Dosyada eksik tahkikat işlemi bulunmadığından, HMK.353/1.b.2.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından, davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne, 247.00 TL’ nin 20.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulü ile 247,00 TL alacağın 20.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 2-Fazla ilişkin istemin reddine, 3-Alınması gerekli 54,40 TL harcın peşin alınan 129,37 TL harçtan mahsubu ile artan 74,97 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen 54,40 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-AAÜT uyarınca 247,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-AAÜT uyarınca, davanın reddedilen bölümü üzerinden 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında sarf edilen 1.131,87 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 36,90 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Harcanmayan gider avansı kalması halinde, yatıran taraflara iadesine, 9-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 196,20 TL istinaf peşin harcının talep halinde davalıya iadesine, b-Davalı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile 73,70 TL istinaf yargılama giderleri toplamı olan 171,80 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 11-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.10.2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.