Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/448 E. 2021/285 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/448
KARAR NO: 2021/285
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2018
NUMARASI: 2017/246E. 2018/493K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; davalı … A.Ş. tarafından müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden 6.000,00 TL cari hesap alacağına dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, ancak müvekkilinin takip alacaklısına böyle bir borcunun bulunmadığını, davalının muhasebe kayıtlarında yapılan hatadan ötürü müvekkilinden alacaklı göründüğünü, davalı yanın kendi hesapları arasında virman yaparken müvekkilinin hesabından 6.000,00 TL alacak virmanlaması gerekirken ters işlem yaparak müvekkilini borçlu hale getirdiğini, bu nedenle cari hesap kayıtlarındaki yanlışlıktan ötürü müvekkilinin borçlu göründüğünü, bu hususun muhasebe kayıtlarının incelenmesi sonucu anlaşılacağını ileri sürerek, müvekkilinin icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine ve davalının haksız ve kötüniyetli olarak takip yapması nedeniyle dava değerinin % 20 ‘sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; taraflar arasında uzun süreden beri devam eden ticari ilişkinin bulunduğunu, davacı yanın, muhasebe kayıtlarında hata olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının müvekkili şirket nezdinde tutulan kayıtlara göre 4.447,42 TL hesap bakiyesi ile 1.552,58 TL kur farkından kaynaklanan borcunun bulunduğunu, borcun ödenmemesi nedeniyle davacı hakkında icra takibi başlatıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen üçüncü bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında uzun süreden beri devam eden ticari ilişki nedeniyle davalı şirket tarafından davacı adına 19 adet fatura tanzim edildiği, bu faturalardan dolayı toplam 11.049,28 USD karşılığı 23.903,47 TL alacağın doğduğu, davacı tarafından faturalara karşılık 19.456,05 TL ödeme yapıldığı, yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra davalının davacıdan tahsili gereken 6.000,00 TL alacağının bulunduğu, bu alacağın tahsili için de icra takibi başlattığı anlaşılmış olup, bu durumda davacının söz konusu takip nedeniyle borçlu olmadığına ilişkin iddiasında haklı olmadığı kanaatine varıldığından, bu kanaat ışığında davanın reddi gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla; Yargılama aşamasında alınan ve karara esas olan bilirkişi raporlarının eksik olduğu gibi, bahsi geçen raporların konusunda uzmanlığı olan kişilerden alınmadığını, Davalının cevap dilekçesinde 6.000,00 TL asıl alacağın dayanağının USD olarak tutulan alacakların TL olarak ödenmesinden dolayı 1.552,58 TL kur farkı ve 4.447,42 TL hesap bakiyesinden kaynaklandığının yazılı olduğunu, Tüm ödemelerin dikkate alınmadan bilirkişilerce rapor hazırlandığını, müvekkilinin üzerine düşen ödemelerin tamamını yaptığını, müvekkili tarafından 2014 yılı içinde yapılan ve davalı şirket kayıtlarında da mevcut olan bu ödemelerin bilirkişiler tarafından dikkate alınmadığını, 28.03.2014 yılı itibari ile ödemeler bitmiş gibi hatalı değerlendirme ile rapor düzenlendiğini, Taraflar arasındaki asıl sorunun; ARBTRAJ senedi olarak kaydı oluşturulan ve iadesi yapılan 6.000,00 TL tutarındaki çek olduğunu, davalının bu çeki düzenleyen ve çekin sahibi olan … Ltd.Şti.’ne çeki iade etmesine rağmen, ters kayıt ile sanki bu çekten alacaklı gibi kayıt oluşturduğunu, esasen davalının böyle bir alacağının bulunmadığını, Davalı şirket kayıtlarına depo (arbtraj) çeki olarak kayda alınan ve iadesi yapılan 6.000,00 TL tutarlı çekin, davalının kendi muhasebe kayıtlarında da kabul edildiği üzere sürastarya süresi (TTK m.1154- TTK m.1170 – TTK m.1155 ve m.1171) için taşıyana sürastarya parası (demuraj bedeli) için verilen bir çek olduğunu, demuraj bedeli doğması halinde ödenmek üzere verilen işbu çekin yedi günlük süresi içinde konteyner iadesi gerçekleştiğinden ve sürastarya süresi başlamadan konteynerin iade edilmiş olması nedeniyle bedelsiz kaldığını, yargılama aşamasında defalarca gümrük ve deniz taşımacılığı konusunda uzman bir bilirkişi tarafından inceleme yapılması taleplerinin ise hatalı olarak kabul edilmediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, inceleme yapan bilirkişi raporlarına dayalı olarak vermiş olduğu karara karşı istinaf taleplerinin kabulü ile lüzumu halinde gümrük mevzuatından anlayan bir bilirkişi ile bir SMM bilirkişiden ortaklaşa rapor alınmasını, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki açık hesap ilişkisinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Dava, İstanbul 16.ATM’nde ilk kez açılmış olmakla, bahsi geçen mahkemenin 23.05.2017 tarih, 2016/556 E., 2017/446 K.sayılı ilamı ile uyuşmazlığın demuraj bedelinden kaynaklanmış olduğundan bahisle İstanbul 17.ATM’nin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi) görevli olduğu için görevsizlik kararı verilmiş, söz konusu karar 04.07.2017 tarihinde kesinleşmiştir. Dosya kendisine gönderilen görevli ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisindeki İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının … A.Ş., borçlunun … Şti., alacak miktarının 6.000 TL cari hesap alacağı, borç sebebinin 6000 TL’lik 22.03.2016 vade tarihli cari hesap alacağı olarak gösterildiği, dosya içerisinde ödemenin ve cari hesap ekstresinin borçluya tebliğ edildiği, ancak takibe karşı herhangi bir itiraz başvurusunda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Görevsiz mahkemede alınan 30.12.2016 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacı tarafın ticari defterlerini ibraz etmediği, davalının ise 2013,2014,2015 yıllarına ait ticari defterlerinin usulüne uygun olduğu dolayısıyla lehine delil niteliği bulunduğu, davalı tarafın 22.03.2016 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden cari hesap bakiye alacağı olan 6.000,00 TL’nin tahsili için icra takibinde bulunduğu, bu dosyada herhangi bir itiraz olmadığı için icra takibinin kesinleştiği, davacının sonrasında eldeki menfi tespit davasını açmış olduğu, davalı yanın kendi ticari defterlerindeki kayıtlardan anlaşılacağı üzere davalı yanca depo çeki olarak alınan 6000 TL tutarındaki çekin iadesinin söz konusu olduğu, çekin depo çeki oluşundan ötürü davalı kayıtlarında tahsilat şeklinde yer aldığı, ancak bahsi geçen çekin ödemesinin yapılmamış olmasından ötürü iadesi ile davacı hesabına borç kaydedildiği, bu çekin davalı tarafından iade edilmesinden ötürü davalıya ait kayıtlarda söz konusu çek miktarı olan 6000 TL tutarında davalının davacıdan alacaklı olarak göründüğü anlaşılmaktadır. Dosya içerisinde … Bankası A.Ş.’ye ait keşidecesi … Ltd. Şti, lehtarı … A.Ş. olan 31.07.2014 keşide tarihli 6000 TL tutarlı çekin bulunduğu anlaşılmaktadır. Görevli ilk derece mahkemesince, Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi kanalıyla alınan 18.04.2018 havale tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacının 2014 ticari yılı defterlerinin usulüne uygun olduğu, yine 2015-2016 yılları için elektronik ortamda tutulan defterlerinin sahibi lehine delil teşkil edecek nitelikte olduğu, takip tarihi olan 21.03.2016 tarihi itibariyle davacı yanın davalı yana 10.494,46 TL borcu göründüğü, deva konusu edilen davacı tarafından önce davacıya alacaklandırıp sonrasında iade edilmek suretiyle davacı aleyhine borç yaratılan depozito bedeli kapsamındaki 6000 TL tutarlı çekin davacı defterlerinde yer almadığı yönünde sonuca ulaşılmıştır. Görevli ilk derece mahkemesince alınan farklı bilirkişi tarafından hazırlanan 16.10.2018 tarihli raporun incelenmesinde; dosya içerisinde yer alan daha önceki bilirkişiler tarafından hazırlanmış 30.11.2016 tarihli ve 18.08.2018 tarihli bilirkişi raporları değerlendirilmiş, davalı tarafın 2014,2015,2016 yılına ait ticari defterlerinin usulüne uygun olduğu, davalı tarafından 2014 yılında davacı adına USD yabancı para cinsinden tanzim edilen faturalar karşılığı tahsil edilen tutarların alacak ve kur farklarının borç kaydı ile davalının davacıdan 31.12.2016 tarihi itibariyle 6.000 TL alacaklı olduğu, davalı şirketin davacı hesabına 28.02.2014 tarihinde 5000 TL ve 28.04.2014 tarihinde 6000 TL tutarında depo çeki alınan açıklama ile alacak kaydı yaptığı, netice olarak, davalı tarafından 2014 yılında davacı adına tanzim edilen toplam 11.049,28 USD karşılığı 23.903,47 TL faturanın karşılığı olarak tahsil edilen 19.456,05 TL’nin mahsubu ile kur farkları sonucu davalının davacıdan dava ve 31.12.12016 tarihi itibariyle 6000 TL alacaklı olduğu yönünde kanaat bildirildiği görülmektedir. İlk derece mahkemesinin gerekçesinde benimsenen 3. bilirkişi raporuna göre; davalı şirket tarafından davacı adına 19 adet fatura keşide edildiği, bu faturalardan dolayı toplam 11.049,28 USD karşılığı 23.903,47 TL alacağın doğduğu, davacı tarafından faturalara karşılık 19.456,05 TL ödeme yapıldığı, yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra davalının davacıdan tahsili gereken 6.000 TL alacağı bulunduğu anlaşılmış olup davanın reddine yönelik hüküm tesis edilmiştir. 16.10.2018 tarihli bilirkişi raporu ilk derece mahkemesince hükme esas alınmakla, davacı adına USD yabancı para cinsinden tanzim edilen faturalar karşılığı tahsil edilen tutarların alacak ve kur farklarının borç kaydı ile davalının davacıdan 31.12.2016 tarihi itibariyle 6.000 TL alacaklı olduğu hususunun davalının usulüne uygun ticari defterlerinde kayıt altına alındığı sözkonusu bilirkişi raporunda tespit edilmiştir. Somut olayda, taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmamakla birlikte, Yargıtay 19. HD’nin 09/09/2015 tarihli, 2015/1604 E- 2015/10786 K. sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere, dosyaya ibraz edilen satım konusu mallara ilişkin faturaların bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere bedellerinin öncelikle yabancı para cinsinden gösterildiği ve Vergi Usul Kanunu’ndaki zorunluluk nedeniyle Türk Lirası üzerinden düzenlendiği anlaşılmaktadır. Yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için uygulama ya da teamül aranmaz. Somut olayda bahsi geçen çekin ticari defterlere kur karşılığının kaydedildiği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince öncelikle kur farkı konusunda taraf ticari defterleri arasındaki uyumsuzluk bulunup bulunmadığı tereddütsüz şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada; çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemez ( Yargıtay 19. HD, 10.02.2016 tarih, 2015/11192 Esas- 2016/2067 Karar sayılı ilamı). Davalı vekili, davaya esas 6000 TL tutarındaki çekin, sürastarya ücreti kapsamında depo bedeli adı altında keşide edilen çek olduğunu iddia etmekle, somut olayda deniz ticareti hukuku konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle taraflar arasında sürastarya ücreti tahakkuk etmesini gerektirecek koşulların oluşup oluşmadığına yönelik bir yargılama faaliyeti içine girilerek deniz ticaret hukukunun kendine özgü özellikleri uyarınca … Bankası A.Ş.’ye ait keşidecesi … Ltd. Şti, lehtarı … A.Ş. olan 31.07.2014 keşide tarihli 6000 TL tutarlı çekin hukuki dayanağının ortaya konulması gerekirken ilk derece mahkemesince sadece ticari defterlere yansıyan cari hesap ilişkisi kapsamındaki karşılıklı kayıtlar neticesi mahsuplaşma yoluyla sonuca ulaşılması hukuka aykırı olmuştur. Diğer taraftan, davalı tarafın bahsi geçen bu çeki … Şti.’ne iade etmesine rağmen kendi ticari defterlerinde sanki bu çekten alacaklıymış gibi ters kayıt oluşturduğu davacı tarafça ileri sürülmüş ve bu husus bilirkişi raporlarıyla da ortaya konulmuş olmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu yöndeki savunma hiç tartışılmadan eksik gerekçe ile sonuca ulaşılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin istinaf karar harcının, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 04.03.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.