Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/445 E. 2021/48 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/445
KARAR NO: 2021/48
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2018
NUMARASI: 2016/275 E. – 2018/680 K.
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali ( Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulune yönelik verilen hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı borçlu … Ltd.Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden ticari kredi, kredi kartı ve çek bedeli kredileri kullandırıldığını, genel kredi sözleşmesini davalı …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil suretiyle imzaladığını, bankaca kullandırılan kredilerden kaynaklanan alacağın süresinde ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla Kadıköy …Noterliğinin 27.11.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile hesabın kat edilerek borcun ödenmesinin talep edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine ihtiyati haciz kararı alınarak borçlular hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe geçildiğini, borçluların itirazı üzerine takibin durduğunu, yapılan itirazın haksız olduğunu, davalının, sözleşmenin geçersizliğine yönelik itirazlarının yersiz olduğunu, asıl alacağa uygulanan işlemiş faiz ve BSMV oranlarının sözleşme hükümlerine uygun olduğunu, kredinin geri ödenmemesi sebebiyle takibin başlatılmasına borçluların sebep olduğunu, imzalanan sözleşme hükümlerini borçluların kabul ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2009 yılında diğer müvekkili … ile evlenerek Türkiye’de öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladığını ve oturma izni aldığını, müvekkilinin Türkçe bilmediğini, alacaklı bankanın Türkçe metnine tercümansız imza attırdığını, bankanın müvekkilinin iradesini yanıltarak kendi yazdığı metnin aynısını müvekkiline yazdırdığını, bu nedenle genel kredi sözleşmesinin batıl olduğunu, kefalet öncesinde de müvekkilinin eşinin onayının TBK’nın 584.maddesi gereğince alınmadığını, bankaca takip öncesi kefil ve asıl borçlunun temerrüde düşürülmediğini, müvekkilinin anlatılan nedenlerle müteselsil kefil sıfatının bılınmadığını, bankaca şimdiye kadar müvekkiline İngilizce tercümeli ihtar gönderilerek müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, müvekkilinin hataya düşürülerek kefalet sözleşmesinin imzalatıldığını, davalının iradesinin sakatlandığını, müvekkilinin müteselsil kefalet konusunda bilgisiz olduğunu, bankaca buna ilişkin işlemlerin yapılmaması nedeniyle sözleşmenin baştan itibaren batıl olduğunu, bankanın bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, banka görevlilerince hazırlanan Türkçe metnin müvekkiline yazdırıldığını, Türkçe bilmeyen müvekkilinin sözleşmeyi anlaması ve serbest iradesi ile sözleşmeyi imzalamasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; genel kredi sözleşmesindeki kefaletin yasanın aradığı tüm şartların yerine getirilerek imzalandığını, kefilin sorumlu olduğu miktarın, kefalet türünün ve miktarın bizzat kefilin el yazısı ile yazıldığını, davalının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak 2009 yılından bu yana Türkiye’de yaşayarak öğretim görevlisi olarak çalıştığını, davalının dava dışı borçlu şirketin ortaklarından olması nedeniyle eş rızasının aranmayacağını, kaldı ki davalının eşinin de sözleşmenin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olduğunu, davalının geçerli kefalet sözleşmesi uyarınca ortağı olduğu şirketin kullandığı kredi borcunun kefili olduğunu, kötü niyetli ve ödeme yapmaktan kaçınmak için eldeki davanın açıldığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde, müvekkilinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmadığını, müvekkiline tercümeli ihtarla bildirimde bulunulmaması nedeniyle temerrüdün oluşmadığını, bankanın bilgi verme yükümlülüğüne aykırı şekilde hareket ettiğini, banka görevlilerinin yazdığı metnini müvekkiline yazdırılarak iradesinin sakatlandığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “… İddia, savunma, alınan bilirkişi kök ve ek raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davanın genel kredi sözleşmesine kefaletten doğan alacağın tahsilinde itirazın iptaline ilişkin olduğu, davacı tarafından davalı aleyhine 1.086,53 TL ana para, 288,75 TL %24,24 işlemiş akdi faiz, 14,45 %5 BSMV toplamı 1.389,73 TL, + 4.784,61 TL ana para, 1.335,76 TL işlemiş %36 akdi faiz, 66,80 TL %5 BSMV toplamı 6.187,17 TL + 20.452,92 TL ana para, 2.841,06 TL işlemiş % 16.74 akdi faiz, 142,05 TL % 5 BSMV toplamı 23.436,06 TL + 0,02 TL işlemiş %17 akdi faiz, 94.952,13 TL ana para, 28.349,26 TL işlemiş % 36 akdi faiz, 1.417,46 TL %5 BSMV toplamı 124.718,85 TL olmak üzere toplam 155.731,83 TL alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı tarafından yasal 7 günlük süre içinde borcun tamamına, faize ve tüm ferilerine itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğu, yapılan yargılama, toplanan deliller ve oluşa uygun, denetime açık ve karar vermeye elverişli bilirkişi raporuna dayanılarak; davalının davadışı … Ltd.Şti. Nin ortağı olduğu, sözleşmeyi kefil olarak imzaladığı, hatta eşi …’nın da aynı sözleşmede müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, Borçlar Kanunu 584. Madde 3. Fıkrasına göre eşin rızası aranmaksızın kefaletinin geçerli olduğu, davalının kendi el yazısı ile kefalet limiti, kefalet türü ve kefil olunan miktarın yazıldığı, bu şekilde davalının kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu, bilirkişi raporunun denetime açık ve karar vermeye elverişli olması nedeniyle karara esas alınarak; davacının davasının kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 137.881,48 TL üzerinden iptaline, asıl alacak olan 1.261,24 TL’ye %33,48 oranında, 5.444,62 TL’ ye %72 oranında, 21.989,91 TL’ye %48,48 oranında, 109.185,71 TL’ye %72 oranında temerrüt faizi ve %5 oranında BSMV uygulanmak ve takip talebindeki diğer koşullarla takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın %20 si oranında 27.576,29 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Müvekkilinin 2009 yılında diğer müvekkili … ile evlenerek Türkiye’de yaşamaya başladığını, oturma ve çalışma iznini alarak İstanbul Bilgi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Yüksek Okulu Gastronomi ve Mutfak Sanatları Lisans Programında Öğretim görevlisi olarak çalıştığını, dava vekaletinden anlaşılacağı üzere müvekkilinin Türkçe bilmediğini, resmi işlemlerini tercüman marifetiyle yerine getirdiğini, borca dayanak olan belgede müvekkilin Türkçe metne tercümansız imza attığının görüleceğini, alacaklının, müvekkilin iradesini yanıltarak kendi yazmış olduğu Türkçe metnin aynısını müvekkiline yazdırarak hukuka aykırı işlem gerçekleştirildiğini, bu nedende borca dayanak yapılan genel kredi sözleşmesinin batıl olduğunu, bankaca usulüne uygun şekilde asıl borçlu ile kefilleri temerrüde düşürülmediğini, kefilin sorumluluğu için temerrüdün şart olduğunu, müvekkilinin müteselsil kefil sıfatının bulunmadığını, bankaca müvekkiline İngilizce tercümeli ihtar gönderilerek müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, kefalet sözleşmesinin müvekkilinin iradesinin sakatlanarak imzalanması nedeniyle geçersiz olduğunu, sözleşme hususunda bankanın bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve müvekkilinin sözleşme şartları hakkında bilgisiz olduğunu, müvekkilinin serbest iradesiyle sözleşmeyi anlaması ve imzalamasının mümkün olmadığını, belirtilen hususların mahkeme ve bilirkişilerce dikkate alınmadığını, tanıkların dinlenmeden karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından ticari kredi sözleşmeleri kapsamında, dava dışı şirkete kullandırılan ticari kredi, kredi kartı, çek kredisi borcu olan toplam 155.731,83 TL nin tahsili amacıyla takip takip başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu, itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Davacı banka ile dava dışı … Ltd.Şti arasında arasında çeşitli tarihlerde genel kredi sözleşmeleri düzenlenmiştir. Davalının, şirket ortağı olarak sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı görülmüştür. 17.05.2013 tarihli kefalet taahhüdünde, davalını, ortağı olduğu dava dışı şirketin doğmuş ve doğacak borçları nedeniyle 115.000,00 TL için müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu anlaşılmaktadır. Diğer sözleşmelerde de kefil olarak imzası bulunduğu, 20.05.2014 tarihli sözleşmeyle şirketin doğmuş ve doğacak borçları nedeniyle 785.000,00 TL limitle kefil olduğu, kefalet miktarı, türü ve diğer hususların davalının el yazısıyla yazıldığı, sözleşmenin okunarak kabul edildiğinin belirtildiği görülmüştür. Tüm sözleşmelerde, davalının yanı sıra eşinin de kefil sıfatıyla imzası bulunmaktadır. Kredi borcunun ödenmemesi üzerine bankaca hesabın kat edilerek borçlu şirketin sözleşmedeki adresine Kadıköy …Noterliğinin 27.11.2015 tarih ve … yevmiye nolu kat ihtarının gönderildiği, borçlu şirketin adresinden taşınması nedeniyle ihtarın tebliğ edilemediği, kat ihtarının davalı borçluya tebliğ edilemediği anlaşılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesinin “Yasal İkametgahlar” başlıklı maddesinde, “Müşteri ve müteselsil kefil’ler ve rehin verenler, iş bu sözleşmede yer alan hususların yerine getirilmesi ve Banka’ca kendilerine gerekli tebligatın yapılabilmesi için bu sözleşmenin ilgili maddelerinde yazılı Türkiye içindeki adresi İİK.21.maddesi ve 148/a maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla kanuni ikametgah ittihaz ettiklerini, belirtilen yerde adres yazılmaması halinde, Türkiye Sicil Dosyasındaki son adreslerini veya banka tarafından son olarak hesap özeti gönderilen adreslerinin muhtarlıkta kaydı bulunmasa bile yasal ikametgahları olduğunu, bu adreslere gönderilecek tebligatların kendilerine yapılmış sayıldığını, yine bu sözleşmenin taraflarından birine yapılmış tebligatın diğerlerine de sayılacağını, ileride diğer bir mahalli kanuni ikametgah ittihaz edecek olurlarsa, bu yeni adresi derhal Noter aracılığı ile Banka’ya bildirmeyi, bildirmedikleri taktirde bu sözleşmede yazılı adreslerine gönderilecek her türlü tebligatın bu adreslere ulaştığı tarihte kendilerine tebliğ edilmiş sayılacağını kabul ve taahhüt ederler” hükmüne yer verilmiştir. İİK’nın 68/b maddesinde, “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır. Kefil kefalet ettikleri sözleşmelerden dolayı asıl borçlunun borcundan kefalet limiti kapsamında tüm feriler dahil olmak üzere ( temerrüt faizi, masraflar ) sorumludur. Bunun dışında kefil temerrüde düşürülmüş ise asıl borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile de sorumludur. Sözleşmelerin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu uyarınca kefil hakkında icra takibi yapılabilmesi için ayrıca kendisine temerrüt ihtarında bulunulmasına gerek yoktur. Temerrüt ihtarı kefile tebliğ edilmediyse kefilin temerrüdünün, takip tarihinde başladığı kabul edilir (Yargıtay 19.HD’nin 14/12/2015 tarih, 2015/6616E. 2015/16781K. sayılı ilamı). Davacı bankanın, dava dışı asıl kredi borçlusu … Ltd. Şti. ile kefillere Kadıköy …Noterliğinin 27.11.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide etmiş olduğu, davalıya gönderilen tebligatın muhatabın gösterilen adreste bulunmaması nedeniyle iade edildiği, temerrüt ihtarının davalı kefile tebliğ edilmediği anlaşılmıştır. Davalı kefile çıkarılan tebligat sözleşmede belirtilen adresine gönderilmemiştir. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde, kefilin temerrüdü oluştuğu kabul edilerek, 03.12.2013 tarihinde temerrüdün oluştuğu kabul edilerek takip tarihine kadar hesaplama yapılmıştır. Mahkemece, bilirkişi raporuyla belirlenen asıl alacak, temerrüt faizi ve BSMV ayrıştırılmadan sonuç alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilerek hüküm kurulmuş ve toplam miktara takip tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanmıştır. TBK’nın 121/3.maddesi gereğince temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi uygulanması yasaktır. Bu durumda, mahkemece bilirkişiden belirlenen ilkeler ışığında ek rapor alınarak, asıl alacak, ve ferileri belirlenerek takip talebindeki her bir istek kalemi ( asıl alacak, işlemiş faiz ve BSMV) hakkında infazda tereddüt yaratmayacak ve yasanın emredici hükmüne aykırı olmayacak şekilde karar verilmesi gerekir. HMK’nın 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, ) İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile belirlenen miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmiş ise de, faize faiz yürütülmesi yasağına aykırı şekilde temerrüt faizine de temerrüt faizi uygulandığı, hükümde asıl alacak, işlemiş faiz ve BSM nin ayrı ayrı gösterilmeyerek infaza elverişli bir hüküm kurulmadığı anlaşılmakla belirtilen şekilde inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Açıklanan sebeplerle HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.21.01.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.