Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/392 E. 2021/213 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/392
KARAR NO : 2021/213
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2018
NUMARASI: 2016/1252E. 2018/67K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin … Marka bir araç satın aldığını, aracı satın aldıktan sonra yıllık muayeneye götürdüğünde şase numarasının orjinal olmadığının anlaşıldığını, yapılan incelemede üretim esnasında şase/motor numarasının sehven hatalı olarak vurulduğunun anlaşıldığını, İTÜ Makine Fakültesi Otomobil Laboratuvarının raporu üzerine araca yeni bir şase numarası verildiğini, aracın şase numarası değişikliğinden dolayı değerinin düştüğünü ve bu işlemler yapılırken aracın servis dışı kaldığını ve müvekkilinin zarara uğradığını, müvekkilinin davalı şirkete başvurarak zararının karşılanmasını istediğini, ancak davalı firmanın buna yanaşmadığını belirterek, araç için ödenen bedelin iadesine veya aynı model fabrika çıkışlı başka bir araçla değiştirilmesine, ayıplı hizmetten dolayı meydana gelen zararların tespiti ile tazminine, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davaya konu aracın ticari amaçla kullanılan … Transit Van Model ticari bir araç olduğunu, davacının tüketici kabul edilemeyeceğini, davacının müvekkili şirket ile yapmış olduğu görüşmelerde ticari kazanç kaybının karşılanmasını talep ettiğini, bu haliyle tüketici mahkemelerinin görevsiz olduğunu ve davanın Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, aracın ticari garanti şartlarına tabi olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava ve uyuşmazlık tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 25/3, 4 fıkraları ve 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 207 maddesi uyarınca satıcının ayıba karşı tekeffülden doğan sorumluluğu, satıcı tarafından daha uzun süre kefalet edilmedikçe satılanın tesliminden itibaren altı ay içinde zamanaşımına uğrar. Davalı tarafça dosyaya sunulan ticari garanti şartları incelendiğinde, garanti süresinin aracın teslim tarihinden itibaren 2 yıl yahut aracın 100.000 km ye ulaşması halinde(hangisi önce gerçekleşirse) dolacağının düzenlendiği anlaşılmıştır.Şu halde satıcı tarafından ayıba karşı tekeffül süresinin 2 yıl olduğu kabul edilse dahi, aracın teslim tarihi ile dava tarihi arasında; hem 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 25/3, 4 fıkraları ve 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 207 maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı tarafça zamanaşımı def’inin süresinde ileri sürüldüğü anlaşılmakla Davanın Zamanaşımı nedeni ile reddine gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla; Borçlar Kanunu’nda belirtilen iki yıllık sürenin açık görünen ayıplar için geçerli olduğunu, araçta çıkan ayıbın ise “gizli ayıp” olduğunu, gizli ayıpta “öğrenildiği zamandan itibaren” zaman aşımı süresinin başladığını, müvekkilinin 2010 yılında araç muayenesinde şasenin numarasının hatalı olduğunu öğrendiğini, 17.02.2010 tarihinde İTÜ Makine Fakültesi Otomotiv Laboratuvarı’ndan rapor aldığını, raporda hatanın üretim hatası olduğunun açıkça belirtildiğini, davalı firmanın üretim hatasını kabul ederek aracın şase numarasını değiştirerek ruhsata işlediğini, ancak müvekkilinin mağduriyetinin giderilmediğini , müvekkilinin araçtaki gizli ayıbı ancak muayene sonucu öğrendikten sonra bir yıl içinde davayı açtığını, zamanaşımı süresini kaçırmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava; satın alınan aracın ayıplı olduğu iddiasıyla, satımın feshi ve semenin iadesi, olmadığı takdirde aracın ayıptan ari bir yenisiyle değiştirilmesi ve tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Üretimden kaynaklanan gizli ayıbın varlığı halinde satıcı ile birlikte üretici de alıcıya karşı sorumludur. Davacının dava dilekçesindeki talepleri açısından satış konusu araç üzerinde inceleme yapılarak ayıbın varlığının ve ihbar yükümlülüğünün yerine getirildiğinin kanıtlanması gerekir. Araç satın alma tarihi 22.08.2007 olmakla; bu tarih itibariyle olaya uygulanması gereken 818 sayılı BK ve 6762 sayılı TTK ‘dır. BK’nın 207. maddesine göre, satıcı daha uzun müddet için kefalet etmemiş ise, satılanı ayıba karşı tekeffülden mütevellit her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra meydana çıksa bile alıcıya teslim vukuundan itibaren bir sene geçmekle sakıt olur. Anılan hükümdeki bu sürenin ticari satışlar yönünden altı ay olduğu TTK’nın 25/4. maddesinde hükme bağlanmıştır. BK’nınn 207/son maddesi uyarınca, satıcı, alıcıyı iğfal etmiş ise, bir yıllık zamanaşımından yararlanamaz.Somut olayda araç, davacı tarafından dava dışı şirketten satın alınmıştır. Dosya içerisindeki 02.03.2010 tarihli Tuzla Trafik Tescil Büro Amirliğine hitaben kaleme alındığı anlaşılan yazı içeriğinden; aracın 22.02.2010 tarihinde muayene süresi bitmiş olmakla, muayene için talepte bulunulduğunda şase numarasının orjinal olmadığı bilgisinin verildiğinin anlaşıldığı, yine 26.04.2010 tarihli araç muayene tutanağında da ”şase no: yanlış” şeklinde ibarenin bulunduğu, İTÜ Otomotiv Labaratuvarından alınan 17.02.2010 tarihli raporda da aracın şase numarası ile ilgili tespite yer verildiği görülmektedir. Dosya içerisindeki … tarafından tutulan 04.06.2007 tarihli tutanakta ”Üretim esnasında şase numarası hatalı olarak vurulmuştur” şeklinde ibare mevcuttur. Ancak bu tutanağın davacının bilgisinde olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Sonuç olarak; garanti süresi içinde meydana gelen hasarın, araçtaki üretim hatasına bağlı olarak teknik yönü ağırlıklı bir kusur ve bir ayıba bağlı olarak gerçekleştiği 22.11.2013 tarihli bilirkişi raporundan da ortaya konulmuştur. Ancak az yukarıda bahsi geçtiği üzere, davacının dava konusu araçtaki hatayı ilk kez 02.02.2010 tarihinden önce öğrendiği 17.02.2010 tarihli raporda da şase numarasındaki hatanın belirlendiği anlaşılmakla; davacı artık bu tarihte ayıbı öğrenmiş olduğundan, bu durumda anılan yasa hükmü uyarınca derhal satıcıya ayıp ihbarında bulunması gerekirken 29.06.2011 tarihinde eldeki davayı açmıştır. Ayıp durumu 02.02.2010 tarihinde öğrenilmiş olduğuna göre, ihbarın derhal yapılması gerekir (Bkz; Yargıtay 19. HD, T: 30.09.2013, 2013/12453 E, 2013/14979 K sayılı ilamı) Satış tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 25/4. maddesinde ticari satışlarda ayıba karşı tekeffül sebebiyle açılacak davalarda zamanaşımı süresi altı ay olarak belirlenmiştir. Ancak satılan mala daha uzun süreli garanti verildiği zaman zamanaşımı süresi, garanti süresine göre belirlenecektir. Dosya içerisinde garanti belgesi bulunmakla birlikte aracın satımına ilişkin faturanın düzenlendiği tarihten itiberen eldeki davanın açılış tarihine kadar geçen sürede garanti süresinin ve zamanaşımının geçtiği anlaşılmaktadır. Davalı süresinde zamanaşımı defini ileri sürmüş olduğundan zamanaşımı nedeniyle davanın reddi yönünde verilen ilk derece mahkemesi kararı isabetlidir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, başvuru sırasında yatırılan 35,90 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,4-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.02.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.