Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/381 E. 2021/98 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/381
KARAR NO : 2021/98
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2018
NUMARASI: 2016/44 E.2018/129K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, karşı davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; davacı ile davalı arasında bir süredir devam eden ABD doları bazında bir cari hesap ilişkisi bulunduğunu, bu ticari ilişki neticesi davacı tarafından davalıya ABD doları cinsinden faturalar kesildiğini, davalının davacıya olan cari hesap borcunun Eylül 2015 itibariyle 20.922,22 ABD dolar olduğunu, ihtarname ile temerrüde düşürülmesine rağmen davalının borcunu ödememesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü nezdinde icra takibi başladıldığını, davalının takibe itirazı üzerin takibin durduğunu, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, 20.922,22 ABD doları alacağın TBK’nın 99/3. maddesi uyarınca aynen veya fiili ödeme günündeki rayice göre TL üzerinden, takip tarihinden itibaren işleyecek TCMB ticari avans faizi ile birlikte hesaplanarak davalıdan tahsiline, toplam alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde davaya alacak davası şeklinde devam olunarak dava konusu alacağın TCMB avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında ve karşı davasında özetle; davacı-karşı davalının iddiasına dayanak olarak gösterdiği cari hesap ekstresini kabul etmediklerini, faturanın içeriğinde yasal olarak bulunmaması gereken hususların olduğu iddia edilmişse de bu konuya ilişkin bir açıklama yapılmadığını, faturada usule aykırı hiçbir husus bulunmadığını, müvekkilinin, davacı-karşı davalıya herhangi bir borcu bulunmadığı gibi, esasen aynı ticari ilişki kapsamında alacağının bulunduğunu, davalı- karşı davacı şirkete, iddia ettiği borç kaydına dayanak oluşturacak nitelikte bir kur farkı faturasının da düzenlenmemiş/tebliğ edilmemiş olduğunu, davalı-karşı davacı şirketin son olarak davacı-karşı davalıya kestiği mal faturalarından kaynaklı 24.226,90 TL tutarında bakiye alacağının olduğunu beyanla, asıl davanın reddine, asıl davada davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, karşı dava olarak, aynı ticari ilişki kapsamında mevcut 24.226,90 TL tutarındaki alacağın, davalı-karşı davacı tarafından keşide edilen ihtarnamenin davacı-karşı davalıya tebliği tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama, asıl davada ve karşı davada davacının iddiaları, davalının beyanları, icra takip dosyası, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı … San ve Tic Ltd Şti ile davalı … Sanve Tic AŞ arasında ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; asıl dava yönünden taraflar arasında bulunan ticari ilişki sebebi ile davacı tarafından davalı karşı davacı aleyhine başlatılan icra takibine, davalı karşı davacı tarafça yapılan itirazın iptaline yönelik itirazın iptali davası olduğu, karşı dava yönünden ise taraflar arasındaki ticari ilişki sebebi ile davalı karşı davacının davacı karşı davalıdan olan alacağının tahsiline yönelik alacak davası olduğu, davacı tarafından süresi içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı, davacı ile davalı arasında cari hesap ilişkisinin yabancı para cinsinden yapılacağına yönelik herhangi bir sözleşme bulunmadığı, ancak taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin incelenmesi suretiyle, davacının düzenlediği bütün faturaların USD cinsinden olduğu, cari hesabın USD cinsinden yürütüldüğü, bu bağlamda taraflar arasında bir mutad uygulama meydana geldiği, cari hesap ilişkisi çerçevesinde 31/03/2014-31/12/2014 tarihlerinde davacı tarafından kur farkı faturasının düzenlendiği ve davalının ticari defterlerinde mevcut olduğu taraflar arasında itilaf olmadığı, taraflar arasındaki anlaşmazlığın davacı tarafından 30/06/2015 tarihinde kesilen 78.304,77 TL tutarındaki kur farkı kaydından kaynaklandığı, davacının USD olarak, yabancı para cinsinden ödeme talebinde bulunabileceği, cari hesabın USD olarak tutulduğu anlaşıldığından, davacının kur farkı talep edebileceği, davacı ile davalı arasında 2012 yılında başlayan bir ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı tarafından daha önce 31/03/2014-31/12/2014 tarihlerinde kesilen kur farkı faturalarının davalı tarafça kabul edilerek ticari defterlere işlenmiş olduğu, dolayısıyla taraflar arasında kur farkı uygulamasının mutad hale geldiği ve bu iki kur farkının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması hususunun davalı tarafından da taraflar arasındaki ilişkinin USD cinsinden olduğuna ilişkin zımni kabul niteliğini taşıdığı, bu itibarla davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 20.922,22USD miktarında alacaklı olduğu, yine davacının takipte 203,41USD işlemiş faiz talebinde bulunabileceği, her ne kadar davacı tarafça takipte avans faizi talep edilmişse de, 3095 sayılı yasanın 4a maddesi uyarınca yabancı para cinsinde alacaklara kamu bankalarının USD cinsine uyguladığı en yüksek 1 yıl vadeli faiz oranının uygulanacağı anlaşıldığından, faiz hususunda USD cinsinden karar vermek gerekmiş, yine davacının icra takibinde asıl isteminin 20.922,22USD alacağın USD cinsinden tahsilinin talep edildiği, TL karşılığının İİK 58/3 mad uyarınca gösterildiği, bu bağlamda takibin yabancı para borcu üzerinden yapıldığı sonucuna varılmış ve takibin USD cinsi para üzerinden devamına karar vermek gerekmiş, yine her ne kadar davalı karşı davacı tarafından açılan karşı dava ile 01/09/2015 tarihli 26.779,03TLlik fatura sebebiyle alacaklı olduğu iddiası ile karşı dava açılmış ise de, söz konusu bu faturanın davacı defterlerine kayıtlı olduğu, davacının takip tarihinden önce bu faturayı ticari defterlerine USD cinsine çevirerek 9.177,50USD olarak kayıt ettiği, böylelikle davalıdan alacağa 30.099,72USD iken bu faturanın kaydı suretiyle davalıdan olan alacağının 20.922,22USD ye düşürüldüğü, bu itibarla zaten davacı tarafça davalı tarafından kesilen bu 26.779,03TLlik 01/09/2015 tarih 181390 nolu faturanın davacının davalıdan olan alacağından mahsup edilmek suretiyle düşüldüğü, dolayısıyla bu fatura bedelinin davacının davalıdan olan alacağından mahsup edilerek ödenmiş olduğu anlaşıldığından, karşı davanın reddi gerektiği, …” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabul – kısmen reddi ile davalı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın 20.922,22 USD asıl alacak, 203,41 USD (588,00 TL) işlemiş faiz, ve 150,82 TL protesto masrafı olmak üzere toplam 21.125,63 USD ve 150,82 TL yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, takibe takip tarihinden itibaren asıl alacak olan 20.922,22 USD üzerinden 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca USD cinsine kamu bankalarının uyguladığı bir yıllık en yüksek mevduat faiz oranının uygulanmasına, faize faiz yürütülmemesine, İİK’nın 67/2. maddesi yarınca hükmedilen alacak bedelinin TL karşılığı olan 61.220,78 TL üzerinden %20 oranında olmak üzere davalı aleyhine 12.244,00 TL icra inkar tazminatına hükmedilmesine, bunun davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı-karşı davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;Kur farkına ilişkin uyuşmazlıkta, taraflar arasında HMK’nın 200/1 veya TTK’nın 89/2. maddeleri kapsamında imzalı bir belge olmadığı gibi, uyuşmazlık noktasını oluşturan defter kaydının kur farkı faturasıyla dahi tevsik edilemediğini, HMK’nın 222. maddesi dikkate alınarak kararın usulen kaldırılması gerektiğini, Taraflarınca HMK’nın 293. maddesi kapsamında ibraz edilip tüm bu konularda ayrıntılı değerlendirme içeren uzman görüşünün mahkemece dikkate alınmadığını, HMK’nın 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, uzman görüşü dikkate alındığında asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulü gerekeceğini, Davacı tarafın açıkça TL cinsinden talepte bulunduğu halde, mahkemenin talebe aykırı şekilde USD cinsinden hüküm vermiş olduğunu,Tek yanlı olarak davacının defterlerinde yer alan faturasız kaydın, usul ve esas yönünden geçersiz olduğunu, bu kayıt dışında birbirini teyit eden her iki taraf defter kayıtlarına göre müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığı gibi esasen 24.227 TL alacağı bulunduğunu, uzman görüşünde hesaplanan tutar ile ek bilirkişi raporunda yer alan hesabın birbiriyle örtüştüğü de dikkate alındığında, asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulü gerektiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, ticari satımdan kaynaklı açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali; karşı dava ise aynı ilişkiden kaynaklı alacağın tahsili taleplerine ilişkindir.İlk derece mahkemesince karşı davanın reddine, asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı- karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, başvuran vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlığa esas, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının …, borçlunun … olduğu, 60481,95 TL asıl alacak olmak üzere, işlemiş faiz ve protesto gideri ile birlikte toplam 61.512,66 TL alacak için takip başlatılmış olduğu, 01.01.2015 -31.12.2015 dönemine ait cari hesap alacağının takibe konu edildiği, borçlu vekilinin icra dosyasındaki itirazlarında borca, takibe ve ferilerine itiraz ettiğini bildirdiği görülmektedir. Taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmamakla birlikte, Yargıtay 19. HD’nin 09/09/2015 tarihli, 2015/1604 E- 2015/10786 K. sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere, dosyaya ibraz edilen satım konusu mallara ilişkin faturaların bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere bedellerinin öncelikle yabancı para cinsinden gösterildiği ve Vergi Usul Kanunu’ndaki zorunluluk nedeniyle Türk Lirası üzerinden düzenlendiği anlaşılmaktadır. Somut olayda davalı tarafın bu faturalara itiraz ettiğine yönelik bir savunmasına rastlanılmamıştır. Bu durumda, bedeli yabancı para olarak gösterilen faturalar yönünden akdi ilişkinin yabancı para cinsinden kurulduğunun kabulü gerekir. Yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için uygulama ya da teamül aranmaz. Yabancı para üzerinden yapılan alım satımlarda Vergi Usul Kanunu hükümleri gereğince faturaların Türk Lirası üzerinden düzenlenme zorunluluğu bulunduğundan faturalarda belirtilen yabancı paranın Türk Lirası karşılığı kur gözetilerek fatura tarihlerinde ödeme yapılmayıp daha sonra Türk Lirası ile ödeme yapılması durumunda kur farkı istenebilir. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda her iki tarafın 2015 yılına ilişkin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davaya konu faturaların her iki taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 54.077,88 TL( 20.922,22 USD) alacağının bulunduğu, davalı şirketin ticari defterlerine göre ise takip tarihi itibariyle davalının davacıdan 24.226,90 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla kayıtlar arasındaki farkın davacı- karşı davalı tarafından fatura keşide edilmeksizin davalı adına cari hesaba işlenen 78.304,77 TL kur farkından kaynaklandığı, bu ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından keşide edilen tüm faturaların USD üzerinden düzenlenmiş olduğu, davacının takip tarihi itibariyle 20.922,22 USD ‘nin 25.11.2015 tarihindeki efektif satış kuru karşılığı gözetilmek suretiyle 60.481,95 TL tutarında alacaklı olduğu, davalının takipten önce Beyoğlu …. Noterliğinin 28.09.2015 tarihli ihtarnamesi ile temerrüde düştüğü, ihtarname teblig tarihi olan 30.09.2015 tarihinden itibaren 7 gün sonrası olan 07.10.2015 ile takip tarihi arasındaki süre için bilirkişi tarafından faiz hesabı yapılmakla 1.005,51 Tl işlemiş faiz talep edebileceği,ancak takipte istenilen miktar 879,89 TL olmakla,taleple bağlılık ilkesi gereği bu miktarın gözetilmesi gerektiği yönünde değerlendirme yapılmıştır.İlk derece mahkemesinin 16.10.2017 tarihli celsesinde verilen bir nolu ara karar gereğince davacı ve davalı arasındaki cari hesap alacağının hem USD hem de TL cinsinden ayrı ayrı hesap edilmesi, işlemiş faiz talebinde bulunulabileceği ihtimaline binaen de her iki durum için TL ve USD üzerinden işlemiş faiz hesabının yapılması suretiyle bilirkişiden ek rapor alınması yoluna gidilmiştir.25.10.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda, USD cinsinden olan hesaplamaya 3095 sayılı yasanın 4a maddesi uyarınca kamu bankalarının USD cinsine uyguladığı en yüksek vadeli 1 yıllık faiz oranı üzerinden hesaplama yapılmakla davacının ihtarname tebliğ tarihi olan 30.09.2015 tarihinden itibaren 7 gün sonrası olan 07.10.2015 ile takip tarihi arasındaki süre için 203,41 USD işlemiş faiz talep edebileceği belirtilmiştir. Ayrıca karşı davada , …, aradaki ticari ilişki çerçevesinde … tan 24.222,90 TL bakiye cari hesap alacağı bulunduğunu iddia etmekle, zaten …’ın bu miktarı kayıtlarına almak suretiyle bu orandaki karşı alacağı kabul ettiği, dolayısıyla kur farkından kaynaklı alacak hesabının bu miktar gözetilmek suretiyle yapıldığı yönünde rapor düzenlenmiştir.Ne var ki; bilirkişi raporundan, davalı- karşı davacının ödemelerini çeklerle yaptığı görülmektedir. Ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığının kabulü gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir (Yargıtay 19.HD, T; 20.04.2016 2015/16900 E, 2016/6896 K sayılı ilamı).Bu hukuki açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesince çekle yapılan ödemeler hiç değerlendirilmeden sonuca gidilmiş, bu husus hiç tartışılmamıştır. Davalı tarafın savunma gerekçesi ve delilleri yukarıdaki hukuki açıklamalar ışığında tartışılarak HMK’nın 297. maddesindeki unsurları taşıyan bir karar verilmelidir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı-karşı davacı tarafça yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde kendisine iadesine,4-Davalı- karşı davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair;HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.28.01.2021