Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/363 E. 2019/291 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/363
KARAR NO : 2019/291
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2018(ara karar)
NUMARASI : 2018/1310 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirkete Kayyım Atanması
Taraflar arasındaki Ticari Şirkete Kayyım Atanması davasının yapılan yargılaması sırasında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı, süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı şirkette %50 hisse sahibi olduğunu, geriye kalan hisselerden %49’unun … A.Ş.’nin, %1’in ise … A.Ş.’ye ait olduğunu belirterek, şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep ettiğini, şirket yönetim kurulunun görev süresinin 13/04/2018 tarihinde sona erdiği ve yeni yönetim kurulunun seçilemediği, davalı şirketin yönetim kurulunun bulunmaması nedeniyle şirket idaresinin kötü yapıldığını, yönetim boşluğunun yaratabileceği olumsuzlukları gidermek ve davalı şirketin sevk ve idaresinin sağlanabilmesi için yeni yönetim kurulu seçilene kadar davalı şirkete Türk Medeni Kanunu madde 427/4 uyarınca yönetim kayyımlığı oluşturulmasına, mevcut durumdaki aksamalar nedeniyle atanacak yönetim kayyımlarının bir hukukçu, bir finans uzmanı ve bir sektörel bilgi ve deneyime sahip bilirkişilerden oluşmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; kayyım atanmasına dair davalarda davalı şirkete ve diğer ortaklara hukuki dinlenilme ve savunma hakkı tanınması gerektiğini, davacı tarafından yönetim kurulu (YK) görev süresinin bitmesi ile birlikte şirketlerin organsız kalacağının savunulduğunu, öte yandan, davacının … A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığını muhatap göstererek ihtarname düzenlemiş olmasının da organın varlığını kabul ettiği anlamına geldiğini, görev süresi bitimi nedeniyle şirketlerin kendiliğinden organsız kalmayacağının, genel kurul (GK) toplantısının kısa sürede yapılamaması halinde yönetimin hemen kayyıma devrinin A.Ş. yönetim ilkelerine aykırı olduğunu, Yönetim kurulunda davacı şirketin de iki üyesi olduğunu, davacının genel kurulu toplantıya davete dair hiçbir girişimde bulunmadığından, işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi yönetim kurulu üyesi olmasa dahi 6102 Sayılı TTK’nın 411. maddede düzenlenen prosedüre de uygulanmadığından, doğrudan dava açılmasında hukuki yarar olmadığını, mevcut yönetim kurulunun şirketi yönetmeye devam ettiğini, davacının şirkete zarar verildiğine yönelik iddialarının kanıtlanması gerektiğini, müvekkil Şirketin, yalnızca iki Türk bankası nezdinde olan üç adet teminat mektubundan kaynaklı gayri nakit risklerinin eş kontrol hakkına sahip olan …. Holding tarafından üstlenildiğini, şirketin atıl bulunan parasının bankaların halen uygulamakta olduğu faiz oranlarının üzerinde getiri sağlama karşılığında şirkette eş kontrol hakkına sahip olan … Holding’de değerlendirilmesinin şirketin yararına olduğunu, davacının, bilgi ve belge talebinin karşılanmadığı iddiasının mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirketin, yenisi seçilinceye kadar eski YK’nun görevinin ve bu bağlamda imza sirkülerinin geçerliliğine dair dava açılması için hazırlıklara başlanmış olup; mevcut YK’nun zorunlu ve acil işlere ilişkin yetkilerin devam ettiğini beyan ederek, davanın ve tedbir taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 09/11/2018 ara kararında; ” Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/13135 Esas – 2014/3515 Karar sayılı 25/02/2014 tarihli kararı çerçevesinde ve dosyamızdaki davacı şirketin vekaletnamesindeki yöneticilerinin aynı zamanda davalı şirketin eski yönetim kurulunda ortak olmalarının da nazara alınarak; davalı şirketin yönetim kurulunun 3 yıl süre ile göreve atandığı, ancak sürenin dolduğu; fakat bahsi geçen Yargıtay kararında da vurgulandığı gibi yeni TTK zamanında da anonim şirketlerde yönetim kurulunun seçildiği süre sonunda görevinin kendiliğinden sona ermeyeceği; yeni yönetim kurulu seçilene kadar eski yönetim kurulunun görevde olduğu; bu nedenle kayyım atanmasını gerektirecek ‘şirket organ yokluğunun’ mevcut olmadığı; “Davacı tarafın yönetim hakkının kötüye kullanıldığı, bu çerçevede karşılıksız bir miktar para transferinin yapılmış olabileceği ve davalı şirketin gereksiz veya karşılıksız borç ve taahhüt altına sokulduğu iddialarının ise şuan itibariyle HMK’nun 390. Maddede yazılı olduğu şekilde yaklaşık ispat edilmediği, yargılama esnasında doğru olup olmadığının ticari defter ve kayıtlarda incelenmek suretiyle belirlenebileceği; davalı şirketin anonim şirket oluşu, şirket yöneticilerinin görevi kötüye kullandığının kuvvetle muhtemel görülmesini gerektirecek bir delilin bulunmadığı ve şirketin mevcut yönetim kurulu tarafından yönetilmesinin ticari hayata daha uygun düştüğü nazara alınarak, ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar vermiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davalı şirket hesaplarından üçüncü kişi olan … A.Ş. hesaplarına, hiçbir hukuki gerekçeye dayanmadan 63 milyon TL para transferi yapıldığını, davalı şirketin esas sözleşmesindeki toplantı ve karar nisaplarına uyulmadan yönetim kurulu kararları aldığı ve bu kararlarla davalı şirketi üçüncü kişi … A.Ş.’nin kullandığı sendikasyon kredisine garantör yapıldığı, davalı şirket genel müdürünün görevden alınarak yerine usule uyulmaksızın başka bir genel müdür atandığının açıklanmadığını, davalı şirketin yönetim kurulunun bulunmaması nedeniyle yönetim boşluğunun yaratabileceği olumsuzlukların giderilmesi ve davalı şirketin sevk ve idaresinin sağlanabilmesi için dava hakkında karar verilinceye kadar tedbiren davalı şirkete kayyım atanması gerektiğini,İlk derece mahkemesince tedbir talebinin reddi gerekçesi olarak anonim şirketlerde yönetim organı yerine kayyım atanması için o organın yokluğunun gerektiğinin belirtildiğini, öğreti ve Yargıtay içtihatları uyarınca yönetim kurulunun görev süresinin sona ermesi halinde organsızlık durumunun oluştuğunu,6102 s. TTK’da kanun koyucunun, görev süresi dolan yönetim kurulu üyelerinin genel kurulu toplantıya çağırabileceğini açıkça düzenleyerek, bunun dışında, yeni yönetim kurulu seçilene kadar görevlerine devam edemeyeceklerini dolaylı olarak düzenlemiş olduğunu,Kabul anlamına gelmemek üzere bir an için yönetim kurulunun görev süresinin sona ermesine rağmen yetkilerinin devam edeceği kabul edilse dahi yönetim kurulunun ancak zorunlu işlerine devam edilebilecek olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen ve pay sahiplerinin onayı olmaksızın yapılan para transferlerinin ve alınan yönetim kurulu kararlarının esas sözleşmeye aykırılıklarının yanında şirket için yapılması zorunlu işlerden de olmadığı ve bu sebeple de hukuka aykırı olduğunu,Davalı şirketin bu derece kötü yönetildiği açıkça ortadayken yerel mahkemenin şirket yöneticilerinin görevi kötüye kullandığının kuvvetle muhtemel olduğuna dair haklılığın yaklaşık olarak ispatlanamadığı gerekçesi usule ve hukuka aykırı olduğunu belirterek;İlk derece mahkemesinin istinafa konu ret kararının kaldırılarak, HMK madde 389 uyarınca ihtiyati tedbir şartları gerçekleştiğinden, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, davalı şirketin yönetim kurulunun bulunmaması nedeniyle yönetim boşluğunun yaratabileceği olumsuzlukların giderilmesi ve davalı şirketin sevk ve idaresinin sağlanabilmesi için, esas hakkında verilecek hükme kadar, tedbiren davalı şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini, dava hakkında karar verilinceye kadar tedbiren davalı şirkete kayyım atanması yönündeki taleplerinin kabul görmemesi halinde, davalı şirketin ticari borçları haricinde davalı şirket pay sahipleri dahil üçüncü kişilere ödeme yapılmaması, ödünç ve teminat verilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ticari borçlar haricinde üçüncü kişilere para transferi yapılmaması, ödünç ve teminat verilmemesi yönündeki taleplerinin kabul görmemesi halinde, … A.Ş. ve tüm iştirakleri ile davalı şirket ortaklarına hiçbir şekilde para aktarımı yapılmaması, ödünç ve teminat verilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, HMK’nın 389.maddesi uyarınca, dava içinde ihtiyati tedbire ilişkindir.İlk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf incelemesi, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Uyuşmazlığa ilişkin dava dilekçesi incelendiğinde; talep sonucunun yeni yönetim kurulu seçilene kadar davalı şirkete TMK’nın 427/4. maddesi uyarınca yönetim kayyumu atanmasına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.TMK’nın 427/4. maddede düzenlenen organlardan yoksunluk, anonim şirketin zorunlu organlardan yoksun kalmasını vurgular. Anonim şirketlere kayyum atanması istisnai bir çözümdür ve şirketi organsız kalması nedeniyle sona ermekten kurtaran geçici bir çaredir. Bu yüzden kayyum tayini davalarında asıl amacın şirketin devamlılığının sağlamak olduğunun gözden uzak tutulması gerekir. Kayyumun, organın yerini alarak şirketi sürekli şekilde yönetmesine ve temsil etmesine yol açılmamalıdır. Ayrıca kayyum atanması gereken hallerde kayyumun görevi, yetkileri, süresi ve ücreti ayrıntılı olarak belirlenmelidir. İlk derece mahkemesinin ret gerekçeleri yanında, asıl uyuşmazlığı çözecek tarzda ve esas hakkında verilecek hükümle sağlanabilecek sonucu temin edecek biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, aksi halde ihtiyati tedbirin davanın yerine geçeceği kabul edilmektedir. O halde Somut olay açısından; mahkemenin tedbir niteliğinde kayyum atanmasına yönelik talebi reddetmesinde herhangi bir aykırılık görülmemiştir.Diğer istinaf nedenleri açısından ise; ilk derece mahkemesindeki yargılama aşamasında bu hususların dile getirilmediği, kaldı ki bu iddiaların ispata muhtaç olup HMK’nın 390/3. maddesindeki koşulların karar aşaması itibariyle gerçekleşmediği anlaşılmakla, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 28.02.2019