Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/358 E. 2021/100 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/358
KARAR NO : 2021/100
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2018
NUMARASI : 2016/1208E. 2018/920K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı, davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili bankanın Antalya Organize Sanayi şubesi ile davalı şirket lehine diğer davalının müşterek, müteselsil kefaleti ile Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi akdedilmiş olduğunu ve kredi kullanıldığını, kredi borcunun ödememesi üzerine keşide edilen ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını, giriştikleri icra takibine borçlu – davalıların haksız yere itiraz ettiklerin belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline, yargılama giderlerinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar cevap dilekçesi vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası dosyamız kapsamına sağlanmış ve incelenmesinde; alacaklının davacı, borçlunun davalı olduğu, borçlu şirkete 02/08/2016 tarihinde ödeme emrinin tebliğ edildiği, diğer davalıya tebligat yapılamadığı, borçluların vekili aracılığıyla 03/08/2016 tarihinde itiraz ettikleri, buna göre gerek itirazın ve gerekse davanın yasal süresinde olduğu anlaşılmıştır.Davalı yan icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmiş olmakla; davalı gerçek kişinin ticari bir kredinin müşterek borçlusu oluşu göz önüne alınarak yetki anlaşması mümkün bulunduğundan sözleşmedeki yetki şartı uyarınca icra müdürlüğünün yetkisine olan itiraz reddedilmiş ve bu red kararı davalı yana tebliğ edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.Toplanmasına karar verilen deliller olan icra dosyası, sözleşme, ihtarname, hesap özeti, yanların ticari defter ve kayıtları üzerinde takip tarihi itibariyle varsa alacak miktarının tespiti yönünden konuda uzman bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmıştır.Toplam limiti 1.250.000 TL olan çerçeve genel kredi sözleşmesi uyarınca davalı şirketin asıl borçlu ve diğer davalının da müştere borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı sözleşme kapsamında 25.000,00 TL olarak kullandırılan kredide geri ödeme olmaması nedeni ile hesabın davacı bankaca kat edilip davalı yana hesap kat ihtarı gönderildiği anlaşılmaktadır.Hesap kat ihtarı 6.10.2015 tarihinde davalılara tebliğ edilmiş olup; 08.10.2015 tarihinde temerrüd oluşmuştur.Sözleşmenin 11 maddesine göre temerrüd faizi akdi faizin % 50 sinin ilavesi suretiyle bulunacak düzenlemesi olmakla birlikte sözlemedeki akdi faiz oranı üzerinden ve davalılar yararına takip yapıldığı aynı oranın talep edildiği görülmüştür.Buna göre davacı bankanın takip tarihi itibari ile 11.735,12 TL asıl alacak, 2.836,63 TL işlemiş faiz ve 141,83 TL BSMV olmak üzere toplam 14.714,00 TL üzerinden yapılan hesaplamaya göre davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.Alacak likit bulunmakla icra inkar tazminatı talebi de kabul edildiği, …” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalı yanın İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına davalıların itirazlarının kısmen iptaline, takibin 11.735,12 TL asıl alacak, 2.836,63 TL işlemiş faiz, 141,83 TL gider vergisi olmak üzere toplam 14.714,00 TL üzerinden devamına, takipten itibaren ana alacağa yıllık %24,24 oranında temerrüt faizi ve faizin %5’i oranında BSMV uygulanmasına, alacak likit olmakla ve borçlu – davalıların itirazı haksız olduğundan İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca %20 oranında hesaplanan 2.942,80 TL icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Önceki beyanlarını tekrarla;Müvekkillerinin alacaklı olduğunu iddia eden bankaya herhangi bir borcu bulunmadığını, salt alacaklı olduğunu iddia eden davacı banka kayıtlarının incelenmesi ile maddi gerçeğe ulaşılmasının mümkün olmadığını, eksik inceleme ile tanzim edilen bilirkişi raporlarının denetime elverişli olmadığını, yargılama sürecinde müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının incelenmesi talep edilmiş ise de mahkemece bu talebin dikkate alınmadığını, Kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkilinin bir an için borcu bulunduğu düşünülse dahi müvekkillerinin yasalara uygun şekilde temerrüde düşürülmediğini, dava dosyasında müvekkillerinin temerrüde düşürüldüğüne dair herhangi bir ispat vasıtası da bulunmadığını, bilirkişi ek raporunda noter tebligatı olduğunun belirtildiğini, ancak yargılama sürecinde taraflarına tebliğ edilen bilirkişi ek raporu ekinde herhangi bir belge bulunmadığını, müvekkili şirketin şirket yetkilisinin de … olmadığını, Davayı ve iddiaları kabul anlamına gelmemekle birlikte, hem icra takibi ile talep edilen faiz oranının hem de bilirkişi raporunda belirlenen faiz oranının fahiş nitelikte usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkillerinin bir an için temerrüde düşürüldüğü kabul edilse dahi temerrüt tarihine kadar faiz uygulanmasının da hukuken mümkün olmadığını, Davaya konu icra takibi ve talepler açısından likit alacak tanımlamasının yapılmasının mümkün olmadığını, müvekkilleri aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini,Müvekkili …’un evli bir gerçek kişi olması nedeniyle kefaletinin yasalarla belirlendiği şekilde geçerli olup olmadığı hususlarında inceleme yapılmaksızın ve eksiklikler giderilmeksizin karar verildiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından ticari kredi sözleşmeleri kapsamında, davalı şirkete kullandırılan diğer davalı gerçek kişinin kefil olduğu ticari kredi borçlarının tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu, itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.Genel kredi sözleşmesi ile kredi kartı sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine, davacı banka tarafından keşide edilen Antalya 17.Noterliğinin 02.10.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarıyla hesap kat edilmiştir. İhtar, asıl borçlu ve kefile 06 .10.2015 tarihinde tebliğ edilmekle, ihtarda belirtilen 24 saatin geçmesiyle asıl borçlu ve kefil yönünden, temerrüttün gerçekleştiği anlaşılmıştır.Kural olarak, kefil, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından mesuldür. Kefil asıl borçlunun, asıl borcu ile temerrüt faizi borcundan kefalet limiti kadar sorumludur. Ancak kendi temerrüdü oluştu ise bu aşamadan sonra limit ile sınırlı olmaksızın kendi sorumluluğu başlar. Kefil, takipten önce temerrüde düşürülmemişse hesap kat tarihinden takip tarihine kadar işleyen akdi faizden limiti dahilinde sorumlu olur.Davaya konu alacağa dayanak sözleşme ”genel kredi sözleşmesi” başlıklı olup, kullandırılan krediler de ticari niteliktedir. 6098 Sayılı TBK’ nın 120. maddesinde temerrüt faizi yönünden bir sınırlama getirilmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7.maddesinde ise TBK’nın 120. madde hükmünün görülmekte olan davalarda uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bununla birlikte 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 8/1.maddesinde, ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği hükme bağlanmış, aynı maddenin 3. fıkrasında ise tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklı tutulmuş, başkaca bir istisna getirilmemiştir. TTK’nın 9. maddesinde ticari işlerde kanuni anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup bu hali ile TBK’nın 88 ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanmayacağının kabulü gerektiğinden, sözleşmede belirtilen oranda akdi ve temerrüt faizi talep edilebilecek olmakla; her bir borçlu yönünden ayrı ayrı temerrüt tarihine kadar akdi faiz, bu tarihten sonra genel kredi sözleşmesine göre kararlaştırılan temerrüt faizi uygulanmak üzere faiz borcunun kefiller yönünden farklılaştırılarak hesaplanmış olması esastır. Dosyanın incelenmesinde kat ihtarının tebliğ tarihi hem asıl borçlu hem de kefil açısından 06.10.2015 tarihi olmakla, kat ihtarında, tebliğden itibaren 24 saat verildiğinden 08.10.2015 tarihi her iki borçlu açısından da temerrüt tarihi olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla bu tarih itibariyle sözleşmede yer alan temerrüt faizi oranı işletilmek suretiyle faiz hesabı yapılması gerekmekte olup ilk derece mahkemesince kök raporda her iki borçlu açısından takip tarihi esas alınarak takip tarihine kadar akdi faiz, takip tarihinden sonra sözleşmede belirlenen temerrüt faizi işletilmek suretiyle hesaplama yapılmış olsa da 28.05.2015 tarihli ek raporda, kat tarihinden temerrüt tarihi olan 08.10.2015 tarihine kadar % 24,24 akdi faiz oranı işletilmek suretiyle hesaplama yapılmış, temerrüt tarihinden sonra davalı asıl borçlu tarafından yapılan ödemeyi davacının asıl borçtan mahsup etmiş olduğu gözetilerek temerrüt tarihinden takip tarihine kadar olan süreç için kredi sözleşmesinin 11. maddesi gereği akdi faiz oranının % 50 fazlası üzerinden % 36, 36 oranında temerrüt faizi talep edilebileceği nazara alınarak hesaplama yapılmak suretiyle sonuca ulaşılmasında herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden, davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmektedir.Kefalet sözleşmesinin şekli şartları zaman itibarı ile uygulanması gereken TBK’nın 583. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin yazılı olarak yapılması, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın, kefalet tarihinin, müteselsil kefalet anlamında bu anlama gelen ifadenin kefilin kendi el yazısı ile yer alması kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarıdır. TBK’nın 584. maddesi uyarınca, eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir. Bu rızanın ise sözleşmenin kurulmasından önce yada en geç kurulması anında verilmiş olması geçerlilik şartıdır. Şekle ilişkin hüküm emredici kural olarak düzenlenmiştir. Somut olayda kredi sözleşmesinin TBK’nın yürürlük tarihinden sonra yapıldığı, davalı gerçek kişinin kefil sıfatıyla sözleşmenin tarafı olduğu, sözleşmede davalı kefilin sorumlu olduğu kefalet miktarının el yazısı ile yazılmak suretiyle belirlendiği ve kefaletin geçerli şekilde kurulduğu anlaşılmıştır. Müteselsil kefil kredi sözleşmesinin imzalanmış olduğu tarihte şirket ortağı olmakla, bu sebeple onun açısından eş muvafakatinin aranmayacağı, az yukarıda bahsi geçen kefalete ilişkin şekil açısından geçerlilik şartlarının somut olayda bulunduğu anlaşılmaktadır.Davaya esas talep kredi sözleşmesinden kaynaklanmakla alacak likit ve belirlenebilir olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından bu yöndeki istinaf başvurusunun da esastan reddi gerekmektedir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 743,33 TL nispi istinaf harcının davalılardan tahsiline, Hazineye irad kaydına,4-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.28.01.2021