Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/346 E. 2021/51 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/346
KARAR NO : 2021/51
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2018
NUMARASI: 2016/1123E. 2018/967K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 24/07/2008 tarihli dört yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile müvekkilinin, davalı tarafa ait akaryakıt istasyonunda akaryakıt petrol müştaklarını, madeni yağlar ile diğer malları evsafını değiştirmeden satmayı, bulundurmayı, teşhir etmeyi, reklamını yapmayı kabul ve taahhüt ettiğini, iş bu sözleşmenin Bakırköy … Noterliğinin 07/10/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı tarafça tek taraflı olarak feshedildiğini, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/285 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda her bir yıl için bayinin eksik mal alımı yaparak taahhüdüne aykırı davrandığının tespit edildiğini, açıklanan nedenlerle, resen takdir olunacak hususlara istinaden şimdilik 3.000 TL kâr mahrumiyeti alacağının, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birliktke, davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili ile davacı arasında yapılan bayilik sözleşmesinin beş yıllık olduğunu ve beş yılın sonunda kendiliğinden münfesih hale geldiğini, müvekkili tarafından karşı yanın yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin yenilenmeyeceği, bu sebeple akaryakıt istasyonun üzerindeki taşınmazda ipoteğin kaldırılması ile ariyetlerin teslim alınması hususlarını ihtiva eden ihtarname gönderildiğini, müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcunun olmadığı hususunun Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/285 Esas ve 2016/661 Karar sayılı dosyasına ilişkin yargılamada da ispatlanmış olduğunu, karşı tarafça mal temini yapılmadığından müvekkilinin belirlenen şekilde satış yapamadığını belirterek, açıklanan nedenlerle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda davalı taraf savunmalarında, Bakırköy 3 ATM 2014/285 esas sayılı dosyada verilen karar ve Yargıtay HGK 30.01.2013 tarih 2012/19-670 Esas 2013/171 Nolu kararını dayanak göstererek; sözleşme suresi içerisinde her sene taahhüdün altında mal alımı yapıldığını ancak davacının bir sonraki yıl hiçbir çekince koymadan mal vermeye devam etmesi sebebiyle kâr mahrumiyeti talep edemeyeceğini ileri sürmüştür. Davacının eksik mal alımına ilişkin çekince koyduğu hususunda davacı tarafça dosyaya bilgi ve belge sunulmaması sebebiyle davalının bu yöndeki savunmasında haklı olduğu anlaşılmıştır. Ancak her ne kadar taraflar arasında Bakırköy 3. ATM 2014/285 E. Sayılı dosyası üzerinde yürütülen cezai şart alacağına ilişkin dava mahkemece davalının savunmaları doğrultusunda kabul edilmiş ise de; davacının istinaf talebi üzerine BAM 16.Hukuk Dairesi 2017/4 E. 2017/86 nolu kararı ile davalının son yıla ait cezai şart talep edebileceğine karar verildiği, temyiz edilen istinafın bu kararının Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2017/2369 E. ve 2018/3447 nolu kararı son l yıla ilişkin cezai şart talep edilebileceği gerekçesiyle onanmıştır.Açıklanan sebeplerle dosya kapsamı itibariyle davalı tarafın haksız olarak sözleşmeyi feshettiği, ancak davacı tarafından asgari alım taahhüdü ihlal edilen dönem sonrası mal verilmeye devam olunduğu için davacı tarafın önceki dönem yönünden asgari alım taahhüdünün ihlaline ilişkin kar mahrumiyeti talebinde haklı olmadığı, ancak İstanbul BAM 16.Hukuk Dairesi 2017/4 E. 2017/86 nolu kararı uyarınca akdin haksız olarak davalı tarafından feshedildiği döneme ilişkin asgari alım taahhüdünün yerine getirilmemiş olması halinde bu dönem için cezai şart istenebileceğinden davacı tarafın talebinin kabulü ile fesih edilen döneme ilişkin hesaplanan 11.912,00 TL kar mahrumiyetinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesi gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 11.912,00 TL kâr mahrumiyetinin 3.000 TL’lik bölümünün dava tarihinden, bakiyesinin ıslah tarihi olan 24/09/2018 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Önceki beyanlarını tekrarla;Sözleşmenin haklı veya haksız fesih durumunun bulunmadığını, süresi içerisinde yenilenmediğinden sözleşmenin münfesih hale geldiğini, Müvekkiline hiçbir çekince koymadan mal satımına devam eden davacının, sözleşme sona erdikten sonra haksız olarak kâr mahrumiyeti alacağını talep ettiğini, İlk derece mahkemesinin hiç bir talebi incelemeden müvekkilinin açtığı cezai şart alacağına ilişkin menfi tespit davasında Yargıtay ilamını esas alarak son yıla ait kâr mahrumiyeti alacağını isteyebileceğine hükmettiğini, hem bahsi geçen Yargıtay ilamının hem de istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının Yargıtay HGK’nun 2012/19-670 E. ve 2013/171 K sayılı içtihadı birleştirme kararına aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesince müvekkilinin ticari defterlerinin de incelenerek karşı tarafça mal temin edilemediğinden müvekkilince satış yapılamadığı hususunun tespit edilmesi gerektiğini,İlk derece mahkemesince, delil olarak dayanılan menfi tespit davasına ilişkin dosyadaki tanık beyanlarının hatalı olarak karara esas alınmadığını, yine davacı yanın somut olaydaki kusur durumu araştırılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği söylenilen bayilik sözleşmesi kapsamında düzenlenmiş asgari alım taahhüdüne davalı bayinin aykırı davranması sebebiyle oluştuğu ileri sürülen kâr mahrumiyetine ilişkin ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamı içerisindeki 24.07.2008 tarihli bayilik sözleşmesinin incelenmesinde; … bayi konumunda olduğu, sözleşmenin konusunun bayinin iş bu sözleşme süresince satacağı siyah malı, madeni yağları ve konusuna uygun diğer malları tamamen şirketten veya şirketin göstereceği kaynaklardan satın almayı ve şirkette iş bu sözleşmedeki şartlar dairesinde talep edilen malları temin etme taahhüdünün oluşturduğu, sözleşmenin 9. maddesinde mücbir sebep hallerinin düzenlendiği ve bu sebeplerden kaynaklı şirketin sözleşme hükümlerini tamamen veya kısmen yerine getirmemesi durumunda bayinin bu sebepler ortadan kalkana kadar herhangi bir hak talebinde bulunamayacağının düzenlendiği, sözleşmenin 6. maddesinde sözleşme süresinin 1 yıl olduğu, süre bitiminin en az 30 gün öncesinden yazılı şekilde noter kanalıyla fesih ihbarda bulunmak kaydıyla sözleşmeye eklenen yükümlülükler ve şartlarla sözleşmenin her seferinde 1 yıl daha yürürlükte kalmak üzere yenilenmiş sayılacağı, ancak uzayan sözleşme süresinin hiçbir şekilde sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 5 yılı aşamayacağı, bu süre sonunda kendiliğinden münfesih olacağı düzenlenmiştir. Yine sözleşmenin ”Fesih” başlıklı 11. maddesinde, şirketin a,b,c,d, bentlerinde düzenleme bulan durumlarda sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceği, bayinin şirketin uğradığı kâr mahrumiyetine hiç bir şekilde itirazda bulunmaksızın herhangi bir mahkeme kararı bulunmadan derhal ve defaten ödeyeceği kaleme alınmıştır. Sözleşmenin 12. maddesinde, ”Temerrüt Hali” başlıklı, bayinin sözleşmede yer alan herhangi bir hükümü kısmen veya tamamen ihlal ettiği, taahhütlerini yerine getirmediği taktirde herhangi bir ihtar ve ihbar gerekmeksizin tüm borçlarının muaccel olacağı düzenlenmiştir. Dosya içerisindeki Bakırköy … Noterliğine ait 03.10.2013 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamenin incelenmesinde; ihtar edenin …, muhatabın … A.Ş. olduğu, ihtarnamenin içeriğinden taraflar arasındaki 5 yıl süreli bayilik sözleşmesinin 24.07.2013 tarihinde sona erdiği, sözleşmenin uzatılmayacağı, sözleşme gereği taraflarına verilmesi gerekli 20.000 litre kredili akaryatın 10.000 litrelik kısmının verildiği, dolayısıyla sözleşmenin yerine getirilmemiş olduğu, 2012 yılı içerisinde …A.Ş.’nin geçirdiği ekonomik sıkıntıdan dolayı taraflarınca talep edildiği an akaryakıt alamamış olmalarından ötürü sözleşmeyi feshettikleri hususları bildirilmiştir. Dosya içerisinde muhtelif sayıda irsaliyeli faturalar bulunduğu, bu faturaların bir kısımında teslim alan ibaresinin altında isim ve imzaların yer aldığı görülmektedir. İlk derece mahkemesince mali müşavir, hukukçu, akaryakıt uzmanından alınan 26.12.2017 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde, davacı yana ait 2008 ila 2013 yılları da dahil olmak üzere bu yıllar arasındaki döneme ilişkin ticari defterler incelenmiş, söz konusu ticari defterlerin usulüne uygun şekilde tutulduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin irade uyuşması ile 5 yıl devam ettiği, davalı bayi tarafından sözleşmenin Bakırköy … Noterliğinin 07.10.2013 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmek suretiyle tek taraflı olarak feshedildiği, davacı yanın 27.07.2008 ila 24.07.2013 tarihli sözleşme dönemlerine ilişkin kayıtlarının incelenmesinde, davalı yanın 1.151,506 kg eksik alım yaptığı belirlenerek esasen sözleşme gereği çekilmesi gereken ürün miktarı ile fiiliyatta yıllık çekilen ürün miktarı sözleşme hükümleri ile birlikte irdelenerek davacı yanın davalı yandan dava tarihi itibariyle 92.120,00 USD alacaklı olduğu tespiti yapılmıştır.Davacı vekili rapora itiraz dilekçesinde, sözleşmenin 11. maddesine vurgu yaparak bayinin sözleşmenin başlangıç tarihinden sözleşme süresinin sonuna kadar geçecek dönemde satın alması gereken ürünü almaması sonucu aradaki farktan doğan şirketin uğradığı kâr mahrumiyetini hiçbir itirazda bulunmaksızın mahkeme kararı dahi gerekmeden derhal ve defaten ödeyeceğinin kararlaştırılmış olduğunu beyan etmiştir.Önceki bilirkişilerden alınan 20.03.2018 tarihli ek raporun incelenmesinde; davacının dava dilekçesinde yer alan talebin erken fesihten dolayı değil, eksik emtia alımından kaynaklı bir talep olduğu, dosya kapsamında davacı şirket tarafından konulmuş çekince ihtarı ve kaydı tespit edilememekle, dava konusu kâr kaybı talebinin uygun olmadığı tespiti yapılmıştır.Dosya içerisinde mali müşavir ve kimya mühendisi bilirkişiler olmak üzere yeni bir heyetten alınan 29.08.2018 tarihli bilirkişi raporu mevcuttur. Söz konusu raporda, her ne kadar önceki raporda davacının 24.07.2012-24.07.2013 tarihleri arasında davalıya 127.485,00 kg mal teslim ettiğine ilişkin hesaplama yapılmış ise de birebir faturalar üzerinden yapılan incelemede esasen davacının davalıya 121.624,00 kg eksik mal teslim ettiği, dolayısıyla 278.371,00 kg eksik mal alımının oluştuğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. Bu belirleme ile bilirkişilerce, davacı şirketin 24.07.2012 ila 24.07.2013 tarihleri arasında 11.912,97TL tutarında kâr mahrumiyetinin oluştuğu tespit edilmiştir.Dosya içerisindeki Bakırköy 3.ATM’nin 2014/285 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacıların …, …, davalının … A.Ş. olduğu, davanın konusunun taraflar arasındaki 24.07.2008 tarihli bayilik sözleşmesinin kendiliğinden münfesih sayılacağı 07.10.2013 tarihinde, … tarafından ihtarname gönderilmek suretiyle diğer davacı … tarafından teminat niteliğinde ipotek olarak verilen yer üzerinden ipoteğin terkini, istasyonda bulunan ariyetlerin 7 günlük süre içinde teslim alınması, 2012 yılı içerisinde talep edilen anda şirketin mal göndermemesi sebebiyle taraflarınca akaryakıt alımı yapılamadığından satışın da yapılamadığını, bahsi geçen bu durumların sözleşmenin feshinde haklı sebep olarak sayılması gerektiği, eksik alındığı iddia edilen 1.151,505 kg beyaz ürün için 92.120,00 USD karşılığı 178.187,71 TL cezai şartın ödenmesinin yine teslim alınmayan ariyet bedeli olarak 16.283,90 USD’nin ödenmesinin talep edildiği, bu taleplerin haksız olduğu gerekçeleriyle müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespitine, ipoteğin terkinine, ariyet sözleşmesindeki malların teslim alınmamasından dolayı herhangi bir borçlarının olmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, karşı tarafın 24.07.2008 tarihli bayilik sözleşmesi döneminde yapmış olduğu mal alımları ve yerine getirmediği taahhütleri nedeniyle 92.121,00 USD cezai şart borcunun bulunduğu, bu borca ilişkin olarak taraflarınca 01.08.2013 tarihli 178.187,71 TL tutarlı fatura keşide edilerek gönderildiği gerekçeleriyle ipoteğin terkininin mümkün olmadığını ve davacının tüm taleplerinin haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Anılan dava dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinde, her iki tarafın ticari defterleri ve kayıtları incelenmiş, taraflar arasındaki sözleşmenin devamı boyunca bayinin bütün sözleşme dönemlerinde taahhüt ettiği asgari alım miktarına ulaşamadığı, buna karşılık davalıya bayilik veren şirketin söz konusu cezai şart alacağını talep etmeyip sanki sözleşmeye aykırılık yokmuş gibi hareket ettiği ve davacı bayi nezdinde cezai şart hükmünün uygulanmayacağı yönünde haklı bir güven oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi kendiliğinden sona ermekle bayinin bu sözleşme kapsamında herhangi bir alacağı bulunduğunu ispat edemediği, dolayısıyla davacının davalı lehine tesis ettirdiği ipotek hakkının da ortadan kalkmış olduğunun kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.Bakırköy 3.ATM’ce asıl davanın reddi, ipotek talebine yönelik dava yönünden ise yetkisizlik kararı verilmiştir. Söz konusu karara karşı davalı …. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. HD’nin 26.01.2017 tarih, 2017/4 E, 2017/86K.sayılı ilamı ile aradaki sözleşmesinin ilk 4 yılın sonunda cezai şarttan kaynaklı talep hakkının ileri sürülmeyerek sözleşmenin yenilenmesi imkanı sağlandıktan sonra ek sürenin bitimi ile geriye dönük tüm dönem cezai şartının talep edilmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olduğu, böyle bir durumda zararın artmasına da neden olunması sebebiyle mütefarik kusurun oluştuğu hep birlikte değerlendirilerek BK 44. maddesi gereğince taahakkuk eden cezai şart miktarından indirim yapılması ve sadece son yıla ilişkin cezai şarta hükmolunmasının hakkaniyete ve sözleşme dengesine uygun bulunarak, bu kapsamda 01.06.2016 havale tarihli bilirkişi raporuna göre son yıla ait cezai şart bedeli 22.361,00 USD hesaplanmış, 178,187,71 TL faturanın tanzim tarihi olan 01.08.2013 tarihi itibariyle 22.161,00 USD’nin TL karşılığı 44.344,56 TL olup, bu miktarın faturada belirtilen 178.187,71 TL’den tenzili suretiyle bakiye kalan 134,183,15 TL cezai şart alacağından davacıların borçlu olmadığını tespiti yönünde kanaat oluşmakla istinaf talebinin kısmen kabulü yoluna gidilmiştir. Yargıtay 19. HD’nin 20.06.2018 günü, 2017/2369 E., 2018/3447 K. sayılı ilamı ile somut olayda davalı tarafından asgari alım taahhüdüne uyulmaması nedeniyle sonraki yıllarda mal tedarikine devam edilmiş olmasından dolayı sözleşme hükmüne dayanılarak önceki yıllara ait cezai şartı isteminde bulunamayacağı, bu doğrultuda istinaf mahkemesinin son yıla ilişkin cezai şart istenebileceği yönündeki kabulü yerinde ise de sözleşmenin 13. maddesi ve ek protokolün son paragrafında sözleşmeye aykırılıktan doğan hakların sözleşme yürürlükte iken istenmese de sona erdikten sonra istenebileceğine ilişkin düzenlemeler gözetildiğinde istinaf dairesinin sözleşmenin yenilenmesine imkan sağlandıktan sonra geriye dönük tüm dönem cezai şartının talep edilmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olduğu ve bu şekilde zararın artmasında davacının mütefarik kusuru da bulunduğundan cezai şarttan indirim yapılması gerektiği yönündeki gerekçesi hukuka aykırı bulunarak bu paragraf gerekçe kısımından çıkartılmak suretiyle gerekçenin düzeltilerek onanmasına karar verildiği, söz konusu düzeltilerek onanma kararı üzerine hükmün 20.06.2018 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.Somut olayın incelenmesinde;olayın incelenmesinde; Bakırköy 3.ATM’nin 2014/285 E sayılı dosyasında davacı konumunda olan bayinin aradaki sözleşme kapsamında davalı şirkete borçlu olmadığının tespitini talep etmiş olduğu, sözkonusu dava dosyasına ilişkin yargılamada davacı bayinin fesih beyanının haklı sebebe dayanmadığı sonucuna varılmakla, bayilik sözleşmesi kapsamındaki alım taahhüdüne aykırılığın unusurlarının somut olay açısından gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmış, ilk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi raporlarında taraflar arasındaki sözleşmenin devamı boyunca bayinin bütün sözleşme dönemlerinde taahhüt ettiği asgari alım miktarına ulaşamadığı, buna karşılık davalıya bayilik veren şirketin söz konusu cezai şart alacağını talep etmeyip sanki sözleşmeye aykırılık yokmuş gibi hareket ettiği, herhangi bir ihtirazi kayıt koymaksızın yeni başlayan her bir dönemde mal tedarikine devam etmiş olduğu hususları tespit edilmekle, ilk derece mahkemesince bahsi geçen raporlar karara esas alınmış, az yukarıda bahsi geçmiş olduğu üzere bu kapsamda 01.06.2016 havale tarihli bilirkişi raporuna göre son yıla ait cezai şart bedeli 22.361,00 USD hesaplanmış, 178,187,71 TL faturanın tanzim tarihi olan 01.08.2013 tarihi itibariyle 22.161,00 USD’nin TL karşılığı 44.344,56 TL olup, bu miktarın faturada belirtilen 178.187,71 TL’den tenzili suretiyle bakiye kalan 134,183,15 TL cezai şart alacağından davacıların borçlu olmadığını yönünde hüküm kurulmuştur.İstinafa konu ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamada ,bayinin sözleşme uyarınca taahhüdünü ihlal etmiş olması sebebiyle tahakkuk eden kâr mahrumiyeti kapsamındaki cezai şart alacağı talep edilmekle, Bakırköy 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin bahsi geçen 2014/285 esas -2016 /661 K sayılı ilamı ile bayinin ancak sözleşmenin son dönemine ilişkin olarak taahhüdünü ihlalden kaynaklı cezai şart ödemekle yükümlü olduğu belirlenerek bu miktar hesaplanmıştır. İstinafa konu ,ilk derece mahkemesi dosyasının incelenmesinde 29.08.2018 tarihli ek raporda; davacının davalıya 121.624,00 kg eksik mal teslim ettiği, dolayısıyla 278.371,00 kg eksik mal alımının oluştuğu, davacı şirketin 24.07.2012 ila 24.07.2013 tarihleri arasında 11.912,97TL tutarında kâr mahrumiyetinin bulunduğu tespit edilmiştir. Oysaki Bakırköy 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/285 esas sayılı dosyasında alınan 01.06.2016 havale tarihli bilirkişi raporuna göre son yıla ait cezai şart bedeli 22.361,00 USD olarak hesaplanmıştır. Bu durumda farklı iki yargılamada aynı hususta birbiriyle çelişir nitelikte bilirkişi raporları mevcuttur. İstanbul Bam 16 HD’ nin 26.01.2017 tarih, 2017/4 E, 2017/86K.sayılı ilamı ile ilk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan 30.05.2016 tarihli bilirkişi raporuna atıf yapılarak davacı bayinin son yıl olan 24.07.2008-24.07.2013 tarihleri arasındaki cezai şart borcunun 22.361 USD olarak kabulüyle davacının, karşı tarafın müterafik kusuru nedeniyle bu borcun bir kısmını ödemekle yükümlü olduğu kaaatine varılmış, Yargıtay 19.HD’nin 20.06.2018 günü, 2017/2369 E., 2018/3447 K.sayılı ilamı ile de bayinin son yıla ilişkin tahakkuk eden cezai şart bedelinin tümünü ödemekle yükümlü olduğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. Sonuç olarak Bakırköy 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin bahsi geçen 2014/285 esas ,2016 /661 K sayılı ilamı kesinleşmiştir.Bakırköy 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bahsi geçen 2014/285 Esas ,2016 /661 K sayılı dosyasında 22.161,00 USD’nin TL karşılığı 44.344,56 TL olup, istinafa konu ilk derece mahkemesi dosyasında, son yıla ilişkin talep edilebilecek kâr mahrumiyeti kapsamında cezai şart alacağı yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda 11.912,97 TL şeklinde belirlenmiş olup davacı vekili 24.09.2018 tarihli dilekçesi ile fazlaya dair haklı kalmak kaydı ile hesaplanan bedele göre 3.000,00 TL olan dava değerini 8.912,00 TL daha artırmak suretiyle davayı 11.912,00 TL olarak ıslah ettiğine ilişkin beyanda bulunmuştur. İlk derece mahkemesi de bahsi geçen bilirkişi raporunu hükme esas alarak davanın kabulü yoluna gitmiştir.Dava, davacının ıslah suretiyle artırdığı talep sonucu üzerinden kabul edilmiş, istinafa sadece davalı taraf gelmiştir. Davalı tarafça ileri sürülen istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 610,28 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaldına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 21.01.2021