Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/340 E. 2021/58 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/340
KARAR NO: 2021/58
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2018
NUMARASI: 2018/188 E. 2018/890K.
DAVANIN KONUSU: Banka Teminat Mektubunun Hükümsüzlüğünün Tespiti
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükme karşı, davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili firma ile davalı firma arasında Akaryakıt İstasyonu Ariyet Sözleşmesi bulunduğunu, davacı firmanın davalı firmaya sözleşmenin başlangıcında … Bankası’na ait 02.04.2013 tarihli … sayılı 100.000,00 TL bedelli, kesin ve süresiz banka teminat mektubu verdiğini, sözleşmenin sona ermesinin ardından davalı firmanın 24.10.2017 tarihli … nolu 1.716,14 TL bedelli fatura, 24.10.2017 tarihli … nolu 22.132,08 TL bedelli fatura, 31.10.2017 tarihli … nolu 10.986,12 TL bedelli fatura olmak üzere faturalar keşide ederek davacı firmayı borçlandırdığını, davalı firmanın 34.744,34 TL tutarındaki faturalar ve vade farkları olmak üzere toplam 38.000,00 TL’nin ödenmesi halinde davacıdan başka bir talepte bulunmayacağını beyan ettiğini, davalıya verilen teminat mektubun paraya çevrilmesinin önlenmesi amacıyla, dava hakları saklı tutularak, 05.01.2018 tarihinde 3.000,00 TL, 11.01.2018 tarihinde 13.000,00 TL, 23.01.2018 tarihinde 17.000,00 TL, 25.01.2018 tarihinde 5.000,00 TL olmak üzere toplam 38.000,00 TL ödeme yapıldığını, davalı firmanın yapılan ödemeler sonunda ibralaşılacağını beyan etmesine rağmen teminat mektubunu iade etmediğini, davalının davacıda hiçbir alacağı kalmadığı açık olduğundan davalının kötüniyetli hareket ederek teminat mektubun paraya çevirmesinin önlenmesi adına teminat mektubunun paraya çevrilmesinin yasaklanması ve ödeme yasağı konulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin akaryakıt istasyonu bayisi olduğunu, sözleşmenin ve bayiliğin sona ermesinin ardından davalının akaryakıt istasyonundaki malzemeleri söktüğünü, akaryakıt istasyonundaki malzemeler davacı müvekkiline ariyet olarak verildiğini, davalı firma akaryakıt istasyonundaki söküme ilişkin olarak söküm masraflarını davacı müvekkilinden talep ettiğini, buna ilişkin olarak müvekkili firmaya 38.000,00 TL bedelli yukarıda da bahsedilen faturaları kesildiğini, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinde sökülme masraflarının davacı müvekkiline ait olduğu yönünde hiçbir düzenleme bulunmadığını belirterek, davalıya verilen … Bankası’na ait 100.00,00 TL bedelli teminat mektubunun hükümsüz olduğunun tespitine, davalının haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil ettiği 38.000,00 TL bedelin, dava tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı şirketin müvekkili şirket ile beraber … A.Ş. ve … A.Ş. ile de bayilik sözleşmeleri imzalandığını, davaya konu edilen mutabakat metninde işbu grup şirketlerinin de yer aldığnı, davacı şirketin borçlu olmadığının tespiti için sadece müvekkili şirkete dava açmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının belirtilen tüm şirketlerle cari hesap ilişkisi olduğunu, sadece müvekkili şirketin ticari kayıtlarının davacı şirketin bakiye borcunun olup olmadığının tespiti için yeterli olmadığını, davacının dava dilekçesinde belirttiği “mutabakat/ibralaşma” metninin, müvekkili şirketin yetkilisi tarafından imzalanmadığını ve şirket yetkilisinin bu durumdan haberinin dahi olmadığını, davacı şirketten ilgili mutabakat/ibralaşma gereği üç şirketteki muhtelif hesaplardaki vadesi geçen borçların anaparası, vade farkı ve bu vade farkının KDV si olarak toplam 38.000 TL ödeme yapılmasının istenildiğini, 05.01.2018 tarihinde yapılan 3.000 TL nin bu tutara dahil olduğu belirtilerek, 09.01.2018 tarihinde 13.000 TL, 19.01.2018 tarihine kadar ise 22.000 TL’nin müvekkili şirkete ödemesi gerektiğini, davacı şirketin 09.01.2018 tarihindeki 13.000 TL taksiti 11.01.2018 tarihinde gecikmeli olarak ödediğini, 19.01.2018 tarihindeki 22.000 TL taksiti ise 23.01.2018 tarihinde 17.000 TL ve 25.01.2018 tarihinde 5.000 TL olarak gecikmeli ve parça parça ödemiş olduğunu, davacı şirketin ”Ariyet Demirbaş Belgesi” başlığı altında imzaladığı taahhütname ile sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde ariyet olarak verilen malzeme ve teçhizatın derhal iadesini, aksi halde gecikilen her gün için 100 USD cezai şart ödeyeceğini kabul beyan ve taahhüt ettiğini, davacının borcu olmadığı yönündeki iddiaları tamamen asılsız olduğunu, bu durum tarafların ticari defterlerinde yapılacak inceleme ile de sabit olacağını, davacının müvekkili şirkete halen borcu olduğu için teminat mektubunun iadesinin de bu aşamada taraflarınca yapılması hayatın olağan akışına aykırı olacağını belirterek, davanın reddine ve teminat mektubuna ilişkin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Bir örneği dosyaya sunulan ve davalının antet, kaşe, imza ve ismini içeren bila tarihli tek sayfalık borç tasfiye protokolüne göre davacı ile davalı arasındaki tüm münasebet davacının 38.000,000-TL ödemesi karşılığında sonlanacağı kararlaştırılmıştır. Davalı taraf her ne kadar cevap dilekçesinde bu sözleşmeyi davalı adına yapan kişinin şirket yetkilisi olmadığını savunmuş ise de gereke antet kağıdından ve gerek kaşeden davalı şirket adına hareket edildiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de bu kişinin şirket yetkilisi olmaması durumu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Yetkisiz Temsile ilişkin hükümleri muvahayecesinde ele alınması gerekir. Bu nedenle davalının kaşe ve antet tasarrufunu eline verdiği çalışanının dava sürecinde yetkisiz olduğunu ileri sürmesi TMK’nın 2. Maddesi bağlamında dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığından bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir. Bu sebeple taraflar arasında akdedilen borç tasfiye protokolü geçerli sayılmış alacaklı ve borç durumu bu nihai protokole göre değerlendirilmiştir. Davacı tarafından 38.000,00-TL’nin ödenmesi bu protokolde kararlaştırıldığından ve davacı tarafça bu ödeme yapıldığından davacının bu bedelin iadesine yönelik talebinin Reddine karar vermek gerekmiştir. Öte yandan borç tasfiye protokolüne göre davacı üzerine düşen nihai edim olan 38.000,00-TL’yi davalıya ödediğinden artık teminat mektubunun bir hükmü kalmadığından bu teminat mektubunun da hükümsüzlüğü gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacının davalıya vermiş olduğu … Bankasına ait 02/04/2013 tarihli 430030 sayılı 100.000,00-TL bedelli, lehtarı … A.Ş. Olan kesin ve süresiz teminat mektubunun hükümsüz kaldığının tespitine, davacının istirdat talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla; … antetli kağıdı üzerine yazılı belgenin, taraflar arasında imzalanan bir protokol olmadığını, davalının tek taraflı beyanını içeren belgenin mahkemece hatalı olarak protokol olarak nitelendirildiğini, Ariyet sözleşmesinin bitiminde ariyete konu akaryakıt istasyonun davalı tarafından söküldüğünü, davalı firma tarafından söküm masrafı adı altında 35.053,24 fatura kesilmiş olduğunu ve vade farkları ile toplam 38.000,00 TL ödeme yapılması istenildiğini, davacı firmanın teminat mektubunun paraya çevrilmesini önlemek adına daha sonraki dava haklarını saklı tutarak toplam 38.000,00 TL ödeme yaptığını, taraflar arasında yapılmış olan akaryakıt istasyonu ariyet sözleşmesinde söküm masraflarının ariyet alana yükletilmesini içeren bir madde bulunmadığını, ilk derece mahkemesi tarafından söküm bedelinin ne kadar olması gerektiği hususunun da incelenmesi gerektiğini, söküm işleminin bedelinin bilirkişilerce tespit edilmesi gerektiğinden rapor alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tüm talepler yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla; Davacı …’in tüm grup şirketlerindeki borcunu ödemek için yaptığı 38.000 TL ödemeden sonra müvekkili şirketin … nezdinde ariyet söküm faturası borcu doğduğunu, temel hukuk kuralları ve Borçlar Kanunu doğrultusunda doğmamış borç için ibralaşılmasının da mümkün olmadığını, Tarafla açıkça ariyetlerin aynen iadesi gerektiği ve kullanma ile geçen sürede oluşan değer kayıplarının ödeneceğinin belirtildiğini, davacı …’in, müvekkili … ile imzaladığı sözleşmeler uyarınca müvekkili …’in …’e ariyeten verdiği istasyon kurumsal kimlik giydirmelerinin sözleşme sona erdiğinde davacı tarafından sökülmesi gerekirken sözleşmeye aykırı olarak davacının yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve ariyet aldığı ekipmanları müvekkili …’e iade etmemesi sebebiyle müvekkilinin söküm ve nakliye hizmetlerinin masrafını karşılamış olduğunu, İlk derece mahkemesince taraflar arasındaki sözleşmelerin ve tarafların ticari defterlerin incelenmediğini, sektör uygulamasına yönelik bilirkişi incelemesi yapılmadığını, Öncelikli olarak ilk derece mahkemesinin kararının ortadan kaldırılarak, talepleri doğrultusunda bilirkişi incelemesi yapılarak davacının, hali hazırda müvekkili şirkete borçlu olduğunun tespitine, davanın reddine ve yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bayilik ilişkisi kapsamında davacı yanca verilen teminat mektubunun nakde çevrilmesi ihtimali karşısında ibraya esas olmak üzere ödenmek durumunda kalınan 38.000 Tl’nin istirdatı ve teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti taleplerine dayalı olarak açılmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı ve davalı vekilleri tarafından, yasal süreler içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisinde 16.04.2017 tarihli ”… A.Ş. Standart Otogaz Bayilik Sözleşmesinin” incelenmesinde, tarafların, … A.Ş. ve bayi konumundaki … Ltd. Şti olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 15.maddesinde ”sözleşmenin feshi” başlığı altında, 6 bent halindeki durumların gerçekleşmesi halinde …’ın tek taraflı olarak sözleşmeden doğan haklar saklı kalmak kaydıyla sözleşmeyi feshedebileceği düzenlenmiştir. Yine sözleşmenin 16.maddesinin ”feshin sonuçları” başlıklı düzenlemesinin a bendinde, iş bu sözleşmenin … tarafından feshi halinde bayinin …’dan sözleşmenin feshini bahane ederek zarar ve tazminat gibi herhangi bir hak talebinde bulunamayacağı, b bendinde, bayinin …’ın fesih ihbarında tayin edeceği müddet içinde …’ın kendisine ariyet olarak vermiş olduğu malzemeleri teslim aldığı gibi söküm ve nakliye masraflarını bayi tarafından karşılanmak suretiyle …’a iade ve teslim etmesi gerektiği hususlarına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Dosya içerisindeki ”… A.Ş. Bayilik Sözleşmesi” başlıklı 16.08.2012 tarihli sözleşmenin incelenmesinde, taraflarının … A.Ş. İle bayi konumundaki … Ltd. Şti. oldukları anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 4.maddesinde, bayinin …’den alacağı mal bedellerinin ve veya sair borçlarının şartlarına uygun olarak ödeyeceği, ödememe, eksik veya geç ödeme hallerinde …’in iş bu sözleşmeyi fesh edip etmemekte serbest olduğu gibi …’in alacakları için gecikme faizi tahakkuk ettirmeye, herhangi bir ihtara veya ihbara gerek olmaksızın her türlü takipte bulunmaya ve verilmiş olan teminatları paraya çevirmeye yetkili olduğu hususları düzenlenmiştir. Dosya içerisindeki ”Akaryakıt İstasyonu Ariyet Sözleşmesi” başlıklı belgenin incelenmesinde, taraflarının … A.Ş. ile ariyet alan sıfatındaki dava dışı … Ltd. Şti.olduğu, ariyet alana iş bu sözleşmenin sonuna kadar ariyeten yeddinde kalmak üzere sözleşmenin ekindeki tabloda belirtilen malzeme ve teçhizatın ariyeten teslim edilmiş olduğu belirtilmekle sözleşmenin 1.maddesinin f bendinde …’in her zaman ariyet alana yazılı ihbarda bulunmak suretiyle iş bu sözleşmeyi feshedebileceği, …’in fesih için hiçbir sebep sebep gösterme mecburiyetinde olmadığı, ariyet alanın da iş bu feshin haksız olduğunu iddia ederek malzeme ve teçhizatı iadeden kaçamayacağını veya fesih nedeniyle herhangi bir zarar ziyan talep edemeyeceğini, fesih ihbarının tebliğinden itibaren 15 gün zarfında ariyet alanın malzeme ve teçhizatı iyi halde …’e iade etmesi gerektiği, sözleşmenin 2.maddesinde, ariyet alanın düzenlemenin f bendi gereğince malzeme ve teçhizatı süresinde …’e iade etmezse …’in bu malzeme ve teçhizatta istifade edememesinden dolayı doğacak zarar ve ziyana, mahrum kalacağı karacağı kara, mezkur malzeme ve teçhizatın iadesinin temini için … tarafından sarf olacak tutara karşılık olarak malzeme ve teçhizatın fiilen teslimine kadar geçecek her gün için …’e 100 USD ödeyeceği hususlarının düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Dosya içerisindeki kesin teminat mektubu isimli belge çıktısının incelenmesinde, … Bankası A.Ş. tarafından verildiği, … Ltd. Şti.’nin … A.Ş.’den yaptığı ve yapacağı her türlü mal ve hizmet alımlarında …’ya tevdi edilmiş taahhütnamelerden ve kefaletnamelerinden … ile akdettiği anlaşmalardan ve bayilikle ilgili sair bütün ticari işlemlerden doğmuş ve doğacak olan borçların teminatı olarak azami 100.000,00TL’ye kadar bankanın garanti ettiği hususlarına ilişkin olarak teminat mektubunun düzenlendiği, teminat mektubunun kati ve süresiz olduğu, … tarafından teslim alındığına ilişkin isim ve imzanın bulunduğu anlaşılmaktadır. Dosya içerisindeki faturaların incelenmesinde, … tarafından … adına keşide edilen, 24.10.2017 tarihli 179435 yevmiye numaralı 2.025,04 TRY tutarındaki faturanın tank pompa otomasyon sökümü yansıtma bedelinin, 24.10.2017 tarihli … yevmiye numaralı 22.132,08 TRY tutarındaki faturanın akaryakıt ekipmanları sökümü yansıtma, pompa, jeneratör, hava su saati kompresör sökümü bedellerine ilişkin olduğu, 31.10.2017 tarihli 10.896,12 TRY tutarındaki faturanın LPG malzeme söküm, nakliye, mobilizasyon bedeline ilişkin olduğu görülmektedir. Dosya içerisindeki …, … ve … olarak borçlu şirket … Ltd.Şti. tarafından üç şirketteki muhtelif hesaplara vadesi geçmiş borçlar ve toplam cari borç üzerinden hesaplanacak vade farkı ve bu vade farkının KDV karşılığı olarak 05.01.2018 tarihinde yapılan 3.000,00 TL tutarındaki ödemeye ilave olarak 35.000,00 TL ödemenin … hesabına , 09.01.2018 tarihinde 13.000,00 TL, 19.01.2018 tarihine kadar 22.000,00 TL olacak şekilde yapılması ve grup şirketleri arasındaki hesapları arasında virman yapılmasına dair genel bir virman talimatının ıslak imzalı olarak taraflara iletilmesi halinde grup şirketleri adına 38.000,00 TL toplam tahsilata istinaden ibralaşacağının kabul beyan ve taahhüt edildiği yönünde … A.Ş. kaşe ve yetkili imzası, … A.Ş. kaşe ve yetkili imzası, … A.Ş. kaşe ve yetkili imzasını ihtiva eden … antetli kağıdın dosya içerisinde bulunduğu görülmektedir. Dosya içerisinde … A.Ş’nin Ambaryolu Şubesine … Dağıtım A.Ş. adına gönderilen… Şirketi bakiyeye istinaden açıklamalı … Ltd. Şti’nin gönderen sıfatının bulunduğu, 17.000,00 TL tutarındaki EFT sureti ve 5.000,00 TL tutarındaki EFT sureti, 3000,00 TL tutarındaki EFT sureti, 13.000,00 TL tutarındaki EFT sureti olduğu görülmüştür. Afyonkarahisar …Noterliği’nin … yevmiye nolu ihtarnamesinin incelenmesinde, keşidecinin … Şti., karşı tarafın … A.Ş. olduğu, ihtarnamenin konusunun …’in bakiye 38.000,00 TL’nin ödenmesi halinde ibralaşacaklarına dair beyanını içeren yazısına istinaden 25.01.2018 tarihinde 5.000,00 TL, 23.01.2018 tarihinde 17.000,00 TL, 11.01.2018 tarihinde 13.000,00 TL, haksız olsa dahi 05.01.2018 tarihinde 3.000,00 TL tutarındaki bedellerin …’e ödenmiş olduğu, …’in talepleri doğrultusunda … firmasının ibra edildiği, bu sebeple … tarafından verilen teminat mektubunun iadesinin gerektiği bildirilmiştir. Borçlar Kanunu’nda borcu sona erdiren sebepler arasında sayılmasa da ibra hukukumuzda borcu sona erdiren sebepler arasında kabul edilmekte ve geçerli bir ibranın varlığı halinde aynı ilişkiye dayalı olarak aynı kapsamda bir hak talebi mümkün olmamaktadır. Dosya içerisinde davalı ve grup şirketlerinin kaşe ve imzasının yer aldığı” 38.000 TL toplam tahsilata istinaden ibralaşacağımızı” ibaresini içeren belge karşısında davacının bahsi geçen meblağda ödeme yaptığına ilişkin EFT suretleri bulunmakla, 25.01.2018 ve 23.01.2018 tarihli EFT çıktılarının üzerinde ” Kanuni haklarımız saklı kalmak kaydıyla” şeklinde ifade mevcuttur. Davalı vekili, ariyet söküm masrafı adı altında keşide edilen faturalardan kaynaklı alacak iddiasında bulunmakla; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ile ariyet sözleşmesinin ilgili maddeleri irdelenmek suretiyle ariyetlerin söküm masrafının hangi tarafa ait olduğu belirlenerek davalı yanca söküm masrafına ilişkin olarak keşide edildiği söylenilen ve davacının teminat mektubunun nakde çevrilmesinin önüne geçebilmek adına kanuni haklarını saklı tutarak ödediğini iddia ettiği ve eldeki davada istirdatını talep ettiği 38.000 Tl tutarındaki faturaların her iki taraf ticari defterlerinde ne şekilde kayıt edildiğinin tespiti açısından konusunda uzman serbest muhasebeci mali müşavir bilirkişi marifetiyle inceleme yapılarak sonuca ulaşılmalıdır. Yine sözkonusu ariyet söküm masrafına ilişkin faturaların ihtiva ettikleri bedel itibariyle esasen kadri marufunda olup olmadıklarının denetlenmesi açısından konusunda uzman sektör bilirkişisi de bilirkişi heyetine dahil edilmelidir. Davalı vekilinin, müvekilinin grup şirketlerden biri olduğu, dolayısıyla sadece müvekkiline karşı dava açılmasının kabul edilemeyeceği iddiası karşısında somut olayda davalının da dahil olduğu üç grup şirketi ve davacı arasında bahsi geçen meblağda davacı yanca ödeme yapılmasıyla ibralaşmanın gerçekleştiği, zaten ibra niteliğindeki hukuki işlemin geçersizliğine yönelik bir iddianın istinaf aşamasına getirilmediği, davalı yanın keşide etmiş olduğu faturalar sebebiyle davacı ile arasındaki sözleşmeden kaynaklı hukuki ilişkinin tasfiye edilmemiş olduğu dolayısıyla bu hukuki ilişkiye esas teminat mektubunun iptalinin kabul edilemeyeceği yönündeki savunmalarının bulunduğu anlaşılmaktadır. O halde sözleşmelerdeki nisbilik ilkesi gözönünde bulundurularak, ayrı tüzel kişilikleri bulunan dava dışı grup şirketlerinin hukuki durumunun eldeki davada yer alan iddia ve savunmalardan etkilenip etkilenmeyeceği, davaya konu teminat mektubunun lehdarının kim olduğu, hangi hukuki ilişki çerçevesinde kim tarafından verildiği hususları ilk derece mahkemesince ortaya konulup tartışılmak suretiyle sonuca gidilmelidir. Ayrıca davalı vekili, cevap dilekçesinde davacı tarafın halen müvekkiline borcu olduğunu ileri sürerek teminat mektubunun hükümsüzlüğü talebinin reddedilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde ise davacı tarafa keşide edilen başka bazı faturalar sebebiyle müvekkilinin halen 13.881,22 TL alacağı bulunduğunu iddia ettiği anlaşılmaktadır. Davalı vekili cevap dilekçesinde, açıkça davacı yanın 38.000 TL tutarında ödemeyi yaptığını kabul etmekte ancak ariyet söküm bedeli olarak müvekkili tarafından yapılan masraflar nedeniyle aradaki borç ilişkisinin esasen tasfiye edilmemiş olduğunu savunma sebebi olarak ileri sürmektedir. Dosya içerisinde davalı ve grup şirketlerinin kaşe ve imzasının yer aldığı” 38.000 TL toplam tahsilata istinaden ibralaşacağımızı” ibaresini içeren belge karşısında davacının ödeme yaptığına ilişkin EFT suretleri, 25.01.2018 ve 23.01.2018 tarihli EFT çıktılarının üzerinde ” Kanuni haklarımız saklı kalmak kaydıyla” şeklinde yazılı ifade hep birlikte gözetilerek davalı vekilinin istinaf aşamasındaki 13.881,22 TL tutarındaki başka sebeplerden kaynaklı olarak da fatura alacaklarının bulunduğu yönündeki iddialarının hukuken dinlenilmesinin mümkün olup olmadığı hususu ilk derece mahkemesince az yukarıda bahsi geçen deliller ışığında değerlendirilmek suretiyle çözümlenmelidir. Somut olayda, davalı vekili tarafından keşide edilmiş 38.000 Tl faturaların varsa hukuki dayanağı taraf ticari defterleri de incelenmek suretiyle ortaya konulduktan sonra davacının ibraya esas 38.000 TL ödemeyi baskı altında yaptığı iddiasının; davalının da esasen aradaki borç ilişkisinin tasfiye edilmediği ve davacı yanın halen faturadan kaynaklı borcunun bulunduğuna yönelik savunmasının değerlendirilmesi, uyuşmazlığa esas ”38.000 TL toplam tahsilata istinaden ibralaşacağımızı” ibaresini içeren belgenin irdelenmesi suretiyle teminat mektubunun iade şartlarını oluşup oluşmadığı ilk derece mahkemesince tereddütsüz şekilde ortaya konulmalıdır. İlk derece mahkemesi, yukarıda açıklanan delilleri toplayıp değerlendirmeden karar vermiştir. Bu deliller, davanın çözümünde oldukça önemli deliller olup bu eksikliğin ilk derece mahkemesince tamamlanması sonrasında bir karar verilmesi gerekir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı ve davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı ve davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1 a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.21.01.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.