Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/325 E. 2021/216 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/325
KARAR NO : 2021/216
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2016/202 E.2018/589K.
DAVANIN KONUSU: Şirket Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasında görülen genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili asıl davasında özetle; davacıların davalı şirketin %33,33 oranında payına sahip olduklarını, genel kurulun 14/01/2016 tarihli toplantısında sermaye artırım kararı alındığını, bu kararın kesinleşmiş mahkeme hükmüyle iptal edilen 31/10/2013 tarihli sermaye artırım kararının bir tekrarı niteliğinde olduğunu, dolayısıyla kararın dürüstlük kuralına ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek, 14/01/2016 tarihli olağan genel kurulda alınan sermaye artırım kararının iptaline karar verilmesini, dava sonuna kadar kararın icrasının durdurulmasını talep etmiştir.Davalı vekili, asıl davadaki savunmasında; sermaye artırım tarihi itibariyle müvekkili şirketin yüksek seviyede borcu bulunduğunu, dış kaynaklardan sermaye artırımı yapılmasının ticari bakımdan gerekli ve haklı olduğunu, şirketlerin ticari faaliyetleri ve kararları üzerinde mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini, kararın icrasının geri bırakılmasının telafisi imkansız zararlara yol açacağından bu talebin de reddine karar verilmesini istemiştir. Birleşen İstanbul 8.ATM’nin 2016/296 esas sayılı davasında davacı vekili, davasında özetle; davacıların davalı şirketin %33,33 oranında paya sahip ortakları olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun 24/02/2016 tarihinde 4 nolu başlık altında sermaye artışı ile ilgili karar aldığını, bu kararın TTK’nın 391 ve genel hükümler gereğince batıl olduğunu, bu karar gereğince 23.345.291,54 TL’nin müvekkilleri tarafından ödenememesi halinde telafisi imkansız zararları oluşacağını belirterek, anılan kararın butlanın tespitine ve yönetim kurulu kararının uygulanmasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.Birleşen davada davalı vekili, savunmasında özetle; İstanbul 2.ATM’nde verilecek olan hükmün bu davayı doğrudan etkileceğini, davalarda ayrı sonuçlara ulaşılması halinde çelişki hükümler oluşacağını belirterek davaların birleştirilmesine karar verilmesini, esas yönünden de asıl davadaki savunmalar doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Toplanan delillere ve yukarıda ayrıntılı şekilde özeti aktarılan bilirkişi raporunda gösterildiği gibi; şirketin ticari kayıtları ayrıntılı bir analize tabi tutulmuş, gerekçeleri açıklanmak ve dayanakları gösterilmek suretiyle davalı şirketin finansal açıdan finansman ihtiyacı içinde olduğu, bu nedenle sermaye artırım kararının kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet ilkelerine aykırı olmadığı, sermayenin artırım miktarının davalı şirketin finansman ihtiyacı ile orantılı olduğu, ortakları ızrar kastının bulunmadığı sonucuna ulaşılmış, asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Yönetim kurulu kararının iptali amacıyla açılan birleşen dava kapsamında da; bilirkişi raporunda ifade edildiği gibi, davacıların rüçhan haklarını kullandıkları, bu nedenle ortaklıktan kaynaklanan hak kaybının söz konusu olmadığı, yönetim kurulu karanının iptalinin gerekmediği sonucuna ulaşılmış birleşen dava yönünden de davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Davacılar vekili, dilekçelerin ibrazı, ön incelemenin yapılması ve delillerin toplanmasından sonra haricen temin ettikleri uzman görüşünü dosyaya ibraz etmiş ise de davacı tarafça delillerin bildirilmesi ve ibrazı kapsamında uzman görüşü deliline dayanılmamış olduğundan sunulan bu rapor mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmadığı, …” gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, asıl ve birleşen davaların davacısı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;İlk derece mahkemesinin kararının HMK’nın emredici maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, ilk derece mahkemesinin tahkikat aşamasını usulüne uygun olarak tamamlayıp müvekkillerinin sözlü açıklamalarını dinlemediğini ve müvekkillerinin adil yargılanma ve hukuki dinlenilme haklarını ihlal ettiği,İlk derece mahkemesi gerekçesinin somut ve hukuki bir irdelemeyi içermediğini ve HMK’nın 294 ve 297. madde hükümlerine açıkça aykırı olduğunu,İlk derece mahkemesi kararında, davaya konu genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, kesinleşmiş mahkeme kararının dolanılması olduğunu, müvekkillerinin davalı şirketteki sermaye paylarını azaltma amacı güdüldüğünün göz ardı edildiğini, dava konusunu 31.10.2013 tarihli sermaye artırımından bağımsız olarak değerlendirmenin mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesince İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/549 esas sayılı dosyasında kesinleşen sermaye artımının iptaline ilişkin kararın yok sayılarak hüküm kurulduğunu,İlk derece mahkemesinin dava konusu sermaye artımının davalı şirketin finansman ihtiyacına yönelik olduğu sonucuna varmasının hatalı olduğunu ve eğer gerçekten davalı şirketin finansman ihtiyacı varsa dahi bunun sermaye artırımı yerine farklı alternatif finansman yollarıyla sağlanmasının mümkün olup olmadığı hususunun ilk derece mahkemesince incelenmeksizin hatalı olduğunu,İlk derece mahkemesinin hükme esas aldığı kök ve ek bilirkişi raporlarında, davalı şirketin cari oranının belirli bir seviyede (1,2) tutulması gerektiği yönündeki tespitin somut bir irdelemeye dayanmadığını, hükme esas alınan 07.03.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda, davalı şirketin gerçek finansal yapısının değerlendirilmediğini,Sermaye artımı kapsamındaki hakların sakınılarak kullanılması gerektiği hususu gözetilmeksizin hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Davalı şirketin, iştiraklerine sermaye koyabilmek amacıyla sermaye ihtiyacında olduğu yönündeki savunmasının hakikate aykırı olduğunu, davalının sermaye artırımını, hakim ortaklarının kontrolündeki iştiraklerine haksız kaynak artımını amacıyla gerçekleştirmek istediğini,Birleşen davaya konu, 24.02.2016 tarih ve 4 numaralı yönetim kurulu kararına ilişkin kök ve ek raporlarda bildirilen görüşün, hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu,İlk derece mahkemesi kararının eksik incelemeye dayalı olması nedeniyle, dosyaya sundukları uzman görüşü ve bilirkişi raporlarına karşı itirazlarının değerlendirilmesi amacıyla yeni bir heyetten rapor aldırılması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, TTK’nın 445 vd.maddeleri uyarınca genel kurul kararının iptali; birleşen dava ise TTK’nın 391.maddesi uyarınca yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. …’nin 14.01.2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantı tutanağında gündemin 2. maddesinin, şirket sermayesinin 863.378.239,14 TL’den 1.003.450.000,00 TL sermaye taahhüdü yoluyla artırılması ve şirket esas sözleşmesinin 7. maddesinin tadil edilmesi hususuna ilişkin olduğu, toplantıya katılan yönetim kurulu üyeleri tarafından soruların cevaplandırılması için şirket mali işler müdürü … yetki verildiği, … toplantı tutanağına 31 Ekim 2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında sermayenin artırılmasına ilişkin olarak alınan kararın iptal edilmesi nedeniyle kesinleşen mahkeme kararına istinaden ödenen sermaye iadesi ve grup şirketlerin finansal ihtiyaçları doğrultusunda 2013-2015 yılları arasında yapılan sermaye artışlarının yapılması, … San. Tic. A.Ş.’nin … A.Ş.’nin satım alımı için kullanmış olduğu uzun vadeli kredide … A.Ş.’nin garantör olması ve bu garantörlük kapsamında her üç aylık dönemleri itibariyle konrol edilen ve her altı aylık dönem sonunda denetlenmiş rapor üzerinden test edilen … Rasyolarını sözleşmede öngörülen oranlarının tutturulmasına bağlı olması ve garantörlük şartı olan söz konusu rasyoların cari oranın alt sınırına yaklaşması sebepleriyle sermaye artırılmasına yönelik karar alınması gerektiği, Riskin Erken Teşhisi Komitesi raporunda da sermaye artımının zorunlu olduğunun belirtildiği, sonuç olarak, şirket sermayesinin 863.378.239,14 TL’den 1.003.450.000,00 TL’ye sermaye taahhüdü yoluyla artırılmasına ve şirket esas sözleşmesinin 7. maddesinin aşağıdaki şekilde tadil edilmesine; … temsilcisinin 659 adet olumsuz oyu, … Temsilcisinin 28.779.272.243 adet olumsuz oyu, … temsilcisinin 330 adet olumsuz oyu, … temsilcisinin 659 adet olumsuz oyu, … temsilcisinin 659 adet olumsuz oyu, … temsilcisinin 659 adet olumsuz oyu olmak üzere toplam 28.779.275.209 adet olumsuz oya karşılık; … temsilcisinin 659 adet olumlu oyu, … A.Ş.temsilcisinin 28.779.274.550 adet olumlu oyu, … temsilcisinin 147000 adet olumlu oyu, … temsilcisinin 1.318 adet olumlu oyu, …’nin 1318 adet olumlu oyu, … Temsilcisinin 28779.123.860 adet olumlu oyu olmak üzere toplam 57.558.548.705 adet olumlu oy ile oy çokluğu ile karar verildiği, pay sahiplerinden …, … A.Ş, … temsilcileri söz olarak, gündemin iş bu maddesine ve alınan karara muhalefet ettiklerini, dava haklarını saklı tuttuklarını beyan ederek muhalefet şerhlerini tutanağa geçirdikleri anlaşılmıştır.Birleşen davada, şirket yönetim kurulunun 24.06.2016 tarihli 4 nolu kararının butlanının tespitinin talep edildiği, söz konusu kararın incelenmesinde; iştirak taahhütlerinin ödenmeyen kısmında aşağıda belirtilen tutarları ödemeye çağrılmasına, ödenmesi istenilen sermaye borcunun son ödeme tarihinin 28.03.2016 olarak belirlenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.Asıl ve birleşen davalar, niteliği itibariyle basit yargılama usulüne tabidir (TTK m.1521). HMK’nın basit yargılama usulünü düzenleyen 321/1. maddesinde, “Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder, taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez” hükmü düzenlenmiş olup, bu hüküm uyarınca basit yargılama usulünde tahkikat tamamlandıktan sonra, yazılı yargılama usulünde olduğu gibi, sözlü yargılama için ayrı bir kesit öngörülmemiştir; bunun için ayrıca süre verilmez. Hakim tahkikatın tamamlandığı duruşmada, tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek hükmünü tefhim eder. Somut olayda, ilk derece mahkemesince tahkikatın bittiği taraflara bildirilmeden ve duruşmada hazır olan her iki taraf vekillerine, davanın esasına dair son diyecekleri sorulmadan davanın bitirilmiş olması, adil yargılanma hakkını düzenleyen Anayasanın 36. Maddesine, hukuki dinlenilme hakkını düzenleyen 27. Maddesine ve HMK’nın 321. Maddesindeki açık düzenlemeye aykırı olmuştur.Diğer taraftan, davacı vekili bilirkişi raporuna itirazlarda bulunmuş ve son celsede ek rapor alınması talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince bu talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden ve tahkikatın tamamlandığı da bildirilmeden, akabinde davanın esasına dair son beyanlar sorulmadan hüküm verilmiştir. İlk derece mahkemesince, öncelikle tarafların tahkikatla ilgili talepleri karara bağlanmalı, tahkimatın bittiği düşünülüyorsa bu husu tutanağa geçilmeli ve ardından HMK’nın 321.maddesinin emredici düzenlemesi doğrultusunda hüküm tefhim edilmelidir. Tahkikat usulünce tamamlanmadan ve davanın esasına dair son beyanlar alınmadan karar verildiğinden, işin esasının incelenmesi mümkün olmamıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı yatırılan peşin istinaf karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1 a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18.02.2021