Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/321 E. 2020/884 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/321
KARAR NO: 2020/884
KARAR TARİHİ: 10/09/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2016
NUMARASI: 2015/935 E. – 2016/759 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasında görülen şirket genel kurul kararlarının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirketin toplam sermaye artırım kararı öncesi 50.000,00 TL değerindeki sermayesine 1.715,00 TL pay ile ortak olduğunu, 533.000,00 TL’ye çıkarılan sermayenin 2.319,51 TL’snin davacıya ait olduğunu, davalı şirketin 11.06.2011 günü yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararların usul ve yasal düzenlemelere aykırı olduğunu, şirketi zarara uğratacak iyi niyetten yoksun muvazaalı işlemler yapıldığını, davacının toplantıda ilgili kararlara muhalefet şerhi koyarak tutanaklara işlettirdiğini, ayrıca genel kurul toplantısında davacı adına yapılan yazılı bilgi alma talebinin yazılı olarak cevaplandırılacağı genel kurulda beyan edilip tutanağa da geçirilmesine rağmen cevap verilmediğini, davalı şirketin www…com internet adresinin kurucusu olduğunu, sitenin amacının Amerika’ya başta eğitim olmak üzere giden Türk insanlarının bir araya gelerek Amerika’daki yaşamlarını kolaylaştıracak bir takım bilgiler, paylaşımlar duyurular ve benzeri sosyal birçok desteğin sunulması olduğunu, benzer amaçla Amerika Birleşik Devletlerinde de kurulu olup yine davacının da ortağı olduğu bir şirketin sahibi olduğu www…com uzantılı sitede Türkiye’ye gelecek yabancı öğrenciler için hazırlanmış aynı içerikte bir internet sitesi olduğunu, bu nedenle davalının gelirleri yüksek ve basiretli bir tacir elinde hiçbir flnansal sıkıntısı olmaksızın yürüyebilecek nitelikte bir firma olduğunu, davacının, davalı şirkette yöneticilik yaptığı dönemde şirket işleyişiyle ilgili sorun yaşanmadığını, şirketin finansal ve mali sorunları olmadığını, bu dönemde davacının davalı şirketle ilgili tüm bilgi ve belgelere ulaşabiliyorken, davacının şirket yönetiminden uzaklaşmasından sonra şirket sürekli zarar ediyor gösterilip, davacının şirketle ilgili istediği bilgilerin verilmediğini, şirketin son dört yıllık bilançosunun değerlendirilmesinde, birikmiş 612.660,00 TL faaliyet zararlarının bulunduğunu, yeni yapılan sermaye ödemelerine rağmen şirket sermayesi ve yasal yedekleri toplamının 2/3’ünden çok daha fazlasının karşılıksız kaldığını, öte yandan şirketin kötü yönetildiğini, iptali talep edilen toplantıda 4 yıllık genel kurul toplantısı yapıldığını, hatta 03.09.2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının tescil ve ilan dahi edilmediğini, davacının iptali talep edilen genel kurul toplantısında alınan kararların 3, 4, 5 ve 8. maddesine olumsuz oy kullanarak muhalefet şerhi koydurduğunu, şirketin sürekli zarar ettirildiğini, genel yönetim gideri adı altında sürekli gider yapıldığı fakat gelir kalemlerinin artırılmadığını, şirketin borca batık olduğunu ve bu konuda yönetimin hiçbir önlem almadığını, davacıya hiçbir dönem kâr dağıtılmadığını, küçük ortak olarak ortaklık haklarının yönetimde bulunan hâkim hissedarlar tarafından ihlâl edildiğini, şirket muhasebe ve kayıtlarının düzenli tutulmadığını ve gerçeği yansıtmadığını, şirketle ilgisi olmayan giderlerin kaydedildiğinden bahisle, 11.06.2014 tarihli 2010-2011- 2012-2013 yılları Olağan Genel Kurulunda alınan 3, 4, 5, 6 ve 8 nolu kararların uygulamasının tedbiren geri bırakılarak sonuçta iptallerine, genel kurul toplantısında TTK’nın 437/2. maddesi uyarınca yazılı olarak talep edilen bilgi alma hakkının genel kurulda cevap verileceği beyan edildiği hâlde bugüne kadar hiçbir cevap verilmemesi nedeniyle istenilen bilginin verilmesini, şirketin bu hâliyle belirsiz şekilde yönetilmesine son verilerek şirketin mevcut yönetiminin işten el çektirilmesini, şirketin şeffaf ve doğru yönetilebilmesi ve dava aşamasında delillerin karartılmaması adına yönetim kayyımı atanmasını, iyi niyetten yoksun ve sürekli şirketin zararına yönetilen şirketin uzman ve özel bir denetim eliyle denetlettirilmesi ile talep edilen bu kararların tamamen iptalini ve ticaret sicilden terkin edilmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacının taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, genel kurul toplantısında davacı tarafın yönetim kurulu üyeliklerinde ve denetçilerinde yapılan değişiklikler hakkında alınan kararı içeren 6. maddesine herhangi bir itirazda bulunmadığından muhalefet şerhi konulmayan maddelerin iptalini isteme hakkına sahip olmadığını, bilgi alma ve inceleme talebini süresinde yapmadığını, özel denetim isteme talebinin kanunen gerekli koşullarının oluşmadığını, davalı şirketin borca batık durumda olduğuna dair iddiaların gerçeği yansıtmadığını, şirketin yönetim ve temsilinin yönetim kuruluna ait olduğunu, anonim şirketlerde yönetim kurulunun kötü yönetilmesi iddiası ile kayyım atanması gibi bir hukuki yol bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davanın açıldığı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesince, dosya kesin yetki kuralı nedeniyle usulden reddedilerek Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Huzurdaki dava 11/06/2014 tarihli Genel Kurul karar iptaline ilişkin olup, iptal davası yasal (3) aylık süresi içerisinde 11/09/2014 tarihinde ikame edilmiştir. Davacı taraf davalı şirkette pay sahibi olup, iptalini talep ettiği (3,4,5,8, numaralı) kararlara karşı muhalefetini zapta geçirmiştir ve bu kararlar bakımından dava açma hakkı bulunmaktadır. Bununla beraber gündemin 6. maddesi bakımından muhalefet şerhinin bulunmadığı görülmekle, gündemin 6 no.lu maddesine göre alınan genel kurul kararı bakımından davacının iptal davası açma hakkının bulunmadığından davacının bu madde ile ilgili açtığı iptal davasının dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.Genel Kurul toplantı gündeminin 3. maddesinde 2010-2011-2012-2013 yılı fınansal tabloları, yönetim kurulu faaliyet raporu ve murakıp raporu okunup kabul edilmiştir. Davacı taraf faaliyet raporunun gerekli şekilde düzenlenmediğini, sermayenin ve yedek akçelerin 2/3den fazlasının karşılıksız kaldığını, yönetim giderlerinin 200-250 binden aşağı inmediğini, borç yükü konusunda bilgi verilmediğini iddia ederek kararın iptalini talep etmiştir.Anonim ortaklıklarda yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu ortaklığın o yıla ilişkin iş ve işlemlerini, faaliyetlerini ve gelişmeleri açıklar ve raporun ortaklığın finansal durumunu doğru, eksiksiz, gerçeğe ve dürüst resim ilkesine uygun olarak yansıtması gerekir. (TTK. 516.1.) TTK 516/2’nci maddesinde Yönetim Kurulunun yıllık faaliyet raporunun kapsamı gerekli olan bilgileri asgari içerik olarak göstermiştir.Bakanlıkça şirketlerin faaliyet raporunun asgari içeriğinin belirlenmesi hakkındaki yönetmelik yayımlanmıştır. TTK’nun 514-523’ncü maddeleri denetime tabi olsun olmasın tüm anonim ortaklıklar bakımından uyulması gereken hükümleri ihtiva etmektedir. (Prof.Dr.Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2015, s. 499, n-1757). Keza fınansal tablolar bakımından TTK.nun 515’nci maddesi ile “dürüst resim ilkesi” şu şekilde ifade edilmiştir. ‘Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır.’ Bilirkişi raporuna göre, şirketin özvarlığnı yitirmiş olduğu, yapılan giderlerin genel kabul görmüş muhasebe sistemi ve tek düzen hesap planı ve Vergi Usul Kanunu’na göre, izlenmesi gereken küçük miktarda hesaplardan ibaret olduğu tespit edilmiştir. Bu aşamada ancak yapılan mali inceleme neticesinde şirketin faaliyet raporunun ve finansal tablolarının gerçeğe aykırı olduğunun tespit edilmesi hâlinde iş bu yıllık faaliyet raporunun ve finansal tabloların onayına ilişkin kararın kanuna aykırı olduğundan ve iptal yaptırımına tabi olduğundan söz edilebilecektir. Ancak gerçeğe uygun olmama yönünde mali bir tespitte bulunulmamıştır. İptalden söz edilebilmesi için kabul edilen faaliyet raporu ve finansal tabloların ne açıdan TTK. 515, 516 hükümlerine aykırı olduğunun açıkça ortaya konulması ve mali değerlendirme neticesinde de bu yönde görüş bildirilmiş olması gerekir. Bu aşamada salt şirketin zararının büyümesi, özvarlığını yitirmesi vb. gibi hususların şirket faaliyet raporu ve finansal tablolarının kabulü bakımından başlıbaşına dava konusu kararın iptaline sebep olmayacaktır.Dava konusu edilen Genel Kurulun 4’ncü gündem maddesinde dağıtılacak kâr konusu müzakereye açılmış, Yönetim Kurulu Başkanı dağıtılacak kâr olmadığını beyan etmiştir. Davacı tarafça, 2012 yılı haricinde kâr bulunmadığı, kârın zarardan düşülmesi haricinde bir tasarrufu kabul etmediklerini, şirketin dört yıldır kârı olmadığından kâr payları ve kazançları hakkında karar alınmasının mümkün olmadığı iddia edilerek iptal talebinde bulunulmuştur. Somut olayda Genel Kurulun kâr dağıtılması yönünde olumlu ya da olumsuz bir karar vermesinin söz konusu olmadığı, kâr dağıtımı hususunun müzakereye açıldığı ancak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği görülmüştür. Bu aşamada iptale tabi olabilecek bir karar bulunmadığı anlaşılmaktadır.Dava konusu edilen Genel Kurulun 5’nci gündem maddesi, yönetim kurulunun ibrasına ilişkindir. Davacı, şirketi borca batık hâle getiren Yönetim Kurulu üyelerinin ibrasına muhalif olmuştur. Davacı muhalefetinde oydan yoksunluk ve zararda olan şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibra edilemeyeceğine ilişkin itirazda bulunmuştur. TTK.nun oydan yoksunluk başlıklı 436’ncı maddesi hükmü uyarınca, yönetimde görevli kişiler Yönetim Kurulu üyelerinin ibra edilmesi hakkındaki kararlarda kendilerine ait olan paylardan doğan oy haklarını kullanmaz.Bununla beraber Yargıtay’ın yerleşik görüşü uyarınca Yönetim Kurulu üyesi kendi ibrasında üçüncü kişiye ait oyları temsilci sıfatıyla kullanabilir. Bununla beraber, oy hakkından yoksun kişilerin oy kullanması tek başına alınan kararların iptali sonucunu doğurmaz. Kararın geçersiz kılınması için TTK.nun 436’ncı maddesine aykırı olarak kullanılan oyların kararın sonucunu etkilemiş olması gerekir. Oydan yoksun kimselerin oy kullanması sonuca etkili değil ise genel kurul karan geçerliliğini muhafaza eder. Dava konusu edilen Genel Kurul’un 5’nci gündem maddesinde 2010-2011-2012-2013 yılları içerisinde görev yapmış yönetim kurulu ve denetçilerin ibrasına geçilmiş, oyçokluğu ile gündem maddesinin görüşülmemesine karar verilmiştir. Buu halde iptale tabi bir karar da bulunmadığı anlaşılmıştır.Dava konusu edilen Genel Kurul’un 8’nci gündem maddesinde esas sözleşmenin ekli tadil metinleri, sermaye ve hisse senetleri nevi başlıklı maddesinin değiştirilmesi kabul edilmiştir. Davacı iş bu maddenin gündemde olmadığını iddia etmektedir. 27/05/2014 Tarihli Türkiyi Ticaret Sicili Gazetesi’nde yapılan gündem ilanında ‘ana sözleşmenin bölüm II sermaye ve hisseler sermaye ve hisse denetlerinin nevi başlıklı 6.maddesinin değiştirilmesi hususunun görüşülerek ana sözleşme değişikliğinin karara bağlanması ve 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu ile uyum sağlamak adına şirket esas sözleşmesinin tadili hususunun görüşülmesi’ hususunun yer aldığı görülmüştür. Netice olarak genel kurulun 8. maddesi toplantı gündeminde yer almaktadır. Bu bakımdan ileri sürülen iptal sebebinin gerçekleşmediği görülmektedir. Yukarıda bahsedilen gerekçelere göre davacının, davalı şirketin 11/06/2014 günü yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4,5.ve 8.nolu gündem maddelerinin iptali istemiyle açtığı davanın anılan gündem maddelerinin iptali kabil olmadığından reddine karar vermek gerekmiştir.Davacı, yukarıda anılan gündem maddelerinin iptali istemi yanında ayrıca davayı şirkete özel denetçi atanması talebinde bulunmuştur. Özel denetim müessesi 6102 sayılı TTK md.438-444 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Özel denetimde, özel denetçi tarafından belirli olayların aydınlatılması amacıyla denetim yapılmakta ve sonuç rapor ile açıklanmaktadır. TTK md.438 ile pay sahibinin özel denetçi talebinde bulunması için, pay sahipliği haklarının kullanılması için gereklilik ve bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmış olması şartları aranmaktadır. Uygulamada özel denetiminin yönetici ve denetçilerin sorumluluğuna hazırlık amacı taşıdığı, şirketin sevk ve idaresi konusunda amaca uygunluk ve yerindelik incelemesi niteliğinde olmadığı, organların takdir yetkilerinin incelenmesini içermediği, kuralsızlıkların açıklanması gerektiği, olayların açıklığa kavuşturulmasının amaçlandığı kabul edilmektedir. (Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Hasan Pulaşlı, Ankara, 2016, s.516 vd). Özel denetçi atanması için bilgi alma ve inceleme hakkının daha önce kullanılmış olması gereklidir. Pay sahiplerinin bilgi alma hakkını genel kurula yöneltmeleri yeterli olup, bu halde genel kurul kararına karşı ayrıca yargı yoluna başvurmaları aranmamaktadır. (Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Haşan Pulaşlı, Ankara, 2016, s.521). Özetle öncelikle her bir pay sahibi (azınlık olsun yahut olmasın, şirkete özel denetçi atanmasını talep edebilecektir. Ancak bu talebin genel kurulda reddi halinde azınlığa şirkette özel denetçi atanmasını mahkemeden talep etme hakkı TTK.nun 439’ncu maddesi ile verilmiştir. Azınlık olmayan pay sahipleri ise ancak özel denetçi atanmasının reddini içeren genel kurul kararının iptalini dava edebileceklerdir. Dava konusu somut olayda davacının bilgi alma ve inceleme hakkının yasada özel denetim talep etmek için arandığı şekilde kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı pay sahibi hangi olaylara ilişkin bilgi alma talebinin bulunduğunu Genel Kurul’da açıkça belirtmemiş ve Genel Kurulda bu talep yönünden bir karar da verilmemiştir. Konuyu düzenleyen maddede ve gerekçede ve yine öğretide ifade edildiği üzere genel manada şirkete özel denetçi atanması talep edilmesi mümkün olmayıp özel denetçi talebinin belirli ve somut olaylara yönelik olması gerekir. Belirlilik şartı da yine olayda sağlanmış değildir. Kaldı ki, genel kurulun özel denetim talebini reddetmesi halinde açılacak davada pay sahibinin sermayenin %10 una sahip (azınlık pay sahibi) olması gerekmektedir. Huzurdaki davada davacının % 1.715 pay tutarı ile dava hakkına sahip bulunmadığı anlaşıldığından davacının,davalı şirkete özel denetçi tayin edilmesine ilişkin davasının da reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.” gerekçesiyle, davalı şirketin 11/06/2014 günü yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 6 nolu gündem maddesinin iptali istemi ile açtığı davanın, davacı tarafça muhalefet şerhi konulmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK’nın 114/2.ve 115/2. maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE, davalı şirketin 11/06/2014 günü yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4,5.ve 8.nolu gündem maddelerinin iptali istemiyle açtığı davanın anılan gündem maddelerinin iptali kabil olmadığından REDDİNE, davalı şirkete TTK’nın 438 vd. maddeleri uyarınca özel denetçi atanmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 11.06.2014 tarihli Genel Kurul toplantısının, 2010-2011-2012-2013 yıllarına ait finansal tabloların, yönetim kurulu faaliyet raporunun ve murakıp raporunun okunup kabul edildiği 3. gündem maddesine müvekkilince muhalefet şerhi koyulmuş olup bu maddenin, TTK’nın 445. maddesi gereği kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle iptali gerektiğini,İptal talebinin salt şirketin zarar etmesine dayalı olmayıp genel muhasebe ilkelerine aykırı tutulan ve çelişkiler barındıran kayıtlardaki usulsüzlükler nedeniyle de iptal istendiğini, müvekkilinin yöneticilik yaptığı sırada şirketin finansal ya da mali açıdan hiçbir sıkıntı yaşamamasına rağmen görevden ayrılmasından sonra şirketin sürekli olarak zarar ediyor gibi gösterilmesinin ve talep edilen bilgilerin verilmeyerek sürüncemede bırakılmasının anlaşılamadığını, bu durumun da şirket yönetiminin muvazaalı işlemler yaptığı ve gerçeğe aykırı kayıtlar tutulduğu noktasında ciddi bir kanı oluşturduğunu, toplantının 5. maddesinde, yönetim kurulu ve denetçilerin ibra edilmesi noktasında oylanmak istenen karara, yönetim kurulunun şirketi borca batık hale getirmesi ve bu konuda herhangi bir kurtuluş formülü üretmemesi, gelecek aylara ait gelirler olarak gösterilen tutarları tahsil etmekten aciz olması ve şirketi kötü yönetmesi nedeniyle denetim kurulunun ibra edilmesi kararına ise fiili denetim yapmadan, tamamen afaki cümlelerle oluşturulmuş denetim raporları tanzim etmesi, şirketin borca batık olmasına rağmen bu konuda yönetim kuruluna gerekli uyarı ve ikazda bulunmaması, şirketin faaliyetlerini denetlememesi ve yasanın kendisine yüklediği diğer vazifeleri yerine getirmemesi nedenleriyle muhalefet edilerek olumsuz oy kullanıldığını, mahkemece alınmış bir karar bulunmadığı belirtilmesine rağmen ibra oylamasına davacı dışındaki diğer pay sahiplerinin de muhalefet etmesi sonucu maddenin görüşülememesi pay sahiplerinin yönetim kuruluna güvensizliğine, şirketin kötü yönetildiğine bu kapsamda kayyım talebine delil niteliğinde olduğunu, Gündemin 8. maddesinin, TTK’nın 453. maddesi gereği yönetim kurulunca karara bağlanmış olan değişiklik taslağı ve değiştirilecek mevcut hükümlerle birlikte ilan edilmesi gerekirken ilgili genel kurul kararında bu emredici hükme aykırı olduğunu, davalı şirketin öz kaynaklarını 2010 yılından bu yana yitirmiş olduğunu, şirketin büyük gelir getiren internet sitelerine de sahip olmasına rağmen yönetim kurulunun basiretsiz yönetimi ile zarar ettiğinin gösterildiğini, dava konusu kararların alındığı toplantının dahi bir çok yılı kapsar şekilde sonradan yapılmasının dahi yönetimin el çektirilmesini gerektirin hal olduğunu, Müvekkilinin genel kurulda TTK’nın 437. maddesi uyarınca bilgi alma hakkını kullanmak istemiş olup, genel kurulda da cevap verileceği söylendiği halde müvekkiline bu zamana kadar herhangi bir bilgi verilmediğini, bu nedenle TTK’nın 437/5. maddesi hükmü gereği makul süre içinde bilgi alma hakkı ve özel denetçi atanması talebi ile ilgili dava açıldığını, mahkemece bilgi alma talebininin hangi olaylara ilişkin olarak istediğini açıkça belirtmediğinden ve bu hakkın kullanılması için gerekli sürenin geçirilmiş olması nedeniyle talebin reddine rağmen genel kurul maddelerine muhalefet şerhi ve genel kuruldaki bayanlardan itiraz ve tereddütlerin ayrıntılı şekilde beyan edildiğini, İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca, davalı şirketin 11/06/2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 3,4,5,6,8 nolu kararların iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı şirket vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davalı şirket vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.TTK’nın 445. maddesinde, ”446. maddede belirtilen kişiler, kanun ve esas sözleşme hükümlerine özellikle dürtüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabilirler” denilmiştir.TTK’nın 446. maddesinde de iptal davası açabilecek kişiler sayılmış ve toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun ya da bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın, çağrının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına veya oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ve yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Genel Kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için iptali istenen karara olumsuz oy vermenin dışında TTK’nın 446. maddesi gereğince muhalefet şerhinin de tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. Davacı vekilince davalı şirketin 11.06.2014 tarihinde gerçekleşen olağan genel kurul toplantısında alınan 6 nolu kararın iptali talep edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenleme çerçevesinde somut olaya değerlendirildiğinde, davacı ortağın iptali istenen genel kurulun 6. maddesi yönünden usulüne uygun muhalefet şerhi bulunmaması nedeniyle ilk derece mahkemesince bu maddeye yönelik davanın usulden reddi yerinde görülmüştür. Genel kurulun 3. maddesinde 2010-2013 yılları finansal tabloları ile yönetim kurulu faaliyet raporu ve murakıp raporu okunup kabul edilmiştir. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde, düzenlenen finansal raporların gerçeğe uygun olduğu, mali yönden iptali gereken bir yön belirlenmediği, davacı yanın da somutlaştırma yükümlülüğü kapsamında finansal tabloların hangi yönden gerçeğe aykırı olduğunu belirlemediği, soyut olarak, davacının yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmasından sonra şirketin zararının artması ve öz varlığının yitirilmesinin finansal tablolar ile faaliyet raporunun iptali için yeterli olmaması nedeniyle bu maddeye yönelik mahkemenin ret gerekçesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Gündemin 4. maddesi ile dağıtılacak kâr konusu görüşülmeye açılmış ancak yapılan değerlendirmeler sonucu olumlu veya olumsuz bir karar alınmamıştır. Bu durumda da iptali kabil bir genel kurul kararı bulunmadığından bu yöne ilişkin talebin reddi de yerindedir.Genel kurul toplantı tutanağının 5. maddesi ile yönetim kurulunun ibrası görüşülmüş, oy çokluğu ile gündem maddesinin görüşülmesinin ertelenmesi karşısında genel kurulca herhangi bir karar alınmadığından, bu yöne ilişkin ret kararı da yerindedir.Dava konusu edilen Genel Kurul’un 8. gündem maddesinde esas sözleşmenin ekli tadil metinleri, sermaye ve hisse senetleri nevi başlıklı maddesinin değiştirilmesi kabul edilmiştir .Davacı iş bu maddenin gündemde olmadığını iddia etmektedir. 27/05/2014 tarihli Türkiyi Ticaret Sicili Gazetesi’nde yapılan gündem ilanında “Ana sözleşmenin bölüm II sermaye ve hisseler sermaye ve hisse denetlerinin nevi başlıklı 6. maddesinin değiştirilmesi hususunun görüşülerek ana sözleşme değişikliğinin karara bağlanması ve 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu ile uyum sağlamak adına şirket esas sözleşmesinin tadili hususunun görüşülmesi” maddesinin yer aldığı anlaşılmakla, genel kurulun 8. maddesi toplantı gündeminde yer aldığından, bu maddeye ilişkin istinaf istemi haklı bulunmamıştır.Davacı, genel kurulda alının bir kısım kararların iptali talebinin yanı sıra, davalı şirkete özel denetçi atanması talebinde bulunmuştur. Özel denetim TTK’nın 438 ilâ 444. maddeleri arasında düzenlenmiş olup özel denetimde, özel denetçi tarafından belirli olayların aydınlatılması amacıyla denetim yapılmakta ve sonuç rapor ile açıklanmaktadır. TTK’nın 438. maddesinde pay sahibinin özel denetçi talebinde bulunması için, pay sahipliği haklarının kullanılması için gereklilik ve bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmış olması şartları aranmaktadır. TTK’nın 440. Maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin özel denetçi atanması talebi hakkında verdiği karar kesindir. Somut olayda ilk derece mahkemesinin, özel denetçi atanması talebi hakkında verdiği karar kesin olduğundan, bu konudaki istinaf sebebinin esası incelenmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucurda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri yerinde olmadığı kanaatine varıldığından, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 10/09/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.