Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/314 E. 2019/378 K. 14.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/314
KARAR NO : 2019/378
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2016
NUMARASI : 2015/226 Esas – 2016/842 Karar
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararının Yokluğunun Tespiti
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi …’ın davalı şirketin hissedarı olduğunu, davalı şirketin 28/11/2008 tarihinde çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısı yaptığını, toplantıya murisin katılmadığını, murise ait imzanın sahte olduğunu, zira murisin toplantı tarihinde hastanede yattığını ve ertesi gün vefat ettiğini, bu nedenle bu genel kurulda alınan sermaye artısına ilişkin kararın yok hükmünde olduğunu, ayrıca bu genel kurul kararı ile artırılan sermaye ile toplanan 27/07/2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan sermayenin artırılmasına ilişkin genel kurul kararının da yok hükmünde olduğunu ileri sürerek 28/11/2008 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yokluğunun tespitine, 27/07/2011 tarihinde yapılan 2010 yılı olağan genel kurul toplantısında sermayenin artırılmasına ilişkin kararın yokluğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, 28/11/2008 tarihinde yapılan genel kurul tutanağında yer alan davacıların murisinin imzasının sahte olmadığını, zira bu tutanağın davacılar ve hükumet komiseri tarafından hastaneye götürülmek suretiyle imzalatıldığı, bu surette genel kurulunun usulüne uygun yapıldığını, 27/07/2011 tarihli genel kurul toplantısına da davacıların katıldığını, 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, ayrıca aradan geçen 7 yıl içerisinde birçok kez genel kurul toplantısı yapıldığını ve davacıların da bu toplantılara iştirak ettiğini, herkesin haklarının kullanırken dürüstlük kurallarına riayet etmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu 28/11/2008 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısının yasal hükümlere aykırı yapılması sonucu yok hükmünde bulunduğu, ancak davacı ortakların da katılıp olumlu oy verdikleri 27/07/2011 tarihinde yapılan 2010 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararla bu genel kurul kararının teyit edildiği, bir nevi icazet verildiği, bu nedenle işbu davada şimdi iki genel kurul kararının da yok olduğunun tespiti isteminin hakkın kötüye kullanılmasını oluşturduğu, dava konusu 27/07/2011 tarihinde yapılan 2010 yılı olağan genel kurul toplantısına davacıların da katıldığı ve olumlu oy verdiği, iptal ve yokluğunu gerektiren başkaca bir neden bulunduğunun iddia ve ispat edilmemiş olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde:Davalı şirketin 28/11/2008 tarihinde çağrısız olarak yaptığı sermaye artırımına ilişkin olağanüstü genel kurul toplantısının, 6762 sayılı mülga TTK 370 maddesi gereği, toplantı nisabına ilişkin emredici kurallara uyulmadığından, alınan kararların yokluğu talebinin yerel mahkemece de doğrulandığı, genel kurulun ve alınan kararların yok hükmünde olduğu sonucuna varıldığını, şirket ortağı ve müvekkillerin miras bırakanı . .. 29/11/2008 tarihinde yoğun bakımdayken vefat ettiğini, butlanı/ yokluğu talep edilen genel kurul, vefattan birgün önce 28/11/2008 tarihinde, muris-paydaş …’ın yokluğunda ve sahte imzayla yapıldığını, bu nedenle, 6762 sayılı mülga TTK 370.maddesine çok açık bir aykırılık söz konusu olduğunu ve bunun da butlanı/ yokluğu gerektirdiğini, çünkü kanunun emredici hükmüne göre geçerli karar almabilme şartının, %100 katılımın sağlanması ve bunun toplantı boyunca devamına ve muhafaza edilmesine bağlı olduğunu, genel kurul kararının kurucu unsurlarından biri olan toplantı nisabı bulunmadığından, alınan kararların da yoklukla malul kabul edileceğini, Mahkemece, 28/11/2008 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yokluğuna karar verildiği halde, buna dayalı olarak 27/07/2011 tarihinde gerçekleştirilen ve sermayenin yeniden artırılmasına ilişkin 2010 yılı olağan genel kurul toplantısına, davacıların katıldığı, itiraz etmedikleri ve olumlu oy verdikleri ve bunun da icazet anlamına geldiği şeklindeki gerekçenin söz konusu genel kurul toplantı tutanağına tamamen aykırı ve hatalı değerlendirildiğini, çünkü genel kurul toplantısına davacılar adına katılan vekilin, sermaye artırımı dahil, ibra, faaliyet raporu, bilanço ve gelir gider tablosuna ilişkin gündem maddelerine muhalefet şerhi konulduğunu, yani, itiraz/ olumsuz oy olduğunu, dava konusu somut uyuşmazlıkta icazetten söz edilemeyeceğini, yoklukla malul bir işlemin sonradan icazetle hayatiyet kazanamayacağını, yine yokluk halinin ileri sürülmesinin MK 2. maddesine aykırılığından söz edilemeyeceğini, davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, bu hususun mahkemece ara kararıyla tespit edilmesine rağmen nihai hükümde hukuki yararın yokluğundan söz edilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının kaldırılarak, bu kısımlar için davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI
Dairemizce 2017/33 Esas – 2017/50 Karar sayılı, 15.02.2019 tarihli kararla, dava konusu 28.11.2008 tarihli olağanüstü genel kurulun çağrısız olarak yapıldığı, muris Necati Matraş’ın 28.11.2008 tarihli genel kurulun yapıldığı sırada hastanede bulunduğu ve toplantıya katılmadığı her iki tarafın kabulünde olduğu, tutanağın sonradan bu ortağa hastanede imzalatılıp imzalatılmaması taraflar arasında ihtilaflı olsa da sonuca etkili dolmadığı, zira anonim şirket genel kurulu fiziki veya elektronik ortamda yapılabileceği, toplantı dışında kullanılmış oylarla alınan genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğu, yok hükmünde olan 28.11.2008 tarihli sermaye artırım kararı uyarınca oluşan yeni sermaye yapısına göre oluşturulan hazirun cetvellerine göre toplanan 27.07.2011 tarihli genel kurulda alınan sermaye artış kararının da yok hükmünde olduğunun kabulü gerektiği, İlk Derece Mahkemesince, 27.07.2011 tarihli toplantıda alınan sermaye artış kararına davacıların olumlu oy kullanarak itiraz etmediklerini tespit edildiği ve yine davacıların 2. sermaye artış kararına olumlu oy vermiş olmaları nedeniyle 28.11.2008 tarihli karara icazet verdikleri şeklinde yorumlandığı, fakat dosyada örneği bulunan genel kurul tutanağı incelendiğinde gündemin 8. maddesiyle görüşülen sermaye artış kararına davacıların vekili olarak katılan Av. …’in bu karara muhalif kaldığının anlaşıldığı, ayrıca yok hükmündeki bir işlemin icazet yoluyla meşruyet sağlanmasının da mümkün bulunmadığı, yok olan bir hukuki işlemin geçerliliği veya geçersizliğinden bahsedilemeyeceği, dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle hakkın kötüye kullanılması yasağı geçersizlikte uygulama alanı bulurken, yokluğun ileri sürülmesi dürüstlük kuralına aykırılık olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, davalı şirketin 28/11/2008 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında ve bu toplantıya dayalı olarak 27/11/2011 tarihinde yapılan 2010 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan sermaye artışına ilişkin kararların yok hükmünde olduklarının tespitine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince, yasal süresi içinde temyiz kanun yoluna başvurulmuş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından, dairemizin anılan kararı bozulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2017/1702 Esas – 2018/8018 Karar sayılı, 18/12/2018 tarihli kararıyla; “…Dava, anonim şirket genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince, 28.11.2008 tarihinde yapılan çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısında tüm ortakların hazır bulunmaması nedeniyle, sermayenin artırılma kararının yok hükmünde olduğu, 27.07.2011 tarihli genel kurulda alınan sermayenin artırılması kararının da 28.11.2008 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurulda artırılan sermaye yapısı ile toplandığından yok hükmünde olduğu, bu kararlara karşı yokluğun ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırılık oluşturmadığı, başka bir anlatım ile dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle hakkın kötüye kullanılması yasağının yokluğun ileri sürülmesinde değerlendirilemeyeceği gerekçesi davanın kabulüne, anılan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmiştir. Ancak, bir genel kurul toplantısından söz edebilmek için ana sözleşme ve yasanın öngördüğü yeter sayılarla alınmış bir kararın varlığı gereklidir. Eğer ortaklarca yasal bir genel kurul gerçekleştirilmemiş ise bu toplantıda alınan kararlar yok hükmündedir. Yine, toplantı veya karar yeter sayılarının sağlanamadığı toplantıda alınan kararlar da aynı şekilde yok hükmünde sayılmalıdır. Yokluğun tespiti hususunda dürüstlük kurallarına aykırı düşmedikçe olumlu oy vermiş paydaşlar da dahil olmak üzere menfaat sahibi tüm ilgililer herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açabilirler. Ancak, yokluk gerektiren hususun öğrenilmesinden sonra uzun süre sessiz kalıp dava açmayan ilgililer yönünden TMK’nın 2. maddesi uyarınca dava açma hakkının düşüp düşmediğinin de değerlendirilmesi gereklidir. “Bu açıklamalar uyarınca, mahkemece davacılar vekilinin bu yöndeki taleplerinin TMK’nın 2. maddesinde belirtilen iyi niyet kurallarıyla bağdaşıp bağdaşmadığı değerlendirilmelidir. Davacı ortaklar, dava konu yapılan 28.11.2008 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısından sonra yapılmış olan 9 farklı genel kurula dava konusu yapılan işbu genel kurul kararı ile artırılan sermaye sonrasında oluşan hisse oranlarına göre hazırlanmış olan hazirun uyarınca icra edilen genel kuruldan 6 tanesine katılmışlar ve icra edilen bu genel kurul toplantılarından katılmadıkları da dahil olmak üzere hiçbirine davacılar tarafından herhangi bir dava da açılmamıştır. Ayrıca davalı şirket tarafından yine 28.11.2008 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısından sonra 2009, 2010, 2011 ve 2013 yıllarında yine dava konusu yapılan genel kurulda artırılmış sermaye sonrasında oluşan hisse yapısına göre kâr payı dağıtımı yapılmış olup, davacılar yine kâr payına da itirazda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Son olarak davacılar 28.11.2008 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısından sonra makul bir süre içinde dava açmayıp, 22.05.2015 tarihinde, işbu davayı açtıkları gözetildiğinde TMK’nın 2. maddesi uyarınca dava açma hakkının düştüğü gözetilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerektiği…”gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, anonim şirket genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesice davanın reddine karar verilmiş, bu kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Dairemizce istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiş; dairemiz karının davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. HD tarafından dairemizin kararı bozulmuştur.Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. HD tarafından bozulması üzerine dava dosyası dairemizde yeni esasa kaydedilmiş ve HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca taraflar duruşmaya davet edilmiştir. Davacı vekili direnme kararı verilmesini, davalı vekili ise bozmaya uyulmasını istemiştir. Dairemizce, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı uyarınca; davacı ortaklar, dava konu yapılan 28.11.2008 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısından sonra yapılmış olan 9 farklı genel kurula dava konusu yapılan işbu genel kurul kararı ile artırılan sermaye sonrasında oluşan hisse oranlarına göre hazırlanmış olan hazirun uyarınca icra edilen genel kuruldan 6 tanesine katılmışlar ve icra edilen bu genel kurul toplantılarından katılmadıkları da dahil olmak üzere hiçbirine davacılar tarafından herhangi bir dava da açılmamıştır. Ayrıca davalı şirket tarafından yine 28.11.2008 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısından sonra 2009, 2010, 2011 ve 2013 yıllarında yine dava konusu yapılan genel kurulda artırılmış sermaye sonrasında oluşan hisse yapısına göre kâr payı dağıtımı yapılmış olup, davacılar yine kâr payına da itirazda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Son olarak davacılar 28.11.2008 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısından sonra makul bir süre içinde dava açmayıp, 22.05.2015 tarihinde, işbu davayı açtıkları gözetildiğinde TMK’nın 2. maddesi uyarınca dava açma hakkının düştüğü sonucuna varıldığından, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda, davacı vekilinin Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/11/2016 tarihli, 2015/226 Esas – 2016/842 Karar sayılı hükmüne karşı yaptığı istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından, 1.362,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafça istinaf ve temyiz aşamalarında yapılan 259,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/03/2019
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren bir aylık süre içinde temyiz yolu açıktır.