Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/311 E. 2021/28 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/311
KARAR NO : 2021/28
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2018
NUMARASI : 2016/1294E. 2018/1035K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; taraflar arasında “…Cad. No:… Bayrampaşa/İstanbul” ve “İstanbul İli, … İlçesi, … Mah. … Mevkii, … Parselde kayıtlı” taşınmaz üzerinde bulunan otogaz istasyonunun işleticiliği hususunda 17.05.2013 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere Bayilik Sözleşmesinin akdedildiğini, davalının Bayilik Sözleşmesine ilave olarak düzenlemiş olduğu Ürün Alım Taahhütnamesi ile sözleşme süresince toplam 4.930 ton otogaz ürününü almayı, eksik kalan ton üzerinden 20 USD tutarında kâr mahrumiyetini ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının, bayililik sözleşmesinden doğan edimlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak yerine getirmeyerek aynı zamanda Beyoğlu …. Noterliği’nin 13.10.2015 tarih, … yevmiye numaralı ihtarı ile bayilik sözleşmesini tek taraflı ve haksız olarak feshettiğini, davalının, sözleşme süresince toplam 1.655 ton ürün aldığını, taahhüdünü yerine getirmeyerek 3.274 ton ürünü almadığını, müvekkilinin taahhüt çerçevesinde kâr kaybının 65.489 USD olduğunu belirterek 65.489 USD kâr mahrumiyeti alacağından, şimdilik 1.000 USD’nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı usulüne uygun davetiye rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… TBK. ’nun 179/11. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde veya eki taahhütnamede bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/11. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/11. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı ve taraflar arasındaki somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davaya konu kar mahrumiyeti ve cezai şart şeklindeki alacak taleplerinin sözleşmenin sona erdirilmesi diğer bir deyimle sözleşmenin fesih edilmesine bağlı talepler olduğu, davacının öncelikle geçerli ve usulüne uygun olarak sözleşmeyi fesih ettiğine ilişkin bilgi ve belgeleri dosyaya sunması gerektiği, ancak davacının iddiasının sözleşmeyi feshedildiğine ilişkin olmayıp davalının fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket edilmesi halinde dahi bu alacağa hak kazanacağını beyan etmiş ise de belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde de geçerli bir fesih ihtarı bulunmaksızın kar kaybı ve cezai şart alacaklarının muaceliyet kazanmadığı, bu alacak kalemlerinin sözleşmenin feshine bağlı talepler olduğu dikkate alınarak davanın her bir alacak kalemi yönünden ayrı ayrı olmak üzere reddi gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla; Sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce, gerekçesiz ve haksız olarak feshedildiğine ilişkin 13.05.2015 tarihli ihtarnamenin dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğunu ancak mahkeme tarafından feshe ilişkin belge sunulmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, Dava konusu talebin ancak “fesih” durumunda mümkün olduğuna ilişkin değerlendirmesine katılmadıklarını, gerekçeli kararda bahsedilmese de, karara dayanak yapıldığı anlaşılan sözleşmenin 15. maddesinin (c) bendi hükmünün, sözleşme sistematiğinde “feshin sonuçları” başlığı altında düzenlendiğini, sözleşme feshedildiğinde (c) bendinde sayılan alacakların da muaccel hale geleceğini, ancak sayılan alacakların sadece fesih durumunda muaccel olacağı şeklinde bir sonucun çıkarılmasının kabul edilemez olduğunu, aksi takdirde davalının ürün alım taahhütnamesinin hiçbir anlamının kalmayacağını, Karar gerekçesinde yer alan cezai şarta ilişkin değerlendirmelerde taraflar arasındaki sözleşme ve taahhütname hükümleri gözönünde bulundurulmadığı için eksik değerlendirmeyle hatalı sonuçlara varıldığını, Borçlar Kanunu’nun cezai şarta ilişkin hükümlerinin “emredici” olmadığını, taraflarca aksi yönde hüküm sözleşmeyle getirilebileceğini, Davaya konu sözleşmede de aksi yönde düzenleme yapıldığını, müvekkilinin taleplerinin dayanağının 17.05.2013 tarihli Ürün Alım Taahhütnamesi’nin (g) bendinde ve h bendinde yer aldığını, bu hususların ilk derece mahkemesince gözardı edilerek hatalı sonuca ulaşıldığını,Gerekçeli kararda, müvekkili şirketin ihtirazi kayıt bildirmeden ürün tedarik etmesi sebebiyle kâr kaybı talep edemeyeceği sonucuna varılarak, Yüksek Mahkeme kararlarına, yerleşik uygulamaya, ticari teamül ve sözleşme serbestisine açıkça aykırı şekilde karar verildiğini, Taleplerinin dayanağı taraflar arasındaki sözleşme ve taahhütname olduğundan ve TBK m.179 hükmü emredici nitelikte olmadığından, öncelikle sözleşme hükümlerine göre sonuca ulaşılması gerektiğini, sözleşmenin varlığı karşısında sektörel uygulamanın da bir önceliği olamayacağını ve tarafların, uygulamadaki aksaklıkları bertaraf etmek adına aksi yönde hükümleri tacir sıfatıyla geçerli olarak kararlaştırdıklarını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 31.05.2018 tarih, 2017/1145 E. 2018/3125 K. sayılı kararının bu yönde olduğunu, doktrin görüşleri ve yerleşik içtihatlar doğrultusunda davanın haklılığının ortaya çıktığını, davanın kabulü gerektiğini, Davaya konu taleplerinin taahhütname gereği kâr mahrumiyeti/cezai şart alacağı olduğunu,Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, bayilik sözleşmesindeki asgari alım taahhüdünün davalı tarafından yerine getirilmediği, sözleşmenin davalı bayi tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla, alım taahhüdünün ihlali nedeniyle kâr mahrumiyetine ilişkin sözleşmede kararlaştırılmış olan ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya içerisindeki belgelerin incelenmesinde, ” Standart Otogaz Bayilik Sözleşmesi” adlı sözleşmenin taraflarının … A.Ş. ile bayi konumundaki …. A.Ş. olduğu, sözleşmenin konusunun İstanbul İli, … İlçesinde kain … parselde kayıtlı Gayrimenkul üzerinde kurulu Otogaz satış ve servis istasyonunda sadece LPG ile çalışan kara nakil vasıtalarına munhasıran … Gazdan veya … Gazın belirleyeceği yerden bayinin LPG satın almayı efsafını değiştirmeden satmayı, bulundurmayı, teşhir etmeyi, başka şirketlerin LPG’sini hiçbir şekilde satmamayı taahhüdünün oluşturduğu görülmektedir. Sözleşmenin 6. Maddesinde, ”Fesih halinde istasyon teslimi” başlığı altında yapılan düzenlemede, iş bu sözleşmenin herhangi bir sebeple feshi halinde … sahip olduğu intifa hakkı süresince satış istasyonundan istifade edeceği, bayinin feshin kendisine bildirilmesinden itibaren 15 gün içerisinde istasyonu … ‘a teslim etmek zorunda olduğunu, aksi taktirde … teslimde gecikilen her gün için 500 USD cezai şartı ve ayrıca … uğrayacağı zararları ödemeyi kabul edeceği düzenleme altına alınmıştır. Sözleşmenin 12.maddesinde, ” Müddet ” başlığı altında, iş bu bayilik sözleşmesinin imza tarihinden itibaren başlamak ve 5 yıl süre ile geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süresi hitamında kendiliğinden sona ereceği kaleme alınmıştır. Sözleşmenin 17.05.2013 tarihinde imzalandığı ve sözleşme altında her iki tarafında kaşe ve imzasının yer aldığı görülmektedir. Eldeki davanın açılış tarihi ise 30.12.2016’dır.Sözleşmenin 14.maddesinde, ”Sözleşmenin Feshi” başlığı altında, bayinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerin herhangi birini yerine getirmemesi veya 6 bent halinde sayılan hallerden birinin gerçekleşmesi durumunda sözleşmenin … tarafından tek taraflı olarak sözleşmeden doğan haklar saklı kalmak kaydıyla feshedebileceğine ilişkin düzenleme yapıldığı görülmektedir.Sözleşmenin 15.maddesinde, ” Feshin Sonuçları ” başlığı altındaki düzenlemenin a bendinde, sözleşmenin … feshi halinde bayinin … sözleşmenin feshini beyan ederek zarar ve tazminat veya herhangi bir hak talebinde bulunamayacağı kalem alınmıştır. Düzenlemenin b bendinde ise, bayinin feshe sebebiyet vermesinden dolayı …satış kaybından dolayı mahrum kaldığı karı da bayinin … ilk talebi üzerine derhal veya bir mahkeme hükmü gerekmeksizin ödeyeceği düzenlenmiştir. Düzenlemenin c bendinde, söz konusu bayilik sözleşmesinin feshi veya herhangi bir sebeple sona ermesi halinde taraflar arasındaki bayilik ilişkisi çerçevesinde akdedilen bütün sözleşmelerin münfesih olacağı, bu sözleşmeler sebebiyle doğmuş doğacak vadeli veya vadesiz bütün borçların fesih tarihi itibariyle muaccel olacağı, … söz konusu borçları için her türlü borçların takibini yapabileceği, bayinin … zararını veya mahrum kaldığı kari …Gaz’ın ilk talebi üzerine ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 22.maddesinde, ” Mücbir Sebepler ” başlığı altında, 6 bent halinde sayılan sebeplerden herhangi biri dolayısıyla… iş bu sözleşmeyi tamamen veya kısmen yerine getirmemesi durumunda sorumluluğunun doğmayacağı ilişkin düzenleme yapılmıştır. Dosya içerisindeki ”Ürün Alım Taahhütnamesi” adı altındaki belgenin incelenmesinde, … A.Ş.’nin kaşe ve imzasının bulunduğu, bu belgenin bayilik anlaşması ve eki niteliğindeki diğer anlaşmalar çerçevesinde imzalandığı, söz konusu taahhütname uyarınca bahsi geçen anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere yıllık asgari 986 ton anlaşma süresince toplam 4.930 ton oto gaz ürününün münhasıran … A.Ş’.den veya … A.Ş.’nin yazılı olarak göstereceği ikmal kaynaklarının satın alınacağı kabul ve taahhüt edilmiştir. Taahhütnamenin a bendinde, anlaşma süresinin hitamında veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 20 USD tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığında kar mahrumiyeti ödemeyi, b bendinde , iş bu taahhütnameye aykırılığın anılan anlaşmalarında ihlali olarak değerlendirileceği, d bendinde ise anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip … A.Ş. tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edileceği, e bendinde ise, taahhüt edilen kâr mahrumiyeti miktarının anlaşmalarda öngörülen cezai şart miktarına hiçbir şekilde mahsup edilemeyeceği, haklı nedenle fesih halinde cezai şarta ilaveten talep edilebileceği taahhüt edilmiştir.Beyoğlu ….Noterinin … yevmiye numaralı 123.10.2015 ihtarnamesinin incelenmesinde, keşidecinin … A.Ş., muhatapların … A.Ş., … A.Ş. olduğu, ihtarname konusunun muhataplar ile keşideci arasındaki bayilik sözleşmesinin muhataplarının doğrudan veya dolaylı edimlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle feshedileceği hususunun ihtaren bildirilmesine ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır.Dosya içerisindeki 17.07.2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmede davacı ticari defterleri incelenmiş, anlaşma süresinde alımı taahhüt edilen 4930 ton ürün miktarına karşılık davalı bayi tarafından toplam 1655,339 ton ürün alındığı, eksik alım miktarının 3274,631 ton olduğu, ton başına 20 USD cezai şart ödeneceği kararlaştırılmakla toplam cezai şart miktarının 65.493,22 USD karşılığı 231.728,11 TL olacağı yönünde değerlendirme yapılmıştır.Davalı vekili rapora itiraz dilekçesinde, sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçludan ceza koşulu istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşmuş ise önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarını talep edilmeyeceğinin kabul edilmesinin gerektiğini ileri sürmüştür. Yine davalı vekili sözleşmenin 12. maddesi uyarınca kar kaybı ve cezai şartın ancak davacının fesih konusundaki iradesini ortaya koymasıyla talep edilebileceği, somut olayda davacı yanca yapılan ve müvekkiline ulaşan bir fesih beyanının olmadığı ve yine sözleşmenin süresinin dava tarihi itibariyle dolmadığı sebepleriyle rapora itiraz ederek davanın reddini talep etmiştir.Davacı vekili istinaf başvurusunda, davaya konu taleplerinin ifa ile birlikte istenilen cezai şarta ilişkin değil, davalının imzalamış olduğu taahhütname gereği ortaya çıkan kar mahrumiyetine ilişkin olduğunu, somut olayda davalının hukuka aykırı olarak ve haksız şekilde süresinden önce sözleşmeyi fesh etmesi sonucunda taahhütname gereği ortaya çıkan kar mahrumiyetine ilişkin alacağın talep edildiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.Taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin az yukarıda bahsi geçen 14,15 ve 22. maddelerinin irdelenmesinde açıkça … tarafından sözleşmesinin feshedilmesi durumuna ilişkin düzenlemeler içermiş olduğu, yine ‘Ürün Alım Taahhütnamesi” adlı belgede ise bayinin belirlenen miktar ve şekilde ürün almaması durumunda kar mahrumiyeti kapsamında …’nin cezai şart alacağının doğacağına ilişkin düzenlemeler yapıldığı,d bendinde”… anlaşmanın her ne sebeple olursa olursa sona ermesine müteakip … Tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edilebileceği” şeklinde düzenlemenin yer aldığı görülmektedir.İlk derece mahkemesince davalının alım taahhüdüne aykırı davranışı sebebine dayalı olarak açılan davanın, ancak davacı tarafça haklı şekilde bayilik ilişkisinin sona erdirilmesi durumunda dinlenebilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddi yönünde hüküm tesis edilmiştir. Ancak satın alma taahhüdüne aykırılığa ilişkin taraflar arasındaki az yukarıda bahsi geçen düzenlemelerin hukuki niteliği incelendiğinde; sözleşmenin devamı süresince de taahhüde aykırılığın gündeme getirilmesi suretiyle kâr mahrumiyetinden kaynaklı cezai şart niteliğindeki alacağın yıllık dönemler sonunda talep edilebilmesine engel bir durum bulunmamaktadır ( Yargıtay 19.HD, T: 21.11.2018, 2018 /2100 E,2018 /5952 K sayılı ilamı)Hukuki niteleme mahkemeye ait olup, akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici nitelikte olmayıp, taraflarca aksi kararlaştırılabilir.TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir. ( Yargıtay 19.HD, T: 24.05.2016,2015/17632 E,2016/9261 K sayılı ilamı, Yargıtay 19.HD, T: 17.09.2014,2014/1853 E,2014/13693 K sayılı ilamı)Somut olayda, 17.05.2013- 17.05.2014 tarihleri arasında birinci bir yıllık dönem,17.05.2014-17.05.2015 tarihleri arasında ikinci bir yıllık dönem 17.05.2015-17.05.2016 tarihleri arasında üçüncü bir yıllık dönem ve 17-05.2016-17.05.2017 tarihleri arasında dördüncü bir yıllık dönem sözkonusu olmakla, dördüncü bir yıllık dönem sona ermeden 30.12.2016 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince ara karar oluşturulmak suretiyle biten her bir dönem için eksik alıma ilişkin ihtarnamenin ya da her bir dönem başlangıcında mal alış faturası üzerine geçmiş döneme yönelik eksik alınan ürün miktarından dolayı doğan cezai şartın saklı tutulduğuna ilişkin şerhin bulunup bulunmadığı, yine her bir dönem için davalı yanca fiiliyatta satın alınan ürün miktarının ne olduğu, alım taahhüdüne aykırılık varsa bu aykırılığın yıl bazında değerlendirilmesinin yapılarak ortaya konulması hususlarında taraf ticari defterleri incelenmek suretiyle yeniden bilirkişi incelenmesine gidilmelidir.Somut olayda davalı, aradaki sözleşme ilişkisi çerçevesinde karşı tarafça edimsel yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olmasından bahisle genel hükümler çerçevesinde sözleşmenin feshi yoluna gitmiştir. Taraflar arasında tam iki yanlı sözleşme olduğundan 6098 sayılı TBK 123. ve 125. maddeleri gereğince davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshi için davacıya edimini ifa için mehil vermeli ve onu temerrüde düşürmelidir. (Yargıtay 19.HD, T: 18.02.2016,2015/12525 E, 2016/ 2506 K sayılı ilamı ) İlk derece mahkemesince davalının sözleşmeyi feshinin haklı olup olmadığı kesin şekilde ortaya konulmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır. Çünkü asgari alım taahhüdünün ihlal edildiğinin tespiti halinde, ihlal edilen dönem sonrası mal verilmeye devam olunmuş ise önceki dönem yönünden asgari alım taahhüdünün ihlaline ilişkin cezai şart istenemez ise de akdin haksız olarak davalı tarafından feshedildiği ilk derece mahkemesince kabul edilirse fesih dönemine ilişkin asgari alım taahhüdünün yerine getirilmemiş olması halinde bu dönem için cezai şart istenebilecektir. Yukarıdaki açıklamalara göre ilk derece mahkemesinin uyuşmazlık noktalarını net olarak ortaya koymadığı, bu uyuşmazlıkları ne şekilde aştığını delillere dayalı bir şekilde ve gerekçeli olarak ortaya koymadığı, sadece soyut hukuki tartışma yapıp dosya kapsamında toplanan delilleri değerlendirmediği, uyuşmazlığın esaslı unsurlarını ortaya koyup çözüm oluşturulmadığı, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bir karar olmadığı anlaşılmakla, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, HMK’nın 356/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 14.01.2021