Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/283 E. 2020/1439 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/283
KARAR NO : 2020/1439
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/11/2018
NUMARASI : 2017/1183Esas – 2018/1173 Karar
DAVA: Kar Payı Alacağı
Taraflar arasındaki kar payı alacağının tahsili davasının yapılan yargılaması sonunda davanın reddine yönelik karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde; dava tarihi itibarıyla 81 yaşında olan müvekkilinin 1976 yılında kurulan davalı şirkete 6.000.- TL’si sermaye payı vererek 1/204 oranında hissedar olduğunu, yurt dışında bulunan davacının yıllar içinde davalı şirkete sermaye göndermeye devam ettiğini, 1987 yılında yapılan bir genel kurul sonrasında müvekkilinin 96.000.- TL’lik sermayesinin oranının 16/24978 olarak tespit edildiğini, faaliyetini sürdüren şirketin büyüdüğünü ve ticaret hacmini genişlettiğini, ancak kâr payı hakkından davacının yararlandırılmadığını ve bilgi verilmediğini, genel kurul toplantılarına dahi çağrılmadığını, kurucu intifa senedine sahip olmasına rağmen müvekkilinin kâr payından mahrum bırakıldığını iddia ederek; davanın kabulüne, müvekkilinin kanunen ve ana sözleşmeye göre tahsil etmesi gereken kâr payının ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili şirketin % 99,997 oranındaki hissesinin halihazırdaki hakim ortakları (… A.Ş. ve Yardımcı Ailesi Üyeleri) tarafından 15-04-2004 tarihinde …’dan 13.000.000.- USD bedelle satın alındığını, …’nın devrettiği pay defterinde yazılı kişilere ve şirkete başvuru yapan kişilere haber verilerek zararda olan şirkete Yardımcı Ailesi tarafından mal ve nakit para girişimi yapıldığını, hisselerin satın alınmasından sonra orijinal pay senetlerini ibraz edenlerin pay defterine kaydedildiğini ve genel kurullara çağrıldığını, müvekkili şirketin hakim ortaklarının bu hisselerin bir kısmını hak sahipleri ile anlaşarak satın aldığını, davacının da 2017 senesinde müvekkili şirkete müracaat ederek bir adet nama yazılı hisse senedinin orijinalini gösterdiğini ve satmak istediğini belirttiğini, ancak rakamda anlaşma sağlanamadığını ve 14-07-2017 tarihinde pay defterine kaydedildiğini, müvekkili şirketin zararlarından ötürü kâr dağıtımı yapamadığı bilgisinin davacı aktarıldığını, davacının 6.000. TL’lik hisse senedinin basım yılının 1976 olduğunu, o yıl henüz Türk Lirası’ndan altı sıfır atılmadığını, dava dilekçesinde davacının 1987 senesinde 16 adet hisseye sahip olduğunun beyan edildiğini, oysa davacının 1 adet hisse senedini ibraz ettiğini, müvekkili şirkette hisse senedine bağlanmamış yani açık bırakılmış pay bulunmadığını, davacının 15 adet hissesini başkasına devretmiş olabileceğini, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, bu sebeple zamanaşımı itirazında bulunulduğunu savunarak; haksız ve hukuka aykırı talepleri içerir davanın reddine, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 15/11/2018 tarihli, 2017/1183 Esas – 2018/1173 Karar sayılı kararında , “…Davalı … A.Ş.’nin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı olduğu, 28/04/1976 tarihide tescil edilerek kurulduğu, davacı …’nın davalı şirkette ortaklığının 0.01 TL değerindeki bir adet hisse ile kayıtlı olduğu, davalı şirketin 2008-2009-2010 ve 2011 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısının 15/06/2012 tarihinde yapıldığı, genel kurulda kâr dağıtımı ile ilgili bir karar alınmadığı, genel kurulda alınan kararların 17/07/2012 tarihinde tescil edildiği, 23/07/2012 tarihli Türkiye Sicil Gazetesinde yayınlandığı, Davalı şirketin 2012 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısını 11/03/2013 tarihinde yapıldığı, genel kurulda kâr dağıtımı ile ilgili bir karar alınmadığı, genel kurulda alınan kararların 19/03/2013 tarihinde tescil edildiği, 25/03/2013 tarihli Türkiye Sicil Gazatesinde yayınlandığı, Davalı şirketin 2013-2014-2015 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısının 07/03/2016 tarihinde yapıldığı, genel kurulda kar dağıtımı ile ilgili bir karar alınadığı, genel kurulda alınan kararların 08/03/2016 tarihinde tescil edildiği ve 14/03/2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı, yapılan genel kurullarda kâr dağıtımı ile ilgili bir karar alınmadığı, bunun sebebinin de davalı şirketin dağıtabileceği miktarı olmamasından kaynaklandığı, Anonim şirketlerde karın tespit ve dağıtım yetkisinin 6102 Sayılı T.T.K’nun 408. Maddesi gereği genel kurula ait olduğu, münhasır nitelikteki bu yetkinin bir başka kişi veya organa devredilemeyeceği, sadece kârın varlığının pay sahiplerinin bunu taleple dava etmeleri için yeterli olmadığı, kâr payı muccel hale gelmedikçe talep ve dava edilemeyeceği, pay sahiplerinin kâr payı üzerindeki haklarının muaccel olmasının ise şirketin genel kurulunun kâr dağıtımına ilişkin karar alması gerektiği, somut olayımızda davalı şirketin dağıtabileceği kârı olmadığı ve kâr payı dağıtımı konusunda genel kurulca alınmış bir karar bulunmadığı görülmekle davacının kâr payı talebine ilişkin davasının mesnetsiz olduğu… ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Gerekçeli kararda davacı …’nın, davalı şirketteki ortaklığının 0,01 TL değerindeki 1 adet hisse ile kayıtlı olduğunun ifade edildiğini, oysa davacının hissesi her biri 16.000 TL itibari değerli toplam 6 adet hissesi olduğunu, 1987 yılında yapılan genel kurul sonrasında müvekkilinin 96.000 TL değerli payı 16/24.978 olarak tespit edildiğini, Dava dilekçesi ekinde sundukları 1 adet nama yazılı kurucu pay senedi dışında müvekkiline paylarını temsil eden hisse senedi verilmediğini, zira müvekkilinin hissesinin arttığı tarih itibarıyla yürürlükte olan Ticaret Kanunu’na göre anonim şirketlerin hisse senedi bastırma zorunluluğu olmadığından (Yeni TTK 486. maddede hükmü bulunan hisse senedi bastırma zorunluluğu eski TTK’daki karşılığı olan md. 412’de düzenlenmemiştir.) ayrıca müvekkilinin dönem itibarıyla Almanya’da çalıştığı için şirkete sermayeyi banka aracılığıyla Türkiye’ye gönderdiğini, bunun karşılığında şirket tarafından herhangi bir senet verilmediğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda şirketin keyfi bir şekilde kar dağıtımı yapıp yapmadığı hususunda şirketin son 5 yıldaki bilançolarından kar ve zarar miktarlarının belirlendiğini, belirlemeye göre şirketin 2015 yılında 23.244.153,30 TL zarar ettiğinin görüleceğini, diğer yıllara göre fahiş olan bu zararın neyden kaynaklandığının araştırılması gereken bir husus olduğunu, raporda eksik inceleme söz konusu olduğu halde mevcut eksiklik giderilmeksizin hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, Kurulduğu günden bu yana faaliyetlerini sürdürmekte olan şirketin, kanundan ve kuruluş sözleşmesinde hükmü bulunan kar payından davacıyı hiçbir şekilde yararlandırmadığı gibi, şirket hakkında hiçbir bilgilendirme yapmadığını, genel kurul toplantılarına dahi çağrıda bulunmadığını, müvekkilinin, davalı şirketin kurucu sözleşmesinin 43/c maddesine göre kurucu intifa senedi sahiplerine tahsis olunması öngörülen kar payından mahrum bırakıldığını belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı anonim şirket ortağının kar payı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelmesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, kar payı alacağı istemine ilişkin olup, mahkemece alınan bilirkişi raporu içeriğindeki tespitler ışığında, davalı anonim şirket genel kurullarında kar payı dağıtımına ilişkin alınan bir karar olmadığı, kar dağıtım yetkisinin de münhasıran genel kurulun yetkisinde olduğu, kaldı ki şirketin dava konusu dönemde kar elde etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından genel kurul kararlarının iptali istemli herhangi bir dava açılmadığı da gözetildiğinde ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi isabetli olup, davacı vekilinin davacının hisse payı ve değerinin tespit edilmediği, davalı şirketin kötü yönetim nedeniyle kar elde etmediği ve genel kurullardan haberdar edilmediği yönündeki istinaf nedenleri dava sebebine göre yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, bakiye 18,50 TL istinaf harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.12.2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.