Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2719 E. 2020/65 K. 29.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/2719
KARAR NO : 2020/65
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2017
NUMARASI : 2014/867 Esas – 2017/161 Karar
DAVANIN KONUSU : Hisse devir sözleşmesinden kaynaklı cezai şart
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri ile davalı … Ltd. Şti. arasında 03/09/2012 tarihinde hisse devir anlaşması imzalandığını, bu anlaşma kapsamında müvekkillerinin, diğer davalı … Tic. A.Ş. (…)’de sahip oldukları hisselerinin tamamını davalı … Ltd. Şti.’ne devrettiğini, 13/09/2012 tarihinde … tarafından genel kurul toplantısı yapıldığını, toplantı tutanağının 3. maddesi ile müvekkillerinin sadece 2011 yılı çalışmalarından dolayı mali ve hukuki açıdan ibralarının yapıldığını, söz konusu genel kurul işlemleri anlaşmanın 5.2. maddesi uyarınca belirlenen sürede yapılmasına rağmen madde içeriğine uygun olarak müvekkillerinin ibra edilmediğini, davalıların sözleşme kapsamında belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle anlaşmanın 5.2. maddesi uyarınca 1.000.000 TL cezai şartın muaccel hale geldiğini, söz konusu cezai şartın ödenmesi konusunda davalıların ihtar edildiğini, ihtarnamenin 30/10/2012 tarihinde tebliğ edildiğini, davalılar gönderdikleri cevabi ihtarnamede cezai şart talebinin hukuka aykırı olduğunu, cezai şartın koşullarının oluşmadığını, hangi tarihe kadar ibranın yapılması gerektiğinin sözleşmede açık olmadığını, hesap dönemi kapanmadığı için 2012 yılının tümü için ibra yapılmasının teknik olarak mümkün olmadığını, 12 Ekim 2012 tarihinde yapılan genel kurulda sözleşme kapsamında gerekli ibraların yapıldığı gerekçesiyle ödeme talebine olumsuz cevap verdiklerini, anlaşmada belirtilen süre geçtikten sonra yapılan genel kurul ile eksikliklerin tamamlanmaya çalışılmasının davalıları hukuki sorumluluktan kurtarmayacağını belirterek, 1.000.000TL tutarındaki cezai şartın, 06/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili savunmasında özetle; müvekkili şirketin yedi ortaklı olup işbu ortaklardan iki tanesinin sermaye şirketi, diğer beş tanesinin ise gerçek kişi olduğunu, şirket ana sözleşmesine göre, şirket hisselerinin tamamının nama yazılı olup şirket hisselerinin A, B, C ve D grubu olmak üzere düzenlendiğini, şirketin A grubu hissedarlarının … ve …, B grubu hissedarlarının ise davacılar olduğunu, davacı gerçek kişilerin aynı zamanda davacı şirketin de ortakları olduğunu, şirketin C grubu hissedarlarının ise diğer davalı … Ltd. Şti. ile … olduğunu, kuruluş aşamasında şirkette D grubu hissesi ile hissadar olan kişinin hissesini devrederek şirketten ayrıldığını, davalı …’nın faaliyetlerine başlayabilmesi için özellikle yemek pişirme eğitiminin verileceği binanın gerekli makine ve aletlerle donatılıp hazırlanabilmesi için ciddi bir yatırıma ihtiyaç duyduğunu, A ve B grubu hissesine sahip büyük ortaklar arasında anlaşmazlıklar çıktığını, şirketin temsilde çoğunluk hisseye sahip A ve B grubu hissedarları arasında çıkan anlaşmazlıklar sebebiyle şirketin karar alamaz duruma geldiğini, bunun üzerine şirketin günlük işleyişini sürdürebilmesi ve yapılan yatırımların boşa gitmemesi amacıyla şirket sermayesinin artırılması konusunda ortakların mutabakata vardıklarını, B grubu hissedarları olan davacıların uzlaşmaz tutumunu devam ettirmesi, sermaye artışının bir türlü yapılamaması nedeniyle A grubu hissedarları şirketin günlük faaliyetlerini sürdürebilmesi için gereken parayı temin amacıyla gerekli girişimlerde bulunduklarını ve şahsi olarak şirket adına harcama yaptıklarını, bu sebeple davalı … ve diğer davalı … Ltd. Şti.’ndeki davacılara ait hisselerin satın alınmak suretiyle davacıların bu şirketten ayrılmaları konusunda tarafların anlaşmaya vardığını, ağır şartları içeren hisse devir sözleşmesini kabul ettiklerini, müvekkillerinin davacıları ibra taahhüdünü yerine getirdiğini, hisse devir sözleşmesi tarihinden 10 gün sonra 13 Eylül 2012 tarihli olağanüstü genel kurul ile davacıların ibrasının usulüne uygun gerçekleştirildiğini, 12 Ekim 2012 tarihli genel kurulda da yine davacıların ibrası yönünde karar alındığını, yönetim kurulu üyelerinin belirli bir yıldaki faaliyetlerinin ibrasının ancak o yılın tamamlanmasını müteakip hazırlanacak bilanço ve yıllık faaliyet raporlarının tamamlanması ile mümkün olabileceğini, davacıların cezai şart istemesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacıların geç ibrası sebebiyle zarara uğramadıklarını, zarar tehlikesi altında da bulunmadıklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili savunmasında özetle; müvekkilinin catering ve ziyafet hizmeti veren bir şirket olduğunu, müvekkilinin 2011 yılında, aralarında davacıların da bulunduğu diğer ortaklarla birlikte, davalı şirkete kurucu ortak olarak katıldığını, şirketin kuruluş aşamasında C grubu hissedar olarak şirkete katılan müvekkilinin hissesinin diğer hissedarlara göre daha az olup …’nın çoğunluk hisselerinin, A ve B grubu hissedarlara ait olduğunu, …’nın kuruluş aşamasında faaliyetlerine başlayabilmesi için ciddi bir miktarda yatırım yapma gereğinin hasıl olduğunu, A ve B grubu hissedarlar arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle … şirketinin kirasını ödeyemez duruma düştüğünü, icra tehdidi ile karşı karşıya kaldığını, …’nın içine sürüklendiği mali problemlerin müvekkili şirketin kredibilitesine zarar verir hale gelmesi nedeniyle B grubu hissedarlarının hisse satışı için talep ettiği ücreti kabul etmek zorunda kaldığını, buna ilaveden B grubu hissedarlarının …’nın işleyişini engellemesi, kiralanan binadan tahliye riski olmak üzere diğer alacaklıların da … aleyhine takipler başlatması nedeniyle müvekkili şirketin ve diğer davalı …’nın davacıların hisselerini devralarak şirketten çıkmalarını temin için ağır Hisse Devri Sözleşmesi koşullarını kabul etmek zorunda kaldıklarını, müvekkilinin, davacıları ibra etme taahhüdünü yerine getirdiğini, ara bilançoya dayanan bir ibra kararının gerçek bir ibra sayılamayacağını, hisse devir sözleşmesi tarihinden 10 gün sonra 13 Eylül 2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantasında davacıların ibrasının usulüne uygun gerçekleştirildiğini, 12 Ekim 2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında da yeni bir ibra kararı aldığını, bir hesap yılı tamamlanmadan gerçek bir ibradan söz edilemeyeceğini, davacıların gerek 2011 yılı ve gerekse 2012 yılı için ibra edilmiş olmalarına rağmen huzurdaki davayı haksız olarak ikame ettiklerini, davacıların kötü niyetli olup, cezai şart talep etmelerinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davacıların herhangi bir zararı bulunmadığı gibi zarar tehlikesi altında da olmadıklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılardan … vekili 15/05/2015 havale tarihli dilekçesiyle davasından feragat etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.2. maddesine göre, hisse devir tarihinden itibaren 30 gün içerisinde toplanacak genel kurul toplantısında, hisse devir tarihi öncesinde görev yapmış yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemler nedeniyle ibraları konusunda karar alacakları, belirtilen süre içerisinde genel kurul yapılıp ibra işlemleri tamamlanmadığı taktirde 1.000.000,00 TL tutarında cezai şartın ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiği, taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin yapıldığı 03/09/2012 tarihinden sonra 13/09/2012 tarihinde davalı … şirketinin genel kurul toplantısı yaptığı, davacıların 2011 yılı faaliyetlerinden dolayı ibrasına dair karar alındığı, 12/10/2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında da davacıların 03/09/2012 tarihine kadar olan mali ve idari işlemleri nedeniyle ibra edildikleri, yine 22/03/2013 tarihinde düzenlenen olağan genel kurul toplantısında da davacıların şirketin kuruluşundan, hisselerini devrettikleri tarihe kadar yürüttükleri yönetim kurulu üyelikleri sebebiyle ibralarına karar verildiği, TTK’nın 558/2. maddesine göre, genel kurulda ibraya ilişkin olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek pay iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava haklarının ortadan kalktığı, ibranın hukuki niteliği itibariyle, ibra kararının alınabilmesi için her hesap dönemi için bilançoların ve faaliyet raporlarının çıkartılması, bunların genel kurulda okunması, tartışılması ve görüşülmesinin zorunlu olduğu, her ne kadar özel ibra kararı alınmasına yasal bir engel yok ise de fiili uygulamanın bu şekilde gerçekleştiği ve ibranın mali yıl tamamlandığında bir sonraki yıl hesap döneminin ilk üç ayında yapıldığı, bu kapsamda ibranın 2011 yılı çalışmalarından dolayı bir aylık süre içesinde yapıldığı, 01/01/2012-03/09/2012 tarihleri arasında mali ve idari işlemlerdeki ibra yönünden ise 2012 yılı bilançosu onaylanmadan ve tamamlanmadan faaliyet raporu ve bilançolar tamamlanıp genel kurulda müzakereye açılarak oylanmadan ibra kararının verilmesine hukuken imkan bulunmadığı, TTK’nın 644 ve 420. maddelerinin ibra kararını düzenlediği ve toplantının bir ay sonraya bırakılabileceği hususunun yerleşmiş bir uygulama olduğu, bu sebeple hesap dönemi sona ermeden 03/09/2012 tarihine kadar olan işlemler nedeniyle davacıların ibra edilmelerine dayalı olarak sözleşmeye konulan cezai şartın geçersiz olduğu, TTK’nın 559. maddesine göre kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin şirketin kuruluşundan ve sermaye artımından doğan sorumluluklarının, şirketin tescil tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamayacağı, bu düzenlemenin kesin nitelikte olup buna aykırı olan kararların yoklukla malul olduğu, …’nın 2011 yılında kurulduğu, davacılarında bu şirketin kurucu ortak ve kurucu yönetim kurulu üyeleri olduğu, devir sözleşmesinde öngörülen ibra edilmeme halinde cezai şart ödeneceğine ilişkin düzenlemenin aynı zamanda kurucu ortak ve kurucu yönetim kurulu üyeleri olan davacıların kuruluştan kaynaklı ibralarını da kapsadığı, sözleşmenin bu hükmünün, TTK’nın 559. maddesindeki emredici nitelikte olan düzenlemeye aykırılık teşkil ettiği, kanunun açık emredici hükmüne aykırı olan cezai şart düzenlemesinin bu sebeple geçersiz olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar … ve … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Müvekkilleri ile bir kısım pay sahipleri arasında imzalanan 03/09/2012 tarihli hisse devir anlaşması ile müvekkillerinin davalı … A.Ş. ( …)’ deki paylarını diğer davalı … Ltd. Şti.’ne devrettiğini, anlaşmanın 5.2. maddesinde, ”Hisse devri tarihinden itibaren en geç 30 gün içerisinde toplanacak genel kurul toplantısında hisse devir tarihi öncesinde görev almış yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemler nedeniyle ibra edilmesinin” taahhüt edildiğini, aynı paragrafın devamında ibra kararının alınmaması halinde … ve alıcıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak üzere, davacı müvekkillerine 1.000.000,00 TL cezai şartı nakden ödemeyi de kabul ve taahhüt ettiklerini, Hisse devir sözleşmesi uyarınca, …’nın 13/09/2012 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yaparak müvekkillerinin yalnızca 2011 yılı çalışmalarından dolayı ibra edildiğini, bu ibranın anlaşma içeriğine uygun olmadığını, eksikliğin fark edilmesi üzerine 12/10/2012 tarihinde yeni bir genel kurul toplantısı yapılarak eksikliğin giderilmeye çalışıldığını, ibranın, anlaşmanın 5.2. maddesinde öngörülen sürede ve usule uygun yapılmaması sebebiyle cezai şartın muaccel hale geldiğini, bu sebeple davalılara 23/10/2012 tarih 18896 yevmiye nolu ihtarnameyi gönderdiklerini, ihtarnamenin davalılara 30/10/2012 tarihinde tebliğ edildiğini, Davalılardan … şirketinin cezai şarttan sorumlu olduğunu, ara bilançoya dayalı olarak da ibra kararı alınabileceğini, Davacılardan …, 15/05/2015 tarihinde davasından feragat etmesine rağmen bu davacı yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince davanın esastan reddine dair karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, Somut uyuşmazlığa TTK’nın 559. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, bu durumun 10/06/2016 tarihinde dosyaya ibraz edilen bilirkişi heyeti raporunda da tartışıldığını, sözleşme hükmünde yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemleri nedeniyle ibralarının şart koşulduğunu, zaten alınan ibra kararının da kuruluş işlemleriyle ilgili olmadığını, faaliyet dönemindeki işlemlerle ilgili olduğunu, dolayısıyla sözleşmenin 5.2. maddesinin TTK’nın 559. maddesine aykırılık teşkil etmediğini, Mahkemenin, 2012 yılı bilançosu onaylanmadan ve tamamlanmadan, faaliyet raporu ve bilançolar tamamlanıp genel kurulda müzakereye açılıp oylanmadan ibra kararı verilmesinin hukuken mümkün olmadığı şeklinde gerekçe oluşturmuş ise de ara bilanço ile ibra kararı alınması mümkün olduğu gibi genel kurulca, zaman ve belirli kişiler yönünden de ibra kararı alınabileceğini, bu sebeple 2012 yılı hesap dönemi tamamlanmadan ibra yapılamayacağına ilişkin mahkemenin değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu davanın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, Bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dosyası üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, Dairemizin 2017/800 E- 2018/29 K sayılı, 11.01.2018 tarihli kararıyla, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun, farklı gerekçeyle esastan reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde temyiz kanun yoluna başvurulmuş, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. HD’nin 07/11/2019 tarihli, 2018/1411 Esas – 2019/6935 Karar sayılı ilamıyla, Dairemizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; “…Karara karşı, davacılar … A.Ş ve … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacılardan … davasından feragat etmesine rağmen bu davalı yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken diğer davalılar ile birlikte davanın esastan reddine dair verilen karar usule uygun olmasa da bunun sonuca etkili olmadığı, somut olayda, yönetim kurulu üyelerinin ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemler nedeniyle ibralarının şart koşulduğu, genel kurulda alınan kararlar ile de davacıların mali ve idari işlemleri nedeniyle ibraları yönünde karar alındığı, ibra kararlarının şirketin kuruluşundan sonraki işlemleri ilgilendirdiği, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin 5.2. maddesinin TTK’nın 559. maddesindeki kanunun emredici hükmüne aykırılık teşkil etmediğinden ilk derece mahkemesinin bu gerekçesinin yerinde olmadığı, ibranın sonraki hesap döneminin ilk üç ayında toplanan olağan genel kurul toplantısında alınabileceği, bunun dışında ibra kararı alınmasının mümkün olmadığı, bu sebeple sözleşmede belirlenen 30 günlük sürenin geçersiz olduğu yönündeki gerekçesinin de yerinde olmadığı, 2011 yılı için ibra kararının alındığı, 01/01/2012 tarihinden hisse devir tarihi olan 03/09/2012 tarihine kadarki işlemlerden dolayı da aynı sürede ibra kararı alınacağına dair davalıları sınırlayan net bir taahhüdün sözleşmede yer almadığı, bu durumda davalı tarafın süresinde ibra kararını aldığının kabulünün gerektiği, sözleşmede açık bir yükümlülük bulunmamasına rağmen, 2012 yılı için dönem sonunu beklemeden olağanüstü toplanarak 2012 yılı için de ibra kararının alındığı, ibranın, dönem sonunda toplanacak genel kurulda yapılacağı, davalı tarafın olağan genel kurulunda davacıları ilgili dönem için süresinde ibra ettiği, davalı tarafın, olağanüstü genel kurul yaparak, ara dönem için ibra kararı almak konusunda sözleşmede açık bir taahhüdünün olmadığı, bu nedenle davanın reddi kararının sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin kararı, davacılar … A.Ş ve … vekili ve katılma yoluyla davalı …. Ltd. Şti. vekilince temyiz edilmiştir. 1- Dava, anonim şirket hisse devir sözleşmesine dayalı cezai şart istemine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesi’nce yukarıda da özetlendiği şekilde, ilk derece mahkemesinin gerekçelerinin yerinde olmadığı belirtilmiş ancak davanın reddi kararının sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle ‘HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar … A.Ş ve … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,’ karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2 madde hükmü uyarınca, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Bu suretle, Bölge Adliye Mahkemesince anılan husus nazara alınmaksızın yani yerel mahkeme hükmü kaldırılıp yeniden esas hakkında karar verilmeden yazılı şekilde ilk derece mahkemesinin gerekçesi değiştirilmek suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davacılar … A.Ş ve … vekili ile davalı … Ltd. Şti. vekilinin katılma yoluyla yaptığı temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın re’sen BOZULMASINA…” karar verilmiştir. Bozma üzerine, HMK’nın 373. Maddesi uyarınca duruşma yapılarak taraf vekillerinin beyanları alınmış ve bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. Uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda; Davacılardan … 15/05/2015 tarihinde davasından feragat etmesine rağmen bu davalı yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken diğer davalılar ile birlikte davanın esastan reddine dair verilen karar usule uygun olmadığından, bu konudaki istinaf nedeni haklı olup ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir. Davacılar ile davalı alıcı … Ltd. Şti. ve diğer davalı … A.Ş. arasında 03/09/2012 tarihinde, davalı … A.Ş.’deki hisselerin davalı …Ltd. Şti.’ne devri konusunda hisse devir sözleşmesi yapılmıştır. Sözleşmenin 5.2. maddesinde, ”Hisse devir tarihinde ayrıca … A.Ş. (…) yönetim kurulu toplanarak olağanüstü genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararı alacak ve hisse devir tarihinden itibaren en geç 30 gün içerisinde toplanacak bu genel kurul toplantısında, hisse devir tarihi öncesinde görev yapmış olan yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemleri nedeniyle ibra edilmesini sağlayacaklardır. Belirtilen süre içerisinde genel kurul yapılıp ibra işlemleri tamamlanmadığı taktirde, satıcılar lehine …’da devir tarihi öncesinde görev yapmış olan yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin doğabilecek zararlarını tazmin hakkı saklı kalmak kaydıyla, … ve alıcılar müştereken ve müteselsilen, kendilerine gönderilecek ilk yazılı bildirimi müteakip en geç 5 gün içerisinde 1.000.000,00 TL tutarındaki cezai şartı nakden ve defaten satıcılara ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder. ” hükmü getirilmiştir. Davalı … A.Ş.’nin 12/09/2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 3. nolu gündem maddesinde, ”Şirketin 2011 yılı çalışmalarından dolayı yönetim kurulu ibrasına geçildi. Yönetim kurulu üyelerinin her biri mali ve hukuki açıdan kendi ibralarında sahip oldukları paylardan doğan oy haklarını kullanmayarak toplantıya katılan diğer ortakların oy birliği ile ayrı ayrı ibra edildiler” şeklinde, davacıların 2011 yılı için ibralarına karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalı … A.Ş.’nin 12/10/2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 3. nolu gündem maddesinde, ”Şirketin 2011 yılı çalışmalarından ve 03/09/2012 tarihli hisse devir sözleşmesi ile taraflar arasındaki hisse devir tarihine kadar yapılan çalışmalardan dolayı yönetim kurulu ve şirket müdürlerinin ibrasına geçildi. Yönetim kurulu üyelerinin her biri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemler nedeniyle kendi ibralarında sahip oldukları paylardan doğan oy haklarını kullanmayarak toplantıya katılan diğer ortakların oy birliği ile 2011 takvim yılı ve 03/09/2012 tarihine kadar mali ve idari işlemler nedeniyle ayrı ayrı ibra edildiler” şeklinde karar alınarak, davacıların bakiye dönem için de ibralarına karar verildiği, böylece davacıların tüm görev dönemleri için ibra edilmiş oldukları anlaşılmaktadır. Davalı … A.Ş.’nin 22/03/2013 tarihli olağan genel kurul toplantısının 5. nolu gündem maddesi ile yine davacıların 2011 ve 2012 yıllarında yürüttüğü faaliyet ve hesapları ile ilgili oy birliği ile mali ve hukuki açıdan ibra edilmişlerdir. Böylece davacıların tekrar ibra edildikleri anlaşılmaktadır.Davacılar, Beyoğlu … Noterliğince tanzim 23/10/2012 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarname ile taraflar arasındaki anlaşmanın 5.2. maddesi uyarınca, 30 gün içerisinde hisse devir tarihinden önce görev yapmış olan yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürleri mali ve idari işlemleri nedeniyle ibra edilmediğinden, aynı maddede belirtilen 1.000.000,00 TL cezai şartın taraflarına ödenmesini talep etmişlerdir. Hisse devir sözleşmesinin yapıldığı 03/09/2012 tarihinden sonra 12/09/2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında davacılar, 2011 yılında yaptıkları mali ve idari işlemlerden dolayı ibra edilmişler. Hisse devir tarihi olan 03/09/2012 tarihi ile 01/01/2012 tarihleri arasındaki mali ve idari işlemlerinden dolayı ise sözleşme metninde yer alan 30 günlük süre dokuz gün aşıldıktan sonra ibra kararı alınmıştır. Davacılar ibra kararının sözleşmenin 5.2. maddesinde belirlenen 30 günlük süre geçtikten sonra alındığı ve davalıların sözleşmeye riayet etmedikleri gerekçesiyle bu maddede belirlenen cezai şartı talep ve dava etmişlerdir. TTK’nın 559. maddesi, ”Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve sermaye artımından doğan sorumlulukları, şirketin tescili tarihinden itibaren 4 yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz ” hükmünü içermektedir. Somut olayda, yönetim kurulu üyelerinin ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemler nedeniyle ve sözleşmede öngörülen faaliyet dönemleri için ibralarının şart koşulduğu, genel kurulda alınan kararlar ile de davacıların faaliyet dönemleriyle ilgili mali ve idari işlemleri nedeniyle ibraları yönünde karar alındığı, ibra kararlarının şirketin kuruluşundan sonraki işlemleri ilgilendirdiği, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin 5.2. maddesinin TTK’nın 559. maddesindeki kanunun emredici hükmüne aykırılık teşkil etmediğinden ilk derece mahkemesinin bu gerekçesi yerinde değildir. İbra kararları her hesap dönemi için, sonraki hesap döneminin ilk üç ayında toplanan olağan genel kurul toplantısında alınabileceği gibi zamansal süreç bakımından daha kısıtlı bir süre veya belirli işlemler için de alınabilir. İbranın şahıs, konu ve zaman bakımından sınırlandırılması mümkündür. 13/09/2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 2011 yılı çalışmalarından dolayı, 12/10/2012 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısında ise 2011 takvim yılı ve 2012 yılının 03/09/2012 tarihine kadar, yani hisse devir tarihine kadar, davacıların ayrı ayrı ibralarına karar alınmıştır. İlk derece mahkemesince, ibranın sonraki hesap döneminin ilk üç ayında toplanan olağan genel kurul toplantısında alınabileceği, bunun dışında ibra kararı alınmasının mümkün olmadığı, bu sebeple sözleşmede belirlenen 30 günlük sürenin geçersiz olduğu yönündeki gerekçesi de yerinde değildir. Taraflar arasında 03/09/2012 tarihinde sözleşme akdedilmiş, 10 gün sonra toplanan olağanüstü genel kurul, yönetim kurulu üyelerini ve müdürleri 2011 yılı içerisinde yaptıkları mali ve idari işlemlerden, 12/10/2012 tarihinde toplanan olağanüstü genel kurul ise yönetim kurulu üyeleri ve müdürleri 2011 yılı da dahil olmak üzere hisse devir tarihine kadar ibra etmişlerdir. Anlaşıldığı üzere 2011 yılına ait ibra, sözleşmenin 5.2. maddesinde belirlenen 30 günlük süre içerisinde alınmıştır. 01/01/2012-03/09/2012 tarihleri arasındaki mali ve idari işlemlerden dolayı yapılan ibra ise 30 günlük sürenin tamamlanmasından dokuz (9) gün sonra, davacılar tarafından herhangi bir ihtara gerek kalmadan, alınmıştır. Sözleşmenin 5.2. maddesinde hisse devir tarihinden itibaren en geç 30 gün içerisinde toplanacak genel kurul toplantısında hisse devir tarihi öncesinde görev yapmış yönetim kurulu ve üyeleri ibrasının öngörüldüğü, bu kapsamda 2011 yılı için ibra kararının alındığı, 01/01/2012 tarihinden hisse devir tarihi olan 03/09/2012 tarihine kadarki işlemlerden dolayı da aynı sürede ibra kararı alınacağına dair davalıları sınırlayan net bir taahhüdün sözleşmede yer almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı tarafın süresinde ibra kararını aldığının kabulü gerekir. Kaldı ki davalı taraf, sözleşmede açık bir yükümlülük bulunmamasına rağmen, 2012 yılı için dönem sonunu beklemeden olağanüstü toplanarak 2012 yılı için de ibra kararı almıştır. Kurul olarak ibra, dönem sonunda toplanacak genel kurulda yapılır. Davalı taraf olağan genel kurulunda davacıları ilgili dönem için süresinde ibra etmiştir. Davalı tarafın, olağanüstü genel kurul yaparak, ara dönem için ibra kararı almak konusunda sözleşmede açık bir taahhüdü yoktur. Bu nedenle davanın bu gerekçelerle reddine karar verilmelidir. Diğer taraftan, TMK’nın 2.maddesi uyarınca, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kuralına uymakla mükelleftir. Davalı taraf, sözleşmedeki taahhüdü gereğince 2011 yılı için ibrayı süresinde almış; 2012 yılı faaliyet döneminde kalan olan dönem faaliyeti için ise dönem sonunu beklemeden, kısa bir süre içinde ikinci ibra kararını da almıştır. Bu durumda, hiç bir şekilde zarara uğrama ihtimali bulunmayan davacının, sözleşmedeki ibra süresinin dokuz gün geçirildiği gerekçesiyle ceza koşulu talep etmesi dürüstlük kuralı ile de bağdaşır bulunmamıştır. Davacılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, uyulan bozma ilamı uyarınca ve yukarıdaki hukuki açıklamalar uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Uyulan bozma ilamı doğrultusunda ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacı … tarafından açılan davanın feragat nedeniyle reddine, 2-Davacılar … ve … A.Ş. tarafından açılan davanın reddine, 3- Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL karar harcının, peşin alınan 14.850,00 TL’den mahsubu ile artan 14.795,60 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, davacılara iadesine, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 67.050,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, 5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 6-Davalılar tarafından yapılan 80,00 TL yargılama giderinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine, 7-Davacılar vekili tarafından sarfedilen istinaf harç ve giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8-İstinaf harç ve giderleri yönünden; a-Davacılar tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, b-Davacılar tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, c-İstinaf yargılaması duruşmalı yapılmış olup bir duruşma icra edildiğinden, hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca belirlenen 1.700,00 TL maktu avukatlık ücretinin, istinaf yoluna başvuran davacılar … A.Ş. ve …’dan alınıp davalılara verilmesine, d-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde, yatıran tarafa iadesine, 9-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 10-Karar kesinleştikten sonra dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/01/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.