Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2685 E. 2022/1257 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2685
KARAR NO: 2022/1257
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/07/2019
NUMARASI: 2018/313 E. – 2019/627 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanını kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirket ile ticari ilişki kapsamında davalıya implant ve tamamlayıcı malzeme sattığını ve satılan her malzemenin faturaya bağlanarak cari hesaba alacak kaydedildiğini, borçlunun bu aşamada kısmi ödemeler yaptığını, davalıya satılan malzemelerin faturasının Euro para birimi üzerinden düzenlendiğini ve takip tarihi itibariyle davalının 7.564,28 Euro borcunun bulunduğunu, davalı borçlunun bakiye borcunu ödemediğinden aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosya ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının söz konusu takibe borca ve yetkiye itiraz ederek takibin durduğunu, davalının akdî ilişkiyi inkâr etmediğini, defterlerin incelenmesi halinde alacağın tespit edileceğini, bu nedenle dava açmak zorunda kaldıklarını belirterek, sonuçta, 7.564,28 Euro alacağın, fiili ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin merkezinin İzmir olduğunu, İstanbul mahkemelerinde davaya devam edilmesinin yetki hükümlerine aykırı olduğunu belirterek yetki bakımından davanın reddini gerektiğini belirtmiş, esasa dair olarak ise; davacı tarafın dava dilekçesi ile asıl alacağın mal bedeli alacaklarının ödenmediğini ifade ettiğini ancak hangi fatura ve irsaliye ile hangi mal olduğu hususunda bir açıklama yapmadığını, dava dilekçesinde faturaların Euro olarak kesildiği ödemelerin de her iki firma arasındaki teamüllere göre Euro olarak veya ödeme günündeki Euro’nun Türk Lirası olarak ödendiğini, tarafların karşılıklı anlaşmaları neticesinde zaman zaman müvekkilinin Euro senetleri verdiği ve bu senetlerin ödeme günündeki TL üzerinden davacıya ödendiğini, her iki şirketin 2015 ve 2016 yılı sonu itibariyle Maliye Bakanlığı’na beyanlarının birbiri ile aynı olduğu ve ticari defterlerde kayıtlı 2015 ve 2016 yılında hiç bir sorun olmadığını, davacı tarafın keyfi olarak kestiği borç dekontu ile müvekkilinin borçlandırılmaya çalışıldığını, müvekkiline kesilen fatura olmadığı gibi özellikle kayıtlara sokulan 19.02.2018 tarihli borç dekontunun kaynağının anlaşılmadığı ve davacı tarafın tek taraflı olarak kestiği kur farkının, borç dekontu gibi müvekkili şirketin kayıtlarında bulunmayan kalemleri kabul etmediklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, ispat yükü davacı alacaklı üzerindedir. Davacı …Şti. Açısından, davacı şirketin, davalıdan İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile, 7.576,72 Euro toplam 35.302,16 TL ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %12 oranlı faiz talep ettiği, davacının, davalıdan, 6.168,65 Euro Toplam Alacak ( 28.741,59 TL) alacağının hesap edildiği, davacının 6.166,11 Euro alacağına takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa 4/a maddesi gereği Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanması gerekeceği ve bu oranın … Bankası verilerine göre takip tarihi itibariyle yıllık %2,15 oranlı olduğu, davalı … Ticaret Ltd.Şti. Açısından istinabe sureti ile İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/197 talimat ile hazırlanmış raporda, davalının cari kayıtlarına göre davacıdan 192.228,26 TL alacaklı olduğunun davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı ticari defterleri üzerinde, davacının davalı için tuttuğu ve ticari defterlerde kayıtlı cari hesap muavin özetine göre bilirkişi incelemesi sonucu yapılan değerlendirmede davalının, davacıya 4.636,22 Euro borcunun 2015 yılından geldiği, 1,519,89 Euro bakiyenin ise 2016-2017-2018 yıllarından kaynaklandığı, davacının alacağının 6.166,11 Euro kısmının varlığını kanıtladığı anlaşılmış, davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın 6.166,11 Euro asıl alacak yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, geçerli bir ilamsız genel icra takibinin varlığı, borçlunun yedi günlük süre içerisinde ödeme emrine itiraz etmiş olması, bir yıl içinde açılmış bir itirazın iptali davası bulunması, davacı alacaklının tazminat istemini dava dilekçesinde açıkça talep etmiş olması ve takip konusu alacağın miktarının belli (likit) olması dikkate alınarak borçlunun itirazının haksız olması nedeniyle asıl alacağın takip tarihindeki Euro kuru üzerinden belirlenecek TL karşılığının % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın 6.166,11 Euro asıl alacak yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihindeki Euro kuru üzerinden belirlenecek TL karşılığının % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve dava dilekçesinde davacı tarafın icra inkar tazminat talebi olmadığını, mahkemenin tazminata hükmetmesinin hatalı olduğunu, ayrıca bilirkişi raporu incelendiğinde ticari defterlerin kayıtlarında alacak borç ilişkisinin TL bazında 56.763,72 TL olduğu, ancak alacaklı tarafın Euro bazında yanlış hesapladığını, bunun borcu davacının cari hesabını yanlış tutmasından kaynaklandığını ve bu farkı 2018 tarihinde tespit ederek cari alacak kaydettiğini belirtmiş olduğunu, müvekkili ve davalı şirketin 2015 ve 2016 yılı ticari defterlerine ve cari hesaplarından mutabakat sağlayarak bağlı oldukları Vergi Dairelerine beyanda bulundukları, bununda başlı başlına mutabakat belgesi olduğunu, bu aşamadan sonra davacının müvekkiline 2015 yılından kur farkından kaynaklı bir hata yaptıklarını, bunu yeni fark ettiklerini ve müvekkili şirketten alacaklı oldukları yönünde herhangi bir ihtar çekmeden bir borç dekontu keserek cari alacaktan dolayı icra takibi başlattığını, 2018 yılında kaynağı belli olmayan herhangi bir şekilde izah edilmeyen bir nedenden dolayı borçlandırıcı fiş kesilip icra takibine maruz kaldıklarını, karşı tarafın borcun kaynağını izah etmediği gibi kendilerinin dahi bilmediğini, ticari defter kayıtları incelendiğinde kur farkından kaynaklanmış bir borç olduğu, davacının hatasından kaynaklandığının bilirkişi tarafından bulunabildiğini, müvekkili şirketin borcun kaynağı bilinmeyen herhangi bir ihtar ile izah edilmeyen ve ödeme emrinde de alacağın kaynağı belli olmayan icra takibiyle karşı karşıya kaldığını bu nedenle takibe itiraz ettiğini, kötü niyetli olmadığını, alacağın likit olmadığını, müvekkili şirketten davacı tarafın kur farkı alacağı varsa öncelikle kur farkı faturası düzenleyerek göndermesi gerektiğini, vergilendirilmesi gerektiğini, davacı tarafın keyfi olarak boş dekontu kesmek suretiyle usulsüz işlem yaptığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımdan doğan alacağın tahsili amacıyla açılmış bir alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dilekçesinin içeriğinden, davanın alacak davası olarak açıldığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinin konu bölümünde, “7.564,28 Euro alacağın T.C.Merkez Bankasınca belirlenen fiili ödeme günündeki kur üzerinden davalıdan tahsili talebidir” denilmiştir. Dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde de açıkça, “Dava konusu 7.564,28 Euro alacağımızın fiili ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankasınca belirlenen kur ile davalıdan tahsiline” karar verilmesi istenmiştir. Dava dilekçesindeki açık taleplere göre, eldeki davanın alacak davası olarak açıldığı, itirazın iptaline ve icra inkâr tazminatının tahsiline dair bir talebin bulunmadığı; davanın ıslahına dair bir dilekçe veya talebin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesindeki bu açık taleplere rağmen, ilk derece mahkemesince, davacının itirazın iptali talebi varmış gibi sonuca gidildiği, karar içeriğinde özetlenen davacı talebinin dava dilekçesiyle uyumlu olmadığı, davada itirazın iptali talep edilmiş gibi karara yazıldığı ve davanın itirazın iptali davası olarak sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. Dava, alacak davası olmasına dava dilekçesinde alacağın tahsili isteminin açıkça yazılı bulunmasına rağmen davanın İİK’nın 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davası olarak değerlendirilmesi sonucunda hüküm tesis edilmesi ve ayrıca davacının talebi olmadığı halde İİK’nın 67. maddesi gereğince davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmiş olması isabetli olmamıştır. Çünkü, HMK’nın “Yargılamaya hâkim olan ilkeler” üst başlığı altında düzenlenen 26. maddesinde “taleple bağlılık ilkesi” düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında fıkrada, hâkimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceği düzenlenmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Emredici yasal düzenlemeler kapsamında, mahkemece, davanın alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılması gerekirken, talebin dışına çıkılarak davanın itirazın iptali davasıymış gibi karar bağlanması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Karar bu haliyle istinaf denetimine elverişli bir karar değildir. İlk derece mahkemesince, davacının talepleri esas alınarak davanın yeniden görülmesi gerekmektedir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 12.10.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.