Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2679 E. 2022/1261 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2679
KARAR NO: 2022/1261
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2019
NUMARASI: 2016/1053 E. – 2019/726 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, 03.11.2016 dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, bu ilişki uyarınca tüm edimlerini eksiksiz şekilde ifa etmesine rağmen borçlu şirketin üzerine düşen edimi ifa etmekten imtina ettiğini ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında borçluya karşı İcra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun borca itiraz dilekçesinde hiçbir belge ve hukuki gerekçe göstermeksizin soyut ifadelerle borcunun olmadığını beyan ettiğini, İtirazın kötü niyetli ve takibin sürüncemede bırakılması gayesinde olduğunu, taraflar arasında bir cari hesap ilişkisi olduğunu, davalının müvekkiline 17.387,37 TL borcu bulunduğunu iddia ederek, İtirazın iptaline, İcra takibinin devamına, borçlunun %20 ‘den aşağı olmamak üzere İcra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirket hakkında haksız ve kötü niyetli olarak İcra takibi başlatıldığını, davacı ile müvekkili arasında olan ticari ilişkiden kaynaklı olarak müvekkilinin ödemelerini süresinde gerçekleştirmiş olduğunu, İcra takibine bahsi geçen 17.387,37 TL yönünden müvekkilinin herhangi bir hizmet almamış olduğunu, diğer faturaların hukuka aykırı olarak düzenlendiğini savunarak davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkemece, davacı tarafın ticari defter kayıtlarında, cari hesaba dayalı, davalı taraftan 17.387,37 TL alacaklı gözüktüğü, ticari defterlerinde yer alan alacağın uyumlu olduğu, söz konusu alacağa İlişkin 12 adet irsaliye fatura toplam tutar miktarının 9.857,90 TL olduğu, sunulan fotokopilerinden teslim alan isim ve imzalarının yer aldığı, raporda dökümü yapılan cari hesap incelendiğinde davacı tarafından 24.06.2016 tarihli ödeme sonrasında fatura fotokopilerini sunmuş olduğu, davalı tarafın söz konusu dilekçenin sunumundan sonra dava dosyasında herhangi bir itirazının veya cevabının olmadığı, davalı şirketin incelemeye katılmadığı, incelemeye ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı, bu nedenle davalı kayıtlarında inceleme yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 17.387,37 TL üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu tutara yasal faiz uygulanmasına, %20 İcra inkar tazminatı 3.477,40 TL ‘nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin icra takibinde bahsi geçen alacak yönünden herhangi bir hizmet almadığını, ayrıca SGK cevabı yazıdan faturaları teslim aldığı iddia edilen … isimli şahsın firma çalışanı olmadığının tespit edildiğini, aynı şekilde bazı faturaların ise isimsiz olarak ve imza kısmında sadece birkaç çizgiden oluşan karalama şeklinde yer aldığının açıkça görüldüğünü, faturanın usulüne uygun olarak alıcıya tebliğ edilmesi gerektiğini, faturanın muhataba ulaşıp ulaşmadığının ispat yükünün faturayı düzenleyene ait olduğunu, mahkeme tarafından raporda tespit edilen bu hususların gözardı edildiğini, davalının kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımdan kaynaklanan açık hesap alacağının tahsili amacı ile başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında ticari satım ilişkisinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacının alacak iddiasına dayanak faturaların davalı şirkete usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, davacının iddiasını ispat edip edemediği ve kararın usul ve esas yönlerinden hukuka uygun olup olmadığına ilişkindir.Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından, davalı şirket adına irsaliyeli faturalar düzenlendiği, 17.387,37 TL cari hesap alacağının tahsili amacı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 25.10.2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu şirket tarafından takibe, borca ve ferilerine itiraz edildiği, davacı vekili tarafından İİK’nın 67. maddesi gereğince itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmıştır. 24.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda, incelemeye ibraz edilen 2016 yılı e-defter ve kayıtlarına ilişkin flash disk üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davacı şirketin ticari defterlerinin yasa ve usule uygun tutulduğu, 2016 yılı, 05/06/07/08 aylarını içerir e-defter yevmiye ve kebir defter kayıtlarını gösterir cari hesap hareketlerini içerir döküm sonucunda, davacı tarafın ticari defter kayıtlarında, cari hesaba dayalı davalı taraftan 17.387,37 TL alacaklı görüldüğü, ticari defterlerinde görünen 17.387,37 TL alacağın takip miktarı ile uyumlu olduğu, söz konusu dilekçe ekinde sunulan 12 adet irsaliyeli fatura tutarı toplam miktarının 9.857,90 TL olduğu, sunulan fotokopilerden teslim alan isim ve imzalarının yer aldığı, cari hesap tablosunun yan tarafında teslim alan bilgilerinin yer aldığı, davalı şirketin incelemeye katılmadığı, ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı, davacı ticari defter kayıtlarında davalı taraftan 17.387,37 TL alacaklı görüldüğü belirtilmiştir.13.05.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda, ara karar doğrultusunda mahkeme kaleminde yapılan incelemeye davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı, ancak davalı vekili tarafından yerinde inceleme talebinde bulunmuş olduğu, ancak davalı tarafından rapor tarihine kadar sunulmadığı, davalı ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılamadığı, 04.12.2018 tarihli SGK merkezinden gelen cevap yazı ekinde şirketin 05/2016-12/2016 tarihleri arasında sicil numarasına bağlı çalışanlarını gösterir listenin dava dosyası ekinde yer aldığı, kök raporda faturalarda teslim alan bölümünde isim ve imzası yer alan … ve …’in SGK kurumundan gelen cevap yazısı içinde isim ve soy isminin yer aldığı, teslim alan bölümünde yer alan … isimli kişinin gelen liste içerisinde bilgilerinin yer almadığı belirtilmiştir. Davacı vekili ek rapora karşı beyan dilekçesinde; karşı tarafın ticari defterlerini sunmadığını, bu davranışı ile davacı defterleri İle uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğu ve sonucunu kabul etmiş sayılması gerektiğini, emsal Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2016/4087 Esas, 2017/261 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/2630 Esas, 2017/258 Karar sayılı ilamı gereğince davalı şirketin ticari defterlerini ibraz etmemesini lehine defter incelemesi yapılan taraf için ticari defterlerin delil niteliğine haiz olması gerektiğinin kabulü gerektiğini, irsaliyeli faturaların davalı şirket çalışanları tarafından imza altına alınarak teslim alındığının belgelerden anlaşıldığını, davalı şirketin buna karşılık ilk olarak söz konusu şirketler arasında mevcut bir borç ilişkisi bulunmadığını ileri sürmesi, sonrasında dosyaya sunulan SGK dökümlerinde davalı şirket çalışanı olarak kaydı bulunmayan şirket çalışanı … isimli kişinin imzaladığı faturaları ve imzasız faturaları kabul etmemesinin kötü niyetli yaklaşımının kanıtı olduğunu, davalının ticari defterlerini sunmadığını, hukuki boşluğu değerlendirme çabası ile tüm itiraz mekanizmasını işleten davalının haksız ve davayı sürüncemede bırakma gayesinin mahkeme tarafından göz önüne alınarak karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili rapora beyan dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürülen iddialar ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne karar verilmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde, davacı ile müvekkili arasında yer alan ticari ilişkiden kaynaklı olarak ödemelerin süresinde gerçekleştirdiğini, icra takibine konu fatura ve ekstrede belirtilen miktarlara itiraz ettiklerini belirterek, ticari defterleri ve bilirkişi incelemesini delilleri arasında göstermiştir. Davalı vekilinin ek rapora karşı beyan dilekçeleri davacı vekili tarafından kabul edilmemiş, açıkça muvafakat edilmemiştir. Cevap dilekçesinde süresinde ödemeleri yaptığını savunan davalı tarafça, savunmanın usulüne uygun delillerle ispatlanması gerekmektedir. İspat külfetinin ödeme savunmasında bulunan davalı tarafa geçmiş olduğunun kabulü isabetli olacaktır . HMK’nın190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle yukarıda ifade edilen yasal düzenlemeler kapsamında, davalının cevap dilekçesinde belirttiği şekilde ödemelerini süresinde gerçekleştirdiğini, ödeme savunmasını usulüne uygun delillerle ispat edemediğinden ve davacı tarafça rapora beyan dilekçesindeki savunmaları kabul edilmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince reddi esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 846,33 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davanın esası yönünden oy birliğiyle, davalıdan alınması gereken harç yönünden üye hakim …’nun karşı oyu ile oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.12.10.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.