Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2660 E. 2022/1299 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2660
KARAR NO: 2022/1299
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 01.10.2019
NUMARASI: 2016/276 Esas – 2019/875 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdan 49.000 TL karşılığında 2006 model yeni … okul otobusü satın aldığını, 31/07/2006 tarih ve … nolu proforma fatura tanzim edildiğini, müvekkilinin satış bedeli için 39.200 TL kredi kullanarak bu bedeli 08/08/2006 tarihinde davalının … Nuri Osmaniye Şubesindeki hesabına aktardığını, araç üzerine rehin şehri koydurduklarını, ancak aracın kendilerine teslim edilmediğini, bu şekilde araç kazancından mahrum kaldıkları gibi kullandıkları kredi taksitlerinde ödeyemediklerinden mağdur olduklarını beyanla davalıya ödemiş oldukları 39.200 TL araç bedelinin 08/08/2006 tarihinden işleyecek ticari avans faiziyle birlikte iadesine ve mahrum olunan yaklaşık 10 yıllık karın ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın dinlenebilmesi için öncelikle davacının satış sözleşmesini iptal ettiğini beyan etmesi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da aracın satış bedelinin 49.000 TL olduğunu, davacının ise 39.200 TL ödeme yaptığını, söz konusu bakiye borcun ödenmesi için davacı aleyhine Büyükçekmece … icra müdürlüğünün … esas saylılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, ancak tahsil edemediklerini davacının aradan geçen 9 yıl 8 aylık süre zarfında ödeme yapmadığı gibi aracın akıbetini de sormadığını araç bedelinin tümü ödenmediğinden aracın davacıya teslim edilmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, icra dosyaları ve bilirkişi raporuna binaen, dava konusunun, davacının, davalı yandan almış olduğu “2006 model, Yeni … otobüsün” kendisine teslim edilmediğinden davalı yana araç için ödenen 39.200,00 TL’nin ticari avans faizi ile iadesi ve mahrum olunan yaklaşık on yıllık karının tarafına ödenmesi talebinden ibaret olduğu, davalı şirket tarafından davacı yana “… şase numaralı, 2006 model, … ABS satışı konusunda” 31.07.2006 tarihinde davacı adına … no.lu Proforma faturayı tanzim ettiği, düzenlenen faturanın, davalı yan ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının ticari defterlerine göre; 31.12.2006 tarihi itibariyle davacı yandan 9.988,18 TL cari hesap bakiye alacaklı olduğu, iş bu alacağın davalı yan kayıtlarında 2018 yılına kadar devam ettiği, … Nuruosmaniye Şubesi nezdinde kullanılan Taşıt Kredisinin teminatı olmak üzere, … plakalı satışa konu araç üzerine, Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğünün B.05 l.EGM.4.34.68.40.2004 sayılı yazıları ile … Bankası Osmanbey Şubesi lehine “Rehin Şerhi” konulduğu, davacının aracın bedelini tam olarak yatırmadığı, bu nedenle davalının hapis hakkını kullanarak aracı teslim etmediği, davacının talep ettiği aracın kendisine teslim edilmemesinin davalı yanca yasal yollara başvurularak icra takibine girişilmesi, haciz uygulamasından ve dava dışı bankanın rehinli alacaklı olmasından kaynaklandığı, davacının ödeme iddiasının esasen rehin karşılığı kredi kullanımından kaynaklı ödeme olduğu, banka tarafından yasal yollara başvurulduğunun tespit edildiği,…” gerekçesiyle, HMK 114/1 h maddesi gereğince hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalının teslim edimini yerine getirmemesine gerekçe olarak hapis hakkını kullandığını belirtildiğini, ancak somut olayda hapis hakkının koşulları oluşmadığından alacaklı hapis hakkını kullandığından bahisle aracı teslim etmekten imtina edemeyeceğini, TMK’nın 590.maddesi uyarınca, alacaklının borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması halinde, borç ödeninceye kadar hapsedebileceğini, MK’nın 950.maddesine bakıldığında “borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı” şartından alacaklının borçlunun rızası ile taşınıra veya kıymetli evraka zilyet olması gerektiği anlaşılır ve bu şart dava konusu taşınır için geçerli olmadığını, müvekkilinin dava konusu aracı rızası ile alacaklı davalıya bırakmadığını, bakiye borç ödenmediği için davalı şirketin aracı davacıya teslim etmeyeceğini davacıya söyleyerek davacının da kabul ettiği iddiasının doğru olmadığını, davalı şirket vekilinin savunmasına dayanak olarak gösterdiği Yargıtay 15.hukuk Dairesi kararı da dava konusu alım-satım akti değil aracı tamir eden tamirhane sahibi ile araç sahibi arasındaki sözleşme alım-satım akti değil eser sözleşmesi olduğunu, MK’nın 590.maddesine ilişkin Yargıtay kararlarının hiçbiri alım-satım aktini içermeyeceğini, MK’nın 950.maddesi gereği ispat yükü hapis hakkını kullanan tarafın davalı olduğunu, davalının, müvekkilinin rızasını ispat etmesi gerektiğini, YHGK, T:16.07.2008, E: 2008/14-496, K:2008/502 Türk Medeni Kanununun 950.maddesinde yapılan tanıma göre “hapis hakkı” bazı koşulların varlığı halinde alacaklıya yedinde bulunan borçluya ait bir malı iadeden kaçınmak ve alacağını tahsili için paraya çevirme yetkisi tanıyan hukuki bir teminat kurumu olduğunu, hapis hakkının alacaklı tarafından kullanılmasında aranan koşulların ise; alacaklının borçluya ait eşyayı onun rızası ile elinde bulundurması (zilyet olması), alacaklının hapis hakkına esas teşkil eden alacağının muaccel olması, borçluya ait eşya ile alacak arasında bir bağlantının bulunması ve nihayet hapis hakkı kullanılmasının taraflar arasındaki sözleşme ile yasaklanmamış olmasından ibaret olduğunu, YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas: 2006/7967 Karar : 2007/692 Tarih : 13.02.2007 tarihli kararının ekli olduğunu, Ayrıca dosya kapsamında hukukçu olmayan bilirkişilerden rapor alındığını, mahkeme tarafından iş bu hukuka aykırı ve hükme esas alınamayacak rapora istinaden karar verilmiş olup ilk derece mahkeme kararının salt bu sebeple dahi kaldırılması gerektiğini, çünkü araç üzerinde haciz tek başına hapis hakkı vermeyeceğini, eğer haciz üzerine fiili olarak haciz uygulanacak ise bu durumda harcı yatırılarak trafikten men için yine emmiyet müdürlüğüne müzekkere yazılacağını, büyükçekmece …icra müğdürlüğü … e dosyası için hiçbir beyanda bulunmamasına rağmen bilirkişinin “fiili haciz uygulandığı anlaşılmaktadır” dediğini, kaydi haczin fiili haciz olmadığını, Ayrıca aracın teslim edilmediğini, davalının edimini yerine getirmediğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2005/3425K. 2005/12441, 12.12.2005 tarihli kararının ekli olduğunu, Yargıtay kararları gereğince davacı tarafın teslim edimini yerine getirdiğini yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, takip konusu aracın müvekkiline teslim edilmediğinden davalı şirketin büyükçekmece …icra müdürlüğü … alacak hakkı doğmadığını, Bilirkişi raporunun sonuç bölümünde taşıt üzerinde vakıf bank şerhi olduğu beyan edilmiş ise de müvekkilinin, 2013 yılında … Bankasına borcu ödeyerek kapattığını, bu durumda bilirkişilere göre dava dışı …’ın sona eren hakkına dayanarak davalı şirket dava konusu aracı hiç bir hakla elinde bulunduramayacağını, kaldı ki rehin hakkının dava dışı vakıfbankın olduğunu ve rehin hakkının hapis hakkını da barındıran bir hak olmadığını, Müvekkilinin halen dava konusu aracın vergilerini ödemeye devam ettiğini, davalı tarafın aracı yada parayı vermediğine göre vergileri de davalı tarafın ödemesi gerektiğini, ayrıca aracın bir kaç kez köprülerden köprü ücreti ödemeden geçmiş olup trafik cezalarını da müvekkilinin ödemiş bulunduğunu, davalının 2. cevap dilekçesinde aracın otoparkada olduğunu söylediğini, ancak bu aracın kendi kendine hareket edip köprüyü geçmiş olup ceza almış olmasının imkansız olduğunu, bu hususun karayolları bölge müdürlüğü ve ukome’den sorulması gerektiğini, kendilerince defalarca bu husus dile getirilerek müzekkere yazılması talep edilmişse de bu talepleri karşılanmadığını, bu durumun adil yargılanma hakkının da ihlalini oluşturduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre bu durumda davalı tarafın hem parayı elinde tutacağını hem de aracı teslim etmeyeceğini, Tüm dosya kapsamına bakıldığında davalının 13 YIL’dan beri davacıya sattığı aracı uhdesinde tuttuğu ve her hangi bir haklı gerekçe olmaksızın ( Somut olayda davacının rızası bulunmadığından hapis hakkının koşulları oluşmamıştır.) davacıya teslim etmediğinin görüldüğünü, davalı aracı teslim etmediği gibi müvekkilinin ödemiş olduğu parayı da iade etmediğini, davalının, davacıyı mağdur ettiğini ve halen dahi mağdur etmeye devam ettiğini, buna rağmen mahkeme tarafından hukuki yarar yokluğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının davalıdan satın aldığı aracın zilyetliğinin teslim edilmemesi nedeniyle ,davalıya ödemiş olduğu 39.200 TL araç bedelinin iadesi ve yaklaşık 10 yıllık mahrum olunan kârın tazminin istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince hukuki yarar dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince davacının araç alımı için … Nuruosmaniye Şubesi nezdinde kullandığı Taşıt Kredisinin teminatı olmak üzere, araç kaydına banka lehine “Rehin Şerhi” konulduğu, davacının aracın bedelini tam olarak yatırmadığı, bu nedenle davalının hapis hakkını kullanarak aracı teslim etmediği, davacının talep ettiği aracın kendisine teslim edilmemesinin davalı yanca yasal yollara başvurularak icra takibine girişilmesi, haciz uygulamasından ve dava dışı bankanın rehinli alacaklı olmasından kaynaklandığı, davacının ödeme iddiasının esasen rehin karşılığı kredi kullanımından kaynaklı ödeme olduğu, banka tarafından yasal yollara başvurulduğunun tespit edildiği, sonuç olarak davacının işbu davayı açmakta HMK 114/1 h maddesi gereğince hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır. Eldeki davada taraflar arasında araç satım ilişkisi kurulduğu, araç satış bedelinin 49.000 TL olarak kararlaştırıldığı, davalının kredi çekerek 39.200 TL ödeme yaptığı, bakiye satış bedeli olan 9. 988 TL borcu ödemediği, aracın davacı adına tescil edildiği, davalı yanca bakiye satış bedeli için takip yapılıp, araç tescil kaydına kayden haciz konulduğu, anlaşılmaktadır. Araç üzerine gerek davalı bakiye alacağı gerekse banka kredi alacağı yönünden yapılan takipler kapsamında fiilen haciz işlemi yapıldığına dair dosyada belge ve kanıt da bulunmamaktadır. Davacı davalı yanca aracın zilyetliğinin kendisine teslim edilmediğini ileri sürerek, araç satış tutarına mahsuben ödenen 39.200 TL nin iadesi ve mahrum kaldığı karın davalıdan tahsilini talep etmiştir.Öncelikle yargılama aşamasında dosyaya yansıyan davacı beyanlar ile bankanın kredi borcu nedeniyle aleyhine başlattığı icra takibi kapsamında bankaya ödeme yapılarak rehin kaydının terkin edildiği ileri sürülmüş, mahkemece bu husus araştırılmaksızın hüküm kurularak hüküm gerekçesi olarak gösterilmiştir. Banka nın rehin kaydının devam edip etmediği hususunun , davacının eldeki davada aktif dava ehliyeti açısından değerlendirilmelidir.Ayrıca davacı eldeki davada sözleşmenin feshi ile ödenen tutarın iadesini ve mahrum kalının karı talep etmiştir. Taraflar arasındaki menkul satışı kapsamında kalan araç satış ilişkisinde davacı alıcı davalı satıcı konumundadır. Davacının eldeki davadaki talepleri dikkate alındığında davalı satıcının temerrüdü nedeniyle ( satım konusu arcın teslim edilmemesine) dayalı olarak sözleşmenin feshine bağlı olarak ödenen tutarın iadesi ve kar mahrumiyeti talep ettiği anlaşılmakta olup, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddi isabetli görülmemiştir. Davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Kaldı ki mahkemenin davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekçeleri, davanın esastan değerlendirildiği sonucunu doğurmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, ilk derce mahkemesince dava şartlarının değerlendirilmesi yönüyle hükmünün isabetli olmadığı anlaşılmakla HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 13.10.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.