Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2656 E. 2022/1098 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2656
KARAR NO: 2022/1098
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2019/20 E. – 2019/848 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket ortağı olduğunun tespiti- kâr payı alacağının tahsili.
Taraflar arasındaki şirket ortaklığının tespiti ve kâr payı alacağının tespiti ile tahsili davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı …’ne 100, 100 ve 50 olmak üzere toplam 250 DM (Alman Markı) göndermek suretiyle ortak olduğunu, şirketin yönetim kurulu başkanı … ve murahhas üye …’in imzalarının bulunduğu belge ile gönderilen tutarların şirket hesabına geldiği ve ortaklık defterine işlendiğinin belirtilerek, müvekkiline ortağımız diye hitap eden bir yazı gönderildiğini, müvekkilinin şirketin ortağı olmasına rağmen şimdiye kadar şirket ortaklığı nedeniyle herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine müvekkilinin davalı şirketteki ortaklık hissesini öğrenmek ve bu hisse oranındaki alacaklarını tahsil etmek amacıyla davalı şirkete Kars … Noterliğinin 05.01.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdiğini, ancak davalı şirketin, müvekkilinin ortaklığı bulunmadığını belirterek ihtarnameye olumsuz cevap verdiğini ileri sürerek, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunun ve ortaklık hisse miktarının tespitine, müvekkilinin şirket ortağı olduğu tarihten bu yana hissesi oranında ödenmesi gereken kar paylarının dağıtım tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin pay defterinin ve bilgisayar kayıtlarının tetkikinde davacının ortaklık kaydının ve şirketin kuruluşundan itibaren de ortaklık talebinin bulunmadığının tespit edildiğini, davacının müvekkili şirkete 250 DM ödeyip ortak olduğuna ilişkin ibraz ettiği yazıların fotokopi olduğunu ve yazılarda ortak ismi ve tarih bulunmadığını, dolayısıyla bu yazıların davacının ortak olduğunu ispatlayan belgeler olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu, içeriğine göre; davacı, davalı şirkete 1970-1971 ve 1972 tarihlerinde paydaş olmak amacıyla pay bedeli ödediğini bu nedenle şirket ortaklığının tespitini talep etmiş ise de; incelenen şirket kayıtlarında davacının ortak olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı, davacı tarafça sunulan fotokopi belgelerinin de davacının iddiasını ispatlamak için yeterli olmadığı, davacı tarafça cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanılmamış olması nedeniyle yemin teklif etme hakkı hatırlatılmayarak ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilim davalı şirkete 250 DM (Alman Markı) ödemek suretiyle ortak olduğunu, bu durumun davalı şirketçe müvekkilime verilen evrakta da belirtildiğini, gönderilen belgede müvekkilinden ortak olarak söz edildiğini ve belgenin şirketin yetkililerince imzalandığını, davalının intenet sitesindeki tarihçesinde, yurt dışına çalışmaya giden Türk işçilerinin sermaye yatırımıyla meydana gelen ilk Türk halk şirketi olduğunun belirtildiğini, buna rağmen şimdiye kadar ortaklık haklarından yararlandırılmadığını, müvekkilinin davalı şirketteki ortaklık hissesinin oranını öğrenme ve alacaklarının tahsili amacıyla keşide ettiği 05.01.2018 tarihli ihtara 18.01.2018 tarihli yazı ile olumsuz cevap verildiğini; Mahkemece, incelenen şirket kayıtlarında davacının ortak olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı, davacı tarafça sunulan fotokopi belgelerinin de davacının iddiasını ispatlamak için yeterli olmadığı, davacı tarafça açıkça yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini; Salt bilirkişi raporu içeriğine göre karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, şirket merkekinde ve yapılan incelemede müvekkilimin pay defterlerinde ismine rastlanmamış olması, müvekkilinin pay bedelini ödediği gerçeğini ortadan kaldırmadığını, pay bedelinin ödendiğinin şirket yetkililerince gönderilen belgelerden açıkça anlaşılacağını, bilirkişi raporunda da gönderilen yazıdaki kişilerin şirketin yetkilileri olduğunun belirlendiğini, müvekkilinin davalının kurumsal kimliğine güvenerek yurtdışında kazanmış olduğu parasını ortaklık payı olarak ödediğini, paranın tahsiline rağmen ortaklık kaydının yapılmamasının davalının kusuru olduğunu; Belgelerin asıllarının ibraz edilerek duruşmada mahkemeye ibraz edildiğini, 13.03.2019 tarihli oturumda sunulan belgelerin, belge fotokopisinin dosyada bulunduğu gözetilerek belge asıllarının dosyaya alınmadığını, belge asıllarıyla birlikte bilirkişi raporu alınması gerekirken eksik inceleme yapıldığını, bu belgede imzası bulunan kişilerin kim olduğu ve şirkete görev yapıp yapmadıklarının incelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalının belgedeki imzaları inkar etmediğini, eksik incelme yapılarak davadaki bir çok hususun karanlıkta bırakıldığını, 04.02.2019 tarihli delil dilekçesinde belirtilen delillerin toplanmadan ve yemin delili hatırlatılmadan karar verilmediğini, şirkete ait tüm kayıtların incelenmesi halinde ortaklığa ilişkin bir iz bulunması ihtimali bulunduğunu, şirketin pay senetlerinin nevinin araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının, davalı … şirketin ortağı olduğunun tespiti ile kâr payı miktarının tespiti ve tahsili istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı 1970 yılında davalı şirkete üç ayrı belge ile 250 DM ödeyerek şirket ortağı olduğunu, ancak şimdiye kadar şirket ortaklığından kaynaklı mali haklarının ödenmediğini ileri sürerek, şirket ortaklık payı ile kar payının tespitini ve kar payının faizi ile birlikte tahsilini istemiştir. İstinaf başvurusuna eklenen 100 ve 50 DM bedelli iki adet belgede davacının isminin bulunmadığı ve bu belgelerdeki imzanın damga suretiyle imzalandığı, bu nedenle sunulan belgelerin makbuz olarak nitelendirilemeyeceği, 100 DM’lik belgede ise hiçbir imza bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, şirket belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından incelenen pay defterlerinde davacının ortaklığına ilişkin her hangi bir ortaklığının bulunmadığı anlaşılmıştır. Dava konusu iddianın 1970’li yılların başlarında gerçekleşmesi nedeniyle, diğer defterlerin TTK ve VUK hükümleri gereğince saklanması gereken süreler dikkate alındığında, incelenmediği dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesinin yeterli olduğu anlaşılmıştır.Dosya kapsamındaki deliller ve TMK’nın 2.maddesi dikkate alındığında, davacının ortaklığının ispata yarar belge ve delilleri sunmadığı, yapılan yargılama ve hükmün yerinde olduğu, somut olayda 7194 sayılı yasanın 41.maddesi ile 3332 sayalı Yasa’ya eklenen maddenin uygulama yeri bulunmadığı anlaşılmıştır. Basit yargılaya usulüne tabi olan davada sunulan dava dilekçesinde yemin deliline yer verilmemiştir. HMK’nın 318.maddesi uyarınca dava dilekçesi ile birlikte tüm delillerin bildirilmesi gerekir. HMK’nun 187. maddesi gereğince ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Aynı Kanun’un 190. maddesinde ise ispat yükü düzenlenmiş olup, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu yasal düzenlemelere göre ispat yükünün davacıda olduğu ve davacının iddiasını kanıtlamaya elverişli kanıtlar sunmadığı anlaşılmakla , davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.09.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.