Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2648 E. 2022/1448 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2648
KARAR NO: 2022/1448
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20/06/2019
NUMARASI: 2015/982 E. – 2019/778 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; doktor olan müvekkillerinin meslekleri itibariyle banka kredisiyle hastane almaya karar verdiklerini, bu amaçla müvekkillerinin önceden tanıdıkları ve satın almayı düşündükleri hastanede genel müdür yardımcısı olan davalı …’in yönlendirmesiyle kredi şartlarını taşıdığı belirtilen dava dışı … Tic. AŞ’ye yönlendirildiklerini ve şirketin ortağı olan diğer davalı …’le tanıştıklarını, müvekkillerinin, şirket ortağının tavsiyesi ile kredi almak üzere şirketin 250 paya karşılık gelen 1/4’er payını 75.000,00 er TL bedelle satın aldıklarını, ancak davalıların usul ve yasaya hareketlerle şirketin zararına sebep olduklarını, müvekkilleri ile davalı … arasında hisse devir sözleşmeleri düzenlenerek, Bornova … Noterliğinin 25.04.2014 tarih ve … ve … yevmiye numaralı işlemlerinin yapıldığını, hisse devirlerinin şirket pay defterlerine işlendiğini, alınan kararlarla müvekkillerinin dava dışı şirketi müşterek imza ile temsil edebileceklerinin ve 3 yıllık süre ile yönetim kurulu üyeliğine seçilmelerinin kararlaştırıldığını, ancak yapılan işlemlerin ticaret sicil gazetesinde ilan edilmediğini ve davalı …’in tek imza ile şirket işlerini yürüttüğünü, şirket paylarının çıplak devrinin pay defterine kayıt edilmesi halinde şirkete karşı ileri sürülebileceği ve müvekkillerinin şirket ortağı olduğunu, pay bedellerinin iadesi amacıyla … adına başlatılan takibe müvekkillerinin şirket ortağı olduğu gerekçesiyle itiraz edildiğini, ortaklık sonrası şirketin ana sözleşmesine tadil edilerek unvana “sağlık” ibaresinin eklendiğini ve tasarı metninin Bornova … Noterliğinin 25.04.2014 tarih ve … yevmiye numaralı işlemiyle onaylandığını, buna rağmen unvan değişikliğinin sicilde ilan edilmediğini, yönetim kurulunun müvekkillerini aldatarak beyan ve belgeleri ilan ettirmediğini, müvekkillerinin ortak olma amacını taşıdığı hastane alımıyla ilgili şirketçe … Ltd. Şti. arasında işletme devir sözleşmesi düzenlendiğini, devir sözleşmesinde ortak olunun şirketten başka bir şirketin kaşesinin kullanılarak sözleşmenin … tarafından imzalanarak yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığını, … AŞ’nin merkez adresinin İstanbul’dan Soma ilçesine nakli için yapılan genel kurul toplantısında alınan kararın müvekkili … ile davalı … tarafından imzalandığını ve kararın ticaret sicil müdürlüğüne verilmesine rağmen şirketin belirtilen adrese taşınmadığını, bu şekilde davalıların müvekkillerini aldatarak şirkete zarar verdiklerini, şirketin telekominakasyon faaliyetini yürüttüğü Zeytinburnu ve Ümraniye’deki faaliyetlerini 09.09.2014 tarihinde yapılan genel kurul ve aynı tarihli yönetim kurulu kararıyla kapatıldığını ve kararın 20.11.2014 tarihli sicil gazetesinden yayınlandığını, anılan genel kurul ve yönetim kurulu toplantısından müvekkillerinin haberdar edilmediğini, bu nedenle kararların usulsüz olduğunu ve müvekkillerinin zarara uğratıldığını, müvekkillerinin bilgi edinme haklarının ihlal edildiğini, müvekkillerinin ortak olduğu tarihten sonra hastane alımıyla ilgili süreçten müvekkillerinin uzak tutulduğunu ve bilgi edinme hakkının kısıtlanarak şirketin zarara uğratıldığını, müvekkillerinin pay bedellerinin ödeyerek ortak olmalarına karşı davalı …’in aynı tarihte pay bedelini ödemeden ortak olduğunu, 25.04.2014 tarihli yönetim kurulu toplantısında davalı …’in 1000 paya karşılık gelen 300.000 TL payından davalı …’e devir edildiğini, davalıların müvekkillerini yanıltarak …’in pay devrini ödemiş gibi gösterildiğini, ödemeye ilişkin dekont bulunmadığını, bu suretle müvekkillerinin ve şirketin zarara uğratıldığını, şirketin müşterek imzayla temsili gerekirken bu kararın ilan edilmeden davalının tek imza ile şirketi temsile devam etmesi nedeniyle … Hastanesi ( … Ltd. Şti.) satın alınarak hastanenin adının … Hastanesi olarak değiştirildiğini ve hastanenin davalılar tarafından satın alındığını, başvurulan kredi sonrası hastanenin davalılarca satın alındığını, satın almada kullanılan kredinin şirket hesaplarından ödenip ödenmediğinin ticari defterlerin incelenmesi ile ortaya çıkacağını, sonuç olarak müvekkillerinin hastane alınmasına ilişkin kredi kullanmak için şirket ortağı olduklarını, davalıların kendi yararlarına kazanç elde etmek için ticari ilişki kurduklarını, müvekkillerinin güvenlerini zedeleyerek zararına sebep olduklarını ileri sürerek, yönetim kurulu üyesi olan davalıların şirkete verdikleri zararın tespiti ile davalılardan tahsili ile dava dışı …Tic.AŞ’ye verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, savunmasında özetle; Davacılar tarafından suç duyurusu üzerine kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, davacıların bir yakını aracılığıyla kendisiyle tanıştığını ve Soma ilçesinde özel hastane almak istediklerini belirterek ticari bilgisinden faydalanmak istediklerini, davacılar tarafından alınacak hastanenin gerçek değeri hakkında bilgi verdiğini, davacılar ısrarı ile ortağı olduğu şirketteki paylarının % 25’er kısmını davalılara devir ettiğini ve davalıların şirket ortağı olduklarını, davalıların isteği ile hastane alınması için araştırmalar yaptığını, bu sırada davalılara borç verdiğini, borcun ödenmemesi üzerine takip başlattığını, şirket adına hastane satın alınmadığını, böyle bir işlem için şirketin tüm ortaklarının kredi sözleşmesini imzalaması gerektiğini, şirket merkezinin nakli kararının davacılarla birlikte oy birliğiyle alındığını, merkez değişikliği nedeniyle şubelerin kapatıldığını, planlanan hastanenin alınmaması nedeniyle şirketin gayri faal olduğunu, şirketin tasfiye sürecini beklediğini, buna rağmen tasfiye halindeki ve mal varlığı bulunmayan şirketin zarara uğratıldığı iddiasının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalı vekili davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Mahkememizce şirketin sicil dosyası getirtilmiş, şirketin vergi kayıtları, BA – BS formları getirtilmiş; davacı tanıkları dinlenmiş, uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmış, tüm deliller değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Dava dışı olup zarar gördüğü iddia edilen şirket ticaret sicilinde mevcut ve terkin edilmemiş ise de; dosyaya yansıyan vergi kayıtlarından ve BA – BS kayıtlarından ticareti terk ettiği, 28/02/2014 tarihinde mükellefiyetten vergi dairesince re’sen silindiği, 2014 yılında mal alım satımının bulunmadığı, 2014 yılında kurumlar vergisi de vermediği; her ne kadar davacı taraf İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/694 Esas sayılı dosyasını göstererek şirketin faal olduğunu ileriye sürmüşse de, bu dosyaya ibraz edilen kayyım raporlarında da şirketin faal olarak ticarete devam ettiğine dair bir delilin bulunmadığı; tam tersine dinlenen tanık beyanlarında da şirketin eski ve kayıtlı adresinde bulunmadığı, bu hususun vergi dairesi tarafından da tespit edildiği; Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/976 Esas sayılı dosyasının genel kurul toplantısının iptaline ilişkin olmadığı, 2014 yılında toplanan bir genel kurulun bulunmadığı, sadece 09/09/2014 tarihli yönetim kurulu kararının iptalinin talep edildiği; davacıların şirkete ortak kayıtlarının 25/04/2014 tarihinde gerçekleştiği, bu tarihte üyeliğe hak kazandıkları, üyelik paylarını ise 28/03/2014 tarihinde aldıkları; sadece üyelik devir sözleşmelerinin tarihsiz olduğu ancak üyelik hakkını vergiden resen terk edildikten sonra kazandıkları; dolayısıyla davacıların fiilen faaliyeti sona ermiş bir şirketten hisse devir aldıkları; bu nedenle pay devir aldıktan sonra faaliyetsiz olan bir şirketin yönetici davalı … tarafından zarara uğratıldığı iddiasının fiili duruma uygun düşmediği; olsa olsa bu tip bir şirket hissesini satan kişinin davacıyı zarara uğratmış olacağı ve buna yönelik dava açabilecekleri; eldeki TTK’nun 555/1 madde gereğince şirket zararının giderilmesine yönelik açılan davanın bu sebeple yersiz olduğu; koşullarının gerçekleşmediği; davacıların hisseyi devir aldıkları tarihte şirketin fiilen faaliyette olmadığı tespit edilmiş; bilirkişi heyetinin bu yöndeki raporunun yerinde olduğu mahkememizce belirlenmiş; Davacılar her ne kadar yemin delilini kullanmak istemişlerse de yapılan bu tespite göre yeminde bir fayda bulunmadığı, davacıların ancak faaliyetsiz bir şirketin hissesini devreden ortaklara karşı gördükleri zararın tazmini yönünde dava açabilecekleri kabul edilerek aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkillerin ortağı oldukları dava dışı … A.Ş.’nin, davalıların kusurlu davranışları, belge ve beyanlarda kanuna aykırı davranmaları, sermaye hakkında yanlış beyanda bulunarak, devralınacak işletme niteliğini mevcut durumundan farklı göstererek şirkete zarar verdiklerini ve TTK’nın 555. maddesi uyarınca şirkete zarar verilen zararların tahsilinin talep edildiğini, davalıların ticari defter ve kayıtları sunmayarak davanın seyrini değiştirmeye çalıştıklarını, BA-BS formlarının tek başına yeterli olmadığını, ticari defterlerin incelenerek sonuca varılması gerektiğini, davalı … kötü niyetli olarak ticari defterleri ibraz etmediğini, defterlerini haksız şekilde ibrazdan kaçınan kişinin bulun sonucuna katlanması gerektiğini, aksi halde davacının iddiasının kanıtlanmış sayılması gerektiğini, tamamlayıcı yeminin eda edilmemesinin hatalı olduğunu, 2013 yılı envanter listesinde şirketin 800.00,00 TL değeri olduğunun belirlenmesine rağmen sonraki yılda mal alım satımı görülmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, şirketin 2014 yılı Şubat ayında re’sen terkin edildiğinin belirtilmesine karşın, müvekkillerinin pay devri ile ortak olduklarını, bilirkişi incelemesi sırasında düzenlenen tutanakla şirketin çalıştığının belirlendiğini, buna rağmen sonradan usulsüz şekilde şubelerin kapatılmasının ve şirketin belgeleri ile mal varlığının gizlenmesinin kusurlu davranış olduğunu, usulsüz işlemlerle şirketin ve ortaklarının zararına neden olunduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket ortaklarınca açılan ve şirket yönetim kurulu üyelerinin şirket ve ortaklarına verdiği zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 553. maddesine göre, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak kusurlu fiil ve işlemleri sonucunda şirketin doğrudan uğradığı zarar sebebiyle, hem şirkete hem de pay sahiplerine karşı zarardan sorumludurlar. Bu madde de sayılan kişiler dışında bir başka kişi tarafından şirketin doğrudan zarara uğratılması halinde ise, bu kişilere karşı yalnızca şirketin kendisi haksız fiil veya sözleşme ilişkisi çerçevesinde dava açabilecektir. Bu durum taraf sıfatı ile ilgilidir. Bir hakkı dava etme yetkisi kural olarak hak sahibine aittir. Bu durumda, şirket ortağının yönetim yetkisine sahip ortak tarafından şirkete verildiği ileri sürülen zararlar nedeniyle, şirkete ödenmek üzere dava açmasında, aktif dava ehliyetinin bulunduğu kabul edilmelidir. Yönetim kurulu üyeleri görevlerini ifa ederken ve verilen yetkileri kullanırken, tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket etmeli ve şirket menfaatlerini gözetmelilerdir. Yönetim kurulu üyelerinin özen ve dikkat yükümlülüğünün kapsamı, şirket ana sözleşmesi, kanun, iç yönerge ve yönetim kurulu tarafından verilen tüm yetki ve görevlerin kapsamına göre belirlenir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu kusur sorumluluğu olup, yönetim kurulu üyesi üzerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini kanıtlayarak her zaman sorumluluktan kurtulabilir. Ayrıca yönetim kurulu üyesinin özen yükümlülüğü, kurulda kendisine tanınan yetki ile sınırlıdır. Davacıların adi şekilde düzenlenen anonim şirket hisse devir sözleşmesi ile 75.000 ‘er TL karşılığında davalı …’den … AŞ’nin 250’şer yapını devir alarak şirkete 1/4’er oranında ortak oldukları ve devir bedelinin devir eden …’e 28.03.2014 tarihli banka havalesiyle ödendiği sabittir. Pay devrinin şirkete bildirildiği ve şirket ortaklar defterine kayıt yapılarak davacıların şirket ortağı oldukları belirlenmiştir. Davacılarla birlikte 25.04.2014 tarihinde davalı …’de aynı tarihte 1/4 pay satın alarak şirket ortağı olmuştur. Bornova … Noterliğinin 25.04.2014 tarih ve … yevmiye numaralı işleminden … Hiz. Tic. AŞ’nin merkezinin Soma ilçesi olduğu ve dört ortağında şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu anlaşılmıştır. Aynı noterliğin 12510 yevmiye nolu işlemiyle davacılar ve davalıların şirkete 1/4 ‘er oranında paydaş oldukları anlaşılmıştır. Şirketin 25.04.2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında tüm ortakların yönetim kurulu üyesi seçildiği ve şirket merkezinin Ümraniye ilçesinden Soma ilçesine nakline karar verildiği anlaşılmıştır. 25.04.2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin ikisinin şirket unvanı altında atacakları çift imzayla şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu belirlenmiştir. 20.11.2014 tarihli ticaret sicil gazetesinde şirketin Zeytinburnu ve Ümraniye şubelerinin kapatıldığı ve bu kararın sadece yöneticilerden … tarafından alındığı anlaşılmıştır. Şirket ana sözleşmesinin tadil metnine göre şirketin Soma ilçesinde faaliyet gösterdiği ve unvanına “sağlık ” ibaresinin eklendiği Bornova … Noterliğinin 25.04.2014 tarih ve … yevmiye numaralı işleminden anlaşılmıştır. Davalı ortak … tarafından şirket şubelerinin kapatılmasına ilişkin yönetim kurulu kararına karşı iptal davası açılmış ve kararın iptal edildiği anlaşılmıştır. Dava dışı … AŞ ile … AŞ arasında hastane ruhsat devir sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşme … AŞ. Kaşesi ile imzalanmıştır. Sözleşmenin tarafının, tarafların ortağı olduğu …. Tic. AŞ olmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince davacılar tarafından açılan tazminat davasındaki tazminatın yönetim kurulu üyelerinden tahsili ile şirkete verilmesinin talep edildiği belirlenerek tarafların ortağı olduğu şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş olup, 25.01.2018 tarihli oturumda inceleme ara kararı oluşturulmuştur. Dava dışı şirkete gönderilen inceleme ara kararının tebliğ edilemediği ve bilirkişilerce ibraz edilen belgeler üzerinde inceleme yapılarak rapor düzenlendiği anlaşılmıştır. 28.01.2018 tarihli kök raporda hisselerin 2014 yılında devir alındığı ancak bu tarihte şirketin gayri faal olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir. Ek raporda incelenen vergi kayıtlarında da şirketin gayri faal olduğu belirlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta davacılar hastane devir almak için kredi kullanılmak amacıyla şirket ortağı olduklarını, ancak davalıların eylemleri nedeniyle yanıltıldıklarını ve şirket ile davacıların zarara uğratıldığını, ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuşlardır. Yargılama sırasında somut olarak şirket ortaklığının devri sırasında, devir eden davalı … tarafından belirli bir taahhütte bulunulduğu kanıtlanmamıştır. Pay devri sırasında kredi alınması veya şirket adına hastane alınacağına ilişkin davalıların açık bir taahhüdü bulunduğu kanıtlanmamıştır. Davacılar ile davalıların şirketin eşit paylı ortağı oldukları tüm ortakların yönetici sıfatına haizdir. Eldeki davada tarafların ortağı olduğu şirketin ticari defter ve belgelerini incelenmesine karar verildiği, şirket yöneticisi olan davacıların da ticari defterlerden sorumlu olduğu, davalıların ibraz edilmeyen defterlerden tek başına sorumluluklarının bulunmadığı, esasen iki yönetim kurulu üyesinin birlikte hareketle şirketi temsile yetkili olduğu, şirketin adres değişikliğinin tüm ortakların katıldığı genel kurulda kararlaştırıldığı, pay devri sırasında faal olmadığı anlaşılan dava dışı şirketin, davalıların kusurlu eylemleri ile zarara uğratıldığına ilişkin somut bir kanıtın sunulmadığı, yemin delili ile kanıtlanabilecek bir hususun da bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalılar yönetici olup, iki kişinin katılımı ile şirket adına iş ve işlemler yapılabilecektir. Bu nedenle iki davacı birlikte hareket ederek şirketi temsil edebilir ve şirket adına yapılması gereken iş ve işlemleri yapabilir. Davalı …’in de davacılarla birlikte diğer davalıdan pay satın alarak şirketin ortağı olduğunu, pay bedelinin devir eden davalıya ödenmesi gerektiğinden, bu bedelin ödenmemesinin şirket zararı olarak değerlendirilemeyeceğini, esasen bu bedelin ancak devir eden paydaş tarafından talep edilebileceği anlaşılmıştır. Bu durumda, somut olarak şirketin davalıların eylemleri ile zarara uğratıldığı, aynı yetkilere sahip olan davacı yönetici ortaklarla kanıtlanmaması nedeniyle davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacılardan tahsiline,3-Davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.