Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2644 E. 2022/1347 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2644
KARAR NO: 2022/1347
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/09/2019
NUMARASI: 2017/426 E. – 2019/848 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2002 yılında kurulmuş olup, tescilli “…” markası ile ticari faaliyet gösterdiğini, kapı kolu, menteşe piyasasında yıllardır tanınan tercih edilen müvekkili şirketin, ürünlerin satışını ve pazarlamasını Türkiye ve yurt dışında gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin kapı kolu ve diğer ürünlerde kutu olarak ambalaj kullandığını, ürünlerin satışını da ambalaj ve kutu içinde gerçekleştirdiğini, bu kutular ve ambalajların tüm piyasada tanındığını, davalı şirketin iç piyasaya ve dış piyasaya yaptığı satışlarda müvekkili ürünü ile aynı renk, ebat ve yazım karekterlerine sahip ambalaj kutu içinde kapı kolu ürünü satışı gerçekleştirdiğini, ambalajın müvekkili tarafından, davalıya ait iş yerlerinde ve satış yaptığı mağazalarda tespit edildiğini, davalı şirkete ihtarname gönderildiğini, davalı şirketin ihtarnameyi aldıktan sonra bir daha iş bu kutuları kullanmayacağını beyan etmesine rağmen davalının iş bu kutuları kullanmaya devam ettiğinin Mayıs 2014 tarihinde tespit edildiğini, kutuların büyüklüklerinin birebir aynı olduğunu, renklerinin aynı olduğunu, kutunun üstündeki tüm bilgilerin aynı olduğunu, ön ve yan yüzeylerinin aynı olduğunu, bu benzerliklerin, markalar farklı olsa dahi marka mevzuatı yönünden ayırt ediciliği ortadan kaldıracak şekilde benzer kabul edildiğini, markanın ihlaline yol açtığını ve müvekkilinin zarar görmesine neden olduğunu, TTK’nın 54,TTK 55(1) a-4-5-8, TTK 55(1)c-3 maddelerinde açıkça bu durumların belirlendiğini, davalının bu eylemlerinin ve fiillerinin tespit dosyasında düzenlenen rapordan da anlaşılacağı üzere haksız rekabete neden olduğunu, tespitten anlaşılacağı üzere iş bu ürünlerin davalı tarafından dava dışı … (…)’ya fason olarak yaptırıldığını, davalının ihracat yaptığını, ihracat yaptığı şirketlerde de iş bu kutuları kullandığını, davalının bu eylemleri nedeniyle özellikle müvekkili şirketin yurt dışındaki satışlarının olumsuz etkilendiğini, yurt dışı satışlarının düştüğünü iddia ederek, davalının haksız rekabette bulunduğunun tespit edilmiş olması nedeniyle 30.000,00 TL maddi tazminatın, 10.000,00 TL manevi tazminatın, tespit tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının haksız rekabetinin menine, haksız rekabete yol açan ürünlerin imhasına, müvekkili lehine olan mahkeme hükmünün yurt genelinde yayınlanan gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirketin menteşe ve kapı elemanları sektöründe en eski geçmişe sahip kendi tasarımları ve ürünleri olan, buna bağlı portföyü bulunan ve piyasada kalitesini ispat etmiş köklü bir firma olduğunu, 1972 yılından beri menteşe, kapı kolu ve kapı aksesuarları üretiminde bulunduğunu, sektörün lider firması olduğunu, davacının kendisinin iddia etmiş olduğu gibi kendisinden sonra kurulmuş ve daha az bilinirliği olan bir firmanın tasarım ve ürünleriyle iltibas yaratma ihtiyacı duymadığını, zaten davanın üretilen ürünlerin tasarımından değil, üçüncü bir firma tarafından her iki firmaya üretilen kutuların karışıklık yarattığı iddiasından kaynaklandığını, bu durumun müsebbihinin üretici firmanın kullandığı kalıp tasarım olabileceği gibi davacı firmanın kendisin de olabileceğini, davacının kullanmakta olduğu kutuların tescilli olmadığını, kutuların tamamının her iki şirket adına tescil edilmiş olmadığını, kimin lehine korunacağının tasarımın ilk kimin tarafından kullanıldığı, üretici firmanın kimin kullanması gibi hazırladığı gibi değişkenliklerle belirleneceğini, davanın ilk olarak davacı tarafından açılmış olmasının bu ürünün davacının tasarımı olduğunu ve onun lehine korunacağı anlamına gelmeyeceğini, her iki firmanın kullandığı kutuların “… – …” tarafından tasarlandığını ve üretildiğini, müvekkili şirket tarafından kasten hazırlatılmış iddiasının gerçek olmadığını, ne müvekkili ne de davacı şirketin …’ya tasarım hususunda bir ön tasarım veya talimat göndermediğini, müvekkili şirketin …’nın kapı kolları için hazırlamış olduğu kutunun beğenilip belirli bir süre kullanıldığını, davacı şirketin yurt dışına gönderdiği kutuların müvekkili tarafından tespiti veya takip edilmesinin mümkün olmadığını, tespit sonucu elde edilen ve dava konusu olmayan diğer firmalara ait tüm kutuların ebatlarının aynı olduğunu, sektörde yaygın hale gelen kutu ebatının davacı tarafından tescilli, özgün ve kendilerine ait bir tasarım gibi gösterilmesinin davanın kötü amaçla ikame edildiğini gösterdiğini, müvekkili şirketin adının ve tescilli logosunun başka bir firma ile karışıklığa neden olmayacak derecede açık yazıldığını, şirket adı ve logo aktında yazılı “kapı kolu / DoorHandles” ibaresinin kutu içerisinde arz edilen ürünün cinsini gösterdiğini, buna rağmen müvekkili şirketin davacı ile sorun yaşamamak adına aynı kutuların üretimini durdurduğunu, davacının tespit etmiş olduğu kutuların üreticinin ve müvekkilinin elinde bulundurduğu eskiden kalma numuneler olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/654 ESAS, 2015/464 karar ve 29.06.2015 tarihli kararı ile taraflar arasındaki uyuşmazlığın 556 sayılı KHK hükümlerine göre çözülmesi gerektiği, 556 sayılı KHK’dan kaynaklanan uyuşmazlıklara bakmakla görevli olan mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Karar, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/24 Esas, 2016/105 Karar ve 26.05.2016 tarihli kararı ile uyuşmazlığın tescilsiz tasarıma dayalı haksız rekabet fiilini oluşturduğu, taleplerin 6102 sayılı TTK kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Yargıtay 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.Yargıtay 20. HD’nin 2017/5552 Esas, 2017/3028 Karar sayılı ve 10.04.2017 tarihli kararı ile 6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümlerine İlişkin uyuşmazlığın genel hükümlere göre ticaret mahkemelerinde görülerek sonuçlandırılması gerektiği belirtilerek, HMK’nın 21 ve 22.maddeleri gereğince İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir. İstinafa konu karar, görevli mahkemece verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava konusu kutu tasarımının tescilli olmadığı tarafların kabulündedir. Ayrıca Türkiye Patent Enstitüsüne yazılan müzekkereye verilen cevapta da davacı tarafın kutu tasarımlarına ilişkin tescilli olmadığı tespit edilmiştir. Dosya kapsamındaki bilirkişi raporları, delil tespiti dosyası ve tarafların kullandığı kutuların fotoğraflarının incelenmesinde; kutuların üzerinde yazan marka ve logoların farklı olduğu ancak ambalajlarda kullanılan renk, ebat, kompozisyon ile ambalajın dış yüzeyindeki resim ve yazıların aynı olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle ürünlerin ambalaj benzerliği sebebiyle iltibas yaratabileceği kanaatine varılmıştır. Ancak bir ürünün ambalajının bir başka ürünün ambalajı ile aynı veya benzer olması haksız rekabetin varlığı için tek başına yeterli değildir. Haksız rekabetin mevcut olduğunu ileri süren tarafın, bu ambalajı ilk kendisinin yarattığını ve haklı bir öncelik hakkına dayanarak kullandığını ispat etmesi gerekir. Dolayısıyla haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için kişinin öncelik hakkına sahip olduğunu bir tescil belgesine veya başkaca bir somut delille dayandırması gerekir. Somut olayda, davacı tarafın kutuların kullanılmasında hukuken korunabilir bir öncelik hakkına sahip olduğu somut deliller ile ispatlanamamıştır. Taraflarca kullanılan kutuların tarafların hangisi tarafından ilk olarak kullanılmaya başlandığı, hangisinin hukuken korunabilir bir öncelik hakkına sahip olduğu tespit edilememiştir. Bu nedenlerle haksız rekabetin oluşmadığı kanaatine varılmıştır. ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve dava konusu kutuların ilk olarak müvekkili şirket tarafından kullanılmaya başlandığını, dava dilekçesinde belirtildiği üzere 2008 yılından itibaren kapı kolları üretiminde bulunulduğunu, ürettiği kapı kollarını tescil ettiren müvekkilinin patent sahibi olduğunu, kapı kolu üretimine geçtiği tarihten itibaren dava konusu edilen kutularla satış ve ihracat işlemi gerçekleştirdiğini, dava konusu kutuların ilk müvekkili talebi üzerine tasarlandığını, bu zamana kadar aynı kutuları kullandığını, müvekkili yetkilisinin 2013 yılına kadar söz konusu kutuyu münhasıran kullandığını farz ederken iş ilişkisi nedeniyle ziyaretine gittiği Torno işletmecisi olan tanık …’nın işyerinde kullandığı kutuların aynısını gördüğünü, davalıya ait olan kutuların birebir kendi kutularına benzediğini fark etmesi üzerine durumu …’ya sorduğunu, bunun üzerine …’nın davalı adına fason üretim yaptığını, söz konusu kutuları da davalının üretilen kapı kollarını koyması için verdiğini beyan ettiğini, duruşmada tanık olarak dinlenmesini talep ettikleri …‘nın mahkeme tarafından 13.04.2015 tarihli celsede dinlenmesine karar verildiğini, ancak akabinde çağrılmadığını ve dinlenmediğini, tanığın dinlenmeden karar verilmesinin yerinde olmadığını, müvekkili şirketi aynı tarihlerde Irak’tan bir müşterisinin aradığını, piyasada kendilerine satılandan daha ucuza kapı kolu satıldığını, kutuların ise müvekkiline ait olduğunu belirttiğini, kutuların resmi istenilince aslında davalıya ait kapı kollarını Irak’a ihraç edip iltibas yaratmak suretiyle kendilerine ait malları sanki müvekkili şirkete aitmiş gibi intiba oluşturduklarını, davalı tarafça fason olarak üretildiği söylenen kapı kollarının aynı kalitede olmadığı için müvekkilinin asıl müşterileri dışında alıcıların da yanıltıldığını, müvekkilinin müşterilerini kaybetme riski yaşadığını, davalı tarafın kötü niyetli olarak uyuşmazlık konusu kutuları kullanmaya devam ettiğini, müvekkili şirketin kutuların daha önceden kullanıldığının davalı tarafça bilememe ihtimaline binaen davalıya 13.05.2013 tarihinde ihtarname gönderildiğini, davalının ihtarnameye rağmen kullandığı bilgisini alınca bu kez tespit yaptırıldığını, kutuların davalı tarafça kullanıldığının ispatlandığını, ayrıca müvekkili şirketin kutuları çeşitli matbaalara bastırdığına dair faturalarında dosyaya ibraz edildiğini, faturada kutuların özelikleri bildirilmemiş ise de bu iş için bastırıldığını bilindiğini, ilk kullanan olduklarının gerek tanık, gerek ihtar, gerekse yargılama ile ispat etmelerine rağmen mahkemenin davayı reddettiğini, haksız rekabet olduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, ek raporda tescil kaydı olmadığının belirtilmesine rağmen dayanaklarının TTK ‘nın haksız rekabet hükümleri olduğunu, kök rapora itirazlarının maddi zararın yanlış hesaplanması noktasında olduğunu, çekişmenin müvekkilinin ilk kullanıcı olup olmadığı noktasında olduğunu, çekişme konusunun ispatlanmış olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 56.maddesi uyarınca haksız rekabet nedeniyle uğranılan maddi ve manevi tazminatın tahsili ile haksız rekabetin meni, haksız rekabete yol açan ürünlerin imhası ve mahkeme hükmünün ilanı taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, her iki şirketin benzer ambalaj kutusu kullandıkları, kutuların her iki şirket adına tescilli olmadığı konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, dava konusu kutuların hangi tarafça daha önceden kullanılmaya başlandığı, dava konusu kutuların kullanımına dair haksız rekabet iddialarının subuta erip ermediği, davacı tanığının dinlenmemiş olmasının ve davanın reddine dair mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından, davalı şirkete, Bursa … Noterliğinde 13.05.2013 tarihli ihtarnamenin keşide edildiği, ihtarnamede, şirkete ait kapı kolu ürünlerinin ambalajı ile renk, ebad, yazım karekteri itibarıyla davalı şirket ambalajları ile karıştırma imkanı yarattığı belirtilerek, haksız rekabete yol açan ambalajın, etiketlerin, kullanımının son verilmesi, muhatabın işyerinde deposunda ve ambalaj üreticisi firmada bulunan kapı kolu ürünlerinde kullanılan ambalaj ile iltibas yaratan ambalajların, poşet, etiket ve bunların yapımında kullanılan materyalın yurt içinde ve dışında ve özellikle Irak’ta satışının durdurulması ve zarar miktarı olan 10.000,00 TL’nin hesaba aktarılmasının talep edildiği, İstanbul 27. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/190 D.İş sayılı dosyada davacı vekili tarafından davalı şirket hakkında 02.05.2014 tarihinde tespit talebinde bulunulduğu, tespit dosyasında, davalı İle birlikte dava dışı, davacı tarafın tanık olarak dinlenilmesini talep ettiği … (…)’ya da yer verildiği, 23.05.2014 tarihli tespit bilirkişi raporunda, eklerde de gösterildiği üzere, …’ninde onun taşeronu olan …’nında …’nun kullandığı kutunun çok benzerini sadece şirket adını değiştirmek kaydıyla kullandığının görüldüğü, … yazılı ve … yazılı kapı kolu kutularının ölçü, şekil, renk ve dizayn olarak, yazının yüzeye konuşlandığı yer, desen ve gölgeleme olarak çok benzerlik içerdiği, bir tek firma adı ve bu adların yazı karekterinin farklı olduğu, bu durumun, nihai tüketicinin içindeki ürünün kalitesi ne olursa olsun, aynı marka ürün imajı oluşturabileceği, … yerine diğer marka yani …’nin bu imajdan yararlanarak daha çok satabileceği, bunun da …’nun satış kaybına neden olabileceği, …’nin daha çok ve iyi imajla tanındığı bir yerde de müşteri algısı nedeniyle …’nun bu imajdan yararlanabileceği, sonuç olarak … firmasının kapı kolu pazarında çok tanınmış ve müşterisi içinde kendi tasarladığı ve ilk olarak da kendisinin kullandığını kabul ettikleri kutusuyla olumlu ve kaliteli bir imajı hatırlatıyorsa bu kutunun benzerini kullanan bir firmanın bu olumlu imajından yararlanarak satış gelirini elde edebileceği, söz konusu kutunun başka bir işletmece kullanımın haksız rekabet doğurabileceğinin belirtildiği, aleyhine tespit istenen dava dışı …’nın 06.05.2014 tarihli tespit tutanağına geçen beyanında, kutuların hepsinin aynı olduğunu, kiminin dar, kiminin geniş olduğunu, Türkiye’nin her yerinde aynı olduğunu belirttiği, tespit raporunun adres yetersiz olduğu gerekçesi ile bila iade edildiği, davacı şirket tarafından daha sonra İş bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili, 13.04.2015 tarihli yazılı beyanında, müvekkilinin kutu tasarımına ilişkin patentinin bulunmadığını, buna ilişkin patent ve tescil başvurusunda bulunmadığını beyan etmiştir. Taraflara ait deliller dosyaya ibraz ve celb edildikten sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 31.05.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacının 03.07.2014 tarihli dava dilekçesi ile kapı kolu ve menteşesi alanında yıllardır bilinen tercih edilen bir marka olduğunu, ürettiği ürünlerin satışında kullandığı kutuların ve paketlerin, büyüklükleri, renkleri, altındaki ve yanlarındaki bilgiler itibariyle aynılarının aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirket tarafından da kullanılarak haksız rekabet edildiğini, bu surette kazanç kaybına uğradığını iddia ile haksız rekabetin meni ile uğranılan zararın tahsiline karar verilmesini talep ettiği, dosya kapsamından Türk Patent Enstitüsünden yapılan araştırmada, davacı şirketin dava konusu paketlerle, kutularla ilgili bir endüstriyel tasarım veya faydalı model vs bir tescilinin bulunmadığı, sadece mobilya kulpu ile ilgili bir tescilinin bulunduğunun görüldüğü, davacının işbu davadan önce delil tespiti mahiyetindeki başvurusu üzerine, yerinde keşif incelemesi ile hazırlanan 23.05.2014 tarihli bilirkişi raporunda,; davacının ve davalının kullandığı kutuların ebatlarının aynı olduğu, bunun içine konulan ürünlerin ebatlarının işin niteliği gereği aynı olmasından kaynaklı olabileceği, ancak şekil, renk,; dizayn; yazının yüzeye konumlanması, desen ve gölgeleme olarak çok benzerlik taşıdığı, salt firma adı ile bunun yazı karakterinde farklılık söz konusu olduğu, bu durumun nihai tüketiciler bakımından her ikisinin de aynı marka, aynı ürün zannı yaratacağı, satıci da davalı firmanın ürünü için daha düşük bedel söylediği durumda bunun davalı lehine haksız rekabet oluşturacağı, davacı firmanın CE belgesine sahip, uluslararası çalışan bir kurum olduğu, Türk Patent Enstitüsünün sitesinden kontrol edildiğinde (davacı) markasına duyduğu güven ve verdiği önem açısından … adını marka olarak tescil ettirdiği, … kutularının ilk önce … tarafından kullanılarak yıllarla beraber müşteride kalite ve güven imajı oluşturduğu varsayıldığında bu imajdan yararlanmak amacıyla söz konusu kutunun başka bir işletmece kullanımı, haksız rekabeti doğurabileceği görüşü bildirileceği, dava konusu hukuki çekişmede ölçütünü, davalı tarafından kullanılan kutuların ayırt edici unsurları taşıyıp taşımadığı olacağı, burada orta düzeyde bir kişinin aldanmasına neden olacak bir benzerliğin bulunmasının haksız rekabet açısından yeterli görüleceği, bu çerçevede davalı tarafından kullanılan kutuların, davacı tarafından kullanılan ayırt edici unsuru olduğundan söz etmenin güç olduğu, içeriğine konulan kapı kolu vs ürünlerin kullanım amacı itibariyle standart olduğu, bunların satışi için konulacağı kutuların ebatlarında bir benzerliğin kaçınılmaz olduğu, bu konuda bir zorunluluk bulunduğu, ancak bilgilerin kutu üzerine yerleşimi, kullanılan renk ve diğer yönler bakımından bir zorunluluktan söz edilemeyeceği, bu nedenle davacının markası ile özdeşleşen renk vs yönleriyle kutuların dizaynında bir ayırt ediciliğin gözetilmesi gerekeceğini, bu noktada salt firma isminin, markanın farklı olmasının, orta düzeyde bir kişinin aldanmasına neden olacak bir benzerliğin olmadığını söylemek için yeterli olmadığı, bu nedenlerle davalı tarafından kullanılan kutuların orta düzeyde bir kişinin aldanmasına neden olacak bir benzerlik taşıdığı ve bu nedenle davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğu, sonuç olarak dosya ; ticari kayıtlar ve teknik incelemeler neticesinde ; davalı tarafından kullanılan kutuların orta düzeyde bir kişinin aldanmasına neden olacak bir benzerlik taşıdığı ve bu nedenle davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğu görüşüne ulaşılmış olduğu; davacının satışları ile ilgili kayıtlar kapsamında tespit edilen ve davalının satışları ile ilgili kayıtlar ve faturalar kapsamında tespit edilen yukarıda arz edilen hususlar neticesinde davacının satışlarında tutar olarak ve adet olarak düşüş kaydedilmediği, davalının haksız rekabete konu edilebilecek kazancının ise dava tarihine kadar 1.687,39 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; müvekkili tarafından kutunun 2008 yılından beri kullanıldığını, davalının kullanım tarihinin ise 2013 tarihinden daha eski bir tarihe dayandığını, bilirkişilerin bu durumu gözden kaçırdığını, yapılan hesaplama sonucu bulunan zararın kabul edilebilir gerçekçi olmadığını belirterek yeniden hesaplamanın yapılmasını talep etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; her iki firmanın da patent veya faydalı model olarak tescil ettirmediği kutuların neden davacı lehine korunduğunun anlaşılamadığını, daha önce belirtmiş oldukları üzere kutuları üreten firmanın aynı resimleri şekilleri yazı fontunu kullanmasından dolayı kendilerinin iradesi dışında yaşanan bir benzerlik söz konusu olduğunu, bu durumdan davacı kadar müvekkili şirketin de zarar ettiğini, bilirkişilerin kutunun ölçüleri, şekli ve üzerindeki resim ve ibarelerin davacı korunmasında olduğu ön kabulüyle hareket ettiklerini, bunun kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin üretici … tarafından hazırlanan tasarımı beğendiğini, davacı tarafından kullanıldığını bilmediğini ve kendisine sunulan ürünü kabul ettiğini, müvekkilinin tescili olmayan bir ürünü başkası tarafından kullanıldığını bilmesinin imkansız olduğunu, sadece satış miktarlarına bakarak yaşanan artışın benzer kutulardan kaynaklandığını söylemenin abesle iştigal olduğunu, haksız rekabet olmadığını göstermek için müvekkili firmanın zarar etmesini beklemenin haksızlık olduğunu, davanın davacı tarafından daha önce açılmasının tasarımının kendilerinin olduğu ve korunan bir tasarım olduğunu göstermeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 28.03.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda, dosya incelendiğinde davaya konu ambalaj tasarımı ile ilgili TPE nezdinde herhangi bir tescile rastlanmadığı, kök raporda belirtildiği gibi ambalajların birbirleri ile benzer görüldüğü, ancak tescile sahip olmayan tasarımların tescilden kaynaklı korunan haklara sahip olmamasından dolayı davalı ve davacı yanın davaya konu ambalaj ile ilgili TPE kaynaklı herhangi bir tescil hakkına sahip olmadığı ve korunmadığı, davaya konu ambalaj ile ilgili iki yan içinde herhangi bir tasarım hakkına tecavüz ve tasarımın hükümsüzlüğü görüşüne varılamadığı belirtilmiştir. Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden dava konusu ambalaj kutularının hangi tarafça ilk olarak kullanılmaya başlandığı hususunun davacı tarafça ispatlanamadığı, somut bir delile dayandırılmadığı, belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, dava dilekçesinde tanık beyanlarını da delilleri arasında göstererek, tanıklarının ayrıca bildirileceği belirtilmiştir. Dosya kapsamından, davacı tarafça dosyaya ibraz edilmiş tanık listesi mevcut değildir. Bunun aksi iddia edilmemektedir. Davacı vekili, 13.04.2015 tarihli ön inceleme duruşma zaptına geçen beyanında, tespit dosyasında işyerinde keşif yapılan davalının taşeron şahıs şirketi … sahibi …’nın tanık olarak dinlenilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, aynı duruşma zaptına geçen beyanında davacının dinlenmesini talep ettiği tanığın dinlenmesine bir diyeceklerinin olmadığını beyan etmiştir. Mahkeme tarafından “1” nolu ara karar ile davacı tanığı … sahibi …’nın tanık olarak dinlenmesine, davetiye tebliğine karar verilmiştir. Duruşma zaptı üzerine el yazılı olarak 13.04.2015 tarihinde, adres bilgileri olmadığından 1 nolu ara kararın yerine getirilmediğine dair not düşülmüştür. Bir sonraki celsede davacı vekili tarafından tanıklarına davetiye çıkarılıp dinlenilmesi talep edilmiş ne var ki aynı duruşmada görevsizlik kararı verilmiştir. Hüküm tarihine kadar bu konuda herhangi bir talebe rastlanılmamıştır. HMK’nın 240. maddede tanık gösterme şekli düzenlenmiştir. Maddenin 2. fıkrasında, tanık gösteren tarafın, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı İle tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunacağı, 3. fıkrasında ise tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa tarafa adres göstermesi için işin niteliğine uygun kesin süre verileceği, bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçmiş sayılacağı belirtilmiştir. Somut davada, davacı tarafça dinletmek istenen tanığın adresini ve yasa kapsamında diğer bilgileri içerir bir dilekçe ile mahkemeye başvurmamıştır. Özellikle görevsizlik kararı üzerine bu talebini usulüne uygun yenilediğine dair bir delil dosyada bulunmadığından davacı vekilinin tanıkları dinlenmeden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna dair istinaf nedenleri yerinde kabul edilmemiştir. Haksız rekabet TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup 54/2. maddede rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırı olarak nitelendirilmiştir. TTK’nın 55. maddesinde, “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” kenar başlığı altında, altı ana başlık sayılmıştır. Bu ana başlığın ilk kategorisinde “Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar” gelir (TTK md. 55/1.a-1). TTK’nın 55. maddesinde sayılanlarla sınırlı olmamak üzere başlıca haksız rekabet halleri düzenlenmiştir. Davacının iddiası TTK’nın 55/1.a.4,5,6 maddeleri kapsamında ileri sürülmüştür. Anılan maddelerde, başkalarını veya onların mallarını, işlerin, ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini, yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak, kendisini mallarını iş ürünlerini faaliyetlerini, fiyatlarını gerçeğe aykırı, yanıltıcı rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatları ile karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek filleri haksız rekabet olarak düzenlenmiştir. Haksız rekabetin bulunması halinde açılacak davalar anılan Yasanın 56.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik faaliyetleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse fiilin haksız olup olmadığının tespitini ve haksız rekabetin men’ini talep edebilir. Somut olayda davacı maddi ve manevi tazminat ile birlikte haksız rekabetin tespitine, önlenmesini, ürünlerin imhasını ve kararın ilanını talep etmiştir. Davacı şirket tarafından dava dışı şahıs işletmesi tarafından imal edilen kutuların öncelikle kendileri tarafından kullanıldığını, daha sonrasında ise davalı şirket tarafından aynı ebat boy ve renkteki kutunun kullanılarak haksız rekabete neden olunduğu iddia edilmiş ise de söz konusu kutuların öncelikle davacı şirket tarafından kullanılmış olduğu ve davalının eyleminin haksız rekabete neden olduğu, davacının korunması gereken öncelik hakkının bulunduğu hususları davacı tarafça somut delillerle ispatlanamamış olduğundan, ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair verdiği kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.10.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.