Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2633 E. 2022/1553 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2633
KARAR NO: 2022/1553
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2019
NUMARASI: 2016/443 Esas 2019/298 Karar
DAVA: Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
Taraflar arasındaki kayyım atanması talepli davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketlerde %74 hissedar olduğunu, Türkiyede özel hastanecilik sektörünün tanınmış ve önde gelen ismi olduğunu, 1971 yılında … Hastanesi, Alman hükümeti tarafından kendisine emanet edilen … Hastanesi, Anadolu yakasının en büyük özel hastanesi olan … Hastanesi ve İstanbul’un 2000’li yılların başında en büyük özel hastanesi olan … Hastanesi’ni faaliyete sokarak faaliyeti sürdürdüğünü, yabancı ortaklıkların kurulmakta olduğu 2000’li yılların ikinci yarısında gruba çok sayıda teklif geldiğini, Dünya Bankası kuruluşu … ile uluslararası yatırımcılar …’nin bulunduğu Konsorsiyum’la %26 hisseye karşılık 140.000.000 USD’lik öz sermaye gerçekleştirilmesi hususunda 2011 yılı Nisan ayında anlaşma yapıldığını, ilk 6 ay boyunca 6 kişiden oluşan …yönetim kuruluna davacı müvekkili … ve eşinin de katıldığını, yabancı ortaklar tarafından yönetim kuruluna atanan üyelerin baskı ve dayatmaları ile 2011 yılı sonuna doğru müvekkili ve eşinin yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmak zorunda kaldığını, bu suretle önce yabancı konsorsiyumun eline fiilen geçen hastaneler grubunun bilahare yabancı konsorsiyumun da şirket zararlarındaki büyüme nedeniyle ortaklıktan çekildiğinin taraflarına şifahi olarak beyan edildiğini, hisselerini şu andaki yönetim kurulu başkanı avukat …’e bırakmalarıyla 2012 yılından itibaren bir milli servet değerindeki, Türkiye’nin en önemli ve en büyük özel hastaneler grubuna dahil hastaneler ile bunları işletmek üzere kurulmuş ruhsat sahibi durumundaki davalı şirketlerin bu kişinin insafına terk edildiğini, 2011 yılı Nisan ayında holding şirkete dahil hastanelerin aylık 20.000.000 TL üzerinde bulunan cirosu ile ve yabancı ortaklıktan gelen 140.000.000 USD’nin şirket kasasında bırakılarak müvekkili tarafından yabancı fonun atadığı kişilere teslim edilmek durumunda kalınan hastaneler grubununa takriben 6 ay sonra ödeme güçlüğü ve nakit sıkıntısı içerisine girdiğini, … AŞ başta olmak üzere müvekkilinin kefaletinde kullanılan 50.000.000 USD seviyesindeki kredilerle 2012 yılını çıkartamayacak hale geldiğini, şirketlerin son derece ciddi ve ağır bir kötü yönetim altında olduğunu, Ağustos 2012’den Mart 2013’e kadar hiçbir tedarikçiye ödeme yapılmadığını, 160.000.000 TL seviyesindeki şirket gelirinin akıbetinin belirsiz olduğunu, yönetimin bu gelirlerin nerede kullanıldığı ve ne şekilde sarfedildiği hususunda hesap vermediğini, sonuç olarak tamamıyla yabancı ortağın kontrolüne geçen ve bu ortağın ortaklıktan çekilmesi ile yine bu ortak tarafından yönetime atanan tek bir kişinin inisiyatifine terk edilen şirketlerin yöneticilerinin yönetim hakkının sınırlandırılmasının, davalı şirketlerin iflasa sürüklenmelerinin önüne geçilebilmesi, elde kalan tüm aktiflerin ortadan kaldırılmasının önlemesi, içerisinde kamu kurumlarının da bulunduğu şirket alacaklarının menfaatlerini koruması için zaruri olduğunu ileri sürerek, TTK 630/2 maddesi uyarınca davalı şirketler yönetiminin içerisinde bulunduğu ağır ihmal ve kötü yönetim dikkate alınarak yönetim hakkının temsil ve yetkilerinin kaldırılmasına, şirketlere kayyım atanmasına, tek kişiden ibaret yönetiminin azline, atanacak kayyım marifetiyle alınacak acil tedbirleri müteakip hesap verecek ve denetlenebilecek bir yönetim organı teşkiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; bu davanın müvekkili şirketlere toplu şekilde açılmasının usulen mümkün olmadığını, her bir şirket hakkında ayrı dava açılması gerektiğini, TTK’nın 630/2 maddesinin limited şirketlere yönelik düzenleme içerdiğini, anonim şirketlerde geçerli olmadığını, yönetim ve temsil yetkisinin anonim şirketlerde yönetim kurulunca kullanıldığını, anonim şirketlerde yönetim kurulunun azli veya görevden alınması yetkisinin TTK 365.maddesi uyarınca genel kurula ait olduğunu, bu yetkisinin de devredilmez yetkilerden olduğunu, bu nedenle anonim şirketlerde TTK 630/2 maddesinin uygulanma yeri olmadığını, limited şirketlerde yönetim ve temsil yetkisinin müdürler tarafından kullanıldığını, TTK’nın 630/2 maddesine göre yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılması talepli bu davada toplu değil ayrı dava açılması gerektiğini, davanın temsil yetkisi sahibi kişi ya da kişilere yöneltilmesi gerektiğini, getirildiğini, davacının müvekkili şirketlerdeki pay oranının %74 olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirketlere keşide edilen ihtarnamelerde ısrarla çoğunluk paya sahip olduğunu, buna rağmen mağdur oldukları algısını oluşturmaya çalıştığını, bu hususun gerçek dışı olduğunu, davacının ileri sürdüğü iddiaların doğru olmadığını, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Mahkememizin 01.04.2019 tarihli oturumunda alınan taraf beyanları uyarınca davalılardan … A.Ş’nin İstanbul 15. ATM 2016/264 esas sayılı dosyasıyla, … Tic. San. Ltd. Şti’nin İstanbul 13 ATM 2018/164 ve yine davalılardan … Tic. Ltd. Şti’nin ise İstanbul 4. ATM 2017/604 esas sayılı dosyalarından iflaslarına karar verildiği, dosyaya celp olunan belgeler üzerine anlaşılmış, bu husus taraf vekillerinin beyanları ile de teyit edilmiştir. Bunun üzerine diğer davalı … ve …nin davalarının ana dosyalarından ayrılarak mahkememizin ayrı ayrı esaslarına kaydedilmesine ve ana dosyada iflaslarına karar verilen davalıların bırakılmasına karar verilmiştir.Açılan dava, davalıların yönetim kurulunun yönetim hakkı ve temsil yetkilerinin kaldırılarak şirketlere kayyım atanmasına ilişkin dava olup, yargılama sürecinde her üç davanın da farklı mahkemelerce iflaslarına karar verildiği, iflas üzerine şirket yönetiminin masaya geçtiği, bu nedenle de açılan davaların her bir şirket yönünden ayrı ayrı konusuz kaldığı anlaşılmış olmakla, her 3 davalı yönünden davacının davasının konusuz kalmış olması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiş, ancak gerekçeli karar yazılırken fark edildiği üzere iflasına karar verilen Tasfiye Halinde … Tic. Ltd. Şti’nin kısa hükümde unvanının Tasfiye Halinde ibaresinin yazılmamış olduğu, bu hususun HMK 304 maddesi uyarınca her zaman düzeltilebilir bir maddi hata olduğu ve yine HMK 304/1 maddesi uyarınca mahkememizce resen düzeltilebileceği yönündeki düzenleme ile gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmemiş olduğundan ayrıca duruşma açılmasına gerek bulunmaksızın gerekli düzeltmenin de yapılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. … ” gerekçesiyle, davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece, iflas eden üç davalı şirket dışındaki diğer davalılar …ile … Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davaların tefrik edilmesinin hatalı olduğunu, HMK’nın 167.maddesine aykırı olduğunu, esasen iflas eden şirketlerin davalarının tefrikinin gerektiğini, mahkemece iflas eden davalı şirketlerin iflas idarelerine davanın ihbarı ile iflas idareleri davaya dahil edilerek yargılamanın sürdürülmesi, taraf teşkili bu suretle sağlanarak yargılamanın sürdürülmesi gerekirken iflas idaresine hiç bir bildirim yapılmaksızın davaya devam edilmesi ve karara bağlanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira böyle bir davadan iflas idaresinin haberdar olmasının, taksirli iflas hali bulunup bulunmadığını tespit edebilmesi için gerekli olduğunu, her ne kadar mahkemece davalı şirketlerin iflas etmeleri sebebiyle konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, bu kararların kesinleşmediğini, kesinleşmelerinin beklenmemesinin doğru olmadığını, davanın konusuz kalmasında müvekkilinin kusuru bulunmadığını, bu nedenle davacı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin de doğru olmadığını, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin yöneticilerinin temsil yetkisinin kaldırılarak, davalı şirketlere yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, TTK 630/2 maddesi uyarınca, davalı şirketler yönetiminin içerisinde bulunduğu ağır ihmal ve kötü yönetim dikkate alınarak yönetim hakkının, temsil ve yetkilerinin kaldırılmasına, şirketlere kayyım atanmasına, tek kişiden ibaret yönetiminin azline, atanacak kayyım marifetiyle alınacak acil tedbirleri müteakip hesap verecek ve denetlenebilecek bir yönetim organı teşkiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, davalı …ile davalı … Tic. Ltd. Şti.hakkında açılan davaların tefriki ile ayrı bir esasa kaydına; diğer davalılar …nin İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/264 Esas, … Tic. San. Ltd. Şti’nin İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/164 Esas ve … Tic. Ltd. Şti.’nin ise İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/604 Esas sayılı dosyası ile iflasına karar verildiği belirtilerek bu davalılar hakkında davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davalı şirketlerin iflaslarına ilişkin yukarıda belirtilen dava dosyaları UYAP üzerinden incelenmiş ve aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir. İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/264 Esas, 2019/283 Karar sayılı kararının incelenmesinde; davacı … Tic. AŞ tarafından davalı …aleyhine başlatılan iflas yoluyla ilamsız icra takibine davalının itirazının iptali talepli açılan davada 14.03.2019 tarihinde davalı şirketin iflasına karar verildiği, bu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/2263 Esas, 2020/2129 Karar sayılı kararı ile ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesis edildiği, bu karar ile adı geçen şirketin 03.12.2020 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 25.04.2022 tarih ve 2021/2822 Esas, 2022/2377 Karar sayılı kararı ile temyiz isteminin reddiyle bu tarihte iflas kararının kesinleştiği anlaşılmıştır. İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/164 Esas, 2019/117 Karar sayılı kararının incelenmesinde; davacı … Tic. AŞ tarafından davalı … San. Ltd. Şti. aleyhine başlatılan iflas yoluyla ilamsız icra takibine davalının itirazının iptali talepli açılan davada mahkemece 14.02.2019 tarihi itibariyle davalı şirketin iflasına karar verildiği, buna karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulduğu, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır. İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/604 Esas, 2019/80 Karar sayılı kararının incelenmesinde; davacı … Tic. AŞ tarafından davalı … aleyhine açılan iflas davası neticesinde mahkemece, 07.02.2019 tarihli karar ile davalı şirketin iflasına karar verildiği, taraf vekillerince karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 11.06.2020 tarih ve 2019/2102 Esas, 2020/1017 Karar sayılı kararı ile mahkeme kararının kaldırılarak, davanın mahkemenin yetkisiz olması sebebiyle davanın usulden reddine karar verildiği, kararın kesin olduğu anlaşılmıştır. Dava, TTK’nın 630/2 maddesi uyarınca davalı şirketler yönetiminin, yönetim hakkının, temsil ve yetkilerinin kaldırılması istemine ilişkin olup, TTK’nın 630/2 maddesine göre limited şirketlerde her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Maddenin 3.fıkrasına göre ise, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Ancak bu madde uyarınca açılacak davada husumetin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneğini kaybettiği iddia olunan şirket yönetici veya yöneticileri aleyhine açılması gerekli olup ilgili şirkete husumet yöneltilemez. Eldeki dava TTK’nın 630/2 maddesi uyarınca açılmış olup yukarıda da belirtildiği üzere, bu madde uyarınca açılan davanın şirket yönetici veya yöneticileri aleyhine açılması gerekmekte olup davanın şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmeden sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Öte yandan, İİK’nın 194.maddesi uyarınca acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunur. İİK’nın 191. maddesine göre ise borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür. Bu durumda, iflasın açılmasından sonra iflasına karar verilen şirketin iflas masasına ait mallar üzerinde tasarruf ehliyeti bulunmamaktadır. İflasın açılması, iflas masasına giren mal ve haklarla ilgili bilumum hukuk davalarını, acele olanlar istisna olmak üzere, ikinci alacaklılar toplanmasından on gün sonraya kadar durdurur. Bu hükmün amacı, iflasın açılması ile tasarruf yetkisi kısıtlanıp yerini iflas idaresi alan alacaklının açtığı davaları devam ettirmekte fayda olup olmadığını tespit bakımından iflas idaresine imkan sağlamaktır. İflas idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflas organlarının teşekkül etmesi ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. İşte bu nedenle, İİK’nın 194. maddesine göre hukuk davalarının iflasın açılması ile belli bir süre için durması kabul edilmiştir. İflas masası ile ilgili davalar ise masanın kanuni temsilcisi olan iflas idaresi tarafından takip edilecektir.Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; her ne kadar mahkemece, davalı şirketlerin iflasına karar verilmesi sebebiyle davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de davalı şirketlerden sadece …hakkında verilen iflas kararının kesinleştiği, ancak davalı …hakkında verilen iflas kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verildiği, diğer davalı … San. Ltd. Şti. hakkında verilen iflas kararının ise henüz istinaf incelemesinde olduğu görülmüştür. Ayrıca, davalı … San. Ltd. Şti. yönünden, İstanbul 2. İflas Dairesinin yazısına göre …, … ve …’den oluşan davalı şirketin iflas idaresine tebligat yapılmasına rağmen davalı …iflas idaresine tebligat yapılarak yargılamaya devam edilip edilmediği dosya kapsamından anlaşılamamıştır. Bu durumda mahkemece, davalı …yönünden davalı şirketin iflas idaresine tebligat yapılarak, hakkında verilen iflas kararı henüz kesinleşmeyen davalılar yönünden ise yeniden iflas kararı verilip verilmediği araştırılarak, iflas kararı verilmiş ise iflas idaresi davaya dahil edilip taraf teşkili sağlanarak ve şirket tüzel kişiliklerine bu davanın yöneltilmesinin mümkün olup olmadığı da değerlendirilerek yukarıda yer verilen bilgiler ışığında bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 24.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.