Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2626 E. 2022/1384 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2626
KARAR NO: 2022/1384
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2019
NUMARASI: 2019/61 E. 2019/917 K.
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasındaki yönetim kurulu kararının yokluğunun tespiti davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin kurucusu ve onursal yönetim kurulu başkanı olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulu karar defterinin kaybolduğu iddiası ile İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/489 Esas sayılı dosyası ile zayi davası ikame edildiğini, bu dosyanın halen derdest olduğunu, ayrıca davalı şirketin yetkilisi ve yönetim kurulu başkanı …’in davalı şirketin 2018 yılı yönetim kurulu karar defterinin çalındığı iddiasıyla şikayette bulunduğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/101130 soruşturma no’lu dosyasında soruşturmanın devam ettiğini, davalının bu iddialarda bulunmasına ve halen zayi belgesi alamamasına rağmen 2019 yılına ait yönetim kurulu karar defteri çıkardığını, yeni yönetim kurulu karar defteri çıkartılması için ya zayi belgesinin ya da bir önceki döneme ait yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı gerektiğini, bu hususun TTK’da ve 19.12.2012 tarihinde yayımlanan Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ’in 13/6 maddesinde de belirtildiğini, ancak davalı şirketin bu ikisi de olmadan hukuka aykırı şekilde Beyoğlu …Noterliğinin 18.12.2018 tarih ve … yevmiye numarası ile yönetim kurulu karar defteri çıkardığını, iş bu hukuka aykırı şekilde çıkartılan defterle 18.01.2019 tarihinde yönetim kurulu kararı alındığını ve genel kurula kadar geçerli olmak üzere …’ın yeni yönetim kurulu üyesi seçildiğini, bu kararın ise 29.01.2019 tarihinde usule aykırı şekilde çıkartılan karar defteriyle sicile ibraz edilerek tescil edildiğini, yönetim kurulu karar defteri olmadığı için davalı şirketçe yeni karar alınamayacağını düşünen müvekkilinin iş bu yönetim kuruluna katılmadığını ve karar alınamayacağını noter vasıtasıyla davalı şirketi ihtar ettiğini, buna rağmen yönetim kurulu kararı alınarak bu kararın ticaret odasında yayınlandığını, müvekkilinin yayınlanan bu ilan ile geçersizliğini talep ettiği yönetim kurulu kararından haberdar olduğunu, müvekkili tarafından hukuka aykırı şekilde yönetim kurulu karar defterine açılış onayı veren noter hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/23878 sayılı dosyası ile davalı şirket hakkında ise 2019/23835 sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturmanın devam ettiğini, TTK’nın 390.maddesi uyarınca yönetim kurulu kararının deftere işlenmesinin geçerlilik şartı olduğunu, ancak ortada hukuka uygun bir yönetim kurulu karar defterinin bulunmadığını ileri sürerek, kanuna aykırı olarak alınan yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin halka açık ve SPK denetimine tabi bir anonim şirket olduğunu, 2017 yılı Eylül ayından bu yana yönetim kurulu başkanı sıfatıyla münferit imzası ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin … olduğunu, onun dışında başka tek başına imza yetkisi olan kimsenin bulunmadığını, 15.09.2017 tarihinde yapılan 2015-2016 yılı olağan genel kurul kararı ile ve yönetim kurulu tarafından şirketin önceki münferit imza yetkilisi davacı … ve dava harici olan şirketin önceki yönetim kurulu üyesi …’ın imza yetkilerinin ellerinden alındığını, bu kişilerin yetkilerini geri almak adına usulsüz iş ve işlemlerde bulunduğunu, davalı … ve dava dışı …’ın şirketin yönetim kurulu başkanı … ve diğer yönetim kurulu üyesi …’ın imzasını taklit ederek müvekkili şirketin imza yetkilerinin değiştirilebilmesini sağlamak adına usulsüz yönetim kurulu kararı alarak bu kararı noterde usulsüz şekilde suret tasdiki yaptırarak akabinde ticaret sicilde tescil ettirmeye çalıştıklarını, ancak bu durum öğrenilince müvekkili tarafından ticaret sicil müdürlüğüne itiraz edilerek sahte imzalı sahte yönetim kurulu kararının tescil ve ilanını engellediklerini, akabinde karar defterine ve atılan sahte imzalara bakılarak gerekli işlemler yapılmak istendiğinde yönetim kurulu karar defterinin çalındığını fark ettiklerini, bunun üzerine hemen suç duyurusunda bulunduklarını, soruşturmanın halen devam ettiğini, davacı … lehine alınmak istenen sahte karar nedeniyle de ayrıca suç duyurusunda bulunduklarını, suç teşkil eden eylemin örtbas edilmesi, ayrıca davacı …’ın istemediği bir kararın şirkette alınmasını engellemek, şirketi bloke ederek menfaat temin etmek, kendi taleplerinin gerçekleştirilmesini sağlanmak amacıyla müvekkili şirketin yönetim kurulu karar defterinin davacı … ve dava dışı … tarafından çalındığını, buna ilişkin de savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, soruşturmanın halen devam ettiğini, müvekkili şirketin yönetim kurulu karar defterinin zayi olduğunun tespiti için İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/489 Esas sayılı davayı ikame ettiklerini ve davanın kabulüne karar verildiğini, SPK’ya tabi ve borsada kote olan müvekkili şirketin yönetim kurulu karar defterinin zayi olması durumunda şirket işleyişini etkilememesi ve yönetim kurulunun aktif ve faal biçimde çalışmalarına devam edebilmesi için 2019 yılı için yönetim kurulu karar defteri çıkartılmasının oldukça doğal bir durum olduğunu, davacının 2019 yılı için karar defteri ile bu defterde hukuka uygun olarak alınan yönetim kurulu kararına itiraz etmesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, TTK’nın 390.maddesi uyarınca yönetim kuruluna çağrı yapıldığını, davacı dışındaki üyelerin toplantı yapılmasını istediğini, yönetim kurulu defterinin zayi olduğunun tespitine yönelik açtıkları davanın müvekkil şirket lehine sonuçlandığını bu itibarla huzurdaki davanın konusu kalmadığını, bu nedenle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerektiğini, müvekkili şirket tarafından çıkartılan yeni yönetim kurulu karar defterinde alınan kararın hukuka uygun şekilde alındığını, kararın yokluğunu gerektirir hiçbir şartın bulunmadığını, davacının huzurdaki davayı kötü niyetli olarak ikame ettiğini, davayı açmakta hukuki yararının da bulunmadığını savunarak, davanın reddini ve kötüniyetli davacı aleyhine %15 oranında vekalet ücretine hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … 6102 Sayılı Kanunun 391.md de ifadesi bulan ”Yönetim Kurulu Kararlarının Batıl Olduğunun Tespiti ” davasıdır. Batıl olduğu ileri sürülen Yönetim Kurulu Kararlarına karşı her pay sahibi herhangi bir süreye bağlı kalmaksızın dava açabileceğinden davamız açısından dava şartı gerçekleşmiştir. 6102 Sayılı Kanunun Batıl kararlar başlığında düzenlenen 391.md. Aynen ” MADDE 391- (1) Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle;a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan,b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen,c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren,d) Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin,kararlar batıldır.” şeklindedir. Madde metni incelendiğinden sayılan durumlardan önce ”Özellikle” kelimesinin yazılması sureti ile a,b,c,d başlığında sayılan durumlar dışında da Yönetim Kurulu Kararlarının Batıl olduğunun tespitinin talep edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Davacı tarafın davasının temel dayanağı; Davalı şirketin Yönetim Kurulu Karar Defterlerinin 19/12/2012 Tarihli Ticari Defterlere İlişkin Tebliğin 13.maddesinin 6 fıkrasının amir hükmüne aykırı şekilde düzenlendiği iddiasıdır. 19.12.2012 tarihli 28502 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan TİCARİ DEFTERLERE İLİŞKİN TEBLİĞ’ in 13./6 maddesi aynen ”(6) (Değişik: RG-1/12/2013-28838) Pay defteri ve yönetim kurulu karar defterinin yenilenmesinin gerektiği durumlarda açılış onayı yapılacak yeni defter, kullanımına son verilecek defterle veya zayi edilmişse zayi belgesi ile birlikte notere ibraz edilir. Yeni defterin açılış onayının yapıldığı sırada noter, eski deftere veya zayi belgesine, yeni defterin açılış onayının yapıldığını tarih ve sayıyı belirterek şerh düşer. Eski defterde veya zayi belgesinde söz konusu şerhi gören noter tekrar bir açılış onayı yapamaz.” şeklindedir. Dava konusu olan Yönetim Kurulu kararının yazıldığı defter 18/12/2018 Tarihinde Beyoğlu …Noterliğinin 18/12/2018 Tarih ve … Yevmiye numarası ile çıkarılmıştır. Davamızın davalısı tarafından 01/06/2018 Tarihinde açılan Yönetim Kurulu Karar Defterinin Zayi olduğuna ilişkin davaya ilişkin karar 14/03/2019 tarihinde verilmiştir. Bu hali ile davamızın konusu olan Yönetim Kurulu Kararının yazıldığı Karar Defteri, önceki Yönetim Kurulu Karar Defterine ilişkin zayi belgesi alınmadan çıkarılmıştır. Beyoğlu Noterliği tarafından işlem 19.12.2012 tarihli … Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan TİCARİ DEFTERLERE İLİŞKİN TEBLİĞ’in 13./6 maddesine aykırı görülmektedir. Ancak! Ticari Defterlere İlişkin Tebliğin 13./6md. Sine göre dava konusu Yönetim Kurulu Defterine onay yapmamakla yükümlü olan Beyoğlu Noterliğidir. Noter tarafından defterin onaylama işlemi Tebliğe Aykırı nitelikte görülse dahi bu işlemin davamız açısından delil olarak değerlendirilmesi hususunun 6100 Sayılı Kanunun 204.md.si gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir. 6100 Sayılı kanunun 204.md./2 aynen ” (2) İlgililerin beyanına dayanılarak noterlerin tasdik ettikleri senetlerle diğer yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılırlar.” şeklindedir. Davamızın Yargılama aşamasında Yönetim Kurulu karar Defterinde ki tasdik şerhinin kaldırılması yönelik bir dava açılmadığı anlaşılmakla birlikte mevcut hali ile davanın tarafı olmayan Beyoğlu noterliğinin işleminin geçersiz olduğuna yönelik tespitte bulunmak veya onay şerhinin kaldırılmasına karar verme görev ile yetkimiz bulunmadığından Noter vasıtası ile yapılan tasdik işleminin yargılama aşamasında varlığını koruduğu ve davamız açısından ”Kesin Delil” niteliğinde bulunduğu anlaşılmıştır.Sunulu Nedenlerle; Yönetim Kurulu Karar defterinde ki Noter Tasdikinin geçersizliği dayanak olarak gösterilerek açılan Yönetim Kurulu Kararının Batıl olduğunun tespiti davasının reddi yönünde karar verilmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesi ile HMK 329.md uyarınca müvekkili ile anlaşmış oldukları dava değerinin %15 oranında vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiş ise de; Mahkememizce yapılan değerlendirme de davacı tarafın davasının kötüniyetle açıldığını gösterir delil elde edilemediğinden davalı tarafın bu yönde ki talebi kabul edilmemiştir … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı ve davalı vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece, yönetim kurulu karar defterindeki tasdik şerhinin kaldırılmasına yönelik bir dava açılmadığından bahisle dava reddedilmiş ise de, Beyoğlu … Noterliğinin 18.12.2018 tarih ve … yevmiye numarası ile zayi belgesi ve kapanış onayı alınmaksızın hukuka aykırı olarak çıkarılan yönetim kurulu karar defterinin hükümsüzlüğü için noter ve davalı şirkete yönelik dava açıldığını, mezkur davanın İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/61 Esas sayılı dosyası ile halen görülmekte olduğunu, davalının ikrarları ve elde bulunan deliller çerçevesinde yönetim kurulu karar defterinin usule aykırı bir şekilde çıkarıldığının açıkça ortada olmasına rağmen davanın kabulü gerekirken davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, aksi kanaat halinde dahi İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/61 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davalı şirket tarafından 2018 yılı yönetim kurulu karar defterinin kayıp olduğu iddiasıyla 01.06.2018 tarihinde İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2018/489 Esas sayılı zayi davası ikame edildiğini, dava sonunda mahkemenin 14.03.2019 tarihli, 2019/385 Karar sayılı kararı ile Beyoğlu … Noterliğinin 20.09.2017 tarih ve … yevmiye numaralı açılış tasdiki ile yürürlükte bulunan bir adet yönetim kurulu karar defterinin TTK’nın 82/7.maddesi uyarınca zayi olduğunun tespitine karar verildiğini, davanın 01.06.2018 tarihinde açılmasına, zayi kararının 14.03.2019 tarihinde verilmesine rağmen davaya konu ve batıl olduğunun tespiti istenilen yönetim kurulu kararının verilmesi için kullanılan yönetim kurulu karar defterinin, Beyoğlu … Noterliğinin 18.12.2018 tarih ve … yevmiye numarası ile usulüne aykırı olarak, kapanış onayı veya zayi belgesi olmaksızın çıkarıldığını, bu durumda hükümsüzlüğü açık olan bir yönetim kurulu karar defteri ile alınan yönetim kurulu kararının da batıl olduğunu, mahkemece gerekçede her ne kadar HMK’nın 204.maddesine atıf yapmış ise de HMK’nın 187.maddesi mucibince dosyada yer alan delillerden ve davalının ikrar içeren ifadelerinden davaya konu yönetim kurulu kararının alındığı defterin usule aykırı olarak çıkarıldığını, zira davalı şirketin 18.12.2018 tarih ve … yevmiye numarası ile usulüne aykırı düzenlenen yönetim kurulu karar defterinin çıkarıldığı tarihte önceki defterin kendisinde bulunmadığını, yani kapanış onayı alamadığını ve alamayacağını, zayi belgesi bulunmadığını, 01.06.2018 tarihinde İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2018/489 Esas sayılı zayi davası ikame edildiğini, 14.03.2019 tarihli karar ile zayi belgesi alındığından karar tarihinden önce bu belgenin olmadığının açık olduğunu davalının ikrar ettiğini, bu hususların tamamıyla kanıtlandığını, aksinin ispatlanamayacağını, davaya konu yönetim kurulu kararının alındığı defterin usule aykırı olarak çıkarıldığı yani tasdik şerhinin usule aykırı olarak verildiğinin ispatladığını, davaya konu yönetim kurulu kararının alındığı karar defterinin usule aykırı olarak çıkarıldığının bu delillerle ispatlandığını, buna rağmen konuda yeni bir delile veya mahkeme kararına ihtiyaç duyulmaksızın davaya konu yönetim kurulu karar defterinin usule aykırı olması hasebiyle, bu defter ile alınmış olan dava konusu yönetim kurulu kararının da batıl olduğunu, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının, müvekkili şirketin önceki imza yetkilisi iken şirkete verdiği zararlar ve şirket ile menfaatlerinin ters düşmesi nedeniyle 15.09.2017 tarihli genel kurulda yönetim kurulu başkanı ve imza yetkilisi olarak tekrar seçilmediğini, yerine …’in yönetim kurulu başkanı ve şirketin münferit imza yetkilisi olarak seçildiğini, davacının imza yetkisi olmayan bir yönetim kurulu üyesi olarak kalmaya devam ettiğini, üçüncü kişilerce çalınması sebebiyle 2017 yılına ait şirket yönetim kurulu karar defterini zayi olduğunu, basiretli tacir olan davalının da yönetim kurulu defterinin zayi olduğunun tespiti talebi ile İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2018/489 Esas sayılı dava açtığını, davanın müvekkili şirket lehine sonuçlanarak yönetim kurulu karar defterinin zayi olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şirket, yönetim kurulunun aktif ve faal biçimde çalışmalarına devam edebilmesi ve önceki karar defterinin zayi olması durumundan ötürü şirketi ve yatırımcıları menfi olarak etkilememek adına, 2019 yılı için yeni bir yönetim kurulu karar defteri çıkartıldığını, bu defter ile yazılı ve imzalı olarak hukuka uygun yönetim kurulu kararları alarak şirket işleyişinin devam ettirildiğini, mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de gerekçenin anlaşılamadığını, mahkeme mantığına göre davacının yanlış dava açtığı için davanın reddedildiğini, mahkemece adeta davacıya yol gösterilerek davayı başka türlü açsaydı öyle bir durumda davanın mesnedi olabileceğinin ifade edildiğini, bu şekilde davalının adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, davacının yokluğunun tespitini talep ettiği kararın esasen yönetim kuruluna çağrı yapılarak, yönetim kurulu teşekkül ettirilerek, gerekli nisap oluşturularak, imzalar tam olarak alınarak ve hukuka uygun, yeni çıkartılan deftere yazılı ve imzalı olarak yapıştırılan bir karar olduğunu, davacının şirketin karar almasına engel olmak amacıyla hareket ettiğini, bir çok dava açarak kötü niyetli davrandığını, davacı hakkında müvekkil şirketi dolandırmaktan ötürü bir suç duyurusu ve bir ceza yargılaması bulunduğunu, yalnızca bu hususlar dahi, davacının davayı kötüniyetle ve hukuki yarar olmadan açtığını gösterdiğini, yargılama süresince defalarca dilekçe verilmiş olmasına karşın, bunların göz ardı edilmesi ve hatta kötüniyet tazminatına yönelik talebin reddedilmesinin de hatalı olduğunu, gerekçesinin kabul edilmesine imkan bulunmadığını, gerekçenin düzeltilerek hüküm kısmının korunması gerektiğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve hükmün gerekçesi düzeltilerek, hüküm kısmı korunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, davalı şirket yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının kararı istinaf etmesinin 10.04.2021 ardından vefat ettiği, yasal mirasçısı … vekilince davaya katılma ve davayı takip talebinde bulunulduğu görülmüştür. Davacı taraf, yönetim kurulu üyesi ve ortağı olduğu davalı şirketin yönetim kurulunca alınan 18.01.2019 tarihli ve 2019/2 sayılı yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; Davacı taraf, davalı şirketin 2018 yılı yönetim kurulu karar defterinin çalınarak kaybolması sebebiyle zayi belgesi verilmesi talepli dava devam ederken ve dolayısı ile henüz zayi belgesi alınmadan ve bir önceki döneme ait yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı yapılmadan, davalı şirketçe 2019 yılı karar defteri çıkartılmasının ve bu defterin Beyoğlu … Noterliğinin 18.12.2018 tarih ve … yevmiye numarası ile onaylanmasının usulsüz olmasına rağmen yönetim kurulunun 18.01.2019 tarihli ve 2019/2 sayılı kararı alarak kararın bu deftere işlenmesinin söz konusu yönetim kurulu kararını da usul ve yasaya aykırı hale getirdiğini ve mezkur yönetim kurulu kararın yok hükmünde olduğunu iddia ederek, yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı şirketin iptali istenen 18.01.2019 tarihli ve 2019/2 sayılı yönetim kurulu kararı ile; bağımsız yönetim kurulu üyesi Sanlı Baş’ın istifa etmesi sebebiyle TTK’nın 363.maddesi ve ana sözleşmenin 21.3 ile 21.4 maddeleri uyarınca, kurumsal yönetim komitesi tarafından önerilen …’ın ilk toplanacak genel kurulun onayına sunulmak, bu genel kurula kadar görev yapmak ve onaylandığı takdirde görev süresini tamamlamak üzere istifa eden Sanlı Baş’ın yerine bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak seçilmesine, aynı zamanda …’ın denetim komitesi ve riskin erken saptanması komitelerinde başkan, kurumsal yönetim komitesinde ise üye olarak görevlendirilmesine oy birliği ile karar verildiği görülmektedir. Yönetim kurulu anonim şirketlerde zorunlu organlardan olup şirketin yürütme ve temsil organıdır. TTK’nın 374 ve devamı maddelerinde yönetim kurulunun görev ve yetkileri sayılmış 390.maddesinin 1.fıkrasında ”Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır.” hükmüne, 5.fıkrasında ise ”Kararların geçerliliği yazılıp imza edilmiş olmasına bağlıdır.” hükmüne yer verilerek yönetim kurulunun nasıl ve ne şekilde karar alacağına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Anonim şirketlerde yönetim kurulu kararlarının butlanına ilişkin ise ilk kez TTK’nın 391.maddesi ile düzenleme yapılmış olup TTK’nın ”Batıl Kararlar” başlıklı 391.maddesi ” Yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle;a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan,a) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmasını kısıtlayan veya güçleştiren, d) Diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin, yönetim kurulu kararları batıldır.” hükmünü içermektedir. Anılan maddede kimlerin mahkemeye başvurarak butlanın hüküm altına alınmasını isteyebileceği belirtilmemiş olduğundan butlan davası, başta ortaklar olmak üzere, tüm ilgililerce açılabilir. Maddeki butlan halleri sınırlayıcı değildir. Nitekim maddenin ilk cümlesindeki ”özellikle” sözcüğü ile yapılan sayımın sınırlaycı olmadığı vurgulanmaktadır. Bu nedenle, maddede sayılanlar dışında Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi anlamında kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan (batıl) işlemler kesin hükümsüzdür ( Poroy/ Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku, 2021 Basım, İstanbul, C:I, s.379). Bu bilgiler ışığında davacı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Davacının yönetim kurulu karar defteri olmadan toplantı yapılamayacağına dair davalıya Beyoğlu … Noterliğinin 17.01.2019 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini gönderdiği, ihtarname içeriğinden davacının 18.01.2019 tarihli toplantıya davet edildiği ve davacının toplantıya katılmadığı anlaşılmaktadır. 18.01.2019 tarih ve 2019/2 sayılı yönetim kurulu kararı, dört üyeden üçünün katılımı ve bu üç üyenin olumlu oyuyla ile alınmıştır. Kararın, yasada aranan çoğunluk ilkesine uygun olarak alındığı, istifa eden yönetim kurulu üyesi yerine geçici olarak yeni bir üye seçilmesine karar verildiği, bu şekilde şirketin temsiline ve işlerinin yürütülmesine dair bir karar alındığı, kararın deftere yazılıp katılan üyelerce imza edildiği görülmektedir. Bu nedenle, dava konusu yönetim kurulu kararında TTK’nın 390. maddesine ve esas sözleşmeye herhangi bir aykırılık görünmemektedir. Davacı taraf, mezkur yönetim kurulu kararının; ”hükümsüz olduğunu ileri sürdüğü yönetim kurulu karar defterine işlenmesi ve bu defter ile karar alınması sebebiyle yok hükmünde olduğunu” ileri sürmüş ise de yönetim kurulu karar defterinin noter onayının hükümsüz olması veya hükümsüz olduğu iddiasıyla dava açılmış olması, usulüne uygun şekilde yapılan toplantı sonucu alınan ve bu deftere yazılarak imzalanan yönetim kurulu kararlarının da sırf bu sebeple yok hükmünde sayılmasına sebebiyet vermez. Kaldı ki davacı tarafından 12.02.2019 tarihinde İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20219/60 Esas sayılı dosyası ile … Holding AŞ ile Beyoğlu …Noteri … aleyhine, Beyoğlu … Noterliğinin 18.12.2018 tarih ve … yevmiye numarası tasdik edilen ile yönetim kurulu karar defterindeki noter tasdik işleminin hükümsüzlüğünün tespitini talep ettiği dava dosyasında, mahkemece verilen 10.09.2020 tarihli ve 2020/398 Karar sayılı karar ile anonim şirket yönetim kurul karar defterinin herhangi bir sebeple yenilenmesi gerektiğinde eski defter veya zayi belgesi üzerine şerh düşülmesi gerekmediği belirtilerek bu konuda açılan davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Sonuç olarak, davacı tarafından, dava konusu yönetim kurulu kararına ilişkin olarak sadece, bu kararın usule aykırı olarak tasdik ettirilen yönetim kurulu karar defterine işlenmesi ve bu defter ile karar alınması sebebiyle yok hükmünde olduğunu ileri sürdüğü, bunun dışında başkaca bir geçersizlik veya hükümsüzlük sebebi ileri sürmediği nazara alındığında ve yukarıda açıklanan gerekçeyle bu iddiaların yerinde görülmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede ise; Mahkemece, noter tarafından yapılan defter onaylama işlemi, ilgili Tebliğ hükümlerine aykırı nitelikte görülse dahi bu işlemin HMK’nın 204. madde nazara alınarak değerlendirilmesi gerektiği, yargılama aşamasında yönetim kurulu karar defterindeki tasdik şerhinin kaldırılmasına yönelik bir dava açılmadığından davanın tarafı olmayan Beyoğlu noterliğinin işleminin geçersiz olduğuna yönelik tespitte bulunulmasının veya onay şerhinin kaldırılmasına karar verilmesinin mahkemenin yetkisinde bulunmadığı, noter vasıtası ile yapılan tasdik işleminin yargılama aşamasında varlığını koruduğu, ”kesin delil” niteliğinde bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, yönetim kurulu karar defterinin noter onayının hükümsüz olması veya hükümsüz olduğunun tespitine yönelik dava açılmış olması, yönetim kurulunun toplanıp karar almasına engel olmadığı gibi alınan karar veya kararların bu mevcut deftere yazılarak imzalanmasının da o yönetim kurulu kararlarının sırf bu sebeple yok hükmünde sayılmasını gerektirmez. Mahkemece, bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hukuki tespitlere uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenlerle, davalı vekilinin gerekçenin yerinde olmadığına dair istinaf sebepleri yerinde görülmüş, ilk derece mahkemesi karar gerekçesinin yukarıdaki şekilde düzeltilmesi gerekmiştir. Her ne kadar davalı vekilince, mahkemenin davacıya yol gösterdiği ve müvekkilinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de mahkemece gerekçede yanılgıya düşülerek yasal mevzuatın somut olaya yanlış uygulanması tek başına adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmaz. Bu husus, kanun yolu aşamasında düzeltilebilen bir değerlendirme hatası olarak görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının gerekçesi düzeltilmek üzere kaldırılarak, davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A- Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden:1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
B-Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının, gerekçesi düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın yukarıdaki gerekçeyle reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL harçtan, davacı tarafça yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,5-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,b-Davalı tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı 18,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 139,30 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 27.10.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.