Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2621 E. 2022/1282 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2621
KARAR NO: 2022/1282
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/09/2019
NUMARASI: 2016/70 E – 2019/900 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalı arasında akdedilen 13.09.2013 tarihli “cihaz satış sözleşmesi” ile … lazer cihazının KDV hariç 61.000,00 USD bedelle satın alındığını, cihazın leasing sözleşmesi ile satın alınması nedeniyle bedelinin leasing şirketince ödenmesinin öngörüldüğünü, ancak müvekkillerinin leasing sözleşmesi ile cihazı satın almaktan vazgeçerek, bedelin bir kısmını peşin, kalan kısmının ise …’den kredi kullanarak ödediğini, sözleşmede ürünün teslim süresi ile cihaz eğitiminin ne şekilde verileceğinin ve garanti süresinin teslimden itibaren 24 ay olduğunun belirlendiğini, yıl içerisinde iki kez ücretsiz periyodik bakım yapılacağı, teknik servisin arıza bildiriminden itibaren en geç 48 saat içerisinde müdahale edeceği ve müdahaleden sonra 48 saat içerisinde sorunun çözülmemesi halinde iş kaybının önlenmesi için muadil bir cihaz verileceğinin düzenlendiğini, kurulumu yapılan cihazın 08.10.2011 tarihinden itibaren kullanılmaya başlandığını, cihazda yapılan uygulamaların sonucunu yaklaşık 1 ay sonra ortaya çıktığından, müşterilerin uygulama yapılan bölgelerinde başarısız sonuçlar elde edildiğini, cihazla yapılan uygulama sonucu müşterilerin vaad edilen sonucu alamadıklarını, durumun satıcıya bildirildiğini, iş yerindeki klimaların yetersiz olması nedeniyle ikinci klima takılması gerektiğinin satıcı tarafından bildirildiğini, satıcının talebi doğrultusunda ikinci klima alınmasına rağmen, cihaz uygulamasından umulan sonucun alınmaması üzerine, arızanın giderilmesi için davalıdan servis talep edildiğini, 06.03.2014 tarihli ilk serviste sorunun lambadan kaynaklandığı belirtilerek, bir milyon atış garantisi belirtilen lambanın sekiz yüz bin atışta iken değiştirilmesinin önerildiğini, müvekkilinin aracın sorunsuz çalışacağına inanarak henüz atış kapasitesi dolmayan lambayı değiştirmeyi kabul ettiğini, değişimle arızanın giderilmemesi üzerine, 28.03.2014 tarihinde yapılan servis bakımında bu kez servis görevlilerince aracın data kablosunun sorunlu olduğu belirtilerek kablonun değiştirildiğini, buna rağmen benzer sorunların ortaya çıkması üzerine 02.04.2014 tarihinde davalı şirketin teknik servis müdürünün gelerek cihazı kontrol ettiğini, herhangi bir sorun bulunmamasına rağmen kabloların değiştirildiğini, buna rağmen cihazdaki arızaların devam ettiğini, davalının talebi ile cihaz çalışmasının videoya kaydedilerek davalıya bildirildiğini, 15.05.2014 tarihinde davalı ve üreticinin birlikte cihazı kontrol ederek lensin değiştirildiğini, buna rağmen cihazdaki yakmama ve güç düşüklüğünün artarak devam etiğini ve cihazın 2014 yılı Ekim ayında tamamen işlevsiz hale geldiğini, buna ilişkin olarak 03.10.2014 tarihinde verilen servis hizmetine ilişkin fiş ile cihazın bu şekilde kullanılmasının uygun olmadığı belirtilerek altı adet parçasının değiştirilmesinin gerektiğinin bildirildiğini, servisçe bir kısım parçaların değiştirilmesine rağmen arızaların giderilemediğini, 31.10.2014 ve 16.12.2014 tarihlerinde meydana gelen arızalar nedeniyle yeniden servis çağrıldığını, sorunların giderilmemesi nedeniyle cihazın alınarak LPL kısmı bulunmayan demo cihaz bırakıldığını, bu cihazın satın alınan cihazın muadili olmadığını, tamir için alınan cihazın üç ay süresince geri getirilmediğini ve yerine bırakılan cihazda da benzer sorunlar yaşatması nedeniyle müvekkilinin yeni bir epilasyon cihazı alarak kullanmaya başladığını, davalı şirket yetkilisiyle yapılan görüşmeler sonucu yeni bir cihazın satılarak kurulmasının teklif edildiğini ve bu cihazın 07.04.2015 tarihinde kurulduğunu, bu cihazında zamanla arızalandığını, yapılan servis ve tamirata rağmen bu cihazın da kısa süre içerisinde arızalar vermesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğratıldığını, müvekkilinin dava hakkından feragat etmemesi nedeniyle, müvekkiline servis hizmeti verilmediğini, satın alınan cihazda kullanım hatasından kaynaklı bir arıza bulunmadığını, cihazın üretimi veya teknik yeterliliği bulunmayan personel tarafından yapılan kurulum ve tamirler nedeniyle, hukuki ayıplar bulunduğunu, garanti süresinde kaynaklanan arızalarda davalının sorumlu olduğunu, iki yıl dolmadan cihazın on üç defa arıza verdiğini ve tamir için 3,5 ay davalının elinde kaldığını, taraflar arasındaki yazışmalarda, satın alınan cihaz nedeniyle teknik hizmet vermeye yeterli personel bulunmadığının anlaşıldığını, müvekkilinin cihaz için 125.800 TL ödeme yaptığını, bu bedelin 55.800 TL’sinin müvekkilince ödendiğini, kalan 70.000 TL’nin ise kullanılan krediyle ödendiğini, değişimi yapılan lambanın henüz iki yüz bin atışı bulunması nedeniyle satıcıya ödenen 4.287,51 TL’nin iadesi gerektiğini, ayrıca cihazın vaad edilen özellileri bulunmaması nedeniyle, müşterilere verilen hizmetin tekrar verildiğini, müvekkilinin itibar kaybına uğradığını, bu nedenle müşteri ve iş gücü kaybı yaşadığını, yeni cihaz alarak borçlandığını, bu nedenle şimdilik 1.000,00 TL maddi zararın tazmini gerektiğini, 13.09.2013 tarihli satış sözleşmesinin … tarafından alıcı sıfatıyla düzenlendiğini, ancak iş yerinin …’e ait olması nedeniyle cihazın …’e teslim edildiğini ve ödemelerin … tarafından yapıldığını, tarafların eş olması nedeniyle her iki davacı adına dava açıldığını ileri sürerek toplam 131.087,51 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın yetkisiz ve görevsiz mahkemede açıldığını, cihaz satışı ile ilgili olarak …’in taraf sıfatı bulunmadığını, satışa ilişkin tüm işlemlerin … ile müvekkili arasında gerçekleştirildiğini, …’in vekil sıfatıyla hareket etmesi nedeniyle, aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, süresinde ayıp ihbarı yapılmadığı gibi, davanın zamanaşımına uğradığını, cihazda arıza bulunmamakla birlikte var olduğu iddia edilen arızaların süresinde müvekkiline bildirilmediğini, cihazın 04.10.2013 tarihinde kurulduğunu, epilasyon cihazlarında her müşteriye göre değişen seans ve süre bulunduğunu, uygulamanın doğru sonuç verebilmesi için müşteriye göre belirlenecek ayarların doğru şekilde yapılması gerektiğini, ortam ısısının uygun olmaması halinde cihazın sağlıklı şekilde kullanılamayacağını, davacılar tarafından belirtilen olumsuzlukların, cihazın kullanım kılavuzuna uygun şekilde kullanılmamasından kaynaklandığını, lensin yanması nedeniyle değiştirildiğini ve bu arızanın ortam temizliğine dikkat edilmemesinden kaynaklandığını, servis tutanaklarından cihazın kontrollerinin yapılarak kullanım amacına uygun şekilde çalıştırılmaya hazır olduğunun belirlendiğini, servis sırasında davacının kullanımına bırakılan cihazın sözleşmeye uygun olduğunu, cihazdaki ses sorununun giderildiğini ve bu sorunun kullanıcıyı rahatsız edecek nitelikte olmadığını, davacının iki yıl kullandığı cihazın yeni teknoloji cihaz alabilmek için iade etmeye çalıştığını, davacıların kusuruyla meydana gelen olumsuzluk ve zararların müvekkilinden talep edilemeyeceğini, bu nedenle sözleşmenin feshi koşullarının oluşmadığını, davacının bu cihazı kullanarak elde ettiği yararları da müvekkiline vermesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Taraflar arasındaki ilişki ticari satış sözleşmesi niteliğinde olup, bu tür sözleşmeler satıcı açısından ayıba karşı tekeffül sorumluluğu doğurmaktadır. Alıcı BK.nun 227.maddesinde öngörülen seçimlik hakkını ayıp ortaya çıktığında derhal satıcıya bildirerek kullanmalıdır. Ancak, satıcının daha uzun süreli bir garanti vermesi durumunda zaman aşımı garanti süresinin bitimine kadar uzatılmış sayılacaktır. Davaya konu cihaz 2013 yılında satın alınmış olup, arıza ortaya çıktığında derhal davalıya ait servise onarım amacıyla başvurulduğundan ve sunulan garanti sözleşmesine göre bu satım sözleşmesine ilişkin ayıba bağlı haklar 2 yıllık süre içinde kullanılabileceğinden, davacının satış sözleşmesi kapsamındaki ayıba bağlı hakları zaman aşımına uğramamıştır. Davalının zaman aşımı savunmaları bu nedenle yerinde değildir. Dosya içeriği delillerden, davacının tamir hakkını seçmiş bulunduğu fakat cihazın dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere 13 kez bakım ve onarıma alındığı ancak her seferinde kısa süre sonra yeniden arızandığı, kullanıcının cihazdan beklediği faydayı karşılayamadığı anlaşılmaktadır. Cihazda tespit edilen ayıplar gizli ayıp niteliğinde olup ancak kullanılmakla ortaya çıkmış ve davalı tarafından tamiri kabul edilmiş, ancak defalarca alınan servis hizmetine rağmen cihazdaki sorun çözülememiş olup bu durumda, gerçekleşen olgu sözleşmenin feshini haklı gösterdiğinden davacının sözleşmenin feshi ile semenin iadesi talebi mahkememizce haklı görülerek sözleşmenin feshine, cihazın fatura değeri 110.000,00.-TL olup, bu bedelin davacıya iade edilmesine, cihazın davalıya iade tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, … Flash Lamp bedeli olarak ödenen 4.287,51 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, her ne kadar davacının maddi tazminata yönelik talebinin reddine karar verilmiş ise de maddi tazminata yönelik dava taraflarca takip edilmediğinden işlemden kaldırılmış ve süresi içinde de yenilenmediğinden açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken sehven reddine…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile taraflar arasındaki satım sözleşmesinin feshine, … LAZER cihazının satış bedeli olarak ödenen 110.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, cihazın davalıya iade tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar ve davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Gerekçeli kararda, sözleşmenin feshi ile cihazın fatura değeri olan 110.000,00 TL’nin iadesine karar verilmesine rağmen, düzenlenen 004013 sıra numaralı, 30.12.2013 tarihli faturadan da anlaşılacağı üzere, müvekkilince davalıya 125.800,00 TL ödendiğini, bu bedelin 55.800 TL’sinin müvekkili tarafından, geri kalan 70.000 TL’sinin ise … ‘den alınan geri ödemeli destek kredisi ile ödendiğini, fatura bedelinin ödendiğinin davalının kabulünde olduğunu, fatura bedeli nedeniyle müvekkilinin toplam 125.800,00 TL zarara uğramasına rağmen, eksik bedel tazmininin hatalı olduğunu, Maddi tazminata yönelik talebin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, 22.02.2018 tarihli oturumda, 1.000 TL’lik maddi tazminat isteminin HMK’nın 150.maddesi gereğince takip edilmemesi nedeniyle, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bu talebe yönelik istemin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tam kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının gerekçeden yoksun olduğunu, müvekkilinin hiçbir savunma ve def’isinin tartışılmadığını, husumet itirazı konusunda bir karar verilmediği gibi, ayıp ihbarının süresinde olup olmadığına ilişkin bir değerlendirmede de bulunulmadığını, teknik konuda alınan iki kök ve bir ek raporlardaki tespitler ve hataların değerlendirilmediğini, 04.10.2018 tarihli rapordan ise kararda hiç bahsedilmediğini, cihazın 13 kez bakım ve onarıma alındığı şeklinde yanlış tespitte bulunularak davacıların beyanları doğru kabul edilerek karar verildiğini, cihazın davadan önce başka bir adrese taşınması nedeniyle yerinde yapılacak keşfin olayı aydınlatmayacağına ilişkin beyanların gerekçeli kararda tartışılmadığını, tanıkların dinlenmemesinin hatalı olduğu gibi gerekçesinin dahi açıklanmadığını, TBK’nın 227.maddesine göre, davacının elde ettiği yararları geri vermekle yükümlü olduğuna dair talebin değerlendirilmediğini, davacıların işlemsiz bırakılan dosyası hakkında dahi davanın reddine karar verilmesinin, dosyanın yeterince incelenmediğini ortaya koyduğunu, kısa karar ile gerekçeli karar arasında farklılık oluştuğunu; Davacıların süresi içerisinde yapılmış bir ayıp ihbarının bulunmadığını, ticari satıma konu emtiadaki ayıbın sekiz gün içerisinde satıcıya bildirilmesinin gerektiğini, aksi takdirde emtianın ayıplarıyla birlikte kabul edilmiş sayılacağını, satılanda gizli ayıp bulunması halinde de süresi içerisinde yazılı şekilde ayıp ihbarının yapılması gerektiğini, davacı …’nun cihazın onarımını istediğini ve merkeze alınan cihaz 07.04.2015 tarihli servis tutanağı ile çalışır durumda teslim edildiğini, bu tarihten sonra tutulan ve her biri bizzat davacı … tarafından imzalanan servis formlarında cihazın çalışır durumda olduğunun tespit edildiğini, 09.04.2015-20.04.2015 ve 03.06.2015 tarihli son servis tutanaklarının, kontrol, sarf malzemesi değişimi gibi sebeplerle düzenlendiğini ve cihazda herhangi bir sorun bulunmadığının tespit edildiğini, cihazın sağlam şekilde onarılarak tesliminden sonra yazılı bir ayıp ihbarında bulunmaksızın sözleşmenin feshinin istemesinin hukuka aykırı olduğunu, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığının tüm aşamalarda savunulmasına rağmen, mahkemece bu iddianın değerlendirilmediğini, TTK’nın 18.maddesinde belirtilen şekilde ayıp ihbarı yapılmadığını, davacı delil tespiti yaptırmadan cihazı, farklı bir adrese taşıdığını, cihazın çalıştırıldığı ortamdan farklı bir yerde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinin usulüne uygun olmadığını, alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, cihazın çalıştırıldığı ortam belirlenmeden sadece açma kapama düğmesinin kullanılarak cihazın çıkış gücünde %40 zayıflama olduğunun tespitinin hatalı olduğunu, tüm servis taleplerinin yerine getirilerek gerekli bakım ve onarımlarının yapıldığını, hukuki fiiller bakımından tanık dinlenmesi gerektiğinden, karşı tarafın muvafakatinin bulunmadığı gerekçesiyle tanıkların dinlenmemesinin hatalı olduğunu, cihazın kurulum, teslimi, bakım ve teknik hizmetler, görüşmeler gibi maddi vakıaya dayalı olayların ispatı bakımından karşı tarafın muvafakati aranmaksızın tanık dinletilmesinin mümkün olduğunu, müvekkilinin TBK’nın 227.maddesi kapsamında cihazdan elde edilen gelirlerin iadesine ilişkin talebi hakkında bir karar verilmediğini, maddi tazminat talebinin reddine ilişkin gerekçenin hatalı olduğu gibi cihazın iadesine karar verilmesinin de hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesine konu cihazın ayıplı olması nedeniyle satım sözleşmesinin feshi ile alıcının ödediği bedelin ve uğradığı zararların tazmini istemine, ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılardan … ile davalı şirketi arasında 13.09.2013 tarihinde KDV hariç 61.000 USD bedelle bir adet cihazın satımı konusunda sözleşme ilişkisi kurulmuştur. Ticari işletmenin davacı … adına kayıtlı olması nedeniyle, cihaza ilişkin 30.10.2013 tarihli fatura davalı tarafından bu davacı adına düzenlenmiş ve iki parça cihaz bedelinin KDV dahil 125.800,00 TL olduğu anlaşılmıştır. İbraz edilen fatura üzerinde cihazın 70.000 TL’lik ödemesinin … tarafından geri ödemeli destek kapsamında ödendiğine ilişkin not yazıldığı anlaşılmıştır. Cihazda sorunlar çıkması nedeniyle davalı tarafından bakım ve onarım hizmetleri verildiği, cihazın serviste onarımı sırasında işletmeye başka bir cihazın tahsis edildiği anlaşılmıştır. Davacılar tarafından tazminat talebiyle açılan davanın 1.000 TL’lik kısmı 22.02.2018 tarihli oturumda takip edilmeyerek davanın buna ilişkin kısmının işlemden kaldırılması talep edilmiş, mahkemece davanın bu kısmı işlemden kaldırılmamış, kısa kararda davanın reddine karar verilmiş, gerekçeli karar da ise bu hususun hatalı olduğu, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmuştur. Davalı vekili sunmuş olduğu 16.05.2016 tarihli delil listesinde, tanık deliline dayanmış, davacı vekilinin 23.02.2017 tarihli oturumda tanık dinlenmesine muvafakat etmemesi nedeniyle mahkemece taraflar dinlenmemiştir. HMK’nın 200. maddesi gereğince müdeabihi belli bir miktarın üzerinde olan davaların senetle ispat edilebileceği düzenlenmiştir. Ancak, delil başlangıcı varsa bir dava içerisinde bir kısım hukuki fiillerin ispatlanması için tanık dinlenmesi mümkündür. Bu nedenle, satım sözleşmesindeki ayıpların giderilmesi, taraflar arasındaki yazışmalar dikkate alınarak süresinde ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı vb hukuki fiiller yönünden tanık dinlenmesi mümkündür. Davacılar vekili dava dilekçesinin son kısmında, sözleşmenin davacı … ile davalı şirket arasında düzenlenmesine rağmen emtianın ticari işletmenin sahibi olan … adına düzenlendiğini, bu nedenle her iki davacı adına dava açıldığını belirtmiştir. Davalı ise, … ile müvekkili arasında bir ticari ilişki bulunmadığını, satışa ilişkin tüm işlemlerin … ile müvekkili arasında yapıldığını, diğer davacının temsilci olduğunu, bu nedenle aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece, temsile ilişkin TBK hükümleri değerlendirilerek, davacı …’in temsilci sıfatıyla hareket edip etmediği ve aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmayarak, sözleşme bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup, hüküm fıkrasında da bedelin hangi davacıya da verileceğine ilişkin bir açıklığa yer verilmemiştir. Davalı vekili yargılamanın tüm aşamalarında ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını savunmuştur. Ticari satıma ilişkin davalarda TTK’nın 23. maddesi dikkate alınarak süresinde ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığının değerlendirilerek bir sonuca varılması gerekir. Oysa ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı istinaf incelemesine esas olabilecek şekilde değerlendirilmemiştir. Davalı vekili TBK’nın 227. maddesi uyarınca, sözlemesinin feshi ile cihazın iadesine karar verilmesi halinde, satılandan elde edilen semerelerin de davalıya iadesi gerektiğini savunmasına rağmen mahkemece davalının bu savunması değerlendirilmemiş, savunmanın bu dava içende veya açılacak bir dava içinde talep edilip edilemeyeceğine ilişkin davalı savunması karşılanmamıştır. Davacılar tarafından talep edilen şimdilik 1.000 TL maddi tazminat talebi 22.02.2018 tarihli oturumda takipsiz bırakılarak buna ilişkin davanın işlemden kaldırılması talep edilmesine rağmen, mahkemece HMK’nın 150. maddesi kapsamında takip edilmeyen talebe ilişkin davanın işlemden kaldırılarak süresi içinde yenilenmemesi halinde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bu hususun unutulduğu ve sehven bu talebe ilişkin davanın reddine karar verildiği, gerekçeli kararda ise hüküm fıkrası ile çelişki oluşturacak şekilde gerekçe oluşturulduğu anlaşılmıştır. Davacılar, sözleşmeye uygun şekilde 125.800 TL bedelle cihaz aldıklarını ve bu bedelin bir kısmının … kredisiyle ödediklerini ileri sürmüşlerdir. İlk derece mahkemesince cihazın fatura değerinin 110.000 TL olduğu belirtilmesine rağmen dosya kapsamındaki faturada 125.800 TL olduğu belirlenmiştir. Mahkemece, bedeller arasındaki farka ilişkin herhangi bir gerekçe oluşturulmamıştır. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nun 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Somut olayda istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararında, yukarıda belirtildiği üzere satım sözleşmesi kapsamındaki fatura nedeniyle davacı tarafından ödenen bedel, davalı tarafından savunulan süresinde ayıp ihbarı yapılmadığına ilişkin savunma, satım sözleşmesini imzalayan ve davacı olarak davada yer alan …’in aktif husumet ehliyetinin bulunmadığına ilişkin davalı savunması ile semerelerin iadesine ilişkin savunma değerlendirilmediği gibi, davacılar tarafından takip edilmeyerek işlemden kaldırılan tazminat talebinin reddine karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda bu hususun sehven yapıldığı belirtilerek, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması nedeniyle, karar bu haliyle istinaf incelemesine elverişli değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İlk derece mahkemesince verilen hüküm, Dairemizin iş bu kararı ile ortadan kalktığından, İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatırılan teminatın, yatırana iadesine,5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.12.10.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.