Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2616 E. 2022/1216 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2616
KARAR NO: 2022/1216
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2018
NUMARASI: 2014/849 E. – 2018/1092 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki satım sözlemesi ilişkisinde müvekkilinin, 31.10.2007 tarih ve … numaralı fatura ile 18.172,00 TL emtia satarak teslim ettiğini, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, gerek fatura ve irsaliyeler ile gerekse de tarafların ticari defterleri ile bakiye borcun sabit olduğunu, davalının takip dosyasına yaptığı itirazında somut bir neden ileri sürmediğini ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve alacağın %40 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; tarafların Dolapdere semtinde komşu esnaf olduklarını, davacının grup şirketi olan … Tic. Ltd. Şti.’nin müvekkilinin belirtilen adresinde bir süre kiracılık yaptığını, taraflar arasında gerçekte bir satım sözlemesi ilişkisi bulunmadığını, faturaya konu malların müvekkiline satılarak teslim edilmediğini, müvekkilini teslim almadığı emtia bedelini ödemediğini, satım bedelini talep edebilmesi için ticari emtianın teslimi gerektiğini, bu hususun taraflar arasında konuşulduğunu ancak daha sonra vazgeçildiğini, tarafların birbirlerini tanımaları nedeniyle fatura düzenlenmesinin önemsemediğini, bu nedenle faturanın iptali yoluna gidilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacı tarafın, davalıya dava ve takip konusu ettiği fatura konusu malları satıp teslim ettiğini ispat yükü altında olduğu, davacı tarafından faturanın davalıya tebliğine dair tebliğ evrakı ile fatura konusu malların davalıya teslim edildiğine dair imzalı sevk irsaliyesinin sunulmadığı, davacının ticari defterlerinin kesin delil olarak kabul edilebilmesi için usulüne uygun olarak tutulmuş olmaları, birbirlerini teyit etmeleri ve ayrıca davalının ticari defterlerinde de bu kayıtlarının aksine bir kaydın olmaması gerektiği, davacının ticari defterleri usulüne uygun olarak tutulmamış olduğu gibi davalının ticari defterinde faturanın kayıtlı olmadığı anlaşılmış olduğundan davacının iddiasını ispatlayamadığı kanaatiyle yemin hakkı hatırlatılmış ve davalı temsilcisi de malların davacıdan satın ve teslim alınmadığına dair yemin etmiş olduğundan ispat edilemeyen davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin ise davacının alacağın varlığını ispat edememiş olmasının takipte kötü niyetli olduğunu göstermeyeceğinin kabulü ile reddine ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin gerekçeli kararında, dosya içeriğinde bulunmayan bilirkişi beyanlarının varmış gibi kabul edildiğini, gerekçede “davalının incelemeye sunulan ticari defterleri ise usulüne uygun tutulmuş olduklarını” ifadesi kullanıldığını, ancak davalının ticari defterlerini incelemeye sunmadığını, bilirkişi raporları ile davalı defterinin incelemeye sunulmadığının sabit olduğunu, davalının usulüne uygun hiçbir delil sunmamasına rağmen, usulüne uygun delil sunulmuş gibi karar verilmesinin hatalı olduğunu; Mahkemece 27.11.2013 tarihli oturumun 5 numaralı ara kararı ile ticari defterler üzerinde inceleme kararı verilerek, defterlerini ibraz etmeyen tarafın ticari defter delilinden vazgeçmiş sayılacağına karar verildiğini, davalının inceleme günü defterlerini ibraz etmemesine rağmen verilen ek sürede de defterlerin sunulmadığını, davalının ne olduğu belli olmayan tek taraflı tahrif edilebilecek belgeler sunduğunu, buna rağmen 16.01.2014 tarihli raporla alacağın belirlendiğini, davalının 27.01.2014 tarihinde tebliğ edilen rapora karşı süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle raporun kesinleştiğini, 16.01.2014 tarihli raporda, müvekkilin ticari defterleri, davalının tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (sonrasında bir kısım fotokopi evrak sunmuş) ve davalının ikrarı esas alınarak alacağın varlığına kanaat getirildiğini, buna rağmen mahkemece raporun esas alınmamasının yerinde olmadığını; Süresinde defter ibraz etmeyen davalıya mahkemece, 04.11.2014 tarihli iki numaralı ara kararla 16.01.2014 tarihli bilirkişi raporunun 3. sayfasında belirtilen 377.825,30 TL borç için izahat istendiğini ve davalının ara karar gereği bir kısım fotokopi belgeleri sunduğunu, davalının yevmiye defteri ile dayanaklarını yargılamanın başından beri sunmayarak, mahkemece verilen usulsüz mehillere rağmen fotokopi belgeler sunduğunu, sunulan raporlarda, fotokopi belgeler üzerinde istenildiği takdirde oynama yapılabileceğinin belirlendiğini ve davalının hukuk tanımaz tavırlarının korunmaması gerektiğini; Mahkemenin emtianın teslim edilmediğine ilişkin kabulünün hatalı olduğunu, esasen davalının cevap dilekçesinin 3.maddesinde “…faturanın kesilmiş olması önemsenmemiş, iptali cihetine gidilmemiştir” diyerek, ticari ilişkinin varlığını, taraflar arasındaki satım ile fatura ve irsaliyenin davalıya teslim edildiğini, yani emtianın teslim edildiğini ikrar ettiğini, ancak mahkemece bu ikrarın yok sayılarak karar verildiğini, davalının bu beyanı ile müvekkilinin ticari defterlerinin, satım sözleşmesinin kurulduğunu ve emtianın teslim edildiğini, fatura ve sevk irsaliyesi ile birlikte davalıya teslim edildiğini kanıtladığını, bu beyanın emtiayla birlikte faturanın alınarak defterlere işlendiğinin kanıtı olduğunu, buna rağmen davalının 17.02.2014 tarihli beyanında, faturanın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı şeklinde yanıltıcı bir beyanda bulunduğunu ve bu hususta yemin ettiğini; Davalının ticari defterlerini mahkemeden gizleyerek, her zaman düzenlenebilecek ve üzerinde oynanabilecek fotokopi belgeler ibraz ederek müvekkilinin alacağını engellemeye çalıştığını, mahkemece, sunulan 20.06.2018 tarihli yemin metnine itibar edilmeden, adeta davalı lehine karar verilmek üzere, keyfi olgular yönünden davalı yemin ettirildiğini, yemin metnindeki, hususların tamamı üzerinde beyan alınması halinde daha hakkaniyetli bir sunuca ulaşılabileceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, müvekkilinin 31.10.2017 tarihli 18.720,00 TL bedelli, … seri nolu fatura içeriği emtianın davalıya teslim edildiğini, ancak satım bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, alacağın tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ilamsız takip başlatmıştır. Dava konusu faturanın incelenmesinde, dava dosyası ile takibe ekli faturada teslim alan imzası bulunmadığı gibi, fatura konusu emtianın alıcıya teslim edildiğine ilişkin faturada bir imza bulunmamaktadır. Dosyaya sunulan 31.10.2007 tarihli sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında her hangi bir imza bulunmadığı anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda ise, teslim alan kısmında sadece paraf bulunduğu belirlenmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, satım konusu emtianın müvekkiline teslim edilmediğini, bu nedenle fatura düzenlenmesinin önemsenmeyerek faturanın iptali yoluna gidilmediğini savunmuştur. Davacı vekili bu beyanın, mal ve hizmetin alınarak faturanın davalının ticari defterlerine kayıt edildiğine ilişkin ikrar olduğunu ileri sürmektedir. Mahkemece, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş olup, 16.01.2014 tarihinde ibraz edilen bilirkişi raporuna göre, davacının ticari defterlerinin ibraz edildiği, envanter defterinin kapanış tasdikinin yapılmadığı ve faturanın davacının ticari defterlerine kayıt edildiği belirlenmiştir. Davalının ise, 2007 yılına ilişkin yevmiye defteri ve envanter defterini ibraz ettiği, defteri kebiri ise ibraz etmediği belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda davalı şirketin ticari defterlerinde borçlu ve alacaklı hesaplarının ana hesap şeklinde kayıt altına alındığı, her bir borçlu ve alacaklı işleminin ayrı ayrı yazılmaması nedeniyle, faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığının belirlenemediği, ancak cevap dilekçesindeki açıklamaların, faturanın davalı defterlerine işlendiği izlenimi verdiği, 31.12.2007 tarihli kapanış maddesinde alt hesaplar belirtilmeden 320 nolu satıcılar hesabında, tüm müşterilerle ticari ilişkisinde toplam 377.825,30 TL borç bulunduğu belirlenmiş olmakla birlikte, davacıya borç bulunduğuna dair bir kayda rastlanmadığı anlaşılmıştır.Davalı vekili, rapora yönelik beyanında, yevmiye defterinde davacı şirketin isminin bulunmadığını ve iddia edilen faturayla uyuşan bir kayıt bulunmadığını savunmuştur. Davacı vekili ise cevap dilekçesindeki açıklamaların, faturanın düzenlenerek davalı tarafından alındığının kanıt olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece alınan 28.04.2015 tarihli ek raporda, cevap dilekçesindeki açıklamalara göre, faturanın davalı tarafından teslim alındığının sonucuna ulaşılmıştır. Mahkemece alınan 13.06.2016 tarihli ek raporda ise, davalı tarafından 30.12.2014 tarihli dilekçe ekinde sunulan belgelerin fotokopi olduğu ve her hangi bir işleme esas alınamayacağı, bu belgelerin 2007/10. ayında yapılan toplu işlemlere ilişkin fotokopi belgeler olduğu belirlenmiştir. Satım sözleşmesinde satılanın alıcıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğü satıcıda olup, satıcının emtiayı teslim ettiğini kanıtlaması gerekmektedir. Sevk irsaliyesi veya faturada emtianın davalıya teslim edildiğine ilişkin her hangi bir kayıt bulunmamaktadır. Davacı tarafından, davalının cevap dilekçesindeki, “..bu husus taraflar arasında konuşulmuş ve vazgeçilmiştir, birbirlerini tanıdıklarından faturanın kesilmiş olması önemsenmemiş, iptali cihetine gidilmemiştir.” cümlelerinin emtianın teslim alındığına ilişkin ikrar olduğu belirtilmiş ise de, belirtilen beyanlarda açık bir ikrar bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafça yevmiye ve envanter defteri ibraz edilmiş olup, belirtilen defterlerde faturanın kayıtlı olup olmadığı, kayıtların tutulma şekli nedeniyle belirlenememiştir. İlk derece mahkemesince davacıya yemin hakkı hatırlatılmış, davacı tarafça 20.06.2018 tarihli yemin metni sunulmuştur. Yemin metninde, satıma konu emtianın teslim alındığı, faturanın kayıtlara işlendiği, usulüne uygun düzenlenmeyen defterlerin mahkemeye ibraz edilmediği, yevmiye defterinin müfredatsız tutulması nedeniyle, defteri kebirin ibrazından alacağın ortaya çıkmamasından bilerek kaçınıldığı gibi hususlarda yemin edilmesi istenmiştir. Davalı vekili ise yemin metninin Yasaya uygun olmadığını belirtmiştir. İlk derece mahkemesince eda ettirilen 07.11.2018 tarihli yeminde davalı temsilcisi, davacıdan faturaya konu emtianın satın alınmadığını, satıma yönelik pazarlık yapılıp vazgeçilmediğini, faturanın kayıtlara işlenmediğini belirterek yemin etmiştir. Davacı vekili cevap dilekçesi ile yeminin çelişkili olduğunu, davalı tarafın, alacağın ortaya çıkmasını engellemek için ibrazdan kaçındığını, alacağın bilirkişi raporuyla sabit olduğunu beyan etmiştir.Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının usulüne uygun delillerle, satım konusu emtiayı davalıya teslim ettiğini kanıtlayamadığı, ibraz edilen yevmiye defterinin düzenlenme şekli nedeniyle dava konusu faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığının bilirkişi tarafından belirlenemediği, cevap dilekçesindeki beyanların satım sözleşmesi kurulduğu ve emtianın teslim edildiğine ilişkin ikrar niteliğinde olmadığı, davalı tarafından sunulan yemin metninin bir kısım maddelerinin HMK’nın 226.maddesinde düzenlenen yemine konu olmayan işlemlerden olduğu, mahkemece eda ettirilen yeminin satım sözleşmesinin kuruluşu ve emtianın teslimine ilişkin olması nedeniyle usulüne uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.28.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.