Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2606 E. 2022/1284 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2606
KARAR NO: 2022/1284
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2019
NUMARASI: 2017/612 E. – 2019/617 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit-Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacılar ve davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalı şirket arasında 13.02.2007 tarihinde Lara Şubesi için, 17.03.2014 tarihinde ise Şirinyalı Şubesi için acentelik sözleşmesi düzenlendiğini, davacı …’ın bir adet boş kambiyo senedini kefil sıfatıyla düzenleyerek teminat olarak verdiğini, senette borçlu olarak …’ın yer aldığını, taraflar arasındaki ticari sözleşme gereğince davacının işlettiği acentanın tüm personel özlük hakları, SGK maliyetleri, akaryakıt, gayrimenkul kira bedelleri, aidat, stopaj bedelleri, basılı evrak, kırtasiye ve poşet giderleri, işyeri elektrik su ve ısınma giderlerinin davalı tarafından karşılanacağını, ancak davalının sözleşmedeki edimlerini yerine getimediğini, davalının, kendi menfaatleri doğrultusunda sistemli olarak acenteyi zarara uğrattığını, müvekkilinin Antalya …Noterliğinin 19.04.2016 tarihli ihtarıyla sözleşmeyi feshettiğini ve fesih ihtarını 25.04.2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, fesih tarihi itibariyle davacıların davalıya borcu bulunmadığını ileri sürerek, müvekkillerinin ticari ilişkiden kaynaklanan herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitine, müvekkillerince davalıya verilen teminat senedinin iadesi ile iptaline, davalıya verilen senedin takibe konu edilmesinin tedbiren durdurulmasına, belirlenecek alacağın şimdilik 1.000 TL’sinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; acentelik sözleşmesinin 41. maddesinde taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklarda İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, acentelik sözleşmeleri gereği müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları kesin delil niteliğinde olduğunu, davacı …’ın müvekkili şirkete toplam 79.493,74 TL borcunun bulunduğunu, alacağının acentelik sözleşmesi ve ekleri ile acentenin kasa açığından kaynaklandığını, verilen senedin teminat senedi olmadığını, davacının teminat senedi iddiasını kesin delille ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacı defterlerinin kendi aleyhine kesin delil olması ve bilirkişi raporu ile davacı defterleri itibariyle davacının davalıya takip tarihi itibariyle 13.326,27 TL borçlu olduğunun tespit edilmiş olması nedeniyle menfi tespit davasının reddine, alacak davasının reddine ve 02/05/2015 tanzim 02/06/2016 tediye ve 30.000,00 USD miktarlı, keşidecisi …, avali … ve lehtarı … Kargo … ve … AŞ olan bononun acentelik ilişkisinden kaynaklanan ticari ilişkinin teminat olarak verildiği ve bu ilişkiden kaynaklanan bakiye borç olduğu tespit edildiğinden bononun iptali talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davacının acentelik ilişkisinden kaynaklanan 13.326,27 TL borcu bulunduğundan menfi tespit talebinin reddine, davacının belirlenen alacağı bulunmadığından alacak talebinin reddine, 02.05.2015 düzenleme, 02.06.2016 tediye ve 30.000,00 USD miktarlı, keşidecisi …, avali … ve lehtarı … Kargo … ve … AŞ olan bononun acentelik ilişkisinden kaynaklanan ticari ilişkinin teminat olarak verildiği ve bu ilişkiden kaynaklanan bakiye borç bulunduğu anlaşıldığından bononun iptali talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar ve davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin, acentelik sözleşmesini haklı sebeplerle feshettiğini, sözleşmenin teminatı olarak verilen ve bedelsiz kalan teminat bonosunu bedelsiz olduğunun tespiti istemiyle davanın açıldığını, ancak davalı tarafından fesih ve dava tarihinden sonra bononun 02.05.2016 düzenleme ve 02.06.2016 vade tarihli olarak doldurarak 19.08.2016 tarihinde takibe konu edildiğini, müvekkillerinin fesih sonrası bono düzenleyerek vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin takip öncesi menfi tespit davası açması nedeniyle, davalının bonoyu hangi nedenle aldığının kanıtlaması gerektiğini, mahkemece bir miktar alacak belirlendiğinden davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar verilmesi gerektiğini, takip nedeniyle müvekkillerinin en azından bilirkişi raporuyla belirlenen miktar kadar borçlu olunmadığının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, senedin davacının ticari defterinde yer almadığını, davacının sözleşmede belirlenen bir çok yükümlülüğünü yerine getirmediğini, boş senedin hukuka aykırı şekilde doldurulduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 28.11.2018 tarihli dilekçede, müvekkilinin ticari defterlerin incelenmesinin istenilmesine rağmen mahkemece, davalının ticari defterleri incelenmeksizin, sadece davacının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme ile müvekkilinin 13.326,27 TL alacaklı olduğunun belirlenmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin kendi kayıtlarına göre 100.000 TL üzerinde alacaklı olduğunu, buna rağmen müvekkilinin hakkını ihlal eder şekilde gerekçeli kararda tek yanlı defterlere göre müvekkilinin 13.326,27 TL alacağı olduğunun belirlenmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine , karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı … ile davalı arasında akdedilen acentelik sözleşmeleri kapsamında davalıya verilen bono ve ticari ilişki nedeniyle, davacıların borçlu olmadığının tespiti, bononun iptali ve şimdilik belirlenecek alacağın 1.000 TL’sinin davalıdan tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar vekili, müvekkili … ile davalı arasında 13.02.2007 tarihinde Antalya ili Lara Şubesi, 17.03.2014 tarihinde ise Şirinyalı Şubesi için acentelik sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmenin teminatı olarak, acentenin borçlu, …’ın aval veren sıfatıyla imzaladıkları bir adet boş bononun davalıya verildiğini, davalının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle, acentelik sözleşmesinin müvekkilince 19.04.2016 tarihinde feshedildiğini ve ihtarın 25.04.2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini belirterek, ticari ilişki ve bono nedeniyle davacıların borçlu olmadıklarının tespiti ile davacı acentenin sözleşmeden kaynaklı alacağının tahsilini talep etmiştir. 28.04.2016 tarihinde açılan bu davadan sonra, davalı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, keşidecisi …, aval vereni … olan 02.05.2016 düzenleme, 02.06.2016 ödeme tarihli 30.000 USD’lik bonoya dayalı olarak toplam 88.376,51 TL alacağın tahsili amacıyla takip başlatılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin 43. maddesinde, acente ile davalı arasında çıkacak uyuşmazlıklarda, davalının ticari defterlerinin ve kayıtlarının kesin delil olacağı düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince, davacı acentenin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmıştır. Düzenlenen raporda, acentenin kendi defterlerine göre 13.326,27 TL borçlu olduğu belirlenmiştir. Davacılar vekilinin rapora yönelik itirazda bulunarak, bononun davacının defterlerinde kayıtlı olmadığı bildirilmiştir. Davalı vekili ise davacının ticari defterlerinin usulüne uygun düzenlenmediğinin belirlendiğini ve sözleşme hükmü gereğince müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davalının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmaksızın davanın reddine karar verilmiştir. Davacı taraf dava dilekçesinde, her iki tarafın ticari defterlerine dayanmış olup, tacir olan tarafların ticari defterlerinin birlikte değerlendirilerek, tarafların ticari ilişkiyi hangi hesaplarla izlediği, defterler arasında fark bulunması halinde farkın sebebi, ticari defterler ve kayıtlardan belirlenerek sonuca ulaşılmalıdır. İlk derece mahkemesinin ticari defterleri incelemeye gerek duyması halinde her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun verilen sürede ibraz edilmesi halinde birlikte incelenmesi HMK’nın 222.maddesinin gereğidir. Bu nedenle, davalının ayrıca delil olarak ticari defterlerine dayanmış olması gerekmez. Kaldı ki davacı tarafların ticari defterlerine dayandığı gibi, davalı da ticari defterlerine dayanmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 43. maddesinde davalının defterlerinin delil olacağına ilişkin delil sözleşmesi de yapılmıştır. Mahkemenin gerek taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden inceleme yapması halinde, her iki tarafın ticari defterlerinin birlikte incelenmesi gerekir. Davalının ticari defterlerinin incelenmesi taraflarca istenilmesine rağmen, bu defterler incelenmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince davalının ticari defterlerinin incelenmesi için gerekirse talimat yazılması, ticari defterlerde farklılık bulunması halinde farklılığın sebebini gösterir ek rapor alınması ve taraflar arasındaki acentelik ilişkisinde davacının borçlu olup olmadığının belirlenerek, her bir talebi yönünden ayrı ayrı karar verilmesi, bir miktar borçlu olmadığının anlaşılması halinde, menfi tespit istenen miktar dikkate alınarak uygun bir karar verilmesi gerekirken, esasa yönelik önemli delillerin toplanmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince yatıran taraflara iadesine,4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.12.10.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.